19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Ebrulanmış Bir Hayat: Füsun Arıkan… Yıllar önce Füsun Arıkan ebru yapmaya başladığını söylediğinde, ona en yakışacak uğraşın bu olabileceğini düşünmüştüm. Berrak suyu, dökülen boyaların binbir rengiyle alacalı tuvallere dönüştürmek; kâğıtlara kopyalanan bu tuvallerle hayatın sayısız haritalarını çizmek. Tıpkı hayatın kendisi gibi, dünya güzeli, ama kırılgan haritalar yapmak. Ve tıpkı Füsun Arıkan’ın da kendisi gibi. Çünkü o da duygu dünyasında alabildiğine kırılgan görünüşlü, ama ebrulama yoluyla çizilen haritalar kadar sevginin yollarını çizmekte kararlı bir insandı. O güzel insanı, geçtiğimiz salı günü bu dünyadan, görünüşte tekdüze renkli toprağın bağrında sakladığı binlerce renk tohumu arasına yolcu ettik. O, aradan geçen zamanda uğraşını gerçek anlamda sanata dönüştürdü. Yalnızca vakit geçirmek için çalışan bir zanaatçı olmanın sınırlarını çok geride bırakarak, ebrularıyla doğrudan dünyanın ve hayatın sorgulayıcısı ve yorumcusu olmanın zahmetli yolunu seçti. Başka deyişle, çağdaş bir anlayışla geleneksel ebru sanatını bir tür resim sanatına dönüştürdü, böyle bir girişimin öncülüğünü yaptı. Bütün çevresine cömertçe dağıttığı sevgisi gibi, sanatını da hep paylaştı. Açtığı 16 kişisel serginin ve katıldığı 13 karma serginin yanı sıra, kendi atölyesinde pek çok öğrenci yetiştirdi. Bu öğrenciler de atölyenin üyeleri olarak çok sayıda mekânda sergiler açtılar. Hayatımın yetmişli yıllarının büyük bir bölümü, Füsun ve Mümtaz Arıkan çiftinin Şifa’da, Fransız Lisesi’nin karşısındaki bir apartmanda bulunan evlerinde geçti. O iki odalı küçücük evde kimi akşamlar 10-15 kişi toplandığımız da olurdu, fakat ev, bu kadar kişiye hiçbir zaman küçük gelmezdi. Sevginin herkese yer açtığı, sanki esneyebilen bir evdi ve böyle bir sevgiyi hep canlı tutabilmekte en büyük pay, hemen her zaman Füsun’a aitti. Ne zaman yüzüne baksam, bakışlarının ve dudaklarından hiç eksik etmediği gülümsemesinin etkisiyle içimde bir arınmışlık, bütün kötülükleri geride bırakma duygusunun doğduğunu hissetmem, Füsun’a ait en kalıcı anılarım arasındadır. İnsanların sanatçı kişilikleri ile kişiliklerin geri kalan bölümü arasında fazla ayrım bulunabileceğine hiçbir zaman inanmadım. Füsun Arıkan, yaşama biçimiyle, sanata ve insanlara yaklaşımıyla her zaman bu düşüncemin doğrulayıcısı oldu. Ebru sanatı, tıpkı fresk, yani duvar resmi sanatı gibi, olumsuz rastlantıların en fazla tehdidi altında olan bir sanattır. Fresk sanatında üstüne resmin yapılacağı duvarın nem derecesinin şaşmamasına gösterilmesi gereken titizlik ne ise, ebru sanatında da suya dökülecek boyaların dağılımına gösterilmesi gereken titizlik odur. Belki bunu, boyaların örgütlenmesi diye de adlandırabiliriz. İşte bu yüzdendir ki: “Acaba Füsun, çevresindeki insanları bir sevgi düzeni kurma bağlamında örgütlemede bu kadar başarılı olmasaydı, sudaki boyaları düzenlemede bunca usta olabilir miydi?” diye düşündüğüm çok olmuştur. Sanmıyorum. Füsun Arıkan, hayatı bir bütün olarak ebrulayabildiği, o hayatı çevresindekilerle birlikte sevgisizliğe asla ödün vermeyecek bir tür sanat eserine dönüştürebildiği içindir ki, ebru sanatında da bunca başarılı oldu. Bir zamanlar Şifa’daki evde üç beş dost, ileride deniz kıyısında kuracağımız bir bahçede yapacağımız evciklerimizde kendimizi adayacağımız üretimleri hayal ederdik. O bahçeyi kuramadık. Belki sonunda her birimiz kendi iç dünyalarımızda kurduk. Ama Füsun Arıkan, çevresini hep bir sevgi bahçesine dönüştürmeyi başardı. Sonunda onu da toprağa verdik. Ama bundan sonra her ilkbaharın ilk çiçeklerinde onun ebrularının renklerini de arayacağımı ve bulacağımı çok iyi biliyorum… [email protected] [email protected]  ADANA H.O SABANCI SAHNESİ Küba-Unutulmaz Kadõnlar Tiyatrosu / Ay Tiyatrosu - La Lupe ve Delirio Habanero saat: 20.00. Y unan mitolojisi, Titanlar, Olimpos Dağõ’nõ mesken tutmuş, birbirleri aleyhine kumpaslar çevirip duran tanrõlar, Homeros’un “İlyada” ya da “Odys- seia” destanlarõ, Hektor ya da Akhilleus gi- bi babayiğitler, Medusa gibi yõlan saçlõ kâhin- cadõlar, Troya Savaşõ, vb. gibi konular, ses- siz sinema döneminden beri Hollywood’a iyi malzeme olagelmiştir, malum. Günümüzde son derece gelişen teknoloji sayesinde, “Ava- tar”la yeniden moda olan üç boyutlu seyir zevkinin getireceği gişe hasõlatlarõnõn şimdiden ağõzlarõnõn suyunu akõttõğõ yapõmcõlarõn kol- larõ sõvayõp eski konularõ temcit pilavõ gibi tek- rardan õsõtõp õsõtõp (bu kez üç boyutlu epik for- matõnda) önümüze sürmelerine son örnek, bu- gün başlayan “Titanların Savaşı”. 30 yõl kadar önce sinemalarõmõza uğra- mõş olan, İngiliz Desmond Davis’in zen- gin bir oyuncu kadrosunu yönettiği, özel efektlerini bu işin ustasõ Ray Harryhau- sen’in yaptõğõ, süresi uzun tutulmuş, dö- neminin en pahalõ üstün yapõmlarõndan “Clash of Titans”õn (1981), günümüzün müthiş olanaklarõyla yeniden çevrilmiş hali “Titanların Savaşı”. Vurdulu-kõrdõlõ bir şamata atmosferiyle dur-durak tanõmayan bir aksiyonun 1.5 saa- ti aşkõn bir süreye yayõldõğõ “Titanların Sa- vaşı”, Yunan tanrõlarõnõn kralõ Zeus’un (Li- am Neeson, 1981 yapõmõndaki Zeus’u oy- nayan Laurence Olivier’den çok daha iyi, õşõklar saçan bir yüce tanrõ olmuş), göz koyup kral kocasõ kõlõğõnda, koynuna girerek gebe bõraktõğõ kraliçeden doğma, yarõ tanrõ oğlu Per- sesus’un (“Avatar”la yõldõzõ parlamõş Sam Worthington) akõllara durgunluk veren, masalsõ serüvenlerini hikâye ediyor. GÖZ ALICI SAHNELER 32 kõsõm tekmili birden yaklaşõmõyla bö- lüm bölüm ve daha çok genç seyirci kesimine yönelik tezgâhlanmõş izlenimi uyandõran gözalõcõ sahneleri, bugün için artõk eskimiş ve demode kaçan Ray Harryhausen usta- nõnkileri fersah fersah geçen, şaşõrtõcõ, ner- deyse sihir gibi özel efektleriyle etkileyici ol- maya çalõşan, gõcõr gõcõr, yepyeni bir mito- loji cilasõ çekilmiş “Titanların Savaşı”, beylik deyişle tam bir görsel şölen. Farklõ bir gezegeni andõran, birtakõm sõra dõşõ mekan- larda çekilmiş ve baştan sona göz alõnama- yan, epik bir spektakl. “Star Wars”tan esinlenilmişe benzeyen çeşitli yaratõklarla doluşturulmuş filmde, tan- rõlarõn gazabõna karşõ mücadele eden Per- seus’la arkadaşlarõ, üç kör cadõdan canava- rõ nasõl alt edeceklerini öğrenip yeraltõ dün- yasõna inerek Medusa’yla kapõşõyorlar. On- larõn mutlu sona bağlanan masalõmsõ serü- venlerinde, tümü efekt-makyaj harikasõ olan, çöl devesi gibi kullanõlan dev akrep- ler, mistik güçlere sahip cinler-şeyhler, göz göze gelindiğinde karşõsõndakini taşa çevi- ren, yõlan saçlõ Medusa’lar, uçan atlar, gö- zü elinde kör kâhin-cadõlar, mistik danõşman- sevgililer, mekanik baykuşlar ve silahlõ tanrõlar gõrla. Bir dönemin fantastik epiklerini de çağ- rõştõran, doludizgin sürükleyici ve oyalayõcõ olabilen bir seyirlik “Titanların Savaşı”. “The Incredible Hulk”la Hollywood’da tu- tunup büyük stüdyonun memur yönetmenli- ğini kabullenmiş, şimdiden Spielberg ekü- risine dahil edebileceğimiz Fransõz Louis Le- terrier’nin Perseus’u yarõ tanrõlõğõ reddedip sõradan insan olmak isteyen bir karaktere dön- üştürdüğü ve her bakõmdan yediden yetmi- şe herkese hitap edecek ve gişede patlama ya- pacak şekilde kotardõğõ “Titanların Savaşı”, çoluk çocuk beraberce seyredilip tüketilecek cinsten, biraz da yorucu bir eğlencelik, pek ilgisiz kalõnamayacak türden, üç boyutlu, ye- ni bir destansõ gösteri sonuçta. ‘Titanlarõn Savaşõ’, görkemli özel efektleriyle ilgi çekmeye ve gişede patlama yapmaya aday 2 NİSAN 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 Üçboyutludestansıgösteri Kültür Servisi - Borusan Kültür Sanat’õn dün, son dö- nem çalõşmalarõnõ açõklamak için Deniz Palas’ta yap- tõğõ basõn toplantõsõnda, Genel Müdür Ahmet Eren- li, Çin’in dâhi piyanisti Lang Lang’õn Borusan spon- sorluğu ile bu yõlki Uluslararasõ İstanbul Müzik Fes- tivali kapsamõnda Sültüce Haliç Kongre Merkezi’nde konser vereceğinin müjdesini verdi. Erenli, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestra- sõ’nõn (BİFO) ilk ulus- lararasõ klasik müzik albümünün yaklaşõk 8000 adet sattõğõnõ di- le getirirken; albümün Yeni Zelanda, Kore ve Japonya gibi ülke- lerden de istek aldõğõ- nõ söyledi. “İkinci al- büm için arayı aç- mak istemiyoruz” di- yen Erenli, Viyana Senfoni Orkestrasõ ile İstanbul’da bir futbol maçõ yapma olasõlõk- larõ olduğunu söyledi. BIFO’nun Fazıl Say ile birlikte Salzburg Festivali’nde açõlõş konseri vereceğini dile getiren Erenli, Say’õn bu konser için özel bir beste yaptõğõ- nõ söyledi. Say’õn İstanbul Senfonisi’nin Türki- ye’de yorumlanmasõ için çalõştõklarõnõ, ancak mekân sõkõntõsõ çektiklerini söyleyen Ahmet Erenli, Türki- ye’de salonlarõn yurtdõşõna oranla hayli pahalõ ol- duğunu söyledi. Erenli ayrõca, Borusan Müzik Evi’nin kõsa bir süre içinde kendine ait 70-80 kişi- lik kemik bir izleyici kitlesi oluştuğunu ve kõsa sü- re içinde burada Borusan Kurumsal Sanat Koleksi- yonu sergisine yer vereceklerini söyledi. Kültür Servisi - 29. Uluslarara- sõ İstanbul Film Festivali, bu akşam Lütfi Kõrdar Kongre ve Sergi Sarayõ’nda düzenlenecek bir törenle açõlõyor. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfõ (İKSV) tarafõndan Akbank sponsorlu- ğunda gerçekleştirilen festi- valin açõlõş töreni, Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Gü- nay ve İKSV’nin yeni yönetim kurulu başkanõ Bülent Ecza- cıbaşı’nõn konuşmalarõyla baş- layacak. Sunuculuğunu Ceyda Düvenci ile Yetkin Di- kinciler’in üstlenecekleri tören boyunca Kerem Görsev ile Fatih Erkoç özel bir programla geceye renk katacaklar. Törende ayrõca, sinemaya yõllarca emek vermiş olan kur- gucu Mevlut Koçak, yönetmen Feyzi Tuna ve sinema sanatçõsõ Kadir İnanır’a Sinema Onur Ödülleri su- nulacak. İtalyan sinemasõnõn önde gelen adlarõndan, yönetmen ve senaryo yazarõ Marco Bellocchio’ya da Yaşam Boyu Başarõ Ödülü verilecek. Törenin ardõn- dan, Radu Mihaileanu’nun Fransa’da gişe rekorla- rõ kõran “Paris’te Son Konser” adlõ filmi gösterile- cek. Filmin başrol oyuncusu Alexei Guskov da fil- mi sunmak üzere törene katõlacak. 3-18 Nisan günleri arasõndaki festival boyunca 2009 ve 2010’un yeni yapõmlarõnõn yanõ sõra sinema sanatõnõn unutulmaz klasikleri ve ustalarõn başyapõtlarõndan seç- meler içeren 22 bölümde 243 yönetmenin 200’den faz- la filmi gösterilecek. Festivalin gösterimleri Beyoğ- lu’nda Atlas, Yeni Rüya, Beyoğlu, Sinepop, Pera Mü- zesi sinemalarõnda, Kadõköy’deki Kadõköy Sinema- sõ’nda ve Nişantaşõ CityLife Cinema (City’s) olmak üzere toplam 7 salonda gerçekleştirilecek. Dâhi piyanist Lang Lang geliyor BORUSAN KÜLTÜR SANAT Çin’in dâhi piyanisti Lang Lang bu yılki Uluslararası İs- tanbul Müzik Festivali kap- samında ülkemize geliyor. ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ AÇILIYOR İstanbul’un orta yeri sinema SABANCI ULUSLARARASI ADANA TİYATRO FESTİVALİ’NDE BUGÜN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle