Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Şu Bizim Matbuat...
Doğan Grubu’nda çalıştığım yıllardı. Aydın
Doğan Vakfı’nın bir etkinliği için, Vakıf Başkanı ile
birlikte Ankara’ya gitmiştik. Aydın Bey, o
sıralarda yapımı henüz tamamlanmamış olan
matbaa tesislerinin son durumunu görmek
istiyordu. Esenboğa yolu üstündeki baskı
tesislerinin bulunduğu binaya gittik. Her şey tam
planlandığı gibi yapılmıştı. Ama, o dev baskı
makinelerinde aynı anda basılacak gazetelerin
çıkış bölümleri yan yanaydı. Hürriyet ve
Milliyet’in patronu, o duruma itiraz etti. Bu iki
gazetedeki görevlilerin, gazetelerdeki haberleri
dağıtım öncesinde görebilecekleri için haber
verme ve değerlendirmede birbirlerini
atlatmalarının mümkün olmayacağını söyledi.
İlgililerden bu iki gazete sorumlularının
birbirlerinin çalışmalarını görmelerini önleyecek
önlemlerin alınmasını istedi. Kendi ürünleri
arasında bile hızlı ve sürekli rekabeti destekleyen
bir gazete patronunun, çalışanlarına verdiği bu
öğüt-dersi bugünkü yazıda, okurlarımla
paylaşmamın nedeni, uzun süreden beri iktidar
partisini destekleyen gazeteler arasında bazı
haber ve yorumların yansıtılma biçimindeki
inanılması güç benzerliğin sürdürülmesidir. Ünlü
Balyoz davasının şüphelileri arasında bulunan,
tutuklu kimi emekli, kimi halen görevde ve çeşitli
rütbelerdeki 9 subayın, İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından “delil durumu” dikkate
alınarak salıverilmeleri ile ilgili haberin, yandaş
mevkutelerde veriliş biçimi de, o haberin
yorumlanışı da birbirinin neredeyse tıpkısıdır.
İlginçtir. O mevkutelerdeki haberleri yazan, sayfa
değerlendirmelerini yapan, başlıklarını atan
meslektaşlar salıverilme olayını öğrenmiş
olmaktan doğan şaşkınlıklarını gizlemiyor,
“sürpriz kararı” veren mahkemenin tek yargıçla
almış olduğu tutuklamaların, üç yargıçtan oluşan
bir kurul tarafından kaldırılışının altında bir şeyler
bulmaya çalışıyorlar. Sanki tek bir merkez,
bilgisayarda yazılan haberi, başlık ve yorumu ile
servis etmiş. Kim olursa olsun, tanışınız ya da
adlarını bile hiç duymadığınız kişiler, bir süredir
tutuldukları kapalı kapılar ve demir parmaklıklar
ardından yargının kararı ile özgürlüklerine ve o
arada çoluk çocuklarına kavuşuyorlarsa, o kararı
veren yargıçları “Çiçek’i tahliye eden mahkeme
Balyoz şüphelilerini de bıraktı” başlığı ile
mahkûm edip olayları karartmanın anlamı nedir?
Yargıtay 11. Daire’deki duruşma
Yine dün, dirsek teması halindeki “o”
matbuatımız, bir süredir Erzurum’da tutuklu
bulunan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
Cihaner’in bugün Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde
görülmeye başlayacak davası nedeni ile mevziye
girdiklerini belirten haberlere kaynaklık ediyordu.
Amacın bugünkü duruşmayı şaibe altında
bırakmak, Yargıtay üyelerine baskı uygulamak
olduğu gizlenemez haldeydi.
Önce bizim usul yasalarımızda, birinci sınıf
yargıç ve savcılar hakkındaki yargılama merciinin
Yargıtay Ceza Dairesi olduğunu unutmayalım.
Sonra, İlhan Cihaner’in antidemokratik olduğu
için kaldırılan o eski devlet güvenlik
mahkemeleri yerine, siyasal iktidarların işlerini
kolaylaştırmak amacı ile oluşturdukları özel
yetkili ağır ceza mahkemeleri tarafından
yargılanmak istenmesinin “adil yargı hakkı”
açısından tartışılmasının gerektiğini de, varsa
vicdanlarımızda değerlendirmekten
kaçınmayalım. Bir yanda Yargıtay gibi yargının en
üst mercii. Mesleklerindeki deneyimleri ve
birikimleri en üst aşamada olduğu için yasalara
uygun olarak oralara seçilmiş yargıçlar. Öte
yanda siyasal iktidarların, denetimleri altında
olmasından hoşlandıkları özel yetkili mahkemeler.
O mahkemelerde görevli yargıç ve savcılardan
acaba kaçı mesleklerini daha sonra Yargıtay
üyesi olarak sürdürebilecektir? Bu yüzden
Erzincan Başsavcısı’nın bugün Yargıtay 11 Ceza
Dairesi’nde başlayacak olan duruşmasında
tutukluluk halinin kaldırılmasını önlemek amacıyla,
bir kısım matbuatımızın siperlerinden açılmış olan
şaibe yaratma ateşini ayıplamak istiyorum. O
arkadaşlara adil yargının herkese lazım olacağını
söylemek, hukukta asıl olanın tutuklama
olmadığını anlatmak, biliyorum ki çok zor bir
öğretidir. Tutukluluk, kaçma şüphesi ile alınan,
sanığın delilleri yok etmesi ya da karartmasının
engellenmesine dayanan bir önlemdir.
Sadist yaratılmış olanların öç alma aracı
değildir.
Kim nereden, nasıl kazanıyor?
Benim gençlik yıllarımda DP iktidarı, basını
kontrol altında tutmak amacıyla, muhalif
gazetecileri yıldıran sokak kabadayıları saldırıları,
gözaltı önlemleri, tutuklamalar, mahkûmiyetle
sonuçlanan davalar, kâğıt ve ilan vermemek,
yayın yasakları gibi bir dizi tedbirin yanı sıra kendi
matbuatını da koruma kollama gayretleri
içindeydi. O gayretler arasında Ankara’da
dönemin ünlü bazı gazetecilerine bir “Vatan
Cephesi Matbuat Ocağı” kurdurulmuştu,
Başvekâlet Tahsisatı Mesturesi’nden yani
örtülü ödeneğinden kimlerin ulufe aldığını ancak
27 Mayıs İhtilali’nden sonra özel kasa açılınca
öğrenebilmiştik. Ama nice aslan gibi
meslektaşımızın gazete diye yayımladıkları resmi
ilan aracı mevkutelerden zengin olduklarını da
devletin tahsis ettiği gazete kâğıtlarını bizim gibi
muhalefet dergilerine el altından satan DP’li
bakan ve milletvekili meslektaşları da gördük.
Şimdiki iktidar ne durumda kendisini öven
yazarlar karşısında? Hürriyet’te Tufan Türenç
isim vermeden o tür meslek değerlerimize TRT
kanalı ile ödemeler yapıldığını yazmıştı. Dünkü
Akşam’da Oral Eğin, yanlış saymadıysam 15
meslek değerimizin TRT ekranından verdiği
vaazlar karşılığı para aldıklarını isimleri ile
açıklamış... Gelin bütün köşe yazarları ve
yorumcular. Genel Yayın Müdürleri.
Gazetelerimizin, televizyon kanallarının yaptığımız
çalışma karşısında bizlere ne ödediğini açıklayan
bir “Meslek Mal Bildirimi” vermeyi kabul edelim.
Hatta kabul ederse o bildirimlerin verileceği yer,
Salih Memecan’ın başkanlığında kurdurulan yeni
basın derneği olsun.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Prof. Dr. OĞUZ OYAN
TEKEL’de gayri-millileştirmenin son per-
desinde liberal-muhafazakâr AKP sahneye çõ-
kacaktõ. 2003’ten itibaren tüm zamanlarõn en
özelleştirmeci ve teslimiyetçi dönemi başlõyordu.
AKP döneminde 2003 sonunda TEKEL İçki İş-
letmeleri MEY İçki’ye bilinen peşkeş koşulla-
rõnda 292 milyon dolara satõlõyordu. Bu öyle bir
peşkeşti ki şirketin içki stoklarõ 126 milyon do-
larõ buluyor ve işçilerinin kõdem tazminatõ olan
32 milyon dolar da devlete yükleniyordu. Üs-
telik, satõlan şirketin TEKEL AŞ’ye 307 milyon
TL’lik borcunun, devirden 9 gün önce tasfiye-
si kararlaştõrõlõyordu! Bitmedi: YDK Rapo-
ru’na göre, TEKEL İçki’nin genel müdürü de-
virden önce 100 trilyonluk hammadde alarak
devleti zarara uğratõyor ve Kamu Etik Yönet-
meliği’ne aykõrõ olarak MEY İçki’ye genel mü-
dür oluyordu! Alõcõlar 2 yõlõ ödemesiz banka kre-
disiyle TEKEL İçki’yi devralõyor, iki yõl geç-
meden, yani ceplerinden para çõkmadan şirke-
tin yüzde 90 hissesini 810 milyon dolara (yani
toplam değeri 900 milyona) Texas Pacific Gro-
up’a satõyorlardõ!
Bu arada TEKEL’in tütün ve sigara işlet-
melerine ilk satõş ihalesinde bir milyar 150 mil-
yon dolarlõk teklif veriliyor, ama bu fiyat ancak
işletmelerin stoklarõndaki ürün değerine denk
geldiği için satõş gerçekleşemiyordu. Bu soy-
gunlar olurken TEKEL işçileri henüz olan bi-
tenin farkõnda değillerdi; 2007 seçimlerinde
AKP’ye daha güçlü destek ve-
receklerdi.
2007 seçimlerin-
de her iki kişiden bi-
rinin ve her üç TE-
KEL işçisinden ikisi-
nin oyunu alarak ikti-
dar olan AKP, perva-
sõz özelleştirmeciliği
için aldõğõ yeni vi-
zeyle, TEKEL’in tü-
tün ve sigara işletme-
lerini Haziran 2008’de 1.7 milyar
dolara gene yabancõ sermayeye pa-
zarlõyordu. Üstelik, ilk özelleştir-
me girişiminden farklõ olarak, bu
defa şirketin borçlarõ ile çalõşanlarõn
kõdem tazminatlarõ yükü de devletçe üst-
leniliyordu. TEKEL işçisi bu peşkeşe dur
demeye çalõşõyor, sendikalarõ hukuk yolla-
rõnõ zorluyor, ama henüz Kõzõlay’da eylem aşa-
masõ yaşanmõyordu.
TEKEL öncü oldu
TEKEL işçisi 2009 Aralõk ayõndan 2010
Mart başõna kadar Kõzõlay’da özlük haklarõ-
nõ korumak kaygõsõyla gerçekleştirdiği müt-
hiş direnişte başka mücadelelerin de bay-
raktarlõğõnõ yapar duruma geldi. Bir kere, ki-
şisel haklarõnõn nasõl toplumsal haklara bağlõ ol-
duğunu gördü ve topluma gösterdi. Buna bağ-
lõ olarak ücret ve insanca yaşama mücadelesi-
nin nasõl ayrõlmaz bir biçimde kendi çalõştõğõ ve
tüm toplumun ortak kamusal varlõğõ olan ku-
rumlarõn savunulmasõ mücadelesinin bir parçasõ
olduğunu gecikerek de olsa fark etti. Bu ku-
rumlarõn hangi bağõmsõzlõk mücadelesinin ka-
zanõmlarõ olduğunu yaşayarak anladõ. Bu ne-
denle de “Biz Cumhuriyetle doğduk” anlamlõ
sloganõnõ üretebildi. Böyle düşündükçe de bi-
lendi, geçmişte kendisinin ve ken-
di sõnõfõnõn yanlõş siyasal tercih-
lerde bulunduğunu daha derin-
den kavradõ. Yaşamõn gerçek-
leri ve eylem öğreticiydi.
İktidarın gerçek
yüzü ortaya çıktı
İkincisi, eylem sü-
reci iktidarõn gerçek
yüzünü sadece eylem-
ciler bakõmõndan değil,
tüm toplum açõsõndan
da gösteren bir dö-
nüm noktasõ oldu.
AKP iktidarõnõn
emek dostu olma-
yan yüzü, daha açõk
görülebildi; yolsuzluklarõn ve şaibeli özelleş-
tirmelerin birer istisna değil, iktidar partisinin
varlõk nedeni olduğu anlaşõlabildi; iktidarõn tes-
limiyetçi yapõsõ kendini ele verdi. İktidar ilk kez
toplumun geniş kesimlerine maskesiz haliyle gö-
rünebildi. Bunu sağlayan TEKEL işçisi bu ne-
denle hedeflediğinden çok daha büyük bir işi
şimdiden başarmõş durumdadõr. Bu nedenle TE-
KEL işçisinin eylem kararlõlõğõ, hõzlõ bilinçlenme
süreci her türlü övgünün üzerindedir.
Amaç 4/C mağdurlarını arttırmak
Üçüncüsü, iktidarõn bu konudaki inadõnõn as-
lõnda 4/C kapsamõnõ bugünkü 20 binler düze-
yinden 120 binler düzeyine çõkarmak niyetiy-
le bağlantõlõ olduğu, bunun da yeni özelleştir-
melerle bir arada gideceği daha iyi anlaşõlmõştõr.
Bu nedenle iktidar, Kõzõlay’daki direnişin tan-
siyonunu düşürmek bakõmõndan lehine çalõşan
Danõştay kararõna bile “Verdiğimiz 30 gün-
lük süre yerindedir” gerekçesiyle itiraz ede-
bilmiştir. Çünkü uygulamayõ genişletme ni-
yetinin tartõşõlõr olmasõna ve bu süreçte eme-
ğin herhangi bir mevzi kazanmasõna tahammülü
yoktur. Ama tam da bu nedenle, 4/C kapsa-
mõndakilerin sürekli işçi veya memur kadro-
larõna geçirilmesi mücadelesi önceliklidir.
(Bu amaçla verilmiş kanun teklifimiz 1.5 ay-
dõr TBMM’de beklemektedir). Siyasi-sendikal
tepkinin bugün mutlaka 4/C’nin kaldõrõlmasõ
ve bu kapsamdakilerin derhal güvenceli sta-
tülere geçirilmesi üzerinde birleşmesi şarttõr.
Özelleştirmeler ve TEKEL İşçisinin Direnişi (II)
TEKEL emekçileri 1 aylõk aradan sonra döndükleri başkentte Türk-İş Genel Merkezi’ne yaklaştõrõlmadõ
İşçiler yine de meydanda
MAHMUT LICALI
ANKARA - TEKEL işçileri 1 aylõk aranõn ar-
dõndan döndükleri Ankara’da sendikalarõnõn bağlõ
olduğu konfederasyon olan Türk-İş Genel Merke-
zi’nin çevresine bile yaklaştõrõlmadõ. İşçilere des-
tek veren KESK üyelerine gazla müdahale edildi.
TEKEL işçileri özlük haklarõyla başka kurumla-
ra naklolma istemiyle Türk-İş önünde 78 gün sü-
ren direnişlerinin ardõndan eylemlerine 1 ay ara
vermişlerdi. İşçiler dün yeniden Ankara’ya geldi-
ler. Önceki gün ve dün gece yurdun dört bir yanõn-
dan yola çõkan işçilerin sabah saatlerinde başkente
girmelerine izin verilmedi. İstanbul ve Konya yol-
larõndaki Maliye noktalarõnda, Samsun yolundaki
õşõklõ kavşakta, Eskişehir yolunda da, Ümitköy
Kavşağõ’nda polis noktalarõ oluşturuldu. Sabah
erken saatlerde polisler, işçileri taşõyan ve plaka-
larõ önceden bildirilen otobüsleri durdurdu. Polis
otobüslerin geçişine izin vermedi. Bunun üzerine
işçiler ayrõ gruplar halinde toplu taşõma araçlarõ ve
taksiler aracõlõğõyla kent merkezine doğru yola
çõktõ. Ancak polis işçilerin Türk-İş Genel Merke-
zi’ne yaklaşmalarõna bile izin vermedi. İşçilerin
Türk-İş önünde basõn açõklamasõ yaparak bir gün
süreyle oturma eylemi gerçekleştirmeleri kabul
edilmedi. Kõzõlay’õn her yeri polis ablukasõna alõ-
nõrken Sakarya Caddesi ve çevresinde bulunan so-
kaklara da polis tarafõndan barikat kuruldu. Mit-
hatpaşa Caddesi üzerinden Türk-İş Genel Merke-
zi’nin bulunduğu Bayõndõr Sokak’a geçmek iste-
yen işçiler, polis barikatõyla karşõlaşõnca kõsa süreli
bir arbede yaşandõ. Polisin Türk-İş Genel Merke-
zi’ne gitmelerine izin vermemesi üzerine işçiler
Tuna Caddesi’nde toplanmaya başladõ.
Öğrenciler gözaltına alındı
İSKİ, TARİŞ ve itfaiye işçilerinin de TEKEL
işçilerine destek olmak amacõyla Ankara’ya geldi-
ği gözlenirken üniversite öğrencileri ve çeşitli si-
vil toplum örgütleri ve siyasi partiler de Tuna
Caddesi’ne gelerek işçileri yalnõz bõrakmadõ. Ey-
leme çok sayõda kadõn işçi de katõldõ. Saat 10.30’a
kadar bekleyen işçiler polis barikatõnõn kaldõrõl-
masõnõ ve Türk-İş’e gitmek istediklerini belirtin-
ce, polis araçlarõndan eylemin yasadõşõ olduğu
yönünde anonslar yapõldõ.
Kolej’den Kõzõlay istikametine yürüyen ve TEKEL
işçilerine destek vermek isteyen öğrenciler, polis ba-
rikatõna gelince tartõşma yaşandõ. Öğrenciler sök-
tükleri kaldõrõm taşlarõnõ polise atmaya başlarken çe-
vik kuvvet ekipleri de gaz bombasõyla gruba mü-
dahale etti. Bazõ öğrenciler gözaltõna alõndõ.
Mithatpaşa Caddesi girişinde görev yapan bir po-
lis memuru, üzerindeki gaz kapsülünü yere düşür-
dü. Olay sõrasõnda koruyucu maske bulunmayan çok
sayõda polis memurunun yanõ sõra Sakarya Cad-
desi’ne girmeye çalõşan CHP İstanbul Milletveki-
li Bayram Meral de gazdan etkilendi.
2 NİSAN 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
KESK
üyelerine
müdahale
KESK Genel Başkanõ Sami Evren “Sanki sıkıyönetim var, ülkede darbe olmuş, her
yere barikat kurmuşlar. Bu zihniyetteki siyasi iktidar demokratik bir anayasa yapa-
maz. İşçiler, bugün burada demokratik olmayan hükümet ve valiliğin cilasını dök-
müşlerdir” dedi. Evren, 26 Mayõs’ta gerçekleştirilecek iş bõrakma eyleminin genel greve
dönüşeceğini belirtti. DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi de Ankara’da sõkõyönetim
ilan edildiğini ve işçilerin tam bir kuşatma altõnda olduğunu ifade etti. CHP’li Cevdet
Selvi ve Çetin Soysal da Tuna Caddesi’ne gelerek işçileri destekledi.
Tuna Caddesi’ndeki eylem devam
ederken Ziya Gökalp Caddesi’nde topla-
nan KESK üyesi grup, yaklaşõk üç saat
süren beklemenin ardõndan caddenin
Kolej istikametine giden yönünü trafiğe
kapatmak istedi. Ancak polis izin verme-
di. Ardõndan da göz yaşartõcõ gazla gruba
müdahale edildi. Ziya Gökalp Caddesi
üzerinde gerçekleşen kõsa süreli arbede-
nin ardõndan gruptakiler, Dr. Mediha El-
dem Sokağõ’na girdi. Buradan polise taş
atan grup, tekrar barikatõn önüne gele-
rek, sloganlarla protesto gösterisi yaptõ.
Gruptakiler daha sonra Adakale So-
kak’ta oturma eylemi başlattõ. Türk-İş’in
bulunduğu sokağa sabah saatlerinden iti-
baren kimse alõnmadõ. İlaç almak isteyen
yurttaşlar eczaneye bile gönderilmedi.
Tek Gõda-İş Genel Başkanõ Mustafa
Türkel, akşam üzeri Sakarya Cadde-
si’nde yaptõğõ açõklamada yalnõzca hak-
larõnõ almak istediklerini belirterek “Bu-
güne kadar kimsenin malına zarar
vermedik” dedi. “Demokrasinin
D’sinden nasibini almayan yöneticiler
Cumhuriyet tarihinde belki de dünya
tarihinde bir ilki yapıyor. Bizi, işçileri
evimize sokmuyorlar. Biz sendikamı-
za gitmek istiyoruz. Biz bunun için
kimseden izin almadık, almayız” diye
konuştu. Türkel, bugün basõn açõklamasõ
yapacaklarõnõ ifade etti.
Erdoğan: Güzel sürece gölge
Öte yandan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, gazetecilerin eylemle ilgili
sorularõ üzerine “Siz niye geldikleri-
ni anladınız mı? Gelenler kimlerdir
bunlara baktınız mı? Bütün bunlar
ülkede güzel bir süreç başladı, bu sü-
rece gölge düşürmektir. Bunlar ülke-
mizin kalkınmasına, ülkemizin çok
daha güçlü bir hale gelmesine gayret
göstermiyor” dedi.
‘TEKEL’in kalbi liselerde atıyor’
İstanbul Sultangazi’deki Şair Abay Konanbay Lisesi öğrencileri, TEKEL işçilerine des-
tek verdikleri için eğitim gördükleri Çekmeköy Mehmetçik Lisesi’nden atılan 24 öğ-
renciye destek vererek, öğrenci arkadaşlarının okullarına geri alınmasını talep etti. Li-
se öğrencileri dün öğlen saatlerinde okulun önünde gerçekleştirdikleri kitlesel eylemde,
Çekmeköy Mehmetçik Lisesi öğrencilerinin geri alınmasını isteyerek “24 öğrenci ge-
ri alınsın”, “TEKEL’in kalbi liselerde atıyor” sloganları attı. (SERKAN YILDIZ)
POLİS GÖZ YAŞARTICI GAZ KULLANDI
‘26 Mayıs’taki eylem genel greve dönüşecek’
İşçilerin Tuna Caddesi’ndeki eylemi devam ederken Ziya Gökalp Caddesi’nde toplanan KESK üyesi gruba polis, göz yaşartıcı gazla müdahale etti. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ/AA)