Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Bu bağlamda herhangi bir gazetecinin başına
gelen özgürlük kaybının mesleğe yönelik bir
olumsuzluk olarak algılanması gerektiğini
anlatmaya çalıştım. Birinci sorumluluğun da
meslek kuruluşlarında olduğuna dikkat çektim.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel
Başkanı Atilla Sertel’den Basın Konseyi
Başkanı, Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay
Ekşi’ye kadar sorumluluğu içinde hisseden
kimi meslektaşlarımız da bu gerçeğin altını
çizdiler.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın başını
çektiği yeni bir kampanya ile birlikte “tutuklu
gazeteciler” gerçeğinin sınırlarımız dışında da
yankılanmaya başladığını görüyoruz.
Gazetecilere özgürlük çağrısı yapan
“Gazeteci Örgütleri Platformu”nun 11 üyesini
selamlamadan geçemeyeceğim:
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Çağdaş
Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento
Muhabirleri Derneği (PMD), Foto Muhabirleri
Derneği (FMD), Ekonomi Muhabirleri Derneği
(EMD), Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD),
Profesyonel Haber Kameramanları Derneği
(PHKD), Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği
(TURÇEV), Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ)
Türkiye Temsilciliği, Basın Yayın ve İletişim
Emekçileri Sendikası (Haber-Sen).
31 Mayıs Pazartesi bizim için güzel bir kabul
günüydü. Yıldız Kenter, Ataol Behramoğlu,
Nail Güreli, Ercan İpekçi bizimleydi.
İnsan heyecanları kadar gençtir. Yıldız
Kenter o bitip tükenmez heyecanı, yaşam
sevinciyle kucakladı bizi. Tabii o duygular bize
de bulaştı! En son aylar önce Server Tanilli’yi
karşımda görünce aynı heyecanı hissetmiştim.
Server Hoca’nın o müzikal sesi hâlâ
kulaklarımda.
“Mustafacığım, ya haydi kalk gidiyoruz ya
beni de yanınıza alsınlar...”
Yıldız Kenter’e yaşadıklarımızdan bir demet
sundum, tepkisi doğal olarak kendisiydi.
“Bu anlattıklarınız... Bunlar tiyatro!”
Nail Ağabey, her zamanki gibi sakin
görünüşünün ardındaki çelik kararlılıkla dinledi
anlattıklarımızı. Her türlü desteği için teşekkür
ettim. Yanıtı, “Başka, daha başka şeyler
yapmalı” oldu.
Ataol Behramoğlu’yla da yaratılmış olan
korku imparatorluğuna karşı yazarların,
sanatçıların ortak bir çıkış yapmasının
gerekliliğini konuştuk. 12 Eylül uygulamalarını
anlattı, “Bu kadar kötü değildi” dedi.
Haziran başında aldığım mektuplardan biri
Hacettepe Üniversitesi’ndendi. Bir okur, mayıs
sonunda Ataol Behramoğlu’nun Hacettepe
Üniversitesi’ne geldiğini, sunumundan önce
“Balbay’a bir an önce özgürlük” dediğini
anlatıyor, o anda salondaki havayı tarif
ediyordu. Bir an kendimi M salonundan
Mehmet Akif Ersoy Salonu’na, defalarca
konferans verdiğim Hacettepe mekânlarında
hissettim...
TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi ile
sohbetimiz 24 Mayıs’ta başlattıkları
“gazetecilere özgürlük” kampanyasıyla ilgiliydi.
İpekçi, kampanyayı yaygınlaştıracaklarını,
uluslararası platforma taşıyacaklarını anlattı.
Tuncay Özkan’la birlikte İpekçi’ye ana
hatlarıyla Silivri’yi anlattık. Hukuk varmış gibi
gösterildiğini, adil bir yargılama yapılıyormuş
gibi gösterildiğini, ama gerçekte geçmişteki
tüm olağanüstü dönemlerden daha acı bir
tablo olduğunu vurguladık.
İpekçi, gazetecilere özgürlük kampanyasını
sıradan bir girişim olarak başlatmadıklarını,
sonuç alıncaya kadar sürdüreceklerini ifade
etti.
Sevgili Meriç Velidedeoğlu hem sıklıkla
duruşma salonuna gelip bize omuz vererek,
hem yazılarının önemli bir bölümünü Silivri’ye
ayırarak yargılamanın hukuksuzluğunu dile
getiriyor.
Geçmişteki olağanüstü yargılamaların hiçbiri
iyi duygularla anılmıyor.
Er ya da geç Silivri de onların yanındaki
yerini alacak.
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
zamanlar Başkan Bush ile aralarında su
sızmayan, Ortadoğu politikalarında ABD izinde
yürüyen Turgut Özal’ın konuk olduğu) Camp
David’e çağırmasını öneren yazısı manşetlerde
ama…
…ABD Kongresi’ne İsrail’le yaşanan son
bunalımda Tel Aviv’i haklı gören Türkiye
aleyhine yazılı başvurulardan söz eden yok!
Örneğin RTE’nin Sudan, Hamas gibi radikal
İslamcıları savunurken Batı’ya sergilediği
performansı Türkiye’nin ulusal sorunlarda
göstermediğine değinen de yok!
Mavi Marmara olayından sonra RTE’nin Arap
ülkeleri sokaklarında adı bayrak gibi dolaşırken
bu olayın içeriğine değinene de rastlanmıyor.
Oysa -Friedman’ın yazdığı gibi- RTE,
“Demokrasi ile İslamı sentezlediği için değil,
İsrail’i eleştirdiği için Arap âleminde popüler.”
Amerikalı yazar; RTE’nin Arap sokaklarında
popüler olmasının “hoşuna gideceğini”
belirtiyor ama bir koşul öne sürüyor; “…fakat
Arap radikallerinden de radikal olup Hamas’ın
ihtiyaçlarını değil, demokrasi karşıtı Arap
liderlerinden daha hızlı demokrasiyi savunup
Filistinlilerle İsrailliler arasında daha dengeli bir
şekilde arabuluculuk yaparak” diyor.
“Ne yazık ki şu anda Erdoğan bu noktada
değil ve bu bir sorun” diye yazıyor.
Bizimkilerin sanısının aksine; Batı’nın kaygısı
RTE’yi kaybetmekten kaynaklanmıyor.
Coğrafi konumu Türkiye’yi Ortadoğu, hatta
Asya ile Batı arasında köprü konumuna
getirmiş.
Bu nedenle RTE’yi değil, Türkiye’yi elden ve
gözden çıkarmak istemiyorlar.
Bizdeki yorumlar, haberler hem ABD ile
ilişkilerin bozulmamasını istiyor. Hem de
RTE’nin radikal İslamı Batı’ya karşı savunan
kimliğine karşı çıkamıyor.
Ne şiş yansın ne de kebap hesabı.
Kimi irdelemeleri var ki bir gün haber yapıp
geçiliyor.
Çıkıyor TV’lere: “Kudüs’ün kaderi İstanbul’un
kaderidir” diyor. Tık yok!
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Yakında Kudüs
başkent olacak ve hep birlikte Mescid-i Aksa’da
namaz kılacağız” diyor. Ya’vu nasıl bir sözdür,
bu nasıl bir dışişleri bakanıdır diye soran da,
söyleyen de yok!
İşsizlik almış başını gidiyor. Ülkeyi güllük
gülistanlık yapmakla övünen Başbakan, işsizliği
önleyecek istihdam yaratacağı yerde.. devlete
binlerce memur alacağını ve bu önlemlerle
işsizlik yüzde 10’ların altına inerse
şaşırmamasını salık veriyor halkımıza.
Dış politikada Mescid-i Aksa, Kudüs’ün
kaderini İstanbul’un kaderiyle eşleştiren bu
anlamsız çıkışlar asıl sorunları unutturmaya
yetiyor da artıyor bile!
Günlerdir hemen her gün bir veya iki şehit
haberi almaktan, toprağa verilen şehitlerin
cenaze törenindeki yürek paralayıcı manzaraları
izlemekten, TV’leri açmaktan korkar olduk.
Son iki ayda 35 şehit. Açılım uydurması
açıldığından bu yana 180!
Cenaze törenlerinde analar babalar isyan
halinde. Devletin teröre artık bir çare bulmasını
isteyen konuşmalar yapıyorlar.
RTE, toplumda yankılanan bu sözleri
yatıştırmak için mi, yoksa siyasal bir maveraya
öncülük yapsın diye mi anlaşılmayan bir çıkış
yaptı.
Terör neden azmış açıkladı.
“Tam anayasa değişiklik paketi TBMM’den
geçmişken, tam anayasa değişikliği halkın
önüne gelecekken, terör eylemleri arttı” diyor...
Yoksa önlemler alınmış, hele Kürt açılımı ile
teröristlerin eli kolu bağlanmış… Anayasa
değişikliğinin kabulü ve referanduma gitmesi
kesinleşince.. terör azmış!
PKK, ne demek anayasa değişikliği, ne
demek referandum deyip harekete geçmiş!
Açılıma karşı çıkarak terörün azmasına ortak
olanları da açıklamaz mı?
CHP, MHP, BDP, PKK ve İmralı!
Çevresinde ağır ol Başbakanım, molla
desinler diyen de yok!
Bu anlamsız mantıksız irdelemelerin ne
demeye geldiğini ve bir başbakana
yakışmadığını söyleyen de yok, yazan da!
Yok, yok, yok!..
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 18 HAZİRAN 2010 CUMACUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Haziran
Yazarlarımız Leyla Tavşa-
noğlu ve Ali Abalı ile Celal Ba-
yar Köşkü’nde ziyaret ettiğimiz
DP Genel Başkanı Hüsamettin
Cindoruk ile, Başbakan Tayyip
Erdoğan’ın artan terör olaylarını
anayasa değişiklik paketine
bağlayan tutumu ile Anayasa
Mahkemesi raportörlerinden
Osman Can’ın Anayasa Mah-
kemesi kararlarının yok sayılabi-
leceği yönündeki açıklamalarını
konuşma fırsatı bulduk.
Cindoruk, 1991-95 yılları ara-
sında TBMM Başkanlığı da yap-
mış olan, Türkiye’nin önde gelen
hukukçu siyaset adamlarından
biri. Anayasa değişiklik paketi-
nin tamamı ya da bazı maddele-
rinin iptal edilmesi durumunda
Anayasa Mahkemesi’nin kararı-
nın Meclis ya da hükümet tara-
fından ‘yok’ sayılması yönünde
ilk kez Can tarafından dile getiri-
len görüşü, Cindoruk şöyle de-
ğerlendirdi:
“Bu ortaçağdaki ‘anarşi huku-
ku’nu andırıyor. Orada organla-
rın birbirleri hakkındaki karar ve
hükümlerinin tatbiki için ayrıca
uzlaşma gerekiyor, mahkemele-
rin kararları kralların, derebeyleri-
nin muvaffakatıyla uygulanabili-
yordu. Karşılıklı hukuksal olma-
yan kuralların uygulanmasını içe-
ren bir anarşi düzeni. Onu din-
lersek Anayasa Mahkemesi’nin
bazı kararları uygulanabilir, bazı-
ları ise uygulanamaz. Halbuki or-
taçağdan yeniçağa geçiş kesin
kurallar ve bu kurallara dayalı
mahkeme hükümlerinin uygu-
lanmasına dayanır. Anayasa
Mahkemesi kararları da kesindir,
temyizi, iptali mümkün değildir.
Beğenseniz de beğenmeseniz
de o mütalaaya uymaya mec-
bursunuz.”
Can’ın farklı bir hukuk sistemi
isteme ve Anayasa Mahkemesi
kararlarının geçersiz olduğunu
söyleyebilme hakkı olduğunu,
ancak bunun için öncelikle
mahkemedeki görevinden istifa
etmesi gerektiğini belirten Cin-
doruk, tartışılan ‘Yüksek Mahke-
me kararının uygulanmaması’
senaryoları konusunda da şöyle
düşünüyor:
“Mahkeme bu kararın bir kop-
yasını YSK’ye gönderir, onlar da
uyar. Bu kadar basit! Ne Mec-
lis’le, ne de hükümetle ilgisi yok.
Resmi Gazete’de yapılan üçün-
cü şahıslara bilgilendirmedir, yü-
rürlük şartı değil. Eğer hükümet
bunu engellemeye kalkarsa Ana-
yasa Mahkemesi’nin yapacağı
şey basın toplantısı yapmak ve 5
büyük gazeteye ilan vermektir.
Aynı işlevi görür ve hepimiz du-
yarız kararı.”
Devlet organları
arasında işbirliği yok
“Türkiye, sadece yargıda ya-
şananlar nedeniyle değil, devlet
idaresi açısından da çivisinden
çıktı” diyen DP Genel Başkanı
Cindoruk, Başbakan Erdoğan’ın
terördeki tırmanışı anayasa de-
ğişiklik paketine bağlayan de-
ğerlendirmelerinden duyduğu
rahatsızlığı dile getirdi. Erdo-
ğan’ın muhalefet partilerinin ta-
mamını terör örgütüyle aynı ke-
feye koyan yaklaşımının “ağır bir
itham” olduğunu kaydeden Cin-
doruk, “Bu sözler hem bilimsel
olarak doğru değil hem de bir
başbakanın söyleyeceği sözler
değil. 1984’te terör örgütü orta-
ya çıktığında ve sonraki yıllarda
Anayasa Mahkemesi’ne giden
dava mı vardı? Eğer bunu teselli
gibi görüyorlarsa ciddi yanılgı
içindeler. Ya da vatandaşı kandı-
racak seçim unusuru gibi görü-
yorlarsa da ona kimse inanmaz”
diye konuştu.
Türkiye’de terörün de artma-
sına neden olan ana sorunun
‘devlet organları arasında denge
bulunmaması’ olduğunu ifade
eden Cindoruk, sözlerini şöyle
sürdürdü:
“Hükümet devletin tüm ku-
rumlarıyla işbirliği yaparsa güç-
lüdür. Terörle yalnız, tek başına
mücadeleye gücü yetmez. Siya-
set kurumlarının, muhalafetin
desteğine ihtiyacı var, TSK’nin
moralli desteğine, hukukun üs-
tünlüğü prensibine inancının
sürdüğü bir yargı sistemine, is-
tihbarat verecek kurumların des-
teğine ihtiyacı var. Bir de olgun
dış politikaya. Bunlardan mah-
rum bir hükümetin terörle müca-
dele etmesi mümkün değil. Bu
bir devlet güvenliği meselesi ve
tüm organların işbirliği içinde
yapması lazım. Bu hükümetin
teşhis edemediği gerçek bu.”
ANALİZ
UTKU ÇAKIRÖZER
Can’ın Önerisi ve Ortaçağdaki
Anarşi Hukuku
utku.cakirozer@cumhuriyet.com.tr
Oslo PB 16
Helsinki B 15
Stockholm Y 16
Londra B 20
AmsterdamPB 17
Brüksel PB 20
Paris Y 22
Bonn Y 21
Münih B 26
Berlin B 25
Budapeşte Y 24
Madrid B 23
Viyana Y 21
Belgrad B 30
Sofya Y 26
Roma B 24
Atina A 30
Zürih Y 15
Moskova A 19
Aşkabat B 38
Taşkent A 38
Bakû B 29
Bişkek PB 31
Tiflis B 32
Kahire A 38
Şam A 36
İstanbul B 30
Edirne B 30
Kocaeli B 28
Çanakkale B 32
İzmir B 36
Manisa PB 37
Denizli B 35
Zonguldak Y 25
Sinop Y 24
Samsun Y 24
Trabzon Y 24
Giresun Y 24
Ankara B 30
Eskişehir B 30
Konya B 32
Sıvas B 27
Antalya B 39
Adana B 33
Mersin B 31
Diyarbakır B 37
Şanlıurfa B 38
Mardin B 32
Siirt B 33
Hakkâri B 26
Van Y 25
Kars Y 24
Ülkemizin kuzey
ve doğu kesimleri
parçalı çok
bulutlu,
Marmara’nın
doğusu (Kocaeli,
Sakarya, Bilecik)
Karadeniz ile
Doğu
Anadolu’nun
kuzey ve doğusu
aralıklı sağanak
ve gökgürültülü
sağanak yağışlı,
diğer yerler az
bulutlu geçecek.
Gençler okulu terk ediyor
Eğitim Servisi - 15-19
yaş arasõndaki erkeklerin
yüzde 26’sõ, kõzlarõn yüzde
50’si okumuyor ve çalõş-
mõyor. Ortaöğretime eri-
şimde derin bölgesel eşit-
sizlikler bulunuyor. Doğu
Marmara’da 14-17 yaş ara-
sõndaki gençlerin yüzde
78’i liseye kayõtlõyken bu
oran Güneydoğu Anado-
lu’da yüzde 44’e düşüyor.
Eğitim Reformu Girişimi
(ERG) tarafõndan her yõl ha-
zõrlanan “Eğitim İzleme
Raporları”nõn üçüncüsü
tamamlandõ. Bu yõl orta-
öğretimde değişimin acili-
yetine ve önemine odakla-
nan “Eğitim İzleme Ra-
poru 2009”da, eğitimde
özellikle 2009’da yaşanan
belli başlõ değişim ve ge-
lişmeler ve bunlara yol açan
politikalar değerlendirildi.
Ortaöğretim odaklı
Bu değerlendirmelerle,
yaşanan değişimleri görü-
nür kõlmak ve kamuoyunun
eğitim politikalarõ hakkõn-
da bilgi kaynaklarõnõ ge-
nişletmeyi hedefleyen ra-
por, Sabancõ Üniversitesi
Karaköy İletişim Merke-
zi’nde, dün düzenlenen ba-
sõn toplantõsõnda açõklandõ.
ERG Direktörü Prof. Dr.
Üstün Ergüder, Eğitim
İzleme Raporu’nun genç-
lere ve ortaöğretime odak-
landõğõnõ belirtti ve bu alan-
da değişimin aciliyetine ve
önemine dikkat çekti.
Uçurum var
Sunumunu ERG Koor-
dinatör Yardõmcõsõ Batu-
han Aydagül’ün gerçek-
leştirdiği raporda, öne çõkan
bazõ bulgular şöyle:
? 15-19 yaş arasındaki
erkeklerin yüzde 26’sı ve
kızların yüzde 50’si ne
okuyor ne de çalışıyor.
? Doğu Marmara’da 14-
17 yaş arasõndaki gençlerin
yüzde 78’i bir liseye kayõt-
lõyken bu oran Güneydo-
ğu’da yüzde 44’e düşüyor.
Aile ve kız çocuk
? Ailevi özellikler, özel-
likle genç kızların orta-
öğretime erişiminde be-
lirleyici. Babası okurya-
zar olmayan genç kızların
yüzde 17’si ortaöğretime
katılabilirken yükseköğ-
retim mezunu olanların
yüzde 94’ü erişebiliyor.
? Genç erkeklerin orta-
öğretimde okulu terk ola-
sõlõğõ çok yüksek. 2008-
2009’da ortaöğretime ka-
yõtlõ erkek öğrencilerin yüz-
de 15’i okulu terk etmiş. Bu
oran meslek liselerinde yüz-
de 23’e kadar yükseliyor.
?2008-2009’da 360 bin-
den çok genç, ortaöğretim
okullarını terk etti.
Eğitim Raporu’ndan çarpõcõ notlar: ? Kõzlarõn yüzde 50’si okumuyor, çalõşmõyor
?Özellikle meslek liselerinde genç erkeklerin yüzde 23’ü eğitimini yarõda bõrakõyor
Rapordaki çözüm önerilerinden bazõlarõ şöyle:
Ülke genelinde her beş çocuktan üçü 5 yaşında
okullu olmaktadır.
Eğitim kalitesini iyileştirmek için kritik faktör
öğretmenlerin desteklenmesidir.
Türkiye’de ortaöğretimde değişimle ilgili gerek-
sinimler ertelenemez noktaya gelmiştir.
Hem eğitim kalitesini iyileştirme hem de ortaöğ-
retimi yeniden yapõlandõrmanõn önündeki en önemli
tehdit kademeler arasõ geçişte uygulanan sõnavlardõr.
Eğitimde
reform
hem de
hemen
Domuzgribitatiliylegeçenbiryıl
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
İlköğretim ve ortaöğretim okullarõnda
eğitim gören yaklaşõk 15 milyon öğren-
ci bugün 2009-2010 eğitim-öğretim yõ-
lõnõn sona ermesiyle birlikte karne he-
yecanõ yaşayacak. Öğrenciler yaklaşõk
3 ay sürecek yaz tatiline girerken lise
son sõnõf öğrencileri Lisans Yerleştirme
Sõnavlarõ’nda (LYS) ter dökecek. İlk-
öğretim son sõnõf öğrencileri de sõnav
sonuçlarõnõ öğrendikten sonra tercih
ve kayõt yapma telaşõna düşecek.
Milli Eğitim Bakanõ Nimet Çubuk-
çu, bugün Abidinpaşa’daki 29 Ekim
İlköğretim Okulu’ndaki karne dağõtõm
törenine katõlacak. .
Eğitim-öğretim yõlõnõn 22 Ocak
2010’da sona eren ilkyarõsõna domuz
gribi tatilleri damgasõnõ vardõ. Tüm
Türkiye genelinde okullarda domuz
gribi olarak adlandõrõlan H1N1 virisü-
nün yayõlma endişesi nedeniyle Türkiye
genelinde ve bazõ illerde sõk sõk eğitim-
öğretime ara verildi. Bu dönemde eği-
timin aksamamasõ için TV aracõlõğõyla
ders anlatõmõ gerçekleştirildi. MEB’in
bugün tamamlanacak eğitim-öğretim
yõlõnda aldõğõ bir başka önemli karar
ise Ermeni okullarõna Ermenice kitap
ve ücretsiz kitap sağlanmasõ oldu.
2010-2011 eğitim-öğretim yõlõnõn da-
ha önce 13 Eylül 2010 tarihinde açõla-
cağõnõn açõklanmasõna karşõn bakanlõk,
Şeker Bayramõ nedeniyle bu yõl da
okullarõn açõlõşõnõ bir hafta erteledi.
Ders zili 20 Eylül’de çalacak.
Üniversite adayları ‘kalem kırdı’
P
azar günü yapılacak Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) öncesinde
öğrenciler stres atmak için kalem kırdı. Ankara’da bir dershanenin
öğrencileri için düzenlediği etkinlikte, kişisel eğitim uzmanı Berna
Turna öğrencilere sınav öncesinde yapmaları gerekenleri anlatarak, kaza-
nacakları bölümleri hayal etmelerini ve başarıyı istemeleri gerektiğini an-
lattı. Öğrenciler daha sonra, “Sınavda tüm soruları doğru okuyacağıma, doğ-
ru anlayacağıma, doğru yanıtı bulacağıma, doğru işaretleyeceğime söz ve-
riyorum” diyerek ant içip onlarca test çözdükleri kalemleri kırdı. (AA)
CERN üyeliği de
AB üyeliksürecigibi
ANKARA (AA) - TOBB Ekonomi ve Tek-
noloji Üniversitesi (ETÜ) Fen Edebiyat Fa-
kültesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr.
Saleh Sultansoy, Türkiye’nin yüzyõlõn deneyi
olarak gösterilen “Büyük Patlama”nõn ger-
çekleştirildiği Avrupa Nükleer Araştõrmalar
Merkezi’ne (CERN) geçen yõl yaptõğõ üyelik
başvurusunun bazõ çevrelerce bloke edilmeye
çalõşõldõğõnõ öne sürdü. Sultansoy, “Türki-
ye’nin CERN üyeliği, Avrupa Birliği üyelik
sürecine çok benziyor. Eğer temmuzda
Türkiye’ye yapılacak ziyaret ertelenirse,
aralıkta toplanacak CERN komitesine
Türkiye raporu sunulamayacak” dedi.
‘Türkiye’yi istemiyorlar’ iddiası
Özel günlerin özel
armağanõ, kitaplar
İstanbul Haber Servisi
- Türk Üniversiteli Kadõn-
lar Derneği (TÜKD),
yurttaşlarõ kitap okumaya
yönlendirmek amacõyla
“Armağanınız Kitap
Olsun” adlõ bir kampan-
ya başlattõ. TÜKD Genel
Başkanõ Avukat Nazan
Moroğlu “Armağan al-
mayı düşündüğünüz
her durumda, örneğin Anneler Günü, Ba-
balar Günü, doğum günleri, bayramlar gi-
bi özel günlerde, yaz tatiline giren çocuğu-
nuza armağan alacağınızda, armağanınız
kitap olsun” diye konuştu.
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği
‘Monşerler’ Erdoğan’a yanıt hazırlıyor
Başbakan Erdoğan Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmakta olan
ya da geçmişte çalışıp şu anda emekli olan büyükelçilerin dış
politika konusunda yaptıkları sağduyulu uyarılara kulak ver-
mek yerine, onları küçümser biçimde sık sık ’monşerler’ ifade-
si kullanıyor. Erdoğan’ın alışkanlık haline getirdiği bu tanımla-
ma Hariciye camiasında çok büyük tepki toplamış durumda.
Türkiye’nin en birikimli isimleri arasında baş sıralarda gelen
emekli diplomatlarımızın, önümüzdeki günlerde Başbakan’a
karşı bir ‘monşerler çıkışı’ yapması kimseyi şaşırtmamalı...