19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2010 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Patagonya’da Bile...’ Ferial Şenesen ile Mine ve ben hukuk fakültesi yıllarından arkadaşız. Avukatlığa başladıktan sonra Coca Cola firmasının vekili olan, zamanla bu kurum içinde yükselen ve Atlanta’ya yerleşen ama bir ayağı da hep Türkiye’de olan bu dost ile ilişkimiz hiç kopmadı. Anadili dışında üç dili konuşup okuyan, kültürü ve entelektüel düzeyi çoğu kişiyi kıskandıracak, ülkesinin sanatı ve sorunlarıyla ilişkisini hiç kesmemiş olan bu dostum geçen gün bizleri aradığında gülmekten kırılıyordu. Bülent Arınç’ın, askerlerin siyasete müdahalesinden yakınan ve “Patagonya’da bile...” benzetmesini yapan ünlü çıkışını kastederek şunları söyledi: - Eee pes doğrusu, Patagonya diye bir ülke yok. Bir bölge var. Sonra da yine kahkahadan kırılarak ekledi: - Üstelik Ajantin ile Şili’nin kimi bölümlerini kapsayan bu bölgeyle ilgili benzetme yanlıştır. Arkadaşım haklıydı, gerçekten de benzetme yanlıştı. Askerlerin ikide bir politikaya müdahaleleri Patangonya’da bile görülmemiştir, iddiası komikti. Çünkü Patagonya’nın da içinde bulunduğu Arjantin’de askerlerin ikide bir politikaya müdahale etmeleri, darbe yapmaları umuru adiyedendir. Yine Patagonya’nın bir bölümünü oluşturduğu Şili ise, yalnız Latin Amerika’nın değil, dünyanın en iğrençlerinden biri olan Pinochet rejimini yaşamıştır. Çoğu kimsenin yerini bile bilmediği, ama diline pelesenk ettiği Patagonya benzetmesi değil, tek yanlış çıkış. Patagonya gibi kulaktan dolma yanlışımız bol. Bir zamanlar yine askerlerin siyasetteki etkilerini eleştirmek için şu görüş sıkça ileri sürülürdü: - İşler sarpa sarınca askerin darbe yapması bir Batı ülkesinde görülmüş şey midir? Genelde bu çıkış hemen herkesin onayını alırdı. Bir gün dayanamayıp atıldım: - Evet efendim dedim böylesi olaylar Batı ülkelerinde de görülmüş şeydir. Sonra da ekledim: - Fransa’da 1958 yılında, Cezayir sorunu yüzünden çıkan karışıklıklar üzerine, General De Gaulle ordunun darbesiyle işbaşına gelmiştir. Sonra da biraz nefeslendikten sonra sürdürdüm: - Üstelik De Gaulle yalnız darbe ile kalmadı, rejimin niteliğini de değiştirdi. 1958 Anayasası ile Fransa, parlamenter rejimden “başkancı sistem”e geçti. Tabii amaç, Fransa örneğiyle darbeleri meşrulaştırmak değil, nerede boşluk doğarsa o boşluğun doldurulduğunu gösterip, boşluk doğurulmamasını önermekti. Üstelik tabii ki, Fransa’da De Gaulle darbesinin sonuçları Türkiye’de çoğu seçimin bile sağlayamadığı bir demokratik ortamı yaşatmıştı. Ama olay yine de darbeydi. Acaba tartışmalarımızda, neden böyle yapıyoruz? Neden bilir bilmez, “Böyle şey hiçbir yerde görülmemiştir” diye sallıyoruz? Neden herhangi bir düzenleme veya öneriye karşı çıkıldığında, yanıt olarak hemen “Ama Batı’da da böyle!” diyerek Fransa, Almanya, ABD örneklerine sarılıyoruz? Örneğin idam cezasının kaldırılmasını isteyenlere karşı ABD’nin kimi devletlerinde idamın hâlâ bütün vahşetiyle sürdürülmesi geçerli bir sav olarak gösterilebilir mi? Yani ABD’de ölüm cezasının var olması, bunu savunanların savlarını ne açıdan güçlendirebilir? İdam cezası yanlışsa, ABD’nin kimi yerlerinde bunun uygulanması, yanlışı doğru kılmaz, yalnızca orada da aynı yanlışın yapıldığını gösterir. Yüksek yargının seçimini parlamentoya vermek anayasa mahkemelerinin üyelerini siyasilere seçtirmenin Batı’da da örnekleri olduğunu ileri sürerek, yargıyı kuşatmayı haklı göstermeye çalışmanın da bir anlamı yok. Her şeyden önce orada bu uygulama bizde yapılmak istenen şekilde değil, ikincisi Almanya’da yanlış bir uygulamanın olması bizdeki yanlışı da doğru kılmıyor. Allah aşkına artık daha bilgili ve doğru tartışalım olur mu? Bu gece saat 21.00’de, Cem TV’deki “Ayıptır Söylemesi” programında, Prof. Dr. Süheyl Batum ve konuğumuz eski Alman Parlamentosu üyesi Dr. Hakkı Keskin ile bu konuları tartışacağız. [email protected] İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN [email protected] CMYB C M Y B 10. Cumhurbaşkanõ Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine yapõlan atamanõn hukuku dolanmak olduğu görüşünde Sezer: KitabõnauydurdularFIRAT KOZOK ANKARA - Anayasa deği- şiklik paketiyle ilgili olarak “Hukuken söylenecek hiçbir şey yok. Hukuk ayaklar altına alınıyor” görüşünü yakõn çev- resiyle paylaşan 10. Cumhur- başkanõ Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi raportörü Alparslan Altan’õn yüksek mahkemenin yedek üyeliğine atanma sürecini de, “Bu işin Türkçesi kitabına uydurmak- tır, hukuku dolanmaktır” di- yerek eleştirdiği öğrenildi. Sezer’in, anayasa değişiklik paketi hakkõnda açõlacak bir iptal davasõ ile ilgili olarak yakõn çev- resine yaptõğõ değerlendirmeler- de, referandumdan önce pakete ilişkin biçim yönünden bir iptal davasõ açõlabileceğini söylediği öğrenildi. Cumhuriyet’in Se- zer’in yakõn çevresinden edindi- ği bilgilere göre, 10. Cumhur- başkanõ, bu konuda “‘Meclis Baş- kanõ, değiştirilemez nitelikteki anayasa kurallarõnõ değiştirme iş- lemini yasama organõna sundu. Bu, içtüzüğe aykõrõdõr’ denilerek dava açılabilir. Ancak Yüksek Mahkeme, esastan açılan bir davayı kabul de edebilir geri de çevirebilir. Bu konuda belir- sizlik var” görüşünü dile getirdi. Sezer’in yakõn çevresinden ken- disine yöneltilen “Olası bir da- vayı, yüksek mahkeme halko- yundan sonra görüşmek duru- munda kalırsa ne olur” sorusu- na da “Yüksek Mahkeme hu- kuki bir değerlendirme yapar. Referandumun sonucuna göre hareket etmez, zaten de etme- mesi gerekir” dediği öğrenildi. Sezer’in, cumhurbaşkanlõğõ döneminde cumhurbaşkanõnõn halk tarafõndan seçilmesine iliş- kin düzenlemenin referandum- dan önce Anayasa Mahkeme- si’ne götürülmesi konusunda ise “o dönemki sürecin farklı ol- duğunu” söylediği belirtildi. Yine Sezer’in yakõn çevresine Anayasa Mahkemesi raportörü Altan’õn Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine atanmasõnõ da de- ğerlendirdiği ve bu konuda eleş- tirilerini dile getirdiği öğrenildi. 10. Cumhurbaşkanõ’nõn bu ko- nuda “Yapılan hukuku dolan- maktır” dediği ifade edildi. Sezer’in, görevini tamamla- masõnõn ardõndan neden hiç ko- nuşmadõğõ yönündeki eleştiriler konusunda ise “Basın eğer ko- nuşturacak kişi arıyorsa çok ki- şi var. Ben siyasetçi değilim. Bugüne kadar olduğu gibi bun- dan sonra da konuşmayaca- ğım” dediği belirtildi. Sezer’in yakõn çevresine Altan’õn Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine atanmasõna ilişkin yaptõğõ değerlendirmede “Bu işin Türkçesi kitabõna uydurmaktõr. Başka bir şey değildir” dediği öğrenildi. MAHKEME HIZLI KARAR VERMELİ ? Sabih Kanadoğlu uyardı: İLHAN TAŞCI ANKARA - AKP’nin olasõ anayasa deği- şiklik paketinin Resmi Gazete’deki ilk yayõ- mõndan itibaren 10 gün içerisinde iptali iste- miyle dava açõlabilecek. Yargõtay Onursal Cumhuriyet Başsavcõsõ Sabih Kanadoğlu, halkoylamasõna kadar davanõn karara bağlan- mamasõ durumunda, ortaya çõkacak görüntü ve mahkeme üzerine yapacağõ baskõnõn pek çok tartõşma ve sõkõntõnõn başlangõcõ olacağõnõ belirtti. Kanadoğlu bunun nedenini “Halko- yunda kabul gören bir metnin iptali onu isteyebilecek siyasi partiler yönünden fev- kalade sakıncalıdır” şeklinde açõkladõ. Değişiklik paketine ilişkin olasõ iptal dava- sõnõn halkoylamasõndan önce mi yoksa sonra mõ açõlabileceği tartõşma konusu oldu. Ana- yasanõn 148. maddesinde, “Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; anayasa değişikliklerinde ise teklif ve oyla- ma çoğunluğuna ve ivedilikle görüşüleme- yeceği şartına uyulup uyulmadığı hususla- rı ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetle- me, cumhurbaşkanınca veya Türkiye Bü- yük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri ta- rafından istenebilir. Kanunun yayımlandı- ğı tarihten itibaren 10 gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açıla- maz; def’i yoluyla da ileri sürülemez” hük- mü yer alõyor. Kanadoğlu, anayasanõn bu maddeye göre, anayasa değişiklikleri teklifle- ri yasalaştõğõnda Resmi Gazete’de ilk yayõmõ- nõn yapõldõğõnõ belirterek “Bu yayımlamanın iki nedeni vardır. Birincisi, iptal davasının bu yayından itibaren 10 gün içerisinde ya- pılması gerektiğinin vurgulanmasıdır. İkincisi ise halkoyuna sunulacak olan ki bu 330-367 arasında çıktıysa halkı bu konuda bilgilendirme amacıdır” dedi. “Dikkat çekmek istediğim konu, halkoy- lamasının yapılacağı süreye kadar açılmış olan davanın karara bağlanması yönünde duyduğum kuşkudan ileri gelmektedir” di- yen Kanadoğlu, şöyle konuştu: “Eğer bu sü- re içinde karar verilmezse ve bu arada hal- koyundan geçmesi halinde ortaya çıkacak görüntü ve mahkeme üzerine yapacağı baskı, ülkede birçok tartışma ve sıkıntının başlangıcı olur. Halkoyunda kabul gören bir metnin iptali onu isteyebilecek siyasi partiler yönünden fevkalade sakıncalıdır.” ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Ankara Barosu Başkanõ Vedat Ahsen Coşar, Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte dü- zenlediği basõn toplantõ- sõnda, yönetim kurulun- ca hazõrlanan basõn açõk- lamasõnõ okudu. Deği- şiklik paketinin, kimi olumlu önerileri içer- mekle birlikte, özellikle yargõ bağõmsõzlõğõ ve ta- rafsõzlõğõ konusunda mevcut düzenlemeden geriye giden, yargõ ba- ğõmsõzlõğõ ve tarafsõzlõğõ ile kuvvetler ayrõlõğõ il- kesine aykõrõ düzenleme- leri kapsadõğõnõ belirten Coşar, “Paketteki dü- zenlemeler gerçekleşti- ği takdirde, yargının denetleme ve dengele- me işlevi ortadan kal- kacak, sistem yargı gü- vencesinden yoksun ve hukuk devleti sözde kalacaktır” dedi. GERÇEKER: MİLLET GEÇİT VERMEZ ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Yargõtay Başkanõ Hasan Ger- çeker, AKP’nin anayasa paketinde- ki düzenlemeleriyle ilgili olarak “12 Eylül Anayasası’nın bırakın ileri götürülmesini, antidemokratik hükümlerin daha da güçlendiril- diği görülmektedir” dedi. Gerçeker, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde anayasa deği- şikliği ile ilgili düzenlenen panelin açõlõşõnda konuştu. Türkiye’nin ana- yasa değişikliği süreciyle baş başa olduğunu dile getiren Gerçeker, bu anayasa değişikliği sürecinin Türki- ye’yi nereye götüreceğinin tarafsõz herkes, her kurum tarafõndan net bir şekilde görüldüğünü belirtti. 12 Eylül’den daha kötü Gerçeker, şunlarõ kaydetti: “Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nin yapısı ile ilgili düzen- lemeler yürütmenin bu kurumla- rı tamamen etki alanı içine alma- sına yöneliktir. Siyasi partilerin denetiminin, üyelerinin tamamı TBMM tarafından seçilen Sayış- tay’a bırakılması, siyasi parti ka- patma davalarının TBMM’nin iznine bağlanması, kuvvetler ay- rılığı ilkesine aykırı, yargıya gü- vensizliğin göstergesi olan düzen- lemelerdir. Bu düzenlemeler, kuvvetler ayrılığından bütün gü- cün yürütmenin elinde olduğu kuvvetler birliğine geçişin aracı olacaktır.” Toplumun her kesiminin koyaca- ğõn tavrõn çok önemli olduğunu söyleyen Gerçeker, “Bu düzenle- melerle, 12 Eylül Anayasası’nın bırakın ileri götürülmesini, bu anayasadaki bağımsızlığa, yargı bağımsızlığına aykırı, antidemo- kratik hükümlerin daha da güç- lendirildiği görülmektedir” dedi. Yargõ ile ilgili, hayati önem taşõ- yan konularda görüş ortaya koyduk- larõnda siyaset yapmakla suçlandõk- larõnõ belirten Gerçeker, “Yüksek mahkemeler yok sayılıyor, etkisiz hale getirilmek isteniyor, sonra da bizden hiçbir tepki gelmesi isten- miyor. Bu nasıl demokrasi anlayı- şıdır onu da bilemiyorum” diye ko- nuştu. Gerçeker, yapõlmak istenen düzenlemelere önce TBMM’nin, ol- madõğõ takdirde de milletin geçit ver- meyeceğine inandõğõõn söyledi. Ankara Barosu ‘Yargõnõn işlevi kalmaz’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle