18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK 2010 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kitaplar yine yığıldı. Sordum ilgililere, baskı sayısı ne kadar, diye.. “Bin” dediler. Bin tane!.. O da tükenmiyormuş kolay kolay! O güzelim şiir, öykü kitapları, romanlar bin okur için mi? Elli altmış yıl önceye gittim. Kendi kitaplarımı düşündüm. Paramla bastırdıklarım bile en az iki bindi. Çeşitli yayınevlerindekiler ile Cumhuriyet’in Çağdaş Yayınları’nda ise beş bindi. Ülkenin nüfusu kat kat artmış, ama kitap okurunun sayısı azalmış. Oysa o kadar çok kitap çıkıyor ki! Edebiyatla, sanatla, politikayla, gazetecilikle ilgili boy boy, renk renk kitap. İçlerinde beş on bin basılan, satılanlar da var, ama çoğunluk bin’lerde, üzücü, acıtıcı, alçaltıcı durumlarda... Her kitap bir dünya getirir. Yazanın dünyasıdır o! Okurları birkaç yüz’ü geçmiyorsa, binleri aşmıyorsa o kitap ha yazılmış ha yazılmamış, ne fark eder? Yazanın kendini aldatmasıdır, yapıtım okunuyor okunacak umuduyla! Yine güzel kitaplar geldi, masama yerleşti. Bu yapıtları ele alıp doğru dürüst inceleyen, değerlendiren birileri olacak mı? Yoksa bu iş benim gibi birkaç meraklıya mı kalacak? Bu bir çelişki değil mi? Yazan çok, okuyan yok! Yetmiş beş milyonluk ülkede, adı duyulmuş bir yazarın kitabı bin kişiye bile ulaşmıyorsa o ülkenin kalkınması, gelişmesi, gerçek anlamda demokratlaşması nasıl beklenir? Sormak isterim, TBMM’deki milletvekillerinin evinde bir kitaplık, hatta bir raflık kitap var mı? Bu kişileri bir kitap okurken, hiç değilse elinde bir kitapla gören var mı? Başbakan’a sormak isterim, bu yedi yılda elinizden kaç kitap geçti? Birkaçının adını sayabilir misiniz? Yine bir bir sıralamak zorundayım önündeki kitapları... Önce “Cumhuriyet” Yayınları. Refik Durbaş, Ahmed Arif’le ilgili, “Kalbim Dinamit Kutusu”; Necla Arat, “Geldikleri Gibi Giderler”; Öner Yağcı, “Aydınlık Aşkıyla”; Ataol Behramoğlu, “Kardeş Türküler”; Miyase İlknur, “İmam Mehdi’den Humeyniye İran”; İlhan Selçuk’un Ergenekon’lu yazılarını bir arada toplayan kitabı, “Ergenekon Mergenekon”... Değişik yayınlarda çıkan yeni kitapları da sunmak isterim! Melisa Gürpınar’ın yeni öykümsü denemeleri “Mühür Meselesi” (Gürer Yayınları); Vural Savaş’ın yeni bir belgesel çalışması, “Hâşâ Huzurdan Demokrasi Geldi” (Bilgi Yayınları); Ferit İlsever’in, ‘Kontrgerilla’ örgütlenmesini belgelerle anlattığı “Kontrgerilla”sı (Kaynak Yayınları)... Adları anmakla yetinmek üzücüdür. Kitapları yazan için önce, sonra da benim gibi o kitapların değerini bilen, ama hepsine yetişecek gücü olmayan, hiç değilse okurlarını okumanın verdiği bir zenginliğe çağıran biri için... Yazmak güzel bir duygu, okumak da o duyguya ortak olmak. Atatürk’ün “Cumhuriyetimizin temeli kültürdür” sözünü anımsayarak.. Kitabın kültürün ana kaynağı olduğunu bilerek... EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bu Kitaplar Sizin İçin Yazılıyor... PENCERE Acaba Şair Haklı mıydı?.. Bir dost telefonda: - Bugün, dedi, hava çok sıcak.. - Ağustosta, dedim, hava sıcak olur.. - Ama, dedi, yalnız sıcak değil, ağır... Gerçekten ağır bir hava vardı.. - Nâzım’ı anımsadım.. “Hava kurşun gibi ağır Bağır bağır bağır bağırıyorum Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum...” Şair 1930 Mayısı’nda yazmış bu şiiri.. Peki, bugün kimse dönüp bakıyor mu?. Çağrıya kulak asıyor mu?.. El vermeye koşuyor mu?.. Teknolojik devrimin iletişimine diyecek yok!.. Lübnan’da bombalarla öldürülen, yıkıntıların içinden çıkarılan, annesinin koynundan koparılan bebeklerin cesetleri daha soğumadan fotoğrafları televizyonlara ve gazetelere yansıtılıyor... Bilim ve teknoloji ne kadar gelişti, değil mi!.. Beş kıtaya yayılmış; Avrupa’da, Amerika’da uygarlığın tadını çıkarıp, emperyalizmin lezzetini duyumsamış kişi bu manzara karşısında ne yapıyor?.. “O milyonların milyonda biridir O bir sıra neferidir Damarlarındaki bilmem hangi suyun kanı değil.. O bir yarış hayvanı değil, Yüzü herkesin yüzüne benzer Su içer ağzıyla ayaklarıyla gezer... Onun için; başlayan biten, başlayan iş var.. Sorgu soruş yok... Gidiş var. Duruş yok... O milyonların milyonda biridir. O bir sıra neferidir...” Sıradan kişi televizyonların karşısında ağzı açık, gözleri açık, toplu cinayeti izlemekten gayrı ne yapabilir ki... Şair bu şiiri de 1930 Mayısı’nda yazmış... Yıl 2006!.. Evet, sıradan kişi su içer ağzıyla, ayaklarıyla gezer, gözleriyle Ortadoğu’da insan katliamını izler, uygarlığına da doğrusu diyecek yoktur... Dostum telefonda: - Bugün, dedi, hava çok sıcak.. - Ağustos’ta, dedim, hava sıcak olur.. Ama, dedi, yalnız sıcak değil, ağır.. Nâzım’ı anımsadım: “Hava kurşun gibi ağır.. Bağır bağır bağır bağırıyorum..” Nâzım’ın çığlıklarını kimse duymadı, duymak istemedi, şairin sesi ağır havada dağıldı gitti... Acaba şair haklı mıydı?.. Şu dünyanın haline bak!.. Teknolojik devrimin pazarında satılan son model televizyonun ekranında ne seyrediyorsun?. Çocuk ölüleri... Hamile cesetleri.. Bebek naaşları.. Uygarlığın teknolojik devriminin son silahlarının marifetleri.. Acaba şair haklı mıydı?.. Hiroşima’ya atılan atom bombasından sonra ne demişti: “İnsanlar sizleri çağırıyorum: Kitaplar, ağaçlar ve balıklar için, buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için.. Üzüm karası saçlar, saman sarısı saçlar ve çocuklar için..” Acaba şair haklı mıydı?.. Evet, Ortadoğu’nun kara üzüm gözlü çocukları için ağlarken durup düşünmenin zamanıdır: Acaba şair haklı mıydı?.. (15 Ağustos 2006 tarihli yazısı) B ugün Milli Eğitim Bakanlõğõ ve Yükseköğretim Kurulu ile ilgili kanun ve mevzuatlarda, buna bağlõ olarak eğitim ku- ruluşlarõ ve üniversitelerin yö- netmelik ve yönergelerinde, idari ve aka- demik yapõlanmadaki birim adlarõnda (Eğitim-Öğretim Komisyonu, daire başkanõ gibi), basõnda ve görsel medyada, Resmi Gazete’de ve daha pek çok yerde “Eğitim- Öğretim” sözcüğü yaygõn bir şekilde kul- lanõlmaktadõr. Oysa, alõşagelinmiş bu klişe kullanõm ve bunun taşõdõğõ anlamlõlõk, bilimsel olarak çağdaş “eğitim” anlayõşõ ve düşüncesiyle bağdaşmasõ söz konusu olamayan bir ya- nõlgõyõ yansõtmaktadõr. Eğitim-öğretim kullanõmõ “öğrenme” iş- levini hiçe sayan, hatta öğrenim sürecinin ne olduğunu ve nasõl oluştuğunu dikkate al- madan, sanki eğitim denilince sadece “öğretim” işlevinin olmasõ gerektiğini öngören sakõncalõ bir kullanõmdõr. Bugün bir yönetmelik veya yönerge ha- zõrlamak veya resmi makamlara bir yazõ yazmak gerektiğinde bunun yanlõş bir kullanõm olduğunu bildiğiniz halde ‘eğitim- öğretim’ kavramõnõ hukuki olarak kul- lanmak zorundasõnõz. Oysa, doğru bir kul- lanõm olan “öğretim ve öğrenim” söz- cüklerini kullanamõyorsunuz; kullanabil- meniz için yeni bir kanun gerekmektedir. Bilineceği üzere, “eğitim” faaliyetinin biri “öğretmek”, diğeri de “öğrenmek” ol- mak üzere birbirine içsel bağlantõsõ olan iki ayrõ yönü vardõr. Kõsaca, “eğitim = öğre- tim + öğrenim”dir. Her eğitimci, verimli olabilmek için, alan ne olursa olsun (fizik, matematik, tarih, sos- yal bilimler, anadili eğitimi, yabancõ dil vb.) ilgili alanõn özelliğine göre, o alanõn öğ- retimindeki özel pedagojik yöntem ve teknikleri, öğrencinin o alanõ algõlamasõn- da uyarladõğõ “öğrenim stratejilerine” gö- re belirlemekten sorumludur. Örneğin, anadil veya yabancõ dil öğre- nimi, kesintisiz olarak süreklilik gerektiren ve hatta yaşam boyu devam eden bir eği- tim faaliyetidir. “Öğretim”, yabancõ dil öğ- renim sürecini, amacõnõ, becerisini, hõzõnõ, etkinliğini, gelişimini yönetmektir. “Öğ- retici”, öğrenim yöntem ve araçlarõnõ yö- neten, yol gösteren, öğrenciye danõşman- lõk yapan, onun destekçisi olan, kõsaca, öğ- renciyi bilinçlendirerek ona bir yabancõ di- li nasõl “öğrenebileceğini öğreten”dir. “Öğrenci” ise yabancõ dil öğrenim süre- cinin sorumluluğunu bilinçli olarak bizzat Eğitim-Öğretim Yanõlgõsõ Prof. Dr. Sinan BAYRAKTAROĞLU Deney, gözlem, sentez ve yorum yapabilen, akõlcõ, araştõrõcõ, üretici ve yaratõcõ bireyleri yetiştirebilen bir eğitim kalitesini gerçekleştirmek için öncellikle eğitim-öğretim yerine öğretim-öğrenim düşüncesini benimsemek ve bunu kavram olarak her alanda kullanõma sokmak gerek. üstlenen ve ilgili yabancõ dili “öğrenmeyi öğren- me” uğraşõsõ içinde olan bireydir. Bu bağlamda, sağlõklõ bir “öğretim” faaliyeti, “öğrenim” işlevinin ni- teliği, oluşumu, süreci gibi özelliklerin ne ve nasõl olduklarõnõ anlama- dan yürütülemez. Aksi durumda, “eğitim”, öğ- retici tarafõndan bilgi yük- lemesi yapõlan ezbercili- ğe dönüşür. Oysa çağ- daş eğitimin temel ama- cõ öğrencilere “öğren- meyi öğretmek”tir. Öğ- renciye bilgi aktarmak yerine onun öğrenme sü- recini yönlendirmek ve ona öğrenim becerilerini geliştirmesinde destek ol- maktõr. Ona kendi kendi- ne öğrenebilmesini öğ- retmek ve yaşamõ bo- yunca kendi kendini eği- tebilecek düzeye hazõrla- mak, kõsaca onu “öğren- meyi öğrenmek”le bi- linçli kõlmaktõr. Konfüçyüs’ün her za- man her yerde sõk sõk kul- lanõlan klasik sözünü anõmsamakta fayda var: “Birine bir balık verir- sen onu ancak bir gün doyurabilirsin; ama ona balık tutmayı öğretir- sen onu hayat boyu do- yurursun.” Anlaşõlõyor ki, Konfüçyüs bir toplum için üretken ve yaratõcõ bir insan gücünü yetiştirme- nin yolunu asõrlar önce göstermiş. Böylece, “eğitim-öğ- retim” kullanõmõ, eğiti- min ancak “öğretme” yö- nüne ağõrlõk vermektedir. “Öğrenme” ise hiçe sa- yõlmaktadõr. Bu da, öğ- rencinin sõnõfta öğretici karşõsõnda dinamik ve ka- tõlõmcõ bir güç olarak ye- tişmesi yerine pasif bir dinleyici olmasõ anlayõşõ- nõ vurgulamaktadõr. Baş- ka bir deyişle, eğitim faa- liyetinin “öğrenci mer- kezli” bir yöntemle yü- rütülmesi değil “öğret- men merkezli” bir yön- temle yürütülmesi ifade edilmektedir. Oysa, geleneksel ola- rak ezbere dayanan, ku- ru kuru bilgi yüklemesi yapan, kişiyi dar kalõplar içerisinde düşünmeye yö- nelten, yeteneklerin ve zihinsel gelişimin körel- mesine neden olan ‘eği- tim-öğretim’ gibi çağdõşõ bir eğitim düşüncesi, ya- ratõcõlõğõ değil, bugün Türkiye’de olduğu gibi bilgi yükünü ölçen süz- geçlere dönüşmüş bir sõ- nav düzenini oluşturur. Sonuç olarak, deney, gözlem, sentez ve yorum yapabilen, akõlcõ, araştõ- rõcõ, üretici ve yaratõcõ bireyleri yetiştirebilen bir eğitim kalitesini gerçek- leştirmek için öncellikle eğitim-öğretim yerine öğretim-öğrenim düşün- cesini benimsemek ve bunu kavram olarak her alanda kullanõma sok- mak gerek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle