23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
HUKUK BILIMI ÜKRAN İİLİŞKİLERİ İÜÇLENDİREN IIUYGU) Şükran duygusunun duygularla I ili en katı ölçütleri karşılaması n daha epey bir yol kat etmesi gerekiyor. Bu duygu- n insanlarda yarattığı sonuçlar kolaylıkla gözlenebil- ikle birlikte -muhtemelen bir gülümseme ve başın öne Hmesi- henüz nasıl biryüz ifadesiyle dışavurulduğu tam I ırak bilinmiyor. Oahası, şükran duygusu kültürel kfi- I mleri olan bir duygu olabileceğinden, Batılı toplumlar I şmdaki insanlann da bu açıdan araştınlmalan gerekiyor. I ikran duygusunun hangi durumlarda ortaya çıktığı ile I |ili tartışmalar kültürlere göre farklılıklar gösterebiliyor. Söz gelimi, ABD'de garsonlar bahşiş alıncaya dekte- lınizde dikilip dururlarken, Japonya'daki meslektaşla- Itabağa bırakılan para üstünü müşterilerine verebilmek | n peşlerinden koşturuyorlar. Ancak, tüm güçlü duygular gibi şükran duygusu da |sBnın bir iyilikya da düşünceli davranış karşısında et- I enmesini ve bunun altında kalmayıp bir biçimde kar- ığını vermesini sağlıyor. KAFA KARISIKUGI IEĞİŞİM ZAMANI DUYGUSU) Ister tiyatroda, ister sanat galerisinde ya da | abancısı olduğumuz bir kentte dolaşırken olsun, spimiz bu duyguyu yaşamışızdır. Ne var ki, ka- şıklıktanımlanması güç birduygudur. Kaliforniya niversitesi'nden Dacher Keltner bunu "çevre- in yetersiz ya da çelişkili bilgi verdiği yönünde r duygu" olarak betimliyor. Gelgelelim, kafa ka- şikbğı gerçekten de bir duygu mudur? Kimi ruhbilim uzmanları bu göriişü son dere- 8 rezil bulurlarken, kimileri kanşıklığı en aşırı uç- larda bir duygıı olarak tanımlıyd|- lar. Bununla bir- likte, Silvia özel likle çatılan kaşlar, kısılan gözler, kimi zaman ısırılan du- daklar gibi yüz ifa- y - ^ ^ ^ H deleriyle kolaylık- f ^^^r la saptanabilme- i ^ ^ si özelliği nede- niyle karışıklığın temel bir duygu olarak değerlen- dirilmesi gerekti- r)e inanıyor. Silvia'ya göre bu duygu beynimizin bize işle- Tdüşündüğümüz biçimde yürümediğini, kafa- ızda yarattığımız dünya örneğinin yanlış ya da Jtersiz olduğunu anlatmanın biryolu. Bu duygu mi zaman insanın kabuğuna çekilmesine neden duğu gibi, kimi zaman da ilgisinin başka bir ye- ı odaklanmasına ya da öğrenmeyönteminde de- şıkliğe gitmesine yol açabiliyor. Bu duyguyla ilintili bir göriiş de, kafa kanşıklığı 'antmini veren yüz ifadesinin başkalarında yar- n fttme isteğini uyandırdığı yönünde. Gerçekten /te ise, o zaman kafa kanşıklığı yeni bilgiler edin- a ve toplumsal ilişkileri yüreklendirme işleviy- 21. yüzyılın en kusursuz duygusu olmayı hak iebilir. Şükran duygusu ilk bakışta basit bir "al gülüm, ver gülüm" düzeneğiymiş gibi görünse de, uzmanlar bunun çok daha kapsamlı bir duygu olduğuna ınanıyorlar. Kuzey Carolina Üniversitesi uzmanlarından Sara Algoe'nun araştırması şükran duygusunun birlikte ya- şayan çiftlerin kendilerini birbirlerine daha bağlı his- setmelerine yol açtığını ortaya koyuyor. Algoe'ya göre, gerçek anlamda düşünceli tavırlar "gönlümüzü kaza- nacak" kişiyi bulmamıza yardımcı oluyor. Şükran duygusu gelecekte bir olasılıkla yanımızda olacağına inandığımız kişileri daha yakından tanımamız gerektiği yönünde bir uyan niteliğini taşıyor. Öyle ki, bu duygu romantik ilişki- lerde de bir yol gösterici işlevi görüyor. Algoe bu gö- rüşlerinde haklı ise, o zaman şükran duygusunun geliş- tirilmesi suretiyle gruplar arasındaki toplumsal uyu- mun geliştirilmesi ve gönüllülüğün körüklenmesi de sağlanabilir. İLGİ (MERAK UYANDIRICI DUYGU) llgi, korku ya da neşeye kıyasla insanın yüzünden çok daha güçlükle okunan bir duygu olmasına karşın, yine de kendine özgü bir yüz ifadesine sahip. llginin de gö- rünürde bir amacı var. Kuzey Carolina Üniversitesi ruhbilim uzmanlarından Paul Silvia bu duygunun in- sanlarda öğrenmeyi - para ya da başan sağlamaktan çok, salt bilgi sahibi olmak amacıyla öğrenmeyi- körükledi- ğine inanıyor. Bu da ilginin neden günümüzde saygın- lık kazandığı konusuna bir açıklık getirebilir. Bu durum alışkın olmadığımız deneyimlerle birlikte ortaya çıkan kor- ku ve kaygı karşısında dengeleyici bir unsur olarak de- ğerlendirilebilir. llgiden yoksunluk insanlarda genellikle sinir bozu- cu bir etki yaratan yeniliklerden ya da karmaşık koşul- lardan kaçınmamıza neden olur. Silvia bu durumun ev- rimsel tarih açısından ele alındığında son derece man- tıklı olduğuna, ancak günümüz dünyasında entellektü- el gelişmeyi önleyeceğinden feci sonuçlar doğurabile- ceğine dikkat çekiyor. llginin daha farklı bir konuma otur- tulması gerektiğini savunan bir başka göriiş de, bu duy- gu sonucunda işlerin ters de gidebileceği olasılığı. Kimi ruhbilimcilerin temel duyguyu tanımlarken kullan- dıkları bir ölçüt, o duyguyla bağlantılı sapmaların ya da olumsuzlukların olmasıdır. Örneğin, aşırı düzeyde kor- ku duyma panik ya da süreğen kaygıya neden olabilir. Benzer biçimde, aşırı ilgi de yinelemeli, tüketici ve zor- layıcı davranışlara yol açabilir. 0 halde, ilginin duygu- lar kümesindeki konumu nedir? Doğuştan meraklı ya- ratklar olan insanlar günlük yaşamlannda sürekli ilgi du- yarlar ve ilgi duydukları konulara epey zaman harcayıp, bunlar üzerine kafa yorarlar. Yalnızca bu durum bile il- ginin duygular arasında önemli biryere sahip olmasını gerektirebilir. Ancak Silvia'ya göre, ilginin gerçek gücü bizleri coşkulu ve çılgın yaşamlarırmza bağlı tutma ye- teneğidir. Bir hukukçu yanılgısı: Uygulama başka, teori başka Çetin Afçıoilu, Yargıtay Onursal Üyesi, cetinascioglu@gmail.com Kabınuzı küçiik tutarsak denizde yı- kanmaydhaidamtz ohmaz- Meviona Hak aramanın son kapısı yargı yerle- rinde, gerek "hak ve çıkarların somut olay içinde güncelleştirmek, savunmak; yargıca anlatmak ve inandırmak", gerekse "çatışan haklanian doğru yargtlara (hüküm) ulaşmak" dünyadaki zor ve tehlikeli işlerin başında ge- lir. Bu nedenle doğru ve güvenli yargıla- tnayla hak ve adalete ulaşma bilimsel dü- şüncenin önemini kavramış yargıç, savcı ve avukatlann varlığını gerekli kılar. Tütk yargı dü2eninden giderek artan sız- lanmalann temelinde, kuramsal (teorik) bil- gilerin oluşturduğu bilimsel düşüncenin, bi- lerek ya da bilmeyerek dışlanması yatar. Bu nedenle; adalet, çok büyiik ölçüde, bilim- sellikten uzak ve pratik alanın disiplinden yoksun kurallan içinde gerçekleştirilmeye ça- lışılır. Bu düzen, usun ve bılimin onaylama- yacağı yaygın söylemle savunulmakcadır: Teori başka, uygulama başka. İşin tehlike- li yanı; bu ilkel inanç, genç yargıç adayla- rına öğütlenerek bilimsel düşünce yete- neklerinin gelişmesi işin başında körleşti- rilmektedir: İsmi büyiik kendi küçük Türkiye Adalet . Akademisi'nde (TAA) biryargıçadayının sorusu üzerine "teori başka uygulama başka" yanıtı veren yıllanmış yargıç, kendi bilgi- sizliğini bu uydurma gerekçeyle gizlemeye ça- lışmtştır. BÜTÜNSEL KAVRAMLAR Prof. M. öıekes'in bir sempuzyumda eleştirdiği bu olayı, TAA'nde ders veren Yargıtay Daire Başkanı bir yüksek yargıca an- lattığtmda, "Dogrudur; öğrencilere, 'karar- larında yüksek mahkeme içtthatlannı esas almalarını, teorik bilgilerin kafa karı;ıklığt yaratacağını ve kararlarının bozulması du- rumunda kötii not alacaklannı uyardım' ya- nıtı aldım." Bu ilkel inancın kaynağı, bilgisiz ve özensiz hukukçulanmızın, hukuk bilimi- nin ve yasaların öngördüğü ilke ve yön- temleri uygulamayarak bozduklah yargıla- ma düzeninin gerçek görünümdür. Oysa Medeni Yasa'nın 1. ınaddesi: "Hâkim, karar verirken bilimselg/jlilşlerden ve yargı kararlanndan yararlanır" ilkesi ile ayrım yapmaksızın her alanda çsdjşan yar- gıca izleyeceği yöntemi buyurur. Çünkü hu- kuk bilimi Tanrısal ve beşeri alanın bilgi- si, haklı ve haksızın bilimidir. Bilimden ya- rarlanmayan hukukçu görevini savsayarak yerine getirmemiş sayılır. Her alanda olduğu gibi yargısal alanda da teori ve pratik bir birini bütünleyen kav- ramlardır. Hukukçu bilimsel görüşlerden ve yargı inançlanndan edindigi bilgilerden yararlanarak sorun çözerken, hukukçu kim- liğini varsıllaştırmakla kalmaz, hukukun gelişmesine de katkı da bulunur. Bu bağlamda bilimsel düşüncenin, uz- manlık alanındaki hukuksal bilgilerle birlikte hukukun diğer dallarından da (felsefe sos- yoloji vb.) yararlanarak varsıllaşacagı da bi- lınmelidir. Bir de yaşamı bilen hukukçu kim- liği. Uygulamada "teori başka uygulama baş- ka" uyduruk inancın, olumsuz etkisi ağırlıklı olarak usul çiğnemelerinde görülmektedir. Son yıllarda giderek güncelleşen ve yargı- ya karşı güveni sarsan "gözaltına alınmalar" , "tutuklamalar", "gerekçesiz kararlar" gibi usul çiğnemeleri, bilimsel düşünme yok- sunluğunun ürünüdür. BÎLÎRKİŞÎKARARLARI Çok çarpıcı bir örnek de "yargının ka- nayan yarası" bilirkişi uygulamasıdır. Tüm hukuk ve maddi olgu sorunlarının bılırkı- şiye çözdürülmcsi ve bilirkişi öyle dediği için yargı buyrugunun oluşturulması eleştirildi- ğinde, alınacak yanıt yine "teori başka uy- gulama başka" olacaktır. Bilirkişinin yar- gıçlaşmasının hukukçu için bir onur soru- nu olduğunu yüreğinde duymuyorsa tabii. Düşünce açıklaması nedeniyle açılan manevi (tinsel) tazminat davasında usulün 376 ve 377 maddelerin bana tanıdığı sözlü savunma hakkımı kullanacağımı söyleyin- ce, yargıç, "Burası asliye hukuk mahkeme- si, sözlü savunma yapamazsınız, yazılı sa- vunma yapınız" yanıtı verdi. Oysa ben de- gil o hukuku bilmiyor ve "asliye hukuk mah- kemelerinde sözlü savunma yapılmaz" yan- lış uygulamasında direniyordu. Tartışma uzayınca "sanırım emekli bir yargıç ol- mam" nedeniyle lütfedip istemi kabul etti. Bugün hangi asliye hukuk mahkemesine gi- derseniz gidiniz aynı yanıtı alacaksanız. Avukatlar mı? Bildiğiniz gibi sessiz ve ılke- siz. 9 Eylül Hukuk Fakültesi'nde birinci sı- nıf ögrencilerine "tnahkemelerde duruş- malan izleyip görüşlerinizi açıklayıntz" bi- çiminde üdevden çıkan sonuçlann bir bö- lümünü ana başlıklarıyla sizlerle paylaşmak istedim: "Yargıçlar işlerini ciddi yapmıyor- lar", "her hâkim ben bilirim umursamaz ha- vası içinde kendini ilâhi bir güç gibi görü- yor", "içgüdüsel kararlar alıyorlar izlenimi edindik", "önemli davalarda bile savcılar din- lemiyor, yargıçresim yapıyor", "yargıçtar çok gergindi insanları azarlıyorlardı, yargıla- nanlar da neyi söyleyeceklerini şaşınyordu", "duruşmada herkese sen diye hitap ediyor- lar", "avukatlarb alaycı konuşuyorlar, bazen de azarlıyorlar", "avukatlar yargıçlar karşı- sında sessiz, el pençe divan duruyorlar" , "mübaşirler de insanları itip kakıyor J[l). Hukukçu, çoğun, açıklamasız, yorumsuz alt alta dizilmiş içtihath kitapları yeğliyor. Çünkü yüksek mahkeme kararlan yargıçlar için tabu durumuna gelmiştir. Az da oLsa ya- yınlanan bilimsel yapıtlann 1000 baskılan bile yıllarca kitabevlerinin raflarında bek- liyor. Yargının bilimsellikten uzak bu duru- mun temel nedeni "Hukuk ve yasa kural- larını bilimsel bir görüşle inceleme, top- lumsal ve ahlaki yönden araştırma değer- lendirme", "bilimsel uslamla (akıl yürütme) yöntemlerini kullanma" yetenek ve alış- kanlığını kazandırmayan hukuk öğretimi ve eğitimidir. Bu sorun çözülmeden HSYK'de üstelik politik amaçlı değişiklikler yapmak sorun çö- zücü olmaz; yeni daha büyük sorunlar kapıda bekler. İster istemez insanın usuna "bu dü- zenlemeyi yapanlar da teori başka uygulama başka cahili mi" sonısu geliyor. Ne dersiniz? (2) M.Özekes Yargı Reformu Bilgi ŞöleniTBBYayını2008 m
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle