Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK BILIMI
ÜKRAN
İİLİŞKİLERİ
İÜÇLENDİREN
IIUYGU)
Şükran duygusunun duygularla
I ili en katı ölçütleri karşılaması
n daha epey bir yol kat etmesi gerekiyor. Bu duygu-
n insanlarda yarattığı sonuçlar kolaylıkla gözlenebil-
ikle birlikte -muhtemelen bir gülümseme ve başın öne
Hmesi- henüz nasıl biryüz ifadesiyle dışavurulduğu tam
I ırak bilinmiyor. Oahası, şükran duygusu kültürel kfi-
I mleri olan bir duygu olabileceğinden, Batılı toplumlar
I şmdaki insanlann da bu açıdan araştınlmalan gerekiyor.
I ikran duygusunun hangi durumlarda ortaya çıktığı ile
I |ili tartışmalar kültürlere göre farklılıklar gösterebiliyor.
Söz gelimi, ABD'de garsonlar bahşiş alıncaya dekte-
lınizde dikilip dururlarken, Japonya'daki meslektaşla-
Itabağa bırakılan para üstünü müşterilerine verebilmek
| n peşlerinden koşturuyorlar.
Ancak, tüm güçlü duygular gibi şükran duygusu da
|sBnın bir iyilikya da düşünceli davranış karşısında et-
I enmesini ve bunun altında kalmayıp bir biçimde kar-
ığını vermesini sağlıyor.
KAFA KARISIKUGI
IEĞİŞİM ZAMANI DUYGUSU)
Ister tiyatroda, ister sanat galerisinde ya da
| abancısı olduğumuz bir kentte dolaşırken olsun,
spimiz bu duyguyu yaşamışızdır. Ne var ki, ka-
şıklıktanımlanması güç birduygudur. Kaliforniya
niversitesi'nden Dacher Keltner bunu "çevre-
in yetersiz ya da çelişkili bilgi verdiği yönünde
r duygu" olarak betimliyor. Gelgelelim, kafa ka-
şikbğı gerçekten de bir duygu mudur?
Kimi ruhbilim uzmanları bu göriişü son dere-
8 rezil bulurlarken, kimileri kanşıklığı en aşırı uç-
larda bir duygıı
olarak tanımlıyd|-
lar. Bununla bir-
likte, Silvia özel
likle çatılan kaşlar,
kısılan gözler, kimi
zaman ısırılan du-
daklar gibi yüz ifa-
y - ^ ^ ^ H deleriyle kolaylık-
f ^^^r la saptanabilme-
i
^ ^ si özelliği nede-
niyle karışıklığın
temel bir duygu
olarak değerlen-
dirilmesi gerekti-
r)e inanıyor.
Silvia'ya göre bu duygu beynimizin bize işle-
Tdüşündüğümüz biçimde yürümediğini, kafa-
ızda yarattığımız dünya örneğinin yanlış ya da
Jtersiz olduğunu anlatmanın biryolu. Bu duygu
mi zaman insanın kabuğuna çekilmesine neden
duğu gibi, kimi zaman da ilgisinin başka bir ye-
ı odaklanmasına ya da öğrenmeyönteminde de-
şıkliğe gitmesine yol açabiliyor.
Bu duyguyla ilintili bir göriiş de, kafa kanşıklığı
'antmini veren yüz ifadesinin başkalarında yar-
n fttme isteğini uyandırdığı yönünde. Gerçekten
/te ise, o zaman kafa kanşıklığı yeni bilgiler edin-
a ve toplumsal ilişkileri yüreklendirme işleviy-
21. yüzyılın en kusursuz duygusu olmayı hak
iebilir.
Şükran duygusu ilk bakışta basit bir "al gülüm, ver
gülüm" düzeneğiymiş gibi görünse de, uzmanlar bunun
çok daha kapsamlı bir duygu olduğuna ınanıyorlar.
Kuzey Carolina Üniversitesi uzmanlarından Sara
Algoe'nun araştırması şükran duygusunun birlikte ya-
şayan çiftlerin kendilerini birbirlerine daha bağlı his-
setmelerine yol açtığını ortaya koyuyor. Algoe'ya göre,
gerçek anlamda düşünceli tavırlar "gönlümüzü kaza-
nacak" kişiyi bulmamıza yardımcı oluyor. Şükran duygusu
gelecekte bir olasılıkla yanımızda olacağına inandığımız
kişileri daha yakından tanımamız gerektiği yönünde bir
uyan niteliğini taşıyor. Öyle ki, bu duygu romantik ilişki-
lerde de bir yol gösterici işlevi görüyor. Algoe bu gö-
rüşlerinde haklı ise, o zaman şükran duygusunun geliş-
tirilmesi suretiyle gruplar arasındaki toplumsal uyu-
mun geliştirilmesi ve gönüllülüğün körüklenmesi de
sağlanabilir.
İLGİ (MERAK
UYANDIRICI DUYGU)
llgi, korku ya da neşeye kıyasla insanın yüzünden çok
daha güçlükle okunan bir duygu olmasına karşın, yine
de kendine özgü bir yüz ifadesine sahip. llginin de gö-
rünürde bir amacı var. Kuzey Carolina Üniversitesi
ruhbilim uzmanlarından Paul Silvia bu duygunun in-
sanlarda öğrenmeyi - para ya da başan sağlamaktan çok,
salt bilgi sahibi olmak amacıyla öğrenmeyi- körükledi-
ğine inanıyor. Bu da ilginin neden günümüzde saygın-
lık kazandığı konusuna bir açıklık getirebilir. Bu durum
alışkın olmadığımız deneyimlerle birlikte ortaya çıkan kor-
ku ve kaygı karşısında dengeleyici bir unsur olarak de-
ğerlendirilebilir.
llgiden yoksunluk insanlarda genellikle sinir bozu-
cu bir etki yaratan yeniliklerden ya da karmaşık koşul-
lardan kaçınmamıza neden olur. Silvia bu durumun ev-
rimsel tarih açısından ele alındığında son derece man-
tıklı olduğuna, ancak günümüz dünyasında entellektü-
el gelişmeyi önleyeceğinden feci sonuçlar doğurabile-
ceğine dikkat çekiyor. llginin daha farklı bir konuma otur-
tulması gerektiğini savunan bir başka göriiş de, bu duy-
gu sonucunda işlerin ters de gidebileceği olasılığı.
Kimi ruhbilimcilerin temel duyguyu tanımlarken kullan-
dıkları bir ölçüt, o duyguyla bağlantılı sapmaların ya da
olumsuzlukların olmasıdır. Örneğin, aşırı düzeyde kor-
ku duyma panik ya da süreğen kaygıya neden olabilir.
Benzer biçimde, aşırı ilgi de yinelemeli, tüketici ve zor-
layıcı davranışlara yol açabilir. 0 halde, ilginin duygu-
lar kümesindeki konumu nedir? Doğuştan meraklı ya-
ratklar olan insanlar günlük yaşamlannda sürekli ilgi du-
yarlar ve ilgi duydukları konulara epey zaman harcayıp,
bunlar üzerine kafa yorarlar. Yalnızca bu durum bile il-
ginin duygular arasında önemli biryere sahip olmasını
gerektirebilir. Ancak Silvia'ya göre, ilginin gerçek gücü
bizleri coşkulu ve çılgın yaşamlarırmza bağlı tutma ye-
teneğidir.
Bir hukukçu yanılgısı:
Uygulama başka, teori başka
Çetin Afçıoilu, Yargıtay Onursal Üyesi,
cetinascioglu@gmail.com
Kabınuzı küçiik tutarsak denizde yı-
kanmaydhaidamtz ohmaz-
Meviona
Hak aramanın son kapısı yargı yerle-
rinde, gerek "hak ve çıkarların somut olay
içinde güncelleştirmek, savunmak; yargıca
anlatmak ve inandırmak", gerekse "çatışan
haklanian doğru yargtlara (hüküm) ulaşmak"
dünyadaki zor ve tehlikeli işlerin başında ge-
lir.
Bu nedenle doğru ve güvenli yargıla-
tnayla hak ve adalete ulaşma bilimsel dü-
şüncenin önemini kavramış yargıç, savcı ve
avukatlann varlığını gerekli kılar.
Tütk yargı dü2eninden giderek artan sız-
lanmalann temelinde, kuramsal (teorik) bil-
gilerin oluşturduğu bilimsel düşüncenin, bi-
lerek ya da bilmeyerek dışlanması yatar. Bu
nedenle; adalet, çok büyiik ölçüde, bilim-
sellikten uzak ve pratik alanın disiplinden
yoksun kurallan içinde gerçekleştirilmeye ça-
lışılır.
Bu düzen, usun ve bılimin onaylama-
yacağı yaygın söylemle savunulmakcadır:
Teori başka, uygulama başka. İşin tehlike-
li yanı; bu ilkel inanç, genç yargıç adayla-
rına öğütlenerek bilimsel düşünce yete-
neklerinin gelişmesi işin başında körleşti-
rilmektedir:
İsmi büyiik kendi küçük Türkiye Adalet
. Akademisi'nde (TAA) biryargıçadayının
sorusu üzerine "teori başka uygulama başka"
yanıtı veren yıllanmış yargıç, kendi bilgi-
sizliğini bu uydurma gerekçeyle gizlemeye ça-
lışmtştır.
BÜTÜNSEL KAVRAMLAR
Prof. M. öıekes'in bir sempuzyumda
eleştirdiği bu olayı, TAA'nde ders veren
Yargıtay Daire Başkanı bir yüksek yargıca an-
lattığtmda, "Dogrudur; öğrencilere, 'karar-
larında yüksek mahkeme içtthatlannı esas
almalarını, teorik bilgilerin kafa karı;ıklığt
yaratacağını ve kararlarının bozulması du-
rumunda kötii not alacaklannı uyardım' ya-
nıtı aldım."
Bu ilkel inancın kaynağı, bilgisiz ve
özensiz hukukçulanmızın, hukuk bilimi-
nin ve yasaların öngördüğü ilke ve yön-
temleri uygulamayarak bozduklah yargıla-
ma düzeninin gerçek görünümdür.
Oysa Medeni Yasa'nın 1. ınaddesi:
"Hâkim, karar verirken bilimselg/jlilşlerden
ve yargı kararlanndan yararlanır" ilkesi ile
ayrım yapmaksızın her alanda çsdjşan yar-
gıca izleyeceği yöntemi buyurur. Çünkü hu-
kuk bilimi Tanrısal ve beşeri alanın bilgi-
si, haklı ve haksızın bilimidir. Bilimden ya-
rarlanmayan hukukçu görevini savsayarak
yerine getirmemiş sayılır.
Her alanda olduğu gibi yargısal alanda
da teori ve pratik bir birini bütünleyen kav-
ramlardır. Hukukçu bilimsel görüşlerden ve
yargı inançlanndan edindigi bilgilerden
yararlanarak sorun çözerken, hukukçu kim-
liğini varsıllaştırmakla kalmaz, hukukun
gelişmesine de katkı da bulunur.
Bu bağlamda bilimsel düşüncenin, uz-
manlık alanındaki hukuksal bilgilerle birlikte
hukukun diğer dallarından da (felsefe sos-
yoloji vb.) yararlanarak varsıllaşacagı da bi-
lınmelidir. Bir de yaşamı bilen hukukçu kim-
liği. Uygulamada "teori başka uygulama baş-
ka" uyduruk inancın, olumsuz etkisi ağırlıklı
olarak usul çiğnemelerinde görülmektedir.
Son yıllarda giderek güncelleşen ve yargı-
ya karşı güveni sarsan "gözaltına alınmalar"
, "tutuklamalar", "gerekçesiz kararlar" gibi
usul çiğnemeleri, bilimsel düşünme yok-
sunluğunun ürünüdür.
BÎLÎRKİŞÎKARARLARI
Çok çarpıcı bir örnek de "yargının ka-
nayan yarası" bilirkişi uygulamasıdır. Tüm
hukuk ve maddi olgu sorunlarının bılırkı-
şiye çözdürülmcsi ve bilirkişi öyle dediği için
yargı buyrugunun oluşturulması eleştirildi-
ğinde, alınacak yanıt yine "teori başka uy-
gulama başka" olacaktır. Bilirkişinin yar-
gıçlaşmasının hukukçu için bir onur soru-
nu olduğunu yüreğinde duymuyorsa tabii.
Düşünce açıklaması nedeniyle açılan
manevi (tinsel) tazminat davasında usulün
376 ve 377 maddelerin bana tanıdığı sözlü
savunma hakkımı kullanacağımı söyleyin-
ce, yargıç, "Burası asliye hukuk mahkeme-
si, sözlü savunma yapamazsınız, yazılı sa-
vunma yapınız" yanıtı verdi. Oysa ben de-
gil o hukuku bilmiyor ve "asliye hukuk mah-
kemelerinde sözlü savunma yapılmaz" yan-
lış uygulamasında direniyordu. Tartışma
uzayınca "sanırım emekli bir yargıç ol-
mam" nedeniyle lütfedip istemi kabul etti.
Bugün hangi asliye hukuk mahkemesine gi-
derseniz gidiniz aynı yanıtı alacaksanız.
Avukatlar mı? Bildiğiniz gibi sessiz ve ılke-
siz.
9 Eylül Hukuk Fakültesi'nde birinci sı-
nıf ögrencilerine "tnahkemelerde duruş-
malan izleyip görüşlerinizi açıklayıntz" bi-
çiminde üdevden çıkan sonuçlann bir bö-
lümünü ana başlıklarıyla sizlerle paylaşmak
istedim: "Yargıçlar işlerini ciddi yapmıyor-
lar", "her hâkim ben bilirim umursamaz ha-
vası içinde kendini ilâhi bir güç gibi görü-
yor", "içgüdüsel kararlar alıyorlar izlenimi
edindik", "önemli davalarda bile savcılar din-
lemiyor, yargıçresim yapıyor", "yargıçtar çok
gergindi insanları azarlıyorlardı, yargıla-
nanlar da neyi söyleyeceklerini şaşınyordu",
"duruşmada herkese sen diye hitap ediyor-
lar", "avukatlarb alaycı konuşuyorlar, bazen
de azarlıyorlar", "avukatlar yargıçlar karşı-
sında sessiz, el pençe divan duruyorlar" ,
"mübaşirler de insanları itip kakıyor J[l).
Hukukçu, çoğun, açıklamasız, yorumsuz
alt alta dizilmiş içtihath kitapları yeğliyor.
Çünkü yüksek mahkeme kararlan yargıçlar
için tabu durumuna gelmiştir. Az da oLsa ya-
yınlanan bilimsel yapıtlann 1000 baskılan
bile yıllarca kitabevlerinin raflarında bek-
liyor.
Yargının bilimsellikten uzak bu duru-
mun temel nedeni "Hukuk ve yasa kural-
larını bilimsel bir görüşle inceleme, top-
lumsal ve ahlaki yönden araştırma değer-
lendirme", "bilimsel uslamla (akıl yürütme)
yöntemlerini kullanma" yetenek ve alış-
kanlığını kazandırmayan hukuk öğretimi ve
eğitimidir.
Bu sorun çözülmeden HSYK'de üstelik
politik amaçlı değişiklikler yapmak sorun çö-
zücü olmaz; yeni daha büyük sorunlar kapıda
bekler. İster istemez insanın usuna "bu dü-
zenlemeyi yapanlar da teori başka uygulama
başka cahili mi" sonısu geliyor. Ne dersiniz?
(2) M.Özekes Yargı Reformu Bilgi
ŞöleniTBBYayını2008 m