25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4- PAZAR 10 OCAK 2010 / SAYI 1242 Tecride karşı Yaşam EviDayanışma Ağı, eski mahpuslara özellikle VVernicke-Korsakoff'lulara yaşam alanı sunmayı amaçlıyor. Yaşam Evi projesiyle, eski mahpuslar hem üretimin hem de yaşamın içinde olacaklar. 13 Şubat'taki Kardeş Türküler konseri de bunun için. Bu dayanışmada yer alıp, topiumsal tecridi kırmaya ne dersiniz? I * çeride de, dışarıda da yaşam zor onlar için. Çünkü içerideki tecridi dışarıda da yaşamaya devam ediyorlar. Kimi sadece tecritle, uyum sorunuyla boğuşmuyor, sağlık sorunları da var. Onlar eski mahpuslar, ölüm orucu nedeniyle VVernike Korsakoff hastalığıyla yaşamak zorun- da kalanlar, sevdikleri ellerinden alınıp dört du- var arasına kapatılanlar... Bir dayanışma ger- çekleştirdiler, Dayanışma Ağı Derneği. Şimdi çalışmaları meyve vermeye başhyor, eski mah- puslar özellikle de VVernicke-Korsakoffluların topiumsal yaşama katılacaklan, üretebilecekleri bir "Yaşam Evi" kuracaklar. Yapılanları ve yapı- lacakları iki eski mahpus, Fehmi Küçükaslan ve Yusuf Çam ile bir mahpus yakını Ayça Atay an- latıyor. - önce blraz sizi tanıyarak başlayalım mı? Fehmi Küçükaslan: Siyasi birörgüt üyeliğinden beş yıl yattım. 145 gün ölüm orucunda kaldım. 2003'ün 29 Temmuz'unda çıktım. Çıktıktan son- ra benim pozisyonumdaki birkaç insanla bir araya gelerek Dayanışma Ağı çalışmasına baş- ladık. ölüm orucundan dolayı raporla tahliye olan arkadaşlar vardı. Onlann tedavilerinin sürdürül- mesi için neler yapabiliriz, sorusu üzerine yola çık- tık, toplantılar yaptık ve zamanla genişledik. Ayça Atay: Bir mahpus yakınıyım. Ben de bir _ûjah<aus,yakını .olarak ölüm oruçlannı yaşadım, ESRA AÇIKGÖZ içerideki arkadaşlaıia kıyaslanmaz ama biz de dı- şarıda birtravma yaşadık. Şimdi elimden geldi- ğince destek olmaya çalışıyorum. Dayanışma Ağı, eski mahpuslaıia ve Korsakofflularla dayanışmayı amaçlayan, farklı politik geçmişten gelenlerin bir arada bulunduğu bir oluşum. Politik farklılıkları aşarak yaraları sarmaya çalışıyoruz. Zaten beni de Dayanışma Ağı'nın çalışmalarının yaklaşımı, kapsayıcılığı, kucaklayıcılığı çekti. Dışarıdaki tecrit Y usuf Çam, 1995'te girdi cezaevine, cezası on iki yıldı. Bursa özel Tip Cezaevi'ndeydi, 2001 'de F Tipleri'ndeki tecride karşı yapılan ölüm orucuna katıldı. 234 gün ölüm orucunda kaldı, zorla müdahale edildi. Şimdi VVernicke- Korsakoff nedeniyle denge sorunu yaşıyor. 0 yüzden de hep yanında birine ihtiyacı var, yalnız başına sokağa çıkıp biryerlere gidemiyor. Sadece Çam değil, yüzlerce insan bu hastalıkla boğuşuyor. Kimi Çam gibi denge sorunu çekiyor, kimi hafıza, kimi öğrenme bozukluğu... Her şeye rağmen mücadele etmeye devam ediyor Çam. Dayanışma AgYnın çalışmalarına katılıyor. "Yaşamı başkalarına bağlı olarak sürdürmek zoaında kalıyoruz" diyor, "Bizler, bu kadar insan yaşamımızı nasıl idame ettireceğiz? Bu önemli bir sorun. Özürlü maaşıyla ya da ailelerimize dayanarak yaşıyoruz. Bu bizim için ciddi sıkıntı. Üretime katılmak istiyoruz. Bunun imkânının, araçlarının sağlanması lazım". Bunu devletin yapmadıgı ortada, Çam'ın yaşadıkları da kanıtı: "Bir gün Ümraniye'ye Işkur'a gittim, müdür baktı zor yürüyorum, 'Kardeşim' dedi, 'kaç milyon işsiz var, siz çürük portakalsınız. Sizden ne olur'. Tartıştık tabii. Düşünün Türkiye'de 8.5 milyon özürlü insan var ve bu adam bunu söylemeyi kendine hak buluyor". Çam'a göre, dışarıdaki umursamazlık, kopukluk içerideki tecritten daha ağır. "Biz" diyor, "içerde dokuz metrekarelik alanda türkü söylüyor, notlar atarak haberleşmeyi, iletişim kurmayı başarıyorduk. Bursa'daki 150 mahkûmun adını öğrenmiştim mesela izolasyona rağmen. Çaba vardı, orada hücreyi parçalamış, üstesinden gelmiştik... Dışarıda, herkesi kucaklayacak ölçüde bir dayanışma yaratamadık. Büyük bir yabancılaşma var. Oysa bunu kırabilmenin yöntemleri var, içerde nasıl direnç gösterildiyse dışarıda da bu yapılmalı. Bu kırılmadığı sürece ayağa kalkmak çok zor. Emeklerimizi birleştirebilirsek bu tecridin de üzerinden gelmiş olacağız. Bu yüzden bu projeleri, dayanışmaları daha güçlü yürütmeliyiz ki küçük de olsa bir tuğla sökebilelim". • - Şu ana kadar neler yaptınız? F. Küçükaslan: ilk çabamız Korsakoflularla temas kurmaktı. Ulaşabildiklerimizletoplu sine- ma organizasyonları, bilgisayar, dil kursu gibi ya- şamda bir şeyler yapabilmelerini sağlayacak ça- lışmalardüzenledik. Birkaç gezi organize ettik, ta- rihi mekânları rehber eşliğinde gezdik. Yeni bir şeyler ögrenirken seninle aynı pozisyondaki in- sanlaria bunu paylaşmak heyecan vericiydi bizim için. Bu çalışmada temel çıkışımız Korsakofflu ar- kadaşlara yönelikti daha çok, ancak diğer yan- dan cezaevinde yatan herkesin bir sağlık prob- lemi olduğunu gördüm. Ben en azından çıkt> ğımda hiçbir problemim yok sanıyordum, sonra benim gibi insanlarla bir araya gelince kapatıl- manın insan beyninde yarattığı tahribatı, sosyal kimliğinden insanı arındırırken verdiği hasarı görmeye başladım. A. Atay: Benzer bir şeyi ben de farklı açıdan ya- şadım. Sevdiğiniz birinin cezaevine girmesi, size bir kayıp yaşatıyor, onun ellerinizin arasından ka- yıp gitmesi bir yara oluşturuyor. Yani hem içeri- deki hem de dışarıdaki farklı açılardan eksiliyor. Ben bu kaybı tek başıma yaşadım ve Dayanışma Ağı'ndaki çahşmalar bir şekilde yaramı sarmamı sağladı. F. Küçükaslan: Aslında içerideyken hep cezaevi ve fiziksel şiddet ilişkisini görüyordum, ancak çık- tıktan sonra fiziksel şiddetin küçük bir yara ol- duğunu ve telafi edilebileceğini, ancak kapatılma ve izolasyonun daha geniş boyutlu birhasarya- rattığını gördüm. Hani cezaevleri için "insanların topluma kazandırıldığı" yerler derler, oysa bura- lar insanın insanlığının gasp edildiği yerler. Bunu yaşayan insanların yan yana gelmesi, kendi ger- çekliğini görme, sosyal yaşamda daha etkin olabilme noktasında kendini çözümleyebilmesinin koşullannı oluşturuyor. Bu nedenle dayanışma bi- ze çok şey kattı. - Bu dayanışmadan bir de proje çıktı; "Yaşam Evi". Bu proje ne aşamada, neler yapılıyor? A. Atay: Bir kampanya başlattık. öncelikli ola- rak VVernike-Korsakoffluların, ancak genelde bütün eski mahpusların toplumsallaşabilecekleri, üretim sürecine katılabilecekleri, bir araya gele- bilecekleri, konaklama imkânının da verileceği bir yaşam evi oluşturmayı arnaçlıyoruz. - Daha önce de Korsakoflulann kaldığı evler var- dı. F. Küçükaslan: Orada mantık bu insanlarla tkı gilenilebilecek bir mekân yaratmaktı. Yaşam Evi'nde hedef, mahpusların üretimin içine gir- mesini sağlamak. Yani, bana birisi bakıyor değil, ben eksiklerime rağmen bir şeyler yapabiliyorum hissini oturtabilmeyi istiyoruz. - Pekl, şu an atılmış somut bir adım var mı, bu proje için? F. Küçükaslan: Aceleci davranmak istemiyoruz ve elimize geçen veriler üzerinden hareket etmek istiyoruz. Şimdi elimizdeki imkânlarla bir yer ya- ratabiliriz belki, ancak iyi bir altyapıyı yaratıp müm- kün olduğunca çok insanın faydalanabileceği bir İki eski mahpus ve bir mahpus yakını. Soldan sağa: Yusuf Çam, Ayça Atay ve Fehmi Küçükaslan. Fotoğraflar: VEDATARIK yer oluşturmak istiyoruz. O yüzden kampanya sü- recine göre netleşeceğiz. A. Atay. Mimar bir arkadaşın olusturduğu bir tas- lağımız var, çok katlı bir binada, kafe gibi alanla- rın olacağı, bunların yani sıra, meslek eğitimlerinin verilebileceği bir mekân planlıyoruz. Herkese açık bir mekân olacak. Destek için, 13 Şubat'ta Maltepe'de Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde Kardeş Türküler ücretsizJairJsorjSûcdüzenleyaceli,., isteyenler bağış yapacak. Bir de resim sergisi dü- zenleyeceğiz. -Yaşam Evi kurulduğunda sizin hayabnızda ne- ler değişecek? F. Küçükaslan: Şu an kaldığım yer bu merke- zin altyapısı gibi... Ayrı evlerde hayatı idame et- tirmeye çalışıyorduk, sıkıntılanmız aynıydı ve hiç- birimizin çarkı kendini idame ettirecek şekilde dönmüyordu. Bizde birkaç evi birleştirip, bir ara- ya geldik. Bu biraz da yarın şekillenecek proje- nin hem ekonomik hem de ihtiyaç anlamında önünü görmek içindi. Bu bize ne mi sağladı? Ailemden biriyle kalsam zorlanıyorum, ama ben- zer süreçleri yaşamış insanlar olarak birbirimizi daha rahat anlayabiliyoruz. Kendi eksikliğimi di- ğer arkadaşımda görmek sorunumla yüzleşme- mi kolaylaştınyor. Oysa gündelik yaşam bana ken- dimle hesaplaşmazemini sunmuyor. Dayanışma ortamı, kendimizi çözümlememizi de kolaylaştı- rıyor. Bu ortak yaşama başladığımızdan beri her- kesin gözlerinde bir rahatlık görüyorum. Çünkü bizim için yaşam çok daha anlarnlı. • İçeride ve dışarıda 19 Aralık - Kuşkusuz, eski mahpuslann topiumsal uyumunu zoriaştıran, 19 Aralık "Hayata Dönüş" operasyonu gibi büyük bir vahşete tanıklık etmiş olmalan da etkllldlr. Siz 19 Aralık'ı nasıl yaşadınız? Y. Çam: Elbette etkileri var, örneğin bugün bilgisayar kursundaydım, Excel programı öğreniyorduk, orada geçen hücre kavramı bile beni başka yerlere götürdü. Düşünün hapisten çıkalı dokuz yıl olmuş, ama hâlâ ne kadar etkili... Hapis yüzünden rahatsızlıklarımı söylerken sadece denge sorunum var diyorum, ancak yaşamda belirli şeylerle karşılaşınca başka etkilerini de görüyorum. Içerdeyken tekli hücrelerde tutulduk, şimdi asansör ya da küçük odada kalamıyorum. Yapılan işkenceler, tanık olduğumuz yakma olayları... ölüm orucundan çıkarmak için yaptıkları zorlamalar, işkenceler, hızlı serum yüklenmesinden kaynaklı sakat kalmamız... Bunların izleri hiç geçmeyecek. Bursa'da insanların üzerine dökülen sıvıların ne olduğunu da bilmiyoruz hâlâ, bunların etkileri zamanla anlaşılacak bence. A. Atay: Operasyon sürecinde dışarıdaydık ve televizyondan izliyorduk. Yapacağımız hiçbir şey yok. Bir kanepede ben, birinde annesi yatıyordu, televizyona odaklanmışız. Cezaevinin duvarında bir delik açıldı ve o delikten dışarı çıktığını gördük... Bu operasyonla uygulanan şiddet sadece hapishanelerdeki için değil, hayatı televizyondan seyretmek zorunda kalan bizler için de bir travmaya dönüştü. . ,;•, F. Küçükaslan: Aslında biz içinde olmamıza rağmen vahşeti, televizyondan izleyenlerin oranında fark edemedik. Bizde zaten arkadaşlarımızı kaybedebilir ve ölebiliriz diye bir kabul yerleşmişti. Ancak geçenlerde destek konserinde gösterilecek kısa bir film için çekimlere gittim, 19 Aralık sahnelerini izleyince, bastırdığım bir şey olduğunu anladım. Bir hafta boyunca önemli birtravma yaşadım. Sanırım bastırdığımız, dokunmak istemediğimiz bir nokta orası. • I : ' : ''' Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adtna İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase ilknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Idare Merkezi: Prof. Nurettin MazharÖktel Sok. No: 2 34381 Şişli/istanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel MüdürYardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya/ Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554-555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri / Hoşdere Yolu 34850 Esenyur /İstanbul ».VJSLHV Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. (cumdergi@cumhuriyet.com.tr)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle