23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İnsanlar bir solucan bile yaratamaz, atna düzinelerce tanrı yaratabilir!* Tarih boyunca insanlar kendi yarattıkları tanrılardan hep bir şeyler bekledi, onlara sığındı, istediklerini alabilmek içinse onların tutsağı oldu. Tanrılar da, "ben sana veririm ama, sen de bunun karşılığı vereceksin" demiştir. 2-4 bin yıl önce Mezopotamya halklarında, Anadolu'da Hurriler'de, Hititler'de; Batıda Eski Yunan ve Roma'da binlerce, yüzlerce tanrı insanların yaşamını yönlendirip, onları kullandı. Dr. Necdet Tuna M ezopotamya tannlarından Anu, göğün; Bel (Marduk), toprağın, Ea da suyun tannstydı. İnananlar, tanrtlarının isteklerini yerine getir- ınezlerse gök'ün yağmur yağdırmayacağına, toprağın ürün vermeyeceğine, suyun da onları korumayacağına inantr- lardı. tnsanlar da onların gazaplarından korunabilmek için ne isterlerse yapar, çocuklanna varıncaya kadar kurban ederlerdi. Tek Tanrılı dinlerin ortaya çıkışına kadar bu böy- le sürdü, kurbanlar, günümüzde de Müslümanlarda oldu- ğu gibi zamanla hayvanlara indirgendi. Hz. Adem'in çocukları olan Habil ile Kabil'in kav- gası, Habil'in Tanrıya adadığı kurbanın kabul edilmesi, Kabil'inkinin ise ret edilmesi üzerine, Kabil'in kıskana- rak Habil'i öldürmesi, Tanrıya inanç uğruna, ilk dinsel ci- nayetlerin daha Hz. Adetn zamanında başladığı görül- mektedir. Hz İbrahim Tanrının buyruğunu yerine getir- ınek, ona bağlılığını göstermek için oğlu lsmail'i kurban etmek istemesi de Tanrı yolunda yapılacak bir katliam- dı. Çocuk kurban etmek de birçok toplumda görülen "tüy- ler ürpertici" adetlerden biriydi. Kartacalılar, site dev- letlerinin koruyucusu Tanrı Moloch'a kendi öz çocukla- rını yakarak kurban ederlerken, Fenikeliler, salgın has- talıklar, kuraklık, savaş kaybetme gibi büyük felaketlerin yaşandığı günlerde "en sevdikleri çocuklanndan birini" tan- nları Baal'e kurban verirler, erkek çocuklar, Afrodit'in aştk olduğu ölümlü tanrı olan Adonis'i memnun etmek için yakılırdt. New South Wales'da (Avusturalya) bazı kabi- lelerde, her kadının ilk doğan çocuğu, bir dinsel törenin parçası olarak kabile tarafından yenirdi. Tibet'te şamanlar öldürme ayinleri düzenler, Afrika'da Aşanti kabilesi her yıl ürünün iyi olması için yüz kurban verirdi. Borneo'da yığma yöntemiyle ev yapılırken, top- rak tanrıçasını memnun etmek için ev duvarlannın in- şaatına bir bakirenin cesedinin konmasından sonra baş- lanırdı. Kurban vermenin en yaygın olduğu Orta Amerika'da Maya, lnka ve Aztekler'de tannlara çocuklar kurban edi- lip, kurbanlar canlı canlı yakılırdı. Astekler de güneşin her gün kanla beslenmezse kaybolacağına inandıklan için, kur- banlarının kalplerini çıkanr göye, güneşe doğru uzattır- dı XI. yy da Mayalar Tüylü Tanrı Kukulacan'ı memnun etmek için bakireleri kutsal kuyularda boğar, bir kısmının da kafası kesilir, kalpleri çıkarıhrdı. Uzakdoğu'daki be§ ayrı kurban yöntemi 1800'lerde tngilizler tarafından yasaklanmıştı. Bengal'deki Meriah tö- reninde ufak parçalara bölünen kurbanın etleri, bereket vermesi için değişik yerlere gömülürdü. Hindu tannçası Kali'ye her Cuma Tanjor kentirideki tapınakta bir erkek çocuk kurban edilirdi. Dul kadının ölen kocasıyla birlik- te yakılması adetti. 1829 da yasaklandı. Hindtstan'da, ge- ne lngilizler tarafından men edilen Tagi katliamında, fe- laket tannçası Kali'ye tapanlar yılda ortalama 20 bin kur- ban verirlerdi. Hıristiyan Dünyasında din adına işlenen ilk cinayet, Hz. İsa'nın inancı yüzünden çarmıha gerilmesiyle başlar. tlerleyen yıllarda dönemin egemen gücü olan Romalılar Kudüs'te ve ttalya'da Hırjstiyanlara akla gelmeyecek iş- kenceler yapmışlar, binlerce Hıristiyan'ı katledip arena- larda aslanlara parçalatmışlardı. Rönesans felsefesini bi- çimlendiren fılozofların en önemlilerinden olan Giordano Bruno'da, Galileo Galilei gibi dünyanın döndüğünü sa- vununca, kilise tarafından Dominiken tarikatı öğretisine göre sapkınlıkla suçlanarak Engizisyon kararıyla 1600 de Roma'da yakılarak öldürüldü. FARKYOK Din adına işlenen cina- yetlerde iki tek tanrılı dinde, tslamiyet ve Hıristiyanlıkta fark yoktur. Sapkınlıkla suç- lanan iki Sufı, Hallacı Mansur 922'de Bağdat'ta cesedi par- çalanarak, Nesimi de 1418 de Halep'te derisi yüzülerek kat- ledilmişti. Kuyucu Murat Paşa, yaptıkları ve yapacaklarının şeriat uğruna olduğunu beyan ederek daha fazla kafiri kat- letmek için tanndan yardım is- ter: '7/a/ıi, bugün düşman kat' linde ben kulunu mahcup er- me, pirliğime merhamet eyle, peygamberimizin seriatı için niyetimin doğruluğunu kabul et, bana yardım et" der ve 1607-1609 tarihleri arasında resmi Osmanlı tarihçilerini bile isyan ettiren bir zulüm ile Anadolu'da yüz binlerce yok- sul Alevi Türkmen'i katle- der. isyanlan bastınr. Tepeler oluşturan cesetleri açtırdığı kuyulara doldurtur. 1800'lerde lran'da Mehdi inancının uzantısı olarak do- ğan bir din olan, aralarında kadın ve çocukların da bu- lunduğu 200 kadar Bahai Şiiliği kabul etmez, Ayetullah'ların emri üzerine bir kısmı asılır bir kısmı da kurşuna dizilir. Kırk bin kadarıysa lran'dan kaçar. Tarihte bu cinayetlerin daha yüzlercesi var.Bunlar bir- kaçömek. Uzağa gitmeğe gerek yok. Irak'a, Afganistan'a bakmak yeterli. * Michd de Montaignc (1533 -1592) LJJ »o CC <: Astek Rahipleri güneştanrısına kurban et- tikleri gencin çıkardıklan kalbini ona hediye ediyor. (Florentina Codex, 1550 American ı Museum of Natural History) (J.A.H) pılmaaı gerektiği konusunda önümüzde iki seçenek vardır: Birincisi, eğitimin sadece sınıflarda hoca tarafından ve- rilen bilgiden ibaret olduğunun varsaymak ve öğrenciyi ra- hat bırakmak. İddiası ve amacı olmayan çoğu öğrenci ve yabancı dilden hâlâ çekinen hocalarımız için bu seçenek son derece uygundur. Yıllardır değiştirilmeden kullanılan -muhtemelen sararmış ve üzerinde kahve/çay lekeleri olan- ders notları sınıfa götürülür, kara tahtaya formüller yazılır, problemler çözülür ve görev tamamlanır. Bazan sı- navlarda "ftocam... bunu derste anlatmamısrm/z"kabilin- den itirazlar gelirse de pek önemsenmez. Bu eğitim sistemine gerçekten Türkçe uygundur, çün- kü herhangi bir konuyu anlamak ve aktarmak için, Boğaziçi Üniversitesi ömeğinde de olduğu gibi, ana dilden daha etkili bir iletişim aracı düşünülemez. Tabi, uluslar- arası değişim programları, yabancı öğrenci kabulü gibi kü- resel etkinlikler bu sistemde yer bulamaz. Yukardaki seçenek çoğumuz için uygun, ama bir mah- zuru var: Günümüzde gelişmiş ülkelerde ve üniversitelerde eğitim bu şckilde yapılmıyor! Gelişmiş üniversitelerdeki çağdaş uygulamayı esas alan ikinci seçenekte, hocanın si- nıfta aktardığı bilgi eğitimin ufak bir bölümünü oluştunır ve öğrenci sınıf diji çalışmaya ve araştırmaya yönlendirilir. Buna göre, lisedeki bir kimya dersi ile üniversitedeki kimyasal prosesler dersi, eğitim kurgusu itibari ile birbi- rinden tamamen farklı olmak zorundadır: Lisede öğrenci' ler sadece sınıfta hocayı dinler; üniversitede ise, verilen ek referanslan okur, ödev ve araştırma yapar, grup çalışması yürürür, sunum yaparlar -özetle, bilginin ötesinde, araştır- ma becerisini, çok yönlülüğü, ki$isel özgüven ve gelişmeyi elde ederler. 1970'li yıllarda doktora yaptığım üniversitede bu eği- tim sistemi uygulanıyordu. Bildiğim yüzlerce seçkin üni- versitede halen bu sistem uygulanır. Birkaç yıl önce, Prof. Oral Büyüköztürk, İTÜ İnşaat Fakültesi'ndeki bir sunumunda MIT'de yeni oluşturmakta oldukları sürdürülebilir çevre ağırlıklı inşaat mühendisliği programını açıklarken, verdiği ders planlarındaki 70-80 kredi saatlik haftalık ders yükleri sunumu dinleyenlerde büyük şaşkınlık uyandırmıştı. Soruları kendisi de hayretle karşılayarak "tabi ki, ders yüklerinin en fazla 12 saati öğ' rencinin sınıfta geçireceği süreyi, geri kalanı da stnıfdışı çalışma/arjştırma gereksinmesini helirler..." açıklamasını yapmak zorunda kaldı. Gerçek üniversite eğitimi yapan bu sistemle ilgili iki tespit yapmakta yarar var: Birincisi, sistem öğretim üyesini zorlar: bilgisayar orta- mında ders planı/sunumu -ders notu değil- hazırlamak; derse web sayfası açmak; okuma malzemeleri, ödevler ver- mek, grup çalışmaları düzenlemek ve bütün bunlann geri dönüşümünü değerlendirmek, belki de çoğu öğretim üye- sine kaldıramayacakları bir yük getirecektir. tkincisi ve daha önemlisi, sınıf dışı çalışmaları bütü- nüyle bilimsel malzeme, belge, referans gerektirir, ancak bu referanslan Türkçe olarak bulmak mümkün değil. Dolayısıyla, geçerli yabancı dil -Mühendislikte ve Temel Bilimlerde Ingilizce- üniversite eğitiminin ayrılmaz bir parçası olmak zorundadır. Türkçeyi savunanların bir düzeydeki bir eğitime erişe- meyeceklerinin bilincinde olmalan gerekir. Bu kapsamda, mensubu bulunduğum İTÜ'nün çok cesur ve gerekli bir kararla, her alanda en az bir şubede İngilizce eğitim yakla- şımının kutlanması gerekir. |1] Kuban, D. (2007) Üniversitede yabancı dildc rtgrctim? CBT 105% sh. 22. |21 Demircan, Ö. (2007) Yabancı dilde ofiretim ile nereye.' CBT 1056, sh.21, 13] Demircan,Ö. (2009) Türk(,cnin yabancıları, CBT 1193, sh.l5. |4] Şengör, O (2009) Yabancı dilde yüksekögretimin dan- galaklığı. CBT 1185, sh 5. |5) Etgüdet, Ü.. V.D. (2009) Neden yeni hir yüksek öğretim vizyımu. 88.sh. tstanbul Politikalar Merkczi, Sabancı Üniversitesi "B51 CQ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle