19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2010 CUMA 18 KÜLTÜR ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Barışın Kültürü Nerede? Dünya edebiyatında “Savaş Romanları” diye ayrı bir tür vardır neredeyse. Peki, ya “Barışın Romanları?” Böyle bir türden söz edildiğine rastlıyor muyuz hiç? Yoksa, savaşı daha “olağan” bir insanlık durumu mu saymaktayız? Görünüşe bakılırsa, sanki öyle. Çünkü Tolstoy’un dünya edebiyatında savaşı ve barışı konu alan eserlerin başında gelen “Savaş ve Barış”ını bile genellikle “barış” yanını budayarak “Savaş Romanı” diye adlandırmaktayız. Oysa gerçekte bu roman, savaşın savaşa karşı olan, savaş belasının tüm yıkımını sergileyen bir romandır ve öyle de okumak gerekir. Kısacası, artık barışı okumayı da öğrenmek zorundayız. Şöyle diyor Albert Einstein “Barış Savaşımı İçin” başlıklı yazısında: “...Yalnızca barışçı değil, bir barış savaşçısıyım. Barış uğruna savaşım vermek istiyorum. İnsanlar savaşa savaş açmadıkları sürece, hiçbir şey savaşları ortadan kaldıramayacaktır. Büyük ideallerin savaşımı önce küçük, ama gözü pek bir azınlıkça başlatılır. Barış gibi, inandığımız bir dava uğruna ölmek, savaş gibi inanmadığımız bir şey uğruna acı çekmekten daha iyi değil midir? Her savaş, insanlığın ilerlemesini engelleyen o kötülük zincirine bir halka daha ekler. Kitleler asla savaş düşkünü değildir, yeter ki propagandayla zehirlenmiş olmasınlar. Yapmamız gereken, propagandaya karşı kitlelere bağışıklık kazandırmaktır. Yapmamız gereken, çocuklarımızı barışçı anlayış doğrultusunda eğitmek, böylece de onlara savaşa karşı olmayı aşılamaktır. Avrupa’nın acınası yanı, ulusların yanlış hedefler doğrultusunda eğitilmiş olmasıdır. Okul kitaplarımız savaşı yüceltir ama savaşın dehşetini hasıraltı eder. Çocuklara nefretin öğretisini aşılar. Bana gelince, nefret yerine barışı, savaş yerine de sevgiyi öğretmeyi yeğliyorum. Okul kitaplarının yeni baştan kaleme alınması gerek. Eğitim sistemimizin içeriğini, kökü ta eskilere uzanan çekişme ve önyargıların ölümsüzleştirilmesi değil, yeni bir ruh oluşturmalı. Eğitim sürecimiz, daha beşikte başlar; bundan ötürü de yeryüzündeki bütün anaların sorumluluğu, çocuklarını barışı koruma anlayışıyla yetiştirmektir. Savaş uğruna hiç direnmeksizin göze aldığımız özverileri, barış uğruna da göze almak zorundayız...” Evet, artık barışı ciddi olarak okumak ve okutmak zorundayız. Kendimizi, dünya edebiyatında barışın sayfalarını da taramaya alıştırmakla yükümlüyüz. Çünkü bilinçli birer okur olarak sorumluluğumuz, sonraki kuşaklara barışı okutabilmenin sorumluluğunu da kapsıyor! Ve çünkü dünyada savaşların artık azaldığını, geleceğin ufuklarında savaş bulutlarının gezinmediğini söyleyebileceğimiz bir noktada bulunmaktan henüz çok ama çok uzağız. İçinde yaşadığımız topluma gelince, başımızı boşuna kuma gömmeye çalışmayalım: Bu toplum, en ufak elektriklenmelerde bile insanların silaha sarılabildikleri, gerginlikleri hemen cinayetlere kadar götürebildikleri bir toplum. Üstelik “öldürenlerin” safına katılan çocuk yaştakilerin sayıları da küçümsenebilecek değil. Öte yandan “cinayet kültürümüze” egemen olan eğilimin “tepkisel öldürmelerle” sınırlı kaldığını söyleyebilecek durumda da değiliz. Kesilen başlara, parçalanarak gömülen cesetlere ait haberler artık neredeyse olağan karşılanıyor. Şunu hiç unutmamak gerek: Bir toplumda insan hayatının dokunulmazlığı en temel ölçüt olmaktan çıkmışsa eğer, o toplumda herhangi bir insanca değerin ve erdemin sağlam bir ölçütünün bulunduğu söylenemez! [email protected] [email protected] O nu dünyaya belki de en çok tanõtan, “Shine” adlõ film (1966) oldu. Scott Hicks’in yönettiği ve Geoffrey Rushl’e en iyi erkek oyuncu Oscar’õnõ ka- zandõran film… Avustralyalõ piyanist David Helfgott’tan söz ediyorum. O İstanbul’u, İs- tanbul onu çok sevdi. 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti ev sahipliğinde, Aya İri- ni’de, Lütfi Kõrdar’da verdiği konserlerle İs- tanbullu müzikseverleri büyüledi… Bu gelişinde onu sahne dõşõnda da tanõmak ve sohbet etmek değilse de ona sarõlmak fõr- satõnõ buldum. Eşi Gillian Helfgott’a bir kez daha sonsuz bir sevgi ve saygõ duydum. David Helfgott, hastalõğõnõn (şizofreni) tüm özelliklerini bir çocuk saflõğõ, bir bilge deha- sõyla taşõyor. Kelebek kanadõndan ince bir du- yarlõlõk… Şaşõrtõcõ bir hafõza ve bellek… Teknik beceri… Ölümlerden geri dönmenin mutluluğu… Yarõn her şey bitebilir korkusu… Müziğe ve insanlõğa duyduğu sonsuz aşk… Bunlarõn tümünü benliğinde toplamõş du- rumda. David Helfgott, delilikle deha arasõndaki o çok ince çizgide ilerlerken gücünü müzikten ve eşi Gillien’den alõyor. (Gillien 26 yõllõk ev- lilikten sonra hâlâ ona âşõk! Kendisi astrolo- jist. New York Borsasõ için çok çalõşmõş. An- cak kocasõyla igilenmekten, iş yaşamõnõ bi- tirmiş.) RAHMANINOV TUTKUSU David Helfgott için, babayla yaşanan o trajik ilişki, mükemmeli yakalamak uğruna ru- ha edilen eziyet, gerçek dünyayla ilişkiyi ko- parma, sonsuz yalnõzlõk, toplum dõşõna itilme ve beynin çökmesi, artõk bunlar çok geride kal- mõş… Şimdi müzik dünyasõnõn bir parçasõ ol- manõn mutluluğunu yaşõyor. “Neden bu Rahmaninov tutkusu?” soru- mu ise şöyle yanõtlõyor: “Rahmaninov, tüm yaşamı, yeryüzündeki tüm duyguları kapsar. İnsanın içindeki tüm duyguların, taa en derinlere gömülü olan- ları, bilinçaltındakilerin ortaya çıkmasını sağlar. Hem destansı hem de çok güzel me- lodilere sahiptir. Ancak bütün bunlar bir yana, benim yüreğim onun müziğiyle bağ kurabiliyor… ” Ondan ayrõlõrken “The Guardian” gaze- tesinin yaptõğõ bir saptamaya hak vermeden edemiyorum: “Pavarotti, futbol fanatiklerine operayı sevdirdi, David de hayatı boyunca hiç klasik müzik konserine gitmeyecek olan insanlara piyanoyu ve klasik müziği sevdiriyor. 12 yıl akıl hastanesinde yattık- tan sonra hayata karışan bir adamın mü- ziğini herkes merak ediyor.” CHOPIN TUTKUSU 2010 Chopin’in 200. doğum yõldönümü. Bu yõl boyunca bol bol Chopin dinleyeceğiz. Za- ten dinliyoruz da… İki gün önce bu sayfada, (7 Nisan Cumhu- riyet) “İstanbul 2010 Chopin Piyano Haf- taları”nõn programõnõ okudunuz. Ben, o prog- ramõn arkasõndaki, “görünmez kahramanı”, bu organizasyonun “mimarını” size tanõtmak ve ona müzik piyasamõza hoş geldin demek istiyorum. Mehmet Mesci, Ankara Devlet Konserva- tuvarõ’nda Şefika Kutluer ve Zita Zemple- ni’nin sõnõfõnda flüt eğitimi aldõktan sonra, Ma- caristan’da Liszt Müzik Akademisi Debrecen Konservatuvarõ’nda lisansõnõ, Edinburg Üni- versitesi Müzikoloji Bölümü’nde yüksek li- sansõnõ tamamladõ. (Dikkatli okurlar bu adõ anõmsayacaklar. Cumhuriyet Pazar’da onun Macaristan’dan yolladõğõ yazõlarõ okurduk…) Macaristan’da ve Fas’ta belgesel film yönet- menliği yaptõktan sonra, Türkiye’ye dönüp mü- zik organizatörlüğüne başladõ. Programõ in- celeyin, kaçõrõlmayacak konserler var! DİNLEMEK VE OKUMAK Ne zamandõr vurgulamak istediğim bir nokta: Chopin dinlerken Chopin okumak… Aldõğõnõz tadõ çoğaltmanõn en temel yolla- rõndan biri bu! Dinlediğiniz eserle ilgili ken- dinizi ne denli donatõrsanõz, bilgilendirirseniz, yaşayacağõnõz doyum o denli çoğalacaktõr! Yalnõz müzikte değil, hayatõn her alanõnda ay- nõ şey geçerli! Can Yayõnlarõ’ndan çõkan iki muhteşem eser var: İlki Aydın Büke’nin “Chopin / Tuşlara Adanmış Bir Yaşam” kitabõ yalnõz Chopin’in yaşamõna ve müziğine değil, bir dönemin ta- rihsel, kültürel, toplumsal yaşamõna da õşõk tu- tuyor. Edebiyattan resme, sanatõn her dalõna uzanan, şölen niteliğinde bir eser. Aydõn Bü- ke’nin Bach ve Mozart biyografilerinin ol- duğunu da anõmsatayõm. İkinci kitap André Gide’in çoktan “kla- sikleşmiş”, Türkçeye çevirdiği “Chopin Üzerine Notlar”õ (Türkçesi Ömer Bozkurt). Ama bir de “hediyesi” var bu kitabõn: İdil Bi- ret’in yazdõğõ önsöz ve İdil Biret’in yorum- ladõğõ Chopin kaydõ. Hem dinleyip hem oku- yabilirsiniz. Olağanüstü! NOT - Sevgili Okurlar, Çukurova Sanat Günleri’ne geldim bile. Bugün Kozan’da 17.30’da Ticaret Odasõ Salonu’nda; yarõn 10 Nisan, Adana’da saat 18.00’de Adana Kültür Sanat Merkezi’nde sohbete ve kucaklaşmaya beklerim… [email protected] Faks: 0 212 257 16 50 İstanbul’dan David Helfgott geçti Kültür Servisi - “29. Uluslararası İstanbul Film Festivali” kapsamõnda Avrupa’dan 10, Türkiye’den 12 filmi sinemaseverlerle buluşturacak olan“Bridges Europe - Tur- key” programõnda bugün, Mathias Gö- kalp’in yönetmenliğini üstlendiği Fransa yapõmõ “Üstüne Alınma” adlõ film saat 11.00’de Beyoğlu Atlas Sinemasõ’nda gös- terilecek. 2009’da Cannes’da Eleştirmenler Haftasõ’nõn açõlõş filmi olan “Üstüne Alın- ma”, küresel kriz sõrasõnda çekilmiş olsa da konusunu 1970’lerdeki ekonomik kriz- den alan sivri ve mizahi bir holding taşla- masõ. Söz konusu Muller İlaç Şirketi, tüm yönetici ve çalõşanlarõn davetli olduğu bü- yük bir parti düzenler. Partide konuklar bir rol üstlenme oyununa katõlõr; ancak bu oyunun aslõnda yönetici kadro için eğitim amacõ taşõdõğõ ortaya çõkar. Parti sürerken oyundaki sahneler farklõ biçimlerde tekrar- lanõr. Gerçek hayatta olduğu gibi, her ka- rakter kendini kurtarmaya çalõşõr. Birholdingtaşlamasõ ‘ Ü S T Ü N E A L I N M A ’  ATLAS SİNEMASI’nda 11.00’de “Üstüne Alõnma”, 13.30’da “Plato”, 16.00’da “Katliam”, 19.00’da “Akvaryum”, 21.30’da “Savaş Sõrasõnda Yaşam”. (0 212 252 85 76)  YENİ RÜYA SİNEMASI’nda 11.00’de “Doronship77”, 13.30’da “Kötü Polis”, 16.00’da “Gözleri Tamamen Açõk”, 19.00’da “Şeref Madalyasõ”, 21.30’da “Getirin Kellesini”. (0 212 244 54 57)  SİNEPOP SİNEMASI’nda 11.00’de “Ölümsüz Kadõn”, 13.30’da “Canlandõrma Sinemasõ: Estonya Program2”, 16.00’da Canlandõrma Sinemasõ: Estonya Program1”, 19.00’da “Aldatan Kadõn”, 21.30’da “Rusya’dan Sevgilerle”. (0 212 251 11 76)  BEYOĞLU SİNEMASI’nda 11.00’de “Koy”, 13.30’da “Yoldaş Modasõ”, 16.00’da “Gürültü Ustalarõ”, 19.00’da “Çõkõşlar Hediyelik Eşya Dükkânõndan”, 21.30’da “Uzay Turistleri”, 24.00’te “Bizi Şerden Koru”. (0 212 251 32 40)  KADIKÖY SİNEMASI’nda 11.00’de “Suç Unsuru”, 13.30’da “Çöpcinsel”, 16.00’da “Kutsal Direniş”, 19.00’da “Elveda”, 21.30’da Büyük Hata”. (0 216 337 74 00)  NİŞANTAŞI CİTYS’de 16.00’da “Uzak”, 19.00’da “Öksüz”, 21.30’da “Greenberg”. (0 212 373 35 35) 29. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDE BUGÜN Greenberg ‘Delilik’ledehaarasõnda... T Ü M Ö D (Tüm Öğretim Elemanları Derneği) C U M H U R İ Y E T ve D İ N E Ğ İ T İ M İ 10 Nisan 2010, 13.30 - 18.00 İTÜ Maçka Sosyal Tesisi Program: 13.30 Açılış: Prof. Dr. Alpaslan Işıklı (TÜMÖD Genel Başkanı) 13.45 - 15.15 Birinci Oturum Başkan: Prof. Dr. Mehmet Tevfik Özcan (TÜMÖD İST ŞB YK) Konuşmacılar : Prof. Dr. Hasan Onat (Gazi Üniversitesi), Prof. Dr. İsmail Kara (Marmara Üniversitesi) 15.15-15.45 Ara 15.45-18.00 İkinci Oturum Başkan: Prof. Dr. Tolga Yarman (TÜMÖD İst. Şb. Bşk.) Konuşmacılar: Cengiz Özakıncı ( Arş.-Yazar), Prof. Dr. İzzettin Doğan (Cem Vakfı Bşk.), Prof. Dr. Şahin Filiz (Akdeniz Üniversitesi), Yazan: Yılmaz OKUMUŞ Desen: Tuncay AKGÜN Uyarlayan ve Oynayan: Haldun AÇIKSÖZLÜ Barış Derneği; İstiklal Caddesi, Gazeteci Erol Dernek Sokak Hanif Han 11/5 Beyoğlu / İstanbul Tel: (212) 252 13 76 18 Nisan Pazar Saat: 20:00 Barış Derneği Nâzım Hikmet Salonu www.barisdernegi.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle