23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 10 OCAK 2010 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ocak Oslo B -14 Helsinki B -10 Stockholm B -5 Londra K 3 AmsterdamK 1 Brüksel B -1 Paris K -2 Bonn K -3 Münih B -2 Berlin K -2 Budapeşte K 3 Madrid B 4 Viyana K 0 Belgrad B 10 Sofya B 8 Roma Y 11 Atina Y 16 Zürih K -2 Moskova PB -12 Aşkabat PB 9 Taşkent B 4 Bakû B 10 Bişkek B 2 Tiflis B 7 Kahire B 25 Şam B 21 İstanbul Y 16 Edirne Y 15 Kocaeli Y 20 Çanakkale Y 17 İzmir Y 19 Manisa Y 19 Denizli Y 19 Zonguldak PB 19 Sinop PB 18 Samsun PB 20 Trabzon PB 20 Giresun PB 20 Ankara PB 14 Eskişehir PB 13 Konya PB 15 Sıvas PB 10 Antalya PB 20 Adana PB 19 Mersin PB 19 Diyarbakır B 13 Şanlıurfa B 15 Mardin B 13 Siirt B 13 Hakkâri S 7 Van S 7 Kars S 3 Ülkemizin kuzey, iç ve batı kesimleri par- çalı çok bulutlu, Mar- mara, Ege ile Antal- ya’nın batı ilçeleri sa- ğanak ve gökgürültü- lü sağanak yağışlı di- ğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yur- dun doğu kesimlerin- de gece ve sabah sa- atlerinde buzlanma ve don olayı ile birlik- te sis görülecek. Ha- va sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde seyredecek. CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada alıp kâğıtlar verecek. Rıfat Ilgaz odalara girmiyor, koridorda avukat arkadaşını bekliyor. O sırada mübaşir sesleniyor: “Şu bekleyenler girsin, seni de alalım...” Rıfat Ilgaz şaşkın. Dava için gelmediğini, arkadaşıyla uğradığını, az sonra gideceklerini anlatmaya çalışıyor ama, boşuna. Mübaşir “Yargılayalım öyle git” diyor. Dosyaya bakıyorlar. Bir yazı nedeniyle yargılanmış, beraatle sonuçlanmış, bozulmuş. Yeniden yargılanması gerek... Sonuç: “Bir yıl hapsine... Kararın hemen uygulanmasına...” Gereği polislere iletilmiş: “Alın, cezaevine götürün...” Türkiye, Rıfat Ilgaz’lardan bu yana ne kadar yol aldı? 2009’un bu açıdan görünümüne bakıldığında, tablo hiç de iç açıcı değil. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporuna göre Türkiye, üçüncü dünya ülkeleri diye adlandırılan grubun alt sıralarında. İşin kötü yanı, pek çok alanda olduğu gibi bu konuda da ortak paydalarımızı yitirdik. Herkes basın özgürlüğünü kendi bakışına göre yorumluyor. 2009’un son günlerinde iki meslektaşımızın ceza olması konuyu yeniden gündeme getirdi. Yaz ayları boyunca cezaevinden gönderdiğim yazılarda en az 5-6 kez şu tür tümceler kullandım: Benim karşı karşıya kaldığım durum, mesleğimiz açısından çok önemli. Hiç arzu etmem ama, bir başka meslektaşım da mesleğinden kaynaklanan yargılamalarla yüz yüze gelebilir. O nedenle meslek örgütlerinin konuya bu açıdan bakmasını dilerim. Sonunda Başbakan da şu demeci vermek durumunda kaldı: “Basın özgürlüğüne engel olan kanunlarla ilgili düzenleme yapılacak.” Oysa mevcut düzenlemeler basın özgürlüğünden yana yorumlansa ve uygulansa sorun büyük ölçüde çözülür. 5187 sayılı Basın Yasası’nın 12. maddesi şöyle diyor: “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi (gazeteci) bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.” Basın Yasası gibi özel yasalar, Türk Ceza Yasası ve benzeri genel yasaların üzerinde olduğu için herhangi bir çakışma da söz konusu olamaz. Gazetecinin yazdıkları nedeniyle dava konusu olması sadece ülkemizin sorunu değil. Hemen her ülkede iktidar gücünü elinde tutanlar, medya gücünü de kontrolleri altında tutmak istiyorlar. Böyle bir durumda ilk hedef de gazeteci oluyor. O nedenle evrensel hukuk gazetecilerin iktidarlara karşı korunması gerektiği görüşünü benimsiyor, bu yönde tek tek ülkeleri de bağlayacak kararlar alıyor. Bunun somut örnekleri Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları arasında yer alıyor. AİHM kararlarının ruhu şu: Gazetecinin görevi toplumu bilgilendirmektir. Bu amaçla bilgi-belge edinmek de gazetecinin görevleri arasındadır. AİHM’de Türkiye’yi yıllarca temsil etmiş olan, bu deneyimine günlük gelişmeleri izleme enerjisini de katıp gözlemlerini okurla paylaşan Rıza Türmen, yazılarında sık sık bu konuya da yer veriyor. Türmen’in 1 Ocak 2010’da yayımlanan “Sokrat’ın Türkiye’deki Yılbaşı Tatili” başlıklı yazısı, içinde bulunduğumuz durumu o kadar güzel özetliyordu ki... Sokrat, öğrencisi Alkibiades’le Türkiye’ye geliyor. Olup bitenleri öğreniyor, öğrencisine sesleniyor: “Kalk gidelim Alkibiades, 2500 yıl önceki Atina buradan daha özgür, daha adaletli bir ülke.” GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada göre; muhalefetin tek derdi “ne yapsak da ülkeyi karıştırsak!” Beyefendi buyuruyor; “ister Ergenekon’un avukatı ol… ister çetelerle mafyaların… bu ülkeyi karıştıramayacaksın” ey muhalefet! Karıştıramayacaksınız zira; bu ülkeyi ve kafaları karıştırmanın patenti AKP liderindedir ve bu görevi hiç kimseyle paylaşmaya niyeti yoktur! “Ülke her geçen gün daha iyiye giderken…” ne imiş efendim? Erken seçim yapılmalıymış. Bakın, kimi aşırı sözcükler kullanmıyor. Pekâlâ Kasımpaşalı ağzıyla seçim isteyenlere avucunuzu yalayın diye karşılık verebilir. Şu muhalefetin yediği naneye bakın, diyebilirdi. Kaza eseri sol yanından kalkmamış olacak ki, önceki gün; “Kimse seçim rüyası görmesin” demekle yetindi... RTE üstelik böyyük mü böyyük stratejist! Bu açıdan bakıldığında; AKP liderinin seçim yok demesine pek kulak asmayın. Seçim öncesi ve seçim sonrasıyla ilgili düşlediği önlemleri, birtakım söylemlerle piyasaya sürüyor ve biliyor ki, üstü kapalı kelamlarla duyurduğu amaçlarını, daha sonra yandaş kalemler ustalarını yalaya yalaya savunacaklardır. Referandumu erkene çekmelerindeki amacı söylemiyor RTE ve bu konudaki tahminleri başkalarına bırakıyor. Şu noktayı unutmamak gerek; RTE için ilk hedef, anayasada gerekli gördüğü değişiklikleri gerçekleştirmek ve sonra ya zamanında ya da zamanından bir-iki ay önce seçime gitmek! Kulislerde dolaşan olasılıklara göre anayasada on, on beş maddelik değişiklik öngörüyor. RTE’ye sıkıntı veren kimi kurumlar var; örneğin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, örneğin kimi yasaları anayasaya aykırıdır diye iptal eden, parti kapatan Anayasa Mahkemesi... Nedir bunlar? İkide bir halktan dilediğini yapma yetkisi alan bir iktidarın tekerleğine taş koyuyorlar. Biri yargı bağımsızlığı der; diğeri yasalara, anayasaya, demokratik bir ülkeye yakışmayan yaptırımlarına karşı çıkar. Olacak şey mi bu? Bu kurumları bir güzel AKP’ye benzetmeli… Üye sayılarını arttırmalı. Bu kurumlara üye seçimini AKP çoğunluğunun egemen olduğu TBMM’ye bırakmalı. Yargının giderek siyasallaştığı açıklamalarını yapan Yargıtay’ı hizaya getirmeli. Ne olduğu anlaşılamayan (daha doğrusu anlatamadığı) açılımı; AKP (RTE) kafasına göre yasalaştırmanın yollarını açacak anayasal olanaklar da sağlanmalı. Ha, muhalefet mi? Sağduyu sahipleri, demokratik kültürü sindirmiş kimileri mi? Değişikliklere karşı çıkacaklarmış! Karşı çıkanlara halktan yetki almış bir iktidarın yaptırımlarına muhalefet etmek neymiş gösterelim... …Diyor o kafa, bu kafa! Kimi yasalardaki, anayasadaki değişiklikleri TBMM’den geçirse bile, adı gibi biliyor ki kimilerini Anayasa Mahkemesi iptal edebilir. İyisi mi değişiklikleri (yukarıda da “kardeşi”) kısa yoldan gerçekleştirmek için referanduma gidersin… Referandum süresini 45 güne indir, halka git! Olsun bitsin! Kendini halk sanan, halkın yüzde 67’sinin karşı olduğu, ancak yüzde 33’ünü temsil eden bu kafa ile… …hâlâ ülke nereye gidiyor sorusuna yanıt aramanın anlamı var mı? [email protected] Güvenliğin sivil teşkilata devredilmesi en erken 2014 yõlõnda öngörülüyor ‘Sõnõr TSK’den arõnmaz’ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - AB’ye uyum çerçeve- sinde sõnõr güvenliğinin tek bir sivil kurum tarafõndan sağlan- masõ kapsamõnda Türk Silahlõ Kuvvetleri (TSK) birliklerinin ihtiyaç duyulan bölgeye istedi- ği zaman konuşlanabileceği bil- dirildi. Bu kapsamda sõnõrlarõn “TSK birliklerinden arınma- sının” söz konusu olmadõğõna dikkat çekiliyor. Türkiye, AB’ye üyeliği kap- samõnda, sõnõr güvenliğinin tek elden ve sivil bir idare tarafõndan sağlanmasõ konusunda ilk olarak 2002 yõlõnda çalõşmalara başladõ. AB’den uzmanlar gelerek Tür- kiye’nin özellikle kara sõnõrla- rõnda incelemeler yaptõlar. Sõ- nõrlarõ gezmeden önce görev devrinin kõsa sürede gerçekleş- mesini isteyen AB uzmanlarõ, in- celemelerini tamamlamalarõnõn ardõndan sõnõrlarõn devrinin kõsa sürede gerçekleşmesinin zorlu- ğunu kabul etti. Daha sonra sõnõr güvenliğine ilişkin İçişleri Ba- kanlõğõ eşgüdümünde oluşturulan çalõşma grubuna TSK, Jandarma Genel Komutanlõğõ, Gümrük Müsteşarlõğõ, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlõğõ temsilcileri katõldõ. Çalõşmalar kapsamõnda 2003 yõlõnda bir strateji geliştirildi ve Entegre Sõnõr Yönetimi Projesi oluşturuldu. Genelkurmay, 2002 yõlõndan itibaren yürütülen ça- lõşmalar sonucunda, sõnõr gü- venliğinin İçişleri Bakanlõğõ’na bağlõ sivil kurum tarafõndan sağ- lanmasõ konusunu içeren Mart 2006 tarihli Ulusal Eylem Pla- DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Kayseri İl Jandarma Alay Komutanõ Albay Cemal Temizöz’ün de sanõklar arasõnda yer aldõğõ faili meçhul cinayet da- vasõnda itirafçõ sanõk Adem Ya- kın ifadesinde, “Ben efsanevi bir adamım. PKK’deyken beni ‘Genç Osman’ diye yetiştirdiler. Terör makinesi haline getirdi- ler. Ajanlıkla suçlanan bir ço- banın kafasını kıl testere ile kestim. Silahlı çatışmalarda öl- dürdüğüm insanların kulakla- rını kesip, kaynatıp ardından tuzlayıp tespih yaptım” dedi. Albay Cemal Temizöz ve es- ki Cizre Belediye Başkanõ Ka- mil Atağ’õn da aralarõnda bu- lunduğu 7 sanõklõ faili meçhul ci- nayet davasõ Diyarbakõr 6. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde görüldü. İlk savunmasõnõ yapan sanõk- lardan Adem Yakõn’õn anlat- tõklarõ tüyler ürpertti. Jandarma istihbaratõna çalõşan Yakõn şun- larõ söyledi: “PKK’de bulun- duğum süre içerisinde terör makinesi haline getirildim. 22 Temmuz 1990 tarihinde Ulu- dere Şenoba Karakolu’nda verdiğim ifademde PKK’de yer aldığım süre içerisinde Dilsiz Mahmut diye bilenen ki- şinin emrindeydim. Onun ta- limatları doğrultusunda ha- reket ederdim. Ajanlıkla suç- lanan bir çobanın kafasını kıl testere ile kestim. Silahlı ça- tışmalarda öldürdüğüm in- sanların kulaklarını kesip, kaynatıp, ardından tuzlayıp tesbih yaptım. Köy köy dola- şırdım. Bu yaptıklarımın had- di hesabı yoktur. Ben bunları terör örgütü PKK’de bulun- duğum esnada yaptım.” Mağdur avukatlarõndan Tahir Elçi de dinlenmemiş tanõklarõn da mahkemeye çağrõlmasõnõ istedi. 2 tanık ifadelerini çekti Davayla ilgili 2 tanõk, ifadele- rini geri çekti. Bir süre önce Ciz- re Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na başvuran ve 30 Ocak 1994’te İbrahim Danış’õn öldürülmesi olayõyla ilgili tanõk sõfatõyla ifa- deleri alõnan Asker Pökön (63) ve eşi Rabia Pökön (54) çifti, ifa- delerini geri çektiğini savcõlõğa bildirdi. Pökön çifti, başsavcõlõ- ğa verdikleri dilekçede, okuma yazma bilmediklerini ve kendi- lerine verilen dilekçelere imza at- tõklarõnõ ileri sürdü. Mahkeme he- yeti Cizre’deki kazõda ortaya çõ- kan kemiklerle ilgili Adli Tõp Ku- rumu’ndan gelen yazõda kemik- lerin hayvana ait olduğunun be- lirlendiğini aktardõ. nõ’na “olumlu görüş” bildirdi. Oluşturulacak kurumun görev alanõ ise şu şekilde açõklandõ: “Kaçakçılık ve yasadışı ge- çişlerle mücadele, hudut kapı- larının güvenliği ile yolcu ve pasaport kontrolü, sınır dışı iş- lemlerini yürütmek, sınırların güvenliğiyle ilgili tedbirlerin alınmasına ilişkin görevleri yapmak, Türkiye hükümetinin göç ve vatandaşlık politikasını uygulamak ve yönetmek, ya- sadışı göç ve insan kaçakçılı- ğıyla mücadele etmek, sınır güvenliğinde uluslararası iş- birliğini geliştirmek, genel suç- larla mücadelede kolluk bi- rimlerine yardımcı olmak.” AB için engel yok Kurulacak yapõya en erken yetki devrinin başlama tarihi 2014 olarak öngörülüyor. Yet- ki devrinin tamamlanmasõnõn ardõndan Kara Kuvvetleri, Jan- darma Genel Komutanlõğõ bir- liklerinin sõnõr güvenliğini tak- viye amacõyla görevlendirilme- leri hedefleniyor. Ülke güvenliği ve özellikle terörle mücadele kapsamõnda TSK’nin gerekli görülen sõnõr bölgelerinde ter- tiplenmesinin önünde ise AB müktesebatõ açõsõndan da bir engel bulunmuyor. Adem Yakõn ifadesinde ‘Beni bir terör makinesi haline getirdiler’ dedi İtirafçıdan ürperten itiraflar Kadınlardan barış çağrısı İstanbul Barış İçin Kadın Girişimi, şiddet ortamının son bulması, kadın sığınma ev- lerine ve eğitime bütçe ayrılması istemiyle başlattığı “Barış Noktaları” eylemlerinin dördüncüsünü Şişli Cevahir Alışveriş Merkezi önünde yaptı. Cevahir Alışveriş Merkezi önünde toplanan kadınlar “Sa- vaşa değil kadın sığınağına bütçe”, “Sa- vaş, göç ve yoksulluk demektir”, “Barış için ısrar ediyoruz”, “Tutuklular serbest bırakılsın”, “Siyaset yapma hakkımız en- gellenemez”, “Siyasette cinsiyetçi dile ha- yır, vekilime dokunma” yazılı dövizler ta- şıdı. Burada 15 dakika sessiz oturma eyle- mi yapan kadınlar, Türkçe ve Kürtçe slo- ganlar attı. Kadınlar adına yapılan basın açıklaması yine Türkçe ve Kürtçe olarak okundu. (Fotoğraf: ŞULE KÖKTÜRK) Baştarafı Arka Sayfada O günlerde teknoloji bu kadar gelişmemişti. Savcının çocukları ve korumaları da o korkunç patlamada ölmüştü. Yerine geçen savcı Borsalino da 100 kiloluk dinamit dolu bir bavul patlatılarak öldürülmüştü ve beş milyon italyan yürümüştü “Temiz Eller” için! Beş milyon İtalyan! “Susurluk” olayının üstüne gidilebilseydi ve 5 milyon Türkiyeli yurttaş temiz eller için yürüseydi, emin olunuz, bugün tartıştığımız hiçbir şeyin önemi kalmazdı. Can sıkıcı değil mi? Neyse, şimdilik devlet meselelerini büyüklerimize bırakarak, Sicilya’nın içlerinde ilerleyelim. Vallahi billahi yılbaşının ertesi günü, bir köy meydanında Don Corleone’nin ellerinden öpüp, hani neredeyse “bir film çekmek istiyorum, biraz para verir misiniz?” diyecektim. Olay şöyle oldu. Yeni yılın ilk sabahında, daracık sokakları, balkonlu küçük evleriyle tipik bir Akdeniz balıkçı kasabası olan Cefalu’ya kahvaltı yapmaya gittik. Şimdi biraz gözlerinizi kapatıp belleklerinizi zorlayın, pek çoğunuz en azından Sicilya’da geçen bir mafya filmi görmüştür, işte bu kasabanın meydanı da gördüğünüz filmlerdeki gibi. Büyük bir kilise ve kocaman bir meydan. Meydanı ise içki de verilen kahveler çevirmiş. Şimdi bu meydanda tam da orta yerde yaşlı bir adam oturuyor, başında fört şapkası ve kasabalılar kadın erkek en şık giysilerini giymiş yaşlı adamın önünde kuyruk olmuşlar. Sırayla yaşlı adamın elini öpüyorlar, dikkatle bakıldığında el öpmedikleri, adamın elindeki kocaman bir yüzüğü öptükleri görülüyor. Adamda “tıs” yok, elini uzatıp duruyor, arada sırada da masasında bittiğinde genç bir delikanlı tarafından anında doldurulan şarap kadehinden bir yudum alıyor. Şimdi ben bu Don Corleone’nin elini öpmez miyim? “Baba” filminde şarkıcı Frank Sinatra yeni bir filmde rol kapmak için Baba’dan ricada bulunmuştu, benimse küçük bir ricam var. Bir filmcik para, o kadar. Şaka bir yana, durumlar aynen filmlerdeki gibiydi; öte yandan başkent Palermo’yu üçüncü dünyadan gelen mülteciler ve kaçak işçiler istila etmişti. Yılbaşı gecesi asla eğlenmek için değil büyük bir öfkeyle ellerindeki havai fişekleri su dolu şişelerin içinde patlatıp yıllarca onları sömürenlere bir şeyler söylemek istiyorlardı. Benim aklımda onların büyük öfkeleri kaldı, bir de bir türlü öpemediğim Don Corleone’nin elindeki yüzüğün büyüklüğü ve ülkeme hoş geldim. IŞIL ÖZGENTÜRK Don Corleone’nin topraklarında TGS, cezaevlerindeki gazeteci sayısının arttığına dikkat çekti 37basõnemekçisihapis ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Gazeteciler Sendikasõ (TGS) Genel Başkanõ Ercan İpekçi, 31 Aralõk 2009 itibarõyla 33’ü gazeteci, 4’ü basõn ça- lõşanõ olmak üzere 37 basõn emekçisinin cezaevlerinde bulunduğunu söyledi. Avrupa Komisyonu’nun mali deste- ğiyle TGS ve Avrupa Gazeteciler Fe- derasyonu (EFJ) tarafõndan ortak yürü- tülen “Türkiye’de İfade Özgürlüğü: Değişim İçin Gazeteciler Sendikasının Güçlendirilmesi” başlõklõ projenin üçün- cü etkinliği olan “İnsan Hakları Ga- zeteciliği” semineri, Petrol-İş Sendi- kasõ Ankara Şubesi’nde yapõldõ. İpek- çi, devletin gazeteciler üzerindeki bas- kõsõnõn arttõğõnõn görüldüğünü ifade et- ti. İpekçi, 31 Aralõk 2009 itibarõyla 33’ü gazeteci, 4’ü basõn çalõşanõ olmak üzere 37 basõn emekçisinin cezaevlerinde bulunduğunu, bunlardan birinin mahkûm olduğunu anlattõ. Cezaevlerindeki basõn emekçisi sayõ- sõnõn ocak - mayõs döneminde 29, ma- yõs - ağustos döneminde 35 olduğuna işa- ret eden İpekçi, cezaevlerindeki gazeteci sayõsõnõn arttõğõnõ ifade etti. TGC: ENDİŞE YAŞANIYOR Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kuru- lu’ndan yapılan açıklamada ga- zetecilerin, Çalışan Gazeteciler Günü’nün 49. yıldönümünde de yasalar tarafından korunmama- nın endişesini yaşadıkları bildiril- di. Açıklamada demokrasinin çokseslilikle ve ifade özgürlüğü- nün varlığıyla yaşama geçirilebi- leceği gerçeğinin göz ardı edilme- si yaklaşımının sürdüğü belirtidi. Dõşişleri: Erdoğan birçok açõlõmda bulundu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dõşişleri Ba- kanlõğõ, Kõbrõs müzakereleri çerçevesinde Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan’õn, Türkiye, Yuna- nistan ve Ada’daki iki tarafõn katõlõmõyla dörtlü bir görüşme yapõlmasõ önerisi dahil birçok yapõcõ gi- rişimde ve açõlõmda bulunduğunu bildirdi. Bakanlõktan yapõlan açõklamada, 2008 yõlõ Ey- lül ayõndan bu yana süren Kõbrõs müzakereleriyle ilgili olarak Kõbrõs Türk tarafõnõn yaptõğõ önerile- rin BM parametreleriyle uyumlu olduğunun, BM Genel Sekreteri’nin Kõbrõs Özel Danõşmanõ Ale- xander Downer tarafõndan da dile getirildiği anõmsatõldõ. Açõklamada, “Başbakan Erdoğan, Türkiye, Yunanistan ve Ada’daki iki tarafın ka- tılımıyla dörtlü bir görüşme yapılması önerisi dahil birçok yapıcı girişimde ve açılımda bu- lundu” denilerek Kõbrõs Türk tarafõnõn, son olarak “Yönetim ve Yetki Paylaşımı” başlõğõ altõndaki müzakereleri tamamladõğõ ve kapsamlõ çözüm hedefine yaklaşabilmek için önemli bir açõlõm içe- ren paket öneri sunduğu kaydedildi. Açõklamada, Türkiye’nin, KKTC Cumhurbaşkanõ Mehmet Ali Talat’õn müzakerelerde ortaya koyduğu yapõcõ yak- laşõma destek verdiği de belirtildi.isilozgenturk gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle