19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SON ARAŞTIRMALAR CQ i GENÇEVRENDEKÎ YILDIZ FABRÎKALARI Uluslararası bir araştırma ekibi uzun dal- galı submilimetre alantndaki büyük bir galaksi kümesini incelerken alışilmışın dışında par- lak bir cisimle karşılaştı. Galaksi kümesinin çekim merceği etkisi yapan kütle çekimiyle on altı misli büyütülen bu cismin on milyar ışık yılı uzakhktaki bir galaksi olduğu anlaşıldı. Kozmik büyüteçbu şekilde gençevrendeki yıldız oluşum bölgelerine şimdiye kadarki en iyi bakışı sunuyor. Nature | * ^ dergisinde yayımlanan j araştırmaya göre bura- ^ da, Samanyolu'ndaki benzer bölgelere kıyasla 100 misli yıldız doğmak- ta. SMM J2135-O1O2 ^ * olarak kataloglandırılan yeni galakside yılda 250 yeni yıldızın doğduğunu tahmin ediyonız, diyor Avrupa'nın Güney Gözlemevi'nden Carlos de Breuck. Uzak yıldız sistemindeki ışık bize on milyar yılda ulaştığı için, on milyon yıl önceki yani ilk patlamadan 3,7 milyar yıl sonraki durumu görüyoruz. SMM J2135-O1O2 o tarihlerde Samanyolu'muz kadar büyümüş- tü. Şimdi ise epiliptik dev bir galaksi olduğu tahmin edilmekte. PATATES KIZARTMASI BÎZENELERYAPIYOR? Nature Neuroscience ve Psychological Science dergilerinde yayımlanan "Fast Food" yiyeceklerle ilgili iki farklı araştırmayla, bu tür yiyeceklerin daha önce bilinmeyen olumsuz etkilerine dikkat çekildi. Kaliforniya'daki Scripps Research Enstitüsü'nde farelerle gerçekleştirilen ilk araştırmada, Fast Food türü gıdaların her tür uyuşturucu gibi, beyindeki kimyasal dengeyi bozduğu anlaşılmış. Hazır gıdalar, insan ve hay- vanda geçici olarak rahatlama duygusu veren "ödüllendirme sis- temini" CReward System") etkile- mekte. Sistem şiş- manlara da oyun oynuyor. Mesela ne kadar çok patates kızartması yerlerse, beyin son seferde yarattığı mutluluk duygusunu yarat- mak için daha fazla takviye gıda istiyor. Araştırmayı yöneten bilim adamların- dan biri olan Paul ]. Kenny, farelerin araştır- ma sırasında yemek yeme kontrolünü tama- men kaybettiklerini söylüyor ki bu da ba- ğımlılığın başlıca belirtisi. Farelere elektroşok uygulandığında bile yemekten vazgeçmemiş- ler. Fareler sosis, yağlı et ve cheescake gibi yi- yeceklerle beslenmiş. Araştırmanın başın- dan itibaren şişmanlamaya başlayan farelere, yağlı yiyecek yerine salata ve sebze verildiğinde bunlan yemeyerek açkalmayı tercih etmişler. Araştırma ekibi beyin, seks, abur cubur ve uyuşturucu gibi uyartılara tepki olarak dopa- min üretiyor. D2 reseptörünün seks ve uyuş- turucu bagımlılığı üzerindeki etkisi uzun bir sü- redir biliniyordu, son araştırmada D2'nin Fast Food tüketimine de tepki gösterdiği or- taya çıktı. Reseptör aşırı dopamin akışını da- ha iyi işleyebilmek için yavaşlamakta ve mutluluk duygusunu yaratmak için hep daha fazla abur cuburla uyarılan dopamine ihtiyaç duymakta. Aynı süreç uyuşturucu maddeler- de de devreye giriyor. Toronto Üniversitesi psikoloğu Sanförd DeVoe ve Rotman, Chen-Bo Zhong ile bir- likte McDonalds ve benzeri Fast Food lo- kantalarını inceleyerek ilginçbir sonuca ulaş- tı. Hazır yiyecek, beslenme alışkanlığı dışın- daki davranışlarımızı da etkilemekte. Araştırmacılara göre hazır yiyecek lokanta zin- cirlerini düşünmek bile bizi daha sabırsız kıl- maya yetiyor. Anlaşıldığı üzere hızlı yemek ye- me kültürü, mutluluk ve ödüllendirme hissi- ni daha çabuk tadabilmek için bizi sabırsız- laştırıyor. Demek ki hazır yiyecek davranış- larımız Uzerinde sanılandan çok daha fazla et- kili, diyor bilim insanları. METAN YİYEN BAKTERİ- LEROKSİJÖÎÜRETtYOR Bugüne kadar bilinmeyen bir şekilde ok- sijen üreten bir bakteri türü bulundu. Kısa bir süre önce Nature dergisinde tanıtılan Methlomirabilis oxyfera adındaki bakteri metanı indirgeyerek ürettigi oksijenden ener- ji kazanmak için yararlanıyor. Bakteri 2006 yı- lında Holanda'daki Twentekanaal kanalındaki tortullarda bulunduğunda metabolizması hak- kında çok fazla şey bilinmiyordu. Her şeyden önce çok yavaş büyüdüğü ve laboratuvarda da kültüre alınması çok zor olduğu için. Klasik mikrobiyolojinin yöntemleriyle sonuca ulaşamayan Radboud Üniversitesi bi- lim insanları, mikrobun metabolizmasını ge- netikle açıklayabilmek için Fransa'daki Genoscope uzmanlarına başvurdu. Tortul su- yunda biriken bazı gen fragmanlannı topla- yarak özel bir yazılım progranuyla bir araya ge- tiren Fransız genetikçiler de tatmin edici bir sonuç elde edemediler. Bakteri bol miktarda metan ama çok az oksijen içeren bir ortamda yaşadığı için araştırmacılar, oksijen yokluğu- na reaksiyon gösteren metabolizma genleri bekliyorlardı. Fakat ilginç bir şekilde bakte- rinin oksijene bağımlı olduğu görülmüş. Bakteri metanı ve nitriti, azot, karbondioksit ve su olarak işliyor. Anaerob metabolizmarun oksijen üretmesi son derece alışılmışın dışında bir süreç, diyor Amerikalı mikrobiyolog David Valentinc. Bilim insanları bu ilginç bakterinin uzak ge- zegenlerdeki yaşam biçimleri için bir model oluşturabileceğini de düşünüyor. Nitekim karbon ve hidrojenin en basit hileşimi olan metan, göreceli olarak birçok gökcisminde bu- lunmakta. Metanın izlerine mesela Mars at- mosferinde rastlandı. Aynca Satürn'ün en bü- yük uydusu olan Titan'da da metanın varlığı bilinmekte. Yeni bakteri türü tüm bunlann dışında ev- rimin çok eski bir bilmecesini de çözebilir. Enzimlerin birçoğu oksijenden yararlanıyor, ancak bunlar oksijenli atmosferden çok daha eski olabilir. Oksijenin fotosentezle küresel ola- rak yayılımı yaklaşık olarak 2,4 milyar yıl ön- ce gerçekleşti, ama dünya uzerinde yaşam en az 3,8 milyar yıl önce başladı. Araştırmacılar bu duru- mu, en- zimlerin mesela azot mo- n o k s i t gibi al- ternatif molekül- lere yö- n e l m iş olabile- ceklerine bağlıyorlardı. tlkel mikroplar da belki ihtiyaç duydukları oksijeni kendi kendilerine üreti- yorlardı diyor uzmanlar. ARKAÎKÇAĞDA İKLÎMILIMANDI Carl Sagan'm 1970'li yıllarda isimlen- dirdiği iklimsel paradoks "The faint sun prob- lem" ("Zayıf ışıyan güneş problemi") iklim- bilimcileri günümüze dek meşgul etti. Bilim insanından çok yazar ve popüler bilimsel ya- yınların yönetmen olarak tanınan Sagal, ik- limin tarihsel istikrarı için özel bir açıklama- nın olduğu görüşünü ortaya atmıştı. Nitekim günümüzden önce 4-2.5 milyar yıl öncesine kadar (arkaik çağ) güneşimizin ışm enerjisi günümüzdeki değerin sadece yüzde yet- mişi kadardı. Tüm faktörler değiştirilmeden bı- rakıldığında, dünyamızın bu değere göre ya- şanmayacak kadar soğuk olması gerekirdi. Yani iklim, okyanusları bile donduracak kadar so- ğuk olmalıydı. Fakat ne doğal iklim arşivle- rinde de ne de başka bir yerde bunu doğrula- yacak veriler bulunmamakta. Aynca bu çağ- da dondurucu soğukta pek olası olmayan ye- ni yaşam biçimleri filizlenmişti. Bu da arka- Methlomirabilis oxyfera bakteri- sinin flüoresanlı mikroskop artın- daki görüntüsü Kanada'da bulunan çok eski Isua kayacındaki bant cevherleri ik çağda iklimin gayet ılıman olduğu anlamına geliyor. Sagan ve meslektaşı George Mullen, 1972 yılında Science dergisinde yayımlanan araştırmalannda, sera gazlannın dünyamızı aşı- rı soğuklardan koruduğunu öne sürüyorlardı. İki araştınnacı çalışmalarını amonyak ve me- tanla kanıtlamaya çalıştılarsa da teorileri kı- sa bir süre sonra çürütüldü. Diğer bir açıklama 199O'lı yıllarda Amerikalı bilim insanı Jim Kasting tarahndan yapıldı. Kasting ilkel atmosferin karbondi- oksitle küresel soğumadan korunduğunu gös- teren hesaplamalar sundu. Bu hesaplara göre atmosferdeki karbondioksit oranı o tarihler- de yüzde otuz civanndaydı. Günümüzde bu de- ğer aşağı yukarı %0,038'dir. Danimarkalı pa- leo iklimbilimci Rosing şimdi tüm bu tah- minlerin yanlış olduğunu söylüyor. Rosing'in araştırma sonuçları deniz tor- tullanndaki bant cevherlerinin analizlerine da- yanıyor. Bu kayaçların özelliği arkaik çağda, manyetit ve siderit gibi iki detnir içerikli mi- neralden oluşmuş olmasıdır. Biri oksitleşmiş diğeriyse indirgenmiş demir biçimini içerdi- ğinden o çağda aşırı atmosferik karbondiok- sit birikimi söz konusu olamazdı. Danimarkalı iklim araştırmacısı yeni açıklamasında, dünyamızın albedosu (güneş ışmlannı geri yansıma gücü) arkaik çağda gü- nümüze kıyasla çok daha düşüktü diyor. Nitekim kıtaların alanı daha azken, okya- nusların alanı daha büyüktü. Aynca dört milyar yıl önce daha az bulut vardı ki bulut- lar damlacıklan oluşturacak yoğunlaşma çe- kirdekleri için gereklidir. Yoğunlaşma çekir- dekleri olarak her şeyden önce kükürt gazla- n etkir. Oysa kükürt gazları okyanuslarda yo- sunların oluşmasından sonra bol miktarda bu- lunmaya başlamıştı. Amerikalı astrobiyolog Colin Goldblatt geçen yıl atmosferik azotun bir zatnanlar ısınmaya neden olduğunu öne sürmüştü. Fakat bu ısınma azotun ağır ve kızılötesi ışı- na karşı duyarsız bir gaz olması nedeniyle doğ- rudan değil, klasik sera gazı karbondioksit ve metanın soğurma gücünü arttırdığı için dolaylı yoldan gerçekleşmişti diyor Goldblatt. Bilim adamanın hesaplarına göre azot oranının iki- ye katlanması, küresel hava sıcaklığının dört dereceden fazla yükselmesine neden olmuştur. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma PR0T0NLAR ÇARPIŞTI, İLK PATLAMA GERÇEKLEŞTİ Avrupa Çekirdek Araştırma Merkezi CERN'deki iki başansız girişimden sonra, proton- lar neredeyse ışık hıanda çarpıştnldı. 3.5tera elek- tronvottluk iki proton demeti 27 km uzunluflunda- ki tünelde karşı karşıya gelince çarpışma esna- sında yedi tara elektronvoltluk enarji açığa çıktı. Çarpışmayla ortaya çıkan parçacık kınntılan şim- di parçacık hızlandırıcısının detektörleriyle de- gerlendirilmekte. 9.4 milyar dolarlık deney, her şeyden önce enerji temininde meydana gelen sorunlar yüzün- den birkaç saatgeç başladı. Saat 13.00*te protonlann daha öncekilere gö- re Oç misli enerjili çarpışması gerçekleşti. Bir buçuk ila iki yıl kadar devam edecek deneylerle bilim insanlan, ilk patlamadan hemen sonraki fiziksel koşullan yaratmak istiyorlar. Bu şekilde evre- nin kökeni ve yapısı hakkında önemli bilgiler edi- nilmesi bekleniyor. Deneyin diğer önemli bir amacı da "Tanrı parçacıklan" olarak da anılan Higgs parçacık- larını bulmak. Bu parçacıklar, en küçük yapı- taşlannın yani temel parçacıklann kütleye sa- hip oldugunu açıklıyor. Higgs parçacıklan, par- çacıkfiziğinin standart modelinde eksik olan son mozaik parçası. Ancak Higgs parçacıklannı aramak, samanlıkta iğne aramaktan farksız. Rzikçiler bunun için önce dogru arama algoritmalannı gelistirecekler. Işte o zaman belki dev saman yığınında bir şeyler bulabiliriz diyor CERN müdürü RolfOieterHeuer.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle