25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cl. f— u,ı a; Değişen üniversite- sanayi ilişkileri Son yıllarda giderek artan bir önem kazanan üniversite-sanayi işbirliğiuyqu\ama\an bir taraftan gelişip bir taraftan da değişe- rek içerik bakımından zenginleşiyor. Prof. Dr. YavuzOdabaşı.Anadolu Üniversitesi, Işletme Fak.; yodabasi@anadolu.edu.tr oo m B ilgi Toplumu olabilmenin önemli ön koşullarmdan biri olan bilgi vc reknoloji üretimine dayulı yüksek katma değer yaratmak ve hunun ülkemi- zın yaşam standartlarını yükselcnıek açı- sından taşıdığı önem, üniversite-sanayi iş- birliğini daha ileri düzeylere taşımayı zo- runlu kılıyor. YENİSTRATEJİ: ARGE çalışmala- rının, sanayi işbirliği ile uyumlu biçimde yürütülmesinin yanısıra, iş dünyasının ara- dtgı nitelikli elemanlann yetiştirilmesi de Künümüz üniversitelerinin önemli ilişki- lerinden biri haline dönüştü. Bu amaçla, bir tarafta öğrenciler sınıfların dışına, iş dünyasının uygulamalarına doğrıı çıkar- tılırken, diğer taraftan iş dünyasının uy- gıın temsilcilcrinin de öğrencilerin hu- lundugu yere duğru gütürülmesi yeni stratejik uygulamanın bir boyutunu oluş- turnıakta. Bu konuda dııyarlı olunması ge- reken konu, ünivcrsitelerin piyasaların pe- şinde olması mı, yoksa piyasaların önün- de de£i§iın ve dönüşümiin relıberi olma- sı mı sonısudur. Iyi yetişmiş nitelikli öğ- rencilerin ve mezunların birer "teknolo- jik değişim aktörü" olarak iş hayatında rol alacakları unutulmamalı. İhtiyaç ber ko- nuda da yoğun olduğundan, üniversite- lerin çok boyutlu katkıları olıııalı. Yeni stratejinin diğer boyutu ise, ARGE çalışmalarının hem üniversite- lerde, hem de iş dünyasında Kerçekleşti- rilmcsini, bu konuda paydaşlık anlayışında yatırımların birlikte yapılmasını içeri- yor. Günümüzde, üniversiteler sadece bilimsel yayın amacını taşıyan değil, ay- nı zamanda ekonomik bir değer yaratacak araştırmalara yönelmekte. Bu konuda, akademisyenlerin ve üniversite araştır- macılarının şirker sabibi ya da yönetici- leri olmaları sonucu fazla, aşırı, hatta ta- mamen profesyonelleşmesi ve üniversi- telerin, "bilgi ve teknoloji üretenticariiş- lettne" olarak görülmesi tchlikesi karşı- sında, paydaş olarak devletin rolü, göze- timi ve denetimi önem kazanıyor. Böylece, birinci boyut kapsamında ni- telikli ve küresel ölçekte yetenekli insan yetiştirmeye yönelik çabalar ile ARGE ça- lışmaları sonucunda, teknoloji yoğun yüksek katma değerli ürün ve hizmetleri üretmek birbirini bütünler hale dönüş- mektedir. Entelektüel sermaye (patentler, telif hakları, üretim hakları, lisanslar gi- bi) korunmasının yanmda, yetiştirilen ye- tenekli insanların da iş bulmaları konu- sunda olanaklar yaratılabiliyor. Devletin bir paydaş olarak daha etkin biçimde rol alması sözkonusu, böylelikle üçlü bir iş- birliğinin varlığından bahsedilehilir. YENİOLUŞUMDA SORUMLULUKLARVE GÜVENCELER Üniversite-sanayi ikili birliktelik an- layışındaki işbirliginin, Ünivetsite-iş dün- yası-dev/erhiçimindeki üçlü birliktelik ha- line dönüşmesi kaçınılmaz bir zorunluluk. Bu oluşumda, öncelikle dikkat edilmesi ge- reken konu, sadece sanayi ürünlerinin değil, yazılım ve tasarım gibi yaratıcı hiz- met alanlarını da bu işbirliği içinde dü- şünmemiz gerektiğidir. Ote yandan, yeni ürün fikirlerinin ve üretimlerinin geleneksel kaynağını, dev- letlerin askeri ihtiya<,'larından kaynaklan- dığını hiliyoni2. Kullandığımtz teflon, yan- maz kumaşlar gibi birçok ürün ve İnternet, başta A.B.D olmak üzere gelişmiş ülkele- rin bu alanlardaki harcamalanndan üretildi. Devlet, hem ARGE ortamlarını oluştur- mak konusunda arz edicilik rolüyle so- rumluluklar almakta, hem de ARGE so- nu(,'larının iş dünyasına aktarılmasmda "öncü talep"\cn oluşturarak, sadece piya- sa talebinin yeterli olmaması olasılıgına karşı bir güvence yaratmaktadır. Böylece, üretilecek olan bir bilginin ya da buluşun yeterli kullanıcısı ya da talebi olmanıa- sından dolayı lıoşa gitmesi ve (.nbalann ke- sintiye uğrama olasılığı en aza indirilebil- mektedir. Böyle biroluşumun; teknoloji aktanna ofislerinin, sanayi işbirliği merkezlerinin ve üniversitelerin alt yapısının "/? dünyası, devlet ve üniveısite" tarafından yaygın- laştırılmasma hizmet edeceğinden şüphe yok. Üniversite - İş Dünyası - Devlet ara- sındaki üçgensel ilişkinin kurulması ve et- kin biçimde uygulanması için paydaşların güç ve çıkar çatışmalarından arınması ge- rekiyor. Sadece kamunun fon sağladığı iş- birliklerini arzulamak ve maliyetleri sadece devletin karşılamasını istemek, günümüz yönetişim anlayışına ters düşmektedir. Bir başka önemli konu ise, üniversite ile işbirligi yapma isteğinin, iş dünyasında yeterli düzeyde yaratılamamış olması ve Ünivetsite - îş Dünyası - Devlet ilişkisi- ne dayalı uzun dönemli bir adanmışlığın ek- sikliğidir. Entelektüel sermayesi (patentler, telif hakları, üretim hakları, lisanslar gibi) ko- runan ve bundan yararlanan güçlü bir ül- ke olabilmek için, bu iki boyutta üçlü bir işbirliğini saglamak kaçınılmazdır. Yeni bil- gi üreterek bunu uygulanabilir yararlara (inovasyon) dönüştürme ve kullanıma sunma açısından hiç şüphesiz bu üçlü it- tifak kilit bir roldedir. Kaynakların en ve- rimli biçimde bu alanlarda kullanılması zo- runluluktur. Türkçe,yüksek öğretim için yeterli midir? Mühendislik Bilimleri ve Temel Bilimler alanlarında çağdaş bir yüksek öğretimde, yabancı dil eğitimin ayrılmaz bir parçası olmak zorunda. Bu, Türkçe'nin dışlanması anlamına gelmemeli. Prof. Df. Dtrin OfhOH Türkiye Bilimler Akademisi Asli Üyesi, orhon@itu.edu.tr Türkçe üzerine yapılan tartışmaların yfiunda bilim dili ile yüksek öğre- timde kullanılma.sı gcrekli egitım dili karıştırılmakta, bilim dili diyerek eği- tim dili kastediliyor. Bu konuda, genelde eğitim dili olarak Türkçe'nin kullanılması- nı sâvunan ilginç yazılar yayınlandı [1][2][3|. Yazıların -her zaman olduğu gibi- en ilginci şüphesiz dostuın Celal Şengör ta- rafından CBT'de yayımlandı [4]: Şengör, yazısında Bogaziçi Üniversitesi'nde verdi- ği dersten sonra bir öğrencinin "ders bir ke- K de Türkçe yapılırsa, genc gelip dinleye- ceğinf söylemesi üzerine, yüksek öğreti- min yabancı dilde yapılmasının bir "c/an- galaklık" oldugunu belirtiyor. Öğrencinin, bunca yıllık araştırma ve eğitim deneyimi sonrasın- da C^elal Şengör hocanın hidayete ermesini sağJayan ve Türk yükseköğretim ca- miasını aydınlatan bu veciz ifadesi ardından, gönüllü olarak üstlenmiş olduğum "dangalak" sıfatının rahat- lığına ve hafifliğine sığına- rak, bu tür yaklaşımların, en azından yakın olduğu- mu düşündüğüm Mühendislik Bilimleri ve Temel Bilimlerde, gençle- rimiz ve yüksek öğretim ku- rumlarımız için ne kadar büyük bir yanılgı ve tehlike olduğunu, önemli satırbaşlan ile açıklamaya çalışacağım. HANGİYETENEKLERİ KAZANMALI? Akademik sistemimizde çıktılarla ilgi- lenmemek alışkanlık haline geldi. Bir köp- rünün ya da bir televizyonun niteliklerini araştırırız, ama bunları üretecek olan bir mühendisin eğitim sürecinde ne tür yete- nekler kazanması gerektiği üzerinde dur- mayız. Dolayısıyla, bunu, eğitim alışkan- lıkları yönlendirir. Nedir bu özellikler? İlgili herkesin bir- kaç kez okumasını önerdiğim "Neden Yeni Bir Yüksek Öğretim Vizyonu" raporunda [51 çok güzel tanımlandığı gibi, uluslarara- sı ve rekabetçi bir ortamda geçerli olacak beceri, çok yönlülük, kendini geliştirme, araştırma, öngörülmeyen veya karmaşık problemleri çözme ve sunma yeteneği... Dahası, eğitimi sadece yüksek öğretim ile sınırlamak da günümüzde çok büyük yanıl- gıdır. Sürekli gelişen teknolojilere uyum an- cak meslek içi ve hayat boyu eğitimle mümkün oluyor. Bu tür bir mesleki başarı ve gelişme için, aldığı eğitimin öğrenciye geçerli bir yabancı dili mesleğinde kulla- nabilme becerisi vermiş olması zorunludur. Başka bir açıdan bakıldığında, günümüzde yabancı dil, mesleki uygulama ve gelişme- nin ayrılmaz bir parçası oldu. Peki biz ne yapıyoruz? Konunun ciddi- yetini göz ardı ederek kolaya kaçıyoruz... Celal Şengör hocanın yazısındaki Boğaziçi Üniversiteli öğrenci, on binlerce arkadaşı gibi dersi anlayabilecek kadar İngilizce bil- miyor. Neden? Çünkü, orta öğretimde, 8-9 yıl boyun- ca her hafta sürekli yabancı dil dersi oldu- ğu halde, öğrenciler iki kelimeyi yan yana getiremez. Öğrencin umurunda değil; aile- nin bu konuda hiçbir talebi yok; esip savu- ran Milli Eğitim Bakanlığı yabancı dil eği- timini kâğıt üzerinde yapar görünür; so- nuçta, boşa giden bunca zaman, emek ve paranın hesabı sorulmaz. Çünkü, yüksek öğretimi şekillen- diren kurumlar, yabancı dil bilgisinin hemen her meslek için gerekli oldu- ğu gerçeğini henüz far- ketmemiştir. ÖSS sınavında, ör- neğin mühendis olmayı düşünen bir öğrencinin, düşünmeden ezbere çöz- meye kendini alıştırdığı fizik, kimya soruları olması gerekir, fakat yabancı dil bilgisini ölçen hiçbir soru yer almaz. Bu duruma, başta üniversiteler ol- mak üzere, kimse tepki göstermez. Eğitimde Türkçe'nin fazileti savunulur ve öğrenciler rahat bırakılır, ta ki öğrenci li- sansüstü eğitim öncesi yabancı dil zorunlu- luğu ile karşı karşıya kalıncaya dek... Bu aşamada yetenekli onca öğrenciye gerekli yabancı dil bilgisi gökten zembille mi sağ- lanacaktır! Mezun olduktan sonra da ya- bancı dil bilmediği için geri planda kala- cak ve iş bulamıyacaksa, o öğrencinin so- runudur. Öğrenci üniversite eğitimi öncesinde bu eksikliğinin farkına varıyor ve tercihini öncelikli olarak tngilizce eğitim yapan ku- rumlar için kullanıyor. Bazı alanlarda yap- tığım ve yayımladığım değerlendirmeler, geri planda kalan bazı kurumların akade- mik ve bilimsel anlamda daha iyi olduğunu ve tek farkın yabancı dil eğitiminde aratv ması gerektiğini açıkça ortaya koydu. Bu husus yüksek öğretim kurumları arasında da ciddi bir haksız rekabete yol açmakta- dır. İKİSEÇENEK Bu çerçevede, yüksek öğretimde ne ya- Eğitimde Türkçe'nin fazileti savunulur ve öğrenciler rahat bı- rakılır, ta ki öğrenci lisansüstü eğitim öncesi yabancı dil zorunluluğu ile karşı karşıya kalın- caya dek...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle