28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İyi ki Varsın Erdal Ağabey Aradan uzun yıllar geçti, tam anımsayamıyorum, ama onu ilk gördüğüm o akşam gün gibi belleğimde. Gurbetçilerimizin yoğun yaşadıkları bir sanayi kenti olan Duisburg’da düzenlenen bir “özlem” günündeydik. Türkiye’ye dönemediğimiz, dönülemeyen o sürgün yıllarında Türkiye’den gelen her aydın, hele “bizden biri” ise hepimizde bir coşku yaratırdı. Mutlaka bir yerde bir söyleşi düzenlenir, anlattıkları can kulağıyla dinlendikten sonra akşamında hep birlikte eğlenilirdi. O da “bizden biri” idi. 12 Eylül sonrasında Türk hukuk tarihine “yüz kızartıcı örneklerden biri” olarak geçen ve beraatle sonuçlanan Türkiye Barış Derneği Davası’nda “bilimleri kendilerinden menkul” üç “bilim adamı”nın, Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Erol Cihan ve (o zaman asistan) Şükrü Alpaslan’ın verdikleri bilirkişi raporuyla haklarında TCK’nin 141. maddesinden dava açılan ve tutuklanan 44 aydının arasında yer almıştı. Fakat ben onu çok daha önceden, evimizin vazgeçilmezi olan Cumhuriyet’te yazmaya başladığı 1966 yılından beri tanıyordum. 23 yaşında devrimci bir genç için öbür Cumhuriyet yazarları gibi o da benim için bir “idol”, “bir örnek figür” idi. Gün gelip de kendimin de aynı gazetede yazacağımı aklıma bile getirmediğim o yıllarda ilerideki yaşamımda bana çok yararı olacak bilgiler kapmıştım ondan. Belki tıp doktoru olmasından gelen insana, özellikle de gençlere yönelik “öğüt veren”, “yol gösteren” bilgece bir yan vardı yazılarında. Yıllar önceki o Duisburg söyleşisinde bende iyi bir yazar olmasının yanı sıra profesyonel bir retorik uzmanı, bir davranış psikoloğu olduğu izlemini bırakmıştı. Ayakta, hareket ederek, yürüyerek, izleyicilerin arasında dolaşarak, onlarla göz iletişimi kurarak konuşuyor, anlattıklarını dinletiyordu. Tatlı bir dili vardı. Hayranlıkla dinlemiştim. Akşamında ise bir başkaydı; iki elinde meşaleleştirdiği kâğıt peçetelerle coşkulu bir “ateş dansı” başlattığını, herkesin ayağa kalkarak dansa katıldığını, hepimizin o şenlikli akşamda sürgünlük hüznünden bir süreliğine de olsa sıyrıldığımızı bugünmüşçesine anımsıyorum. Koltuğunun altına birden fazla karpuz sıkıştırmayı başaran ender insanlardandır Erdal Atabek. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı, Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda Özel İhtisas Komisyonu başkan ve üyelikleri, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Bakanlığı ilk müsteşarlığı, Aile Okulları kurucu, yönetici ve eğitmenliği; Almanya, İsveç, Danimarka, Hollanda gibi dış ülkelerde aile, gençlik, kültür konferansları, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde ‘İletişim Eğitmenliği’, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ‘Sosyal Psikoloji Öğretim Görevliliği’ benim bildiklerimdir. Ve kitaplar… Alkol ve İnsan, İnsan Sıcağı, Sözüm Sanadır, Kışkırtılmış Erkeklik-Bastırılmış Kadınlık, Kuşatılmış Gençlik, Gençlik Duvarları Yıkıyor, Kırmızı Işıkta Yürümek, Cinsellikten İkmale Kalmak, Kendi Yurdunda Sürgünsün, Belki de Sensin, Hayatımız ve Değerlerimiz, Bizim Duygusal Zekâmız, Çocuklar Büyükler ve Tavşanlar, Erken Büyüyen Çocuklar, Modern Dünyada Değişen Değerler ve Gençlik, Sıpa Koleje Gidiyor, Dürüstlük Sevgili Çocuğum. Daha ne olsun? Seninle aynı çatı altında bulunmak, aynı yolda yürümek, seninle insana, topluma, Türkiye’ye, dünyaya ilişkin özlemleri paylaşmak büyük bir onur Erdal Ağabey, iyi ki varsın. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Geleceğin tarihçilerine çok “acıyorum”; nedeni, bugünleri anlatõrken “tanımlama” zorluğu çekecekler.. yaşamadõklarõ için as- la “kavrayamayacak”lar... “De- mokrasi” deseler olmayacak; “faşizm” deseler andõrsa da uy- mayacak; “monarşi” desen değil, ama benziyor... “Hukuk devleti” deseler Silivri’yi nasõl yazacak- lar? “Demokrat”lõk yandaşlõk de- mek; “liberalizm”in adõ var ken- di yok; “muhafazakâr” ise elde avuçta ne varsa satõyor.. hele şu “darbe” gündeminde daha da artan “özelleştirme darbeleri”ne hepten şaşõracaklar... Herkes “de- mokrasiyi kurtarma” peşin- deyken, ülkenin “el altından” pa- zarlanmasõnõ; günde beş vakit “demokrasiyle kalkınacağız” denirken “faşist 12 Eylül yasa- ları”yla doğaya çullanõlmasõnõ nasõl anlatabilirler? Geleceğin tarihçileri ya yeni bir tanõm bulacaklar, ya da kafayõ yi- yecekler... ‘Saman altından...’ Ne var ki hem onlara yardõm- cõ olmak, hem de olanõ biteni ço- cuklarõmõza anlatabilmek için günlerdir kafa yormamõn “se- mere”sini sonunda galiba al- dõm.. esin kaynağõm ise “Suların Ticarileşmesine Hayır” platfor- munun 11 Aralõk’taki “uyarı”sõ oldu... Yine şu darbe, hatta suikast gündemleri nedeniyle bir aydõr kõ- sa haberlerde bile yer bulamayan uyarõda deniyor ki: “Hükümet Fırat ve Dicle’nin pazarlama yönetimine geçen hafta AB’yi de ortak etti.” Yani, bizi ortaklõğõna almayan AB’yi, akarsularõmõzõn elâleme satõşõnda söz ve karar sahibi kõl- mõşõz!.. “Zamanlama”ya bakõyorum, tam da Mustafa Balbay’õn ade- ta “neden yurtsever gazeteci oldu”ğunu anlattõğõ savunmasõnõ yaptõğõ, hatta eski kuvvet komu- tanlarõnõn da “ifade”ye çağrõl- dõklarõ günler.. manşetlerde “De- mokrasiyi neden engelliyorsu- nuz?” sorgulamasõnõn bütün ay- rõntõlarõ! Haber bile olmayan “icraat” ise ülkenin yaşam kaynaklarõnõn “aynı demokrasi”! tarafõndan “sessiz”ce pazarlanmasõ... üstelik demokrasinin sadece “milli ira- de”nin değil, “milletin ortak çı- karları”nõn güvencesi olduğunu çok iyi bilen; ülkenin “en demok- ratik kuruluş”larõnõn onca uya- rõlarõna, hatta eylemlerine rağ- men... İşte bu nedenle geleceğin ta- rihçilerine olanõ biteni kavraya- bilmeleri için diyorum ki; yaşa- dõğõmõz “tanımsız”lõğõn adõnõ aslõnda atalarõmõz vermiş: “Sa- man altından su yürütme” dö- nemi... ‘Su tüccarları’ ‘Suyun Ticarileşmesine Hayır Platformu’nun katõlõmcõlarõnõ sõ- ralamak bu köşeye sõğmaz. TMMOB ve ilgili meslek odala- rõ, kent-kültür-çevre dernekleri, Gündem-21’ler ve bilim-uzman- lõk kuruluşlarõnca oluşturulan platformun bir aydõr medyada yer bulamayan “ T ü r k i y e , Irak ve Suri- ye’yi kat eden Fõrat ve Dicle havzalarında yaşayan halk- ların, Ren, Elbe, Tuna, Sen ve bütün Avrupa nehir havzala- rında yaşayan halklara çağrı- sı”nda ise özetle şu uyarõlar var: “Fırat ve Dicle nehirlerinin yö- netimine ortak edilen AB, su- yun özelleştirilmesini şart koş- maktadır. ABD ve İsrail de ay- nı suların akışı üstünde kontrol sahibi olacak, nehirlerimizi komşularına karşı bir silah ola- rak kullanabileceklerdir... ” Ilısu, Munzur, Yeşilırmak, İkizdere, Papart ve Hemşin’in sularõnõ da “başka havza”lara aktarmayõ amaçlayan hidroelek- trik santrallar ve ticari baraj uy- gulamalarõnõn durdurulmasõ is- tenilen “demokratik çağrı”da deniyor ki: “Sularımızı ne AB, ne ABD, ne de Türkiye büro- kratları, kısaca ‘su tüccarlarõ’ yönetemez. Çünkü su, yalnız- ca insanlık için değil, canlı ve cansız tüm doğa için vazgeçil- mez doğal varlıktır...” Ey anlõ şanlõ “demokratik açı- lım” hayranlarõ; ey demokrasiyi sadece “etnik-ırkçı özgürlük” sanan aydõnlar; ey Atatürkçülüğü faşizmle aynõ göstererek dincili- ği demokratlõk ilan edenler ve ey tüm bunlarõn peşine takõlarak her gün yeni bir “gerilim manşeti” üretenler.. kuşaktan kuşağa yaşam ve bereket kaynaklarõmõz AB’yle kol kola girilerek satõlõyor... Siz böyle bir dönemi nasõl tanõmlõyorsunuz? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Akarsu’larõmõzdasatõlõyor!.. 10 OCAK 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Sanayi üretimi düşmüş. Önemli değil; Recep kaldırır! Daniska Necati Cebe: “İktidarın, yargı ve basın üzerinden demokrasinin çanına ot tıkarken, ‘daha çok demokrasi’ diye tepinmesi, ikiyüzlülüğün daniskasıdır!” Arınç Faruk Yıldız: “Serbülentin, Ergenekon işlerini geliştirme ve düzenlemeden sorumlu başbakan yardımcısı olarak atandığı anlaşılıyor!” Kara delik Ertan Somunkıran: “Gittikçe büyüyen Ergenekon kara deliği, sonunda yaratıcılarını da yutacaktır!” YağmurDeniz Mermilerin gönderildiği kargo şirketi! GENELKURMAY’IN kozmik odasında arama yapan özel yargıç Kadir Kayan’a ve soruşturmayı yürüten özel savcı Mustafa Bilgili’ye zarf içinde mermi gönderilmesiyle ilgili olarak özel haber sitesi “odatv.com”da yayımlanan çok özel bir haber: “Mermilerin olduğu paket Sürat Kargo firmasına sahte bir adres ve isim gösterilerek verilmişti. Bu nedenle paketi veren kişiye henüz ulaşılamadı. Peki, Kadir Kayan’a bu mermileri gönderenler neden Sürat Kargo’yu tercih etti? Neden posta ile göndermedi? Ya da başka bir kargo şirketini tercih etmedi? Sürat Kargo daha önce de gündeme gelmişti. Sürat Kargo’nun adı son dönemde Fethullah Gülen Cemaati ile beraber anılıyor. Okullarda ücretsiz olarak verilen ders kitaplarının dağıtılması ve okulların evraklarının taşınması işinin Sürat Kargo’ya verilmesi Meclis’in gündemine gelmişti. Bu arada Sürat Kargo’nun kurumsal tanıtımları Zaman Gazetesi’nde geniş yer buluyor. Sürat Kargo’nun referansları arasında cemaate yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi, Bank Asya, Samanyolu Televizyonu Pazarlama, Samanyolu Televizyonu, NT Kitap Kırtasiye, Kanal 7, Yimpaş Holding, Deniz Feneri Derneği gibi kuruluşlar yer alıyor.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TECRÜBELİ fırıldaklardan, döneklerin döneği Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, “Nasıl ki yakın geçmişte gizli gündem, irtica iddialarına katılmadıysam, bugün de Türkiye’nin ‘sivil faşizm’e doğru yol aldığını düşünmüyorum” demiş. İlk gençlik yıllarında demokrasiden zerre kadar nasibini almamış birinin içinde nükseden faşizmi fark etmemesinden daha doğal ne olabilir ki! Neyse... Düşünen adam olmak yine de bambaşka bir meziyet! Allah, Hasan’dan razı olsun! Sayesinde demokrasiye kavuştuk, kavuşacağız! Bu arada bilumum İslamcılar, faşistler, liboşlar, işbirlikçiler el ele verip devreye girdiler. Bülent Esinoğlu devredekileri anlatıyor: “Amerikan Gladyosunun Türk Ordusu ile sürdürdüğü savaşın neresindeyiz? Bundan böyle, nasıl gelişmeler olabilir? Asimetrik olarak sürdürülen savaşın, ‘kozmik oda mevzii’ni kaybeden Ordu, Amerika’ya karşı başka bir mevzide tutunmaya çalışıyor. Hâlâ savunmada. Recep “Kurumlar arası savaş yoktur’ diye dursun, durumun vahametini anlayan liberaller devreye girdi. Orduya karşı sürdürülen tertip, kumanda kademesinde bir çatlak yaratamadı. Orgeneral Işık Koşaner ve Orgeneral İlker Başbuğ’un birlikte Recep’e gitmeleri bunu gösteriyor. Buradan şunu anlıyoruz; Amerikan Gladyosu, saldırmakta ne kadar kararlıysa Ordu da bu saldırıyı defetmekte o kadar kararlı. Ordu ile CIA ve Fetoş arasında kalan Recep ise ne yapacağını bilemeyen aracı durumda. Siyasi iktidarın temel ittifaklarından liberaller, köşeye sıkışan ordunun, bundan sonrasında demokrasi falan dinlemeyip, saldıracağı kuşkusuna kapılmışlardır. Bu sebepten peygamberliğe soyundukları görülmektedir. Hürriyet, Milliyet ve Vatan gazetelerinin belli başlı yazarları şunu söylemeye başladılar: ‘Ordunun vesayeti olmasın, bunu anladık, buna karşı sivil darbe de olmasın!’ Buradan Türkiye’deki Amerika’ya bir mesaj var: Bakın, bu tertibi, erken zamanda, daha ileri götürürseniz, işler iyice karışır. Ordu savunmadan çıkar, saldırıya geçerse halk orduya destek verir. Siz de şimdiye kadar kazandığınız mevzilerden geri çekilirsiniz. Biz liberaller, bu işten zararlı çıkarız. Yani ‘frene basın, çarpacağız’ diyorlar!” Devredekiler SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Zorunlu ne- den. 2/ “Ays- berg” de deni- len, lahana gö- rünümlü bir tür marul... Bir yet- kinin, yasanõn ya da kararõn yü- rürlüğe girmesi- ne karşõ çõkma hakkõ. 3/ Üzeri- ne yazõ yazõlan tabaklanmõş ceylan derisi... Res- samlarõn boya karmak- ta kullandõklarõ levha. 4/ Pantolonun apõş ara- sõna gelen yeri... Bir paranõn belirli bir kim- seye ödeneceğini gös- teren senet. 5/ Mumun içindeki fitil... Karade- niz’in kuzeyindeki iç deniz. 6/ Üst yanõ açõk boru... Bir nota. 7/ “Yaprak dö- ker bir yanõmõz/Bir yanõmõz --- bahçe” (Hasan Hüse- yin)... Yaz yağmuru. 8/ Yemen’in ekonomik başkenti... İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. 9/ Güney Ana- dolu’da yaşayan ve halk edebiyatõ şiir türlerinden birine adõnõ vermiş olan Türkmen boyu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Toplanan süprüntüleri alõp atmak için kullanõlan bir tür saplõ kap... Hayvanõ avcõlõğa alõştõrma işi. 2/ Padi- şah ya da vezir kavuklarõnda bulunan tüy ya da püskül biçimindeki sorguç... Kadastro haritalarõnda parseller topluluğu. 3/ Satrançta özel bir hareket... Ankara ke- çisinin yününe verilen ad. 4/ Samaryum elementinin sim- gesi... Denge. 5/ İtalya’nõn en uzun õrmağõ... Tümör. 6/ Kolaylõkla aldatõlabilen... Bir renk. 7/ Deniz yosunla- rõndan çõkarõlan bir tür jelatin... Tanrõ’ya göre insan. 8/ “Beni görüp yönün --- dönersin” (Karacaoğlan)... Har- man yerindeki tahõlõn taş ve toprakla karõşõk kalõntõsõ. 9/ Otomobilde direksiyon ile tekerlek arasõndaki bağ- lantõyõ sağlayan mil... Hayvanlarõn eskiyen nallarõnõn çivilerini değiştirme işlemi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A R A K A Y A A V A L S E P İ R A H İ M T İ N A L İ N A Z İ K K M A N İ O K A S Z İ R A E Y E T İ A R A L A P İ K O A T E İ N K E L E K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazırlık Bahariye-Kadıköy / İstanbul 0532 701 80 41 - (0216) 418 94 51 Kalbinizi Koruyun TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle