19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR* DOĞAN KUBAN Çağdaşı Tanımlamak da Temel Bir Çağdaşlık Sorunudur Çağdaş yaşamanın çağdaşlık olmadığını bu satırlarda ara sıra vurguluyorum. Amazonlarda geçenlerde şimdiye kadar bilinmeyen bir kabile bulundu. Çağdaş mı olacak? Uluslararası toplantılarda, dünyanın en geri kalmış ülkelerinden de gelseler, birtür rahip gibi, çarkdan çıkma koyu elbiseler giyenler politik iktidar temsilcileridir. Çağdaşlığı temsil etmezler. Ç ağdaşlık birgiysi değildir. Motorlu araçsahibi ol- mak da çağdaş olmak değildir. Televizyon'a bakmak da değildir. Ne var ki bugün yaşayan en geri kalmış toplum iiyesi kullandığı bu tür araçlar nedeniyle çağa takılıdır. Arabasını at gibi sürse de makinenin risklerini öğrenmeden onu kullanamaz. Türkiye'deki gibi ölüm oranı çok yüksek olsa da, şoför olmaktan kaynaklanan bir çağdaşlık virüsü taşır. Bu tür virüsler zamanla çoğalarak onu çağdaş gibi davranmağa zorlarlar. Davranışlar aşamasına ulaşınca bu bir tür tö- rensiz 'initiatiun'dur. Birkaçay öncesinin zorbası kırmızı ışıkta geçene kızar. Bu geçişler farkına varmadan olur. Bu transformasyonların en ilginç örneklerinden bi- ri Beyoğlu'nu turlayan biri türbanlı diğcri türbansız genç kız çiftleridir. Türban dışında davranışları aynıdır. Hangisinin ötekini dcğiştireceğini söylemek zor olsa da, değişim türbansıza doğrudur. Bu bir bilinçlenmek değil, bir taklit sorunudur. Televizyonda, sinemalarda, rek- lamlarda, vitrinlerde boy gösteren çağdaş tipolojiye da- ha yakın olduğu için yaşama şansı daba fazladır. Onun için tutucu toplumlar dünyada azınhkta kalmışlardır. Fakat bu değişim uzun sürede gerçekleşir. Entelektüel alanda ve sanatta Çağdaş'a uyum sağlamakta zorlanan toplumların başında Müslümanlar geliyor. Bir yanda bü- tün maddi gelişmelerin en uç ürünlerine sabip olma is- teği, öte yanda ortaçağ özentisi bir yaşam bu toplumla- n tümüyle kimliksiz yapmıştır. Bunlann yaşamı çölde ka- yak pistleri yaptıranlann traji'komik etkinlikleri ve Dubai gibi kentlerin iflasında sergileniyor. Bizde Dubai gibi ol- mayı düşünenler var. Afganistan'da yeni bir cip kullanarak Amerikalılara pusu kurmaya giden kalaşnikof lu Afgan eskiden at sır- tında ne ise yine aynı adam. Dünya taribinde önemli bir rol oynadığının farkında değil. Fakat onun karşısına ge- tirilmiş, dişindan tırnağına kadar donatılmış yeni orta- çağ şövalyeleri kılıklı Amerikan ya da Alman koman- doları da çağdaş uygarlığı temsil etmiyor. Modası geçmiş davranışları ve korkuları ve önyargıları temsil ediyor. Evden çıkma yasağı olan Sumatra'lı Müslüman ka- dının, sabahtan akşama televizyon seyretse de ortaçağ' daki kadından tek farkı televizyona takılı kalmış olma' sı. Bunun getireceği davranışlar henüz ev dışına yansı- mamış olabilir. Fakat evden çıkma yasağı olduğu için tsu- nami kurbanlarının çoğunun kadın olması niteliksel bir ayrıcalık yaratmış. Bu yeni Müslüman kadın eskiler gi- bi fazla iş yapmadığı için toplumsal bir posa dunımuna düşürülmüştür. Çağdaş insan diye bir prototip söz konusu değil. Sadece genel eğilimler kuramsal olarak dile getirilebilir. Kaldı ki çağdaş olmak bir insanlık ideali de değil. Milyarlarca insan çağdaş teknolojinin sağladığı konfo- ra sahip değil. Dünya olasılıklar sunuyor, fakat olanak sağlamıyor. tlginçolan İngilizce konuşan, gökdelende otu- ran, uçakla dünyayı dolaşan, bankalarda dolarları olan, viski içenin de çağdaş olması gerekmiyor. Gerçi fakir ya da zengin, bugün herkesin kafasında uygarlığı zenginlik olarak gösteren öğretiler etkili. Gerçi karaborsacı bir zorba ile para için yaşamayan bir düşü- nürün hangisinin daha uygar olduğu konusunda yanıl- masak da uygar kabul edilen toplumlar görece zengin ve dünya egemeni oldukları için zenginlikle uygarlığı bir- birine karıştıran sayısız politikacı ve fakir milyarlar var. Kapitalizmi sürekli bir refahın motonı olarak göstermek bir aldatmacadır. Batının 'Çağdaş' kavramı uygarlık, zenginlik ve sü- rekli bir gelişim olanağı taşıyan bir ütopyadır. Ve sade- ce kendine özgüdür. Dünyanın Hıristiyan ve Avnıpa ve Amerika etkisi altında olmayan hiçbir toplumu bundan yararlanmadı. Bugün ulaşım ve iletişim ve kapitalist küreselleşme dünyayı birleştirdi. Bundan kuşku duymağa gerek yok. Kimin yararına olduğu tartışılabilir. 18. yüzyıla kadar Avrupa'yı da tanımaya tejebbüs etmeyen Osmanlı bize Çağdaş uygarlığa katılmakta geç kalmış bir ülke bırak- tı. İslam dünyası kabuğundan çıkmakta zorlanıyor. Geri kalmış bu insanlannın anlamakta zorluk çek- tikleri bir olgu var: Bütün dünya evinizin resmini Google'da nasıl görüyorsa, ülkelerin defterini de o ka- dar aynntılı tutuyor. Dünyanın defterini tutmak kendimizi tanımak için gerekli. Çağdaş olmanın tanımı bu evrensel bilginin araçlarına sahip olmayı da içe- riyor. Bu sadece bilim ve teknolojide değil. öcalan olayını hatırlayın. Onu Kenya'da yakalayıp Türkiye'ye teslim edenler Türkiye'nin onbeşte bi- ri kadar küçük bir ülkenin örgütlü ve bilgili tim- leriydi. Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz. Çağdaşın temel boyutu bilgi, teknoloji ve toplum örgütlenmesidir. Dünya ile ortak olabilecek be- yin gücünü yetiştirmek, örgütlemek toplumlan idare edenlerin sorumluluğudur. Bu konuda ya- ya kaldığımızı eğitimde, teknolojide, enen'ide, sa- natta, sporda, edebiyatta, felsefede görüyoruz. Bu etkinlik alanlarına yatırılması gereken çabalann, büyük bir bölümünün havaya savrulduğunu günlük medyada, izliyoruz. Dünyanın egemen kültürleri geleceği kontrol eden bilgilere ve örgütlenmeye sahip olanlardır. Nüfusu çok artmış, maddi olanakları kısıtlanmış ve sürekli büyüme balonu patlamış olan kapitalist sistem içinde, yatırım- larını yakın geleceğin yapılanmasına yönlendirmeyen, enerjisini çağdaş etkinlikler doğrultusunda kullanmayan ülkelerin geleceği olmadığını söylemek gerekiyor. Dünya birileri gelişiyorsa, ötekilerin gelişemeyeceği bir aşama- ya geldi. Bu bir kehanet değil. Daha fakir fakat adil bir dünya ile, zengin fakir arasındaki uçurumun daha da ar- tacağı bir dünya arasında, politik iktidarlann çok üzerinde, evrensel bir kavga olacak. Herkes bir tarafa savrulacak. Bunu görmek için ister tek ülkede, ister dünya yü- zünde, zenginlerle fakirler arasındaki, farkın yıllar boyu giderek arttığını bar bar bağıran sayılara bakmak yetişir. Ülkenin çağdaşlığının bir başka temel ölçütü de bu bağ- lamdaki bilinçtir. Toplumların çağdaşlığı bilimsel tavrın ve bilimsel ör- gütlenmenin uluslararası pazarında değerleniyor. Bunu politikacılardan öğrenmiyoruz. Ve öğrenemeyiz. Çağdaşlık, istesek de istemesek de, Batının damgasını ta- şıyan tek uygarlığa sahip çıkmaktan geçiyor. Bu sahip- liğin içeriğini özetlemek başka bir yazıya kalıyor. Fakat bunun Mevlana yerine Shakespeare'i seçmek anlamına gelmediğini söyleyerek bazı yersiz endişeleri ön- leyebiliriz. Kaldı ki Mevlana'nin yapıtını 19. yüzyıldan bu yana Müslümanlardan çok Batılılar inceliyor. (Füruzanfer, Nasr gibi Iranlı araşttrmacıların yanında Nicholson ve Anna Maria Schimmel gibi Batılılar var.) Bu da bir çağdaşlık işareti. Bizim okumuşumuz Avnıpa romanlannın onda biri kadar Mevlana okumuyor. Okuyacak ve yorumlayacak kültürü de yok. Mevlana felsefesi ile Mevlana töreni ay- ni şeyler değil. Yine de ben oraya katılan oldukça cahil bir yakın akrabamın, Mevleviler arasında para kazanma hırsı ötesinde insani davranışlar edindiğini biliyorum. Uluslararası Katılımlı 9. Ulusal Sinirbilimleri Kongresi (9. USK) 0Q O 9. USK Türkiye Beyin Araştırmalan ve Sinirbilimleri Demeği(TÜBAS) ve Yeditepe Ûniversitesi işbirliği ile, Yeditope Ûniversitesi Tıp Fakültesi'nde, 13-17 Nisan 2010tarihlerinde, toplantyor. Uluslarast kıvancımız Prof. Dr. Gari Yasargil ve Türkiye'de sinirbilimlerin ön- cüleri olan Prof. Dr. Nuran I. Hariri ile Prof. Dr. Nuran Gökhan'ın onurlandıracağı toplantıya, TÜBAS'ın 1993ten beri ûyesi olduğu Dünya Federasyonu IBRO (International Brain Research Organization) ve kuru- luşunda yer aldığı Avrupa Federasyonu FENS'in (Federation ofEuropean Neuroscience Societies) yö- neticileri, TÖBA Ûyesi Sinirbilimciler, Türkiye, Avrupa ve ABD'den çok seçkin araştırmacılarkatılacak. "Molekülden Topluma Beyin Araştırmalan", çok ge- niş bir yelpazede ve güncel boyutlarıyla konferans, minisempozyum, panel ile poster ve "uzmanı ile bulu- şun" oturumlannda irdelenecek. 13 Nisan günü ger- çekleştirilecak olan "Deneysel ve Klinik Araştırmalarda Nörostereoloji", "Elektrofizyoloji", "DeneyselAraştırmalarda Sinir Sistemi Görüntüleme", 'Deneysel Hastalık Modelleri ve Devramş Araştırmalan" ve "Sinirbilimlerinde llaç Gelişb'rme"konulu kurs ve atölye seçenekleri de su- nulmakta. Rekorsayıdakinitelikli poster sunumlan, hakettikleri ilgiyi görebilmeleri ve özellikle genç araştırmacıların özendirilmesi amacı ile, bu yıl ilk kez Kongre boyunca sergilenecek ve yanşacaklar; irdelenecekleri oturum- larla eşzamanlı etkinlik de yer almayacak. Yeditepe Üniversitesi'nin mükemmel ve kendine özgü ortamın- da gerçekleşecek olan 9. USK'a ilişkin aynntılı bilgiye www.sinirbilim2010.org adresinde ulaşılabilir. Tayftın Akgııl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle