Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR
to
113
O
Oû
1
TÜMKANITLAR
METEORİT ÇARPIŞMASI-
NIGÖSTERİYOR
Dinozorların hundan 65 ınilyon yıl önce
dünyn sahnesinden silinınesinden ne volka-
nik olaylar ne de iklim değişiıni sorumlu.
Uluslararası bir araştınna ekibi meteorit çarp-
masıyla ilgili yeni kanıtlar buldu (Science der-
gisi).
Tebeşir devrindcn Uçüncü Zamana
(Tertiyer) geçişte, dinozorların da sonunu ge-
tiren gelmiş geçmiş en biiyük toplu yok oluş
yaşanmıştı. Bu yok oluşun dev bir meteorıt
çarpmasıyla, yoksa korkunç volkanik etkin-
liklerle mi meydana gcldiği hep tartışmalıy-
dı. Jeologlar utuz yıl kadar öncc meteorit çarp-
masıyla ilgili ilk sağlam kanttları buldu. Yirmi
yıldan bu yana çarpma yeri de biliniyor:
Güney Meksika'daki 200 ktn büyüklüğünde-
ki Cbicxulub krateri. Buraya çarpan mereo-
rit tahminlere
göre yakhışık
olarak 20 km
büyüklüğün-
deydi ve sani-
yede 20km'lik
bir hızla dünya-
ya savrulmuş,
toz ve açığa çı-
kan kükürt içe-
rikli gazlar dün-
yamızın tiim gökyüzünü karartmıştı.
Ancak bu teoriyi kabul etmeyen bilim in-
sanları da var. Mesela Princeton
Üniversitcsi'nden bir grup araştırmacı, dino-
zorların ve diğer türlerin yok oluşundan
Hindistan'daki Deccan Trapps bölgcsindeki
volkanik etkinlikleri sorumlu tutmuştu.
Araştırmacılar iklim gazları ve kükürtlü ae-
rosollerin iklimi önemli ölçüde değiştirerek
toplu ölümlere yol açtığrna inanıyor ve buna
neden olarak da büyük yok oluşun,
Chicxulub'daki büyük çarpışmadan 300.000
yıl sonra gerçekleşmiş olma.sını gösteriyorlar-
dı. Bu kuşkuyu ortadan kaldırmak isteyen
Amerikalı, Meksikalı, Kanadalı, Japon ve
Alınan bilim insanlarından oluşan kırkı aşkın
araştırmacı, son verileri analiz etti. Bu ince-
lemeler Princeton gnıbunun sonucunu çürü-
tüyor. Nitekim Hindistan'daki volkanik et-
kinlikler, dünya genelindeki yok oluştan
500.000 yıl önce haşlamış ve küresel tür çe-
şidi üzerinde önemli bir etki yapmamıştı.
Meteorit teorisi karşıtları, krater etrafın-
daki az sayıdaki «,\>keltilcri dikkate alıyorlar.
üysa bu büyüklükteki bir çarpışma sırasında
en büyük atoın bombasından milyonlarca
misli enerji nçıjja çıkmakta. Çarpışma muaz-
:am snrsıntılar, dev kaymalar vc tsıınaınilere
yol açmış. Bu açıdan hakıldığında
Chicxulub'ıın hemen yakıntndaki kayaç ta-
bakaları ise, 65 milyon yıl önceki olaylar sil-
silesini açıklamak için en uygunsuz kanıtlar-
dır. Uzak mesafedeki kayaçlar ise daha elve-
rişlidir. Son araşrırma da meteoridin hinler-
ce kilometre uzaklıkta bile Güney
Meksika'daki kratere ait küçük kaya parçala-
nnın bir tür parmak izi hıraktığını ^istermekte.
Sonuçlar öte yandan türlerin yok oluş seyri-
nin de meteorit çarpmasına bağlı küresel
ekolojik neticelerle uyunılu. Çünkü aniden or-
taya çıkan karanlık ve soğuk, kara ve deniz
canlıları üzerinde eşit etki yapmıştı.
YILLARDAN SONRA İLK
KEZ ÎKÎZ FÎL YAVRULARI
Tayland'ın Surin bölgesinde yaşayan
birfıl, ikiz yavru dünyaya getirdi. Fillerdc ikiz
doğumlar çok enderdir. The Nation gazete-
sindeki habere göre, on beş yıldan sonra ilk
kez ikiz fîl yavruları dünyaya geldi. On beş
yıl önce dünyaya gelen ikiz bebekler dişiy-
di, bu sefer iki erkek yavru doğdu. Otuz beş
yaşındaki anne fil Phang Thong Khun ve
yavrulann saglık durumlan iyi. Yavrulann her
biri yetmiş kilo ağırlığında. Tayland'da es-
kiden 100.000 fil yaşıyordu ve ormanlarda
yük hayvanı olarak kullanılıyordu. Bugün ge-
riye kalan 4000 kadar fil ise turistleri taşıyor.
HANGİSÎ DAHA
TEHLİKELİ?
Uzun
bir süre-
dir insan
k a l ı t ı -
mındaki
bozukluk-
1 a r ı n ,
yüksek
enerjili
ısınlama
sırasında
serbest radikallerce oluşturulduğu sanılı-
yordu. Ancak Alman bilimciler, ısınlama es-
nasında başka bir parçacığın DNA için da-
ha tehlikeli olduğunu buldu. Bu, hidratize ol-
muş, yani su molekülleriyle çevrili elektron.
Max-Planck Dinamik ve Oto-
Organizasyon Araştırmaları Enstitüsü araş-
tırmacılarınm, Nature Chemistry dergisin-
deki yazılan, kanser hasuılıklarında kullanılan
Araştırma
ışın terapisi için önem taşımakta. Sonuçlar
ışın dozlarının yeniden ayarlanmasını ge'
rektirebilir.
Suda serbest olarak gözünmü; elekrronun
keşfinden kırk beş yıl sonra bilim insanları,
elektronun daha önce bilinmeyen bağlama
enerjisini öl^-meyi başardı. Bu enerji elek-
tronun yeniden su yevresinden ayrılması için
gereklidir. Yüksek enerjili ışın hücrenin bir
DNA'sına girdiğinde, hücrenin yaşaınsal
önem taşıyan içerikleri bozulur. Bu meka-
nizmadan kanserle mücadelede kullanılan
ışın terapisinde yararlanılmakta.
Ancak ışın aynı zamanda saglıklı hüc-
relere de zarar verir. Yüksek enerjili ışınla-
mada biyolojik dokudaki suda, örneğin zar
veya biyomolekül duvarları gibi sınır böl-
gelerde suda çözünmüş elektronlar
oluşmakta. Bilim insanları incele-
ıneler sırasında bugüne kadar bilin-
meyen bir türe rastladı: Sınır bölge-
sinde, kısmen çözünmüş bir elek-
tron. Bu parçacığın varlığı ve ömrü,
kısa ömürlü reaktif parçacıklar için
özel olarak üretilmiş hızlı bir kame-
rayla saptanmış. Yeni saptanan elek-
tronlar, bağlama enerjisiyle DNA'yı
bölebildikleri için bu kadar tehlike-
li. Ayrıca uzun yaşadıkları içinde za-
rarlı etkilerini sürdürmeye dcvam
ediyorlar.
SİBİRYA DENÎZLERİ
METAN KAYNIYOR
Doğu Sibirya'nın eriyen deniz diplerin-
den, diğer denizlerin tütnünden daha fazla
metan açığa çıkıyor. Açığa çıkan tnetan ora-
nı biryık bölgede yüzde seksen arttı. Science
dergisindeki yazıya göre, bu artışın ne ka-
darından insanların sorumlu olduğu henüz
bilinmemekte.
Metan, karbondioksite kıyasla 23 misli
sera etkisine yol açması nedeniylc önemli bir
iklim faktörü. Gaz her şeyden önce nemli
topraklardaki bakterilerin indirgenmesiyle
açığa çıkar. Kuzcy Kutbu'nun önemli bir kıs-
mı hâlS donmuş durumdadır. Bu permiyen
toprakları eriyecek olursa, çok hızlı bir şekilde
muazzam miktarda metan atmosfere yayıla-
bilir. İklim modelleri, donmuş deniz diple-
rinde depolanan metanın, sadece yüzde bi-
rinin erimesi halinde iklimi önemli ölçüde
ısıtmaya yeteceğini göstermekte.
Peki tehlikenin boyutu ne?
"International Siberian Shelf Srudy" araş-
tımıasıyla bu tehlike son yıllarda ayrıntılı bir
şekilde araştırıldı. Araştırma bölgesı
Kuzcydoğu Sibirya suları. Bilim insanları bu-
rada bol miktarda metanın açığa çıktığını bi-
liyor. Doğu Sibirya denizleri, Sibirya tun-
drasının devamıdır. Bu bölge son buzul
devrinde, buzulların erimesiyle sular altın-
da kalarak deniz seviyesini yükseltmiştir. Bu
topraklar bol miktarda organik malzeme
içerdiğinden, bakterilerin indirgenmesiyle yo-
ğun olarak metan açtğa çıkıyor.
Araştırma çerçevesinde yüz bölgeden alı-
nan ömeklerde metan ölçümü yapıldıktan
sonra veriler daha önceki ölçümlerle karşı-
laştırılmış. Bu şekilde derin sulardaki metan
yoğunluğunun yüzde seksen, yüzey sularda ve
havada ise yüzde elli arttığı ortaya çtkmış.
Hatta bazı ömeklerde yoğunluğun doğal
değerlerin yüz mislisi olduğu görülmüş.
Bilim insanları permiyen toprağının ne şe-
kilde ısındığının ve bu sürecin metan emis-
yonu üzerindeki etkisinin öğrenilmesi önem-
li, diyor. Ayrıca metan artışının kalıcı bir sü-
reç olup olmadığının öğrenilmesi için yeni
araştırılmaların yapılması gerekiyor.
Nilgün Özbaşaran Dede
D VİTAMİNİ, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ANAHTAR H0RM0NU
Araştrmacılar D vitamininin kalsiyum metabolizmasını
desteklemesinin yanı sıra, bedenin savunma/bağışıklık sistemi
için de önemli bir rol oynadığını buldu.
Kopenhag Üniversitesi bilim insanlarına göre, bedende D
vitamini eksik olduğunda, bağı-
şıklık sisteminin savunma askerleri
olan T- hücreleri reaksiyon gös-
termiyor, dolayısıyla da bedende-
ki hastalık etkenleriyle savaşamı-
yorlar.
T-hücreleri, bakteri veya vi-
rüsleri bulup yok edebilmek için ön-
ce zararsız bağışıklık hücrelerin-
den, hastalık etkenlerini zararsız
hale getirebilen katil hücrelere
dönüşmek zorunda. Bu dönüşüm
için de D vitaminine ihtiyaçları
var. Vitamin olmadığı zaman T-hücreleri etkinleşmiyor.
Uluslararası Sağlık, Immünoloji ve Mikrobiyoloji Bölümü'nden
Carsten Geisler'ın açıklamasına göre, bir hastalık etkeniyle mü-
cadele etmeye hazırlanan bir T-hücresi, antene benzeyen bir
reseptörle D vitamini aramakta. Bu
da T-hücresinin etkinleşebilmesi
için muhakkak D vitaminine ihtiya-
cı olduğu anlamına gelmekte. T-hüc-
resi kanda yeterince D vitamini bu-
lamazsa hareketedemez.T-hücre-
lerinin hareket edebilmeleri için D
vitaminine ihtiyacı olduğunun bu-
lunmasını önemli bir gelişme olarak
kabul eden bilim insanları, yeni bul-
gularıyla bağışıklık sistemi araştır-
malarındaki bir boşluğu doldurabi-
leceklerine inanıyorlar.