25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 10 OCAK 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Müzikle Işığın Bütünleştiği ‘Müzikevi’ İstiklal Caddesi’nde 1800’lerin son çeyreğinde bir Fransız mimar tarafından yapıldığı için “Fransız Apartmanı” diye bilinen o görkemli binaya, Asım Kocabıyık iyi ki gönül verip zamanında satın almış. Asım Bey’in kızı ve Borusan Kültür Sanat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi, iyi ki babasını ikna edip orayı bir müzikevine dönüştürmeyi aklına koymuş. İyi ki restorasyon işini Mimar Gökhan Avcıoğlu üstlenmiş! “Borusan Müzikevi”nin açılışından beri “iyi ki, iyi ki” diye diye dolaşıyorum. Özetle, İstiklal Caddesi bir mücevher kazandı. Doğrusu İstanbul’un müzik tutkunları bir mücevher kazandı! Daha önce “açılıyor” haberlerini bu sayfalarda okumuştunuz. Altı katlı bu mekân klasik oda müziği, caz, dünya müziği konserlerine, provalara, modern dansa, performanslara ve sergilere ev sahipliği yapacak. (Çok ilginç programları var. Etkinlikler 15 Ocak’ta başlıyor.) Benim vurgulamak istediğim birkaç nokta var: Birincisi, buranın bir kültür odağı haline getirilmesi. Tüketime, ticarete, ranta değil, yaratıcılığa, üretime, sanata yönlendirilmiş olması… İstanbul’u İstanbul yapan da bu tür mekânlar! İkincisi, restorasyonun başarılığı. Eski yapının ön cephesi olduğu gibi korunmuş, içi tümden yeni bir kavramla ele alınmış. Esma Sultan Yalısı’ndaki gibi burada da çelik askılar, çelik yapılanma, cam ve aynalar egemenliği var. İç mekânların sokakla, dışarısıyla ilişkisi, katlar arasındaki ilişki mükemmel. Kayıp alan neredeyse yok. Katlar arası tüy gibi, merdivenler çok uçarı; asansör fazlasıyla şeffaf. Tüm yapı ha kanatlandı ha kanatlanacak gibi. Hepsi bir yana, baştan çıkarıcı bir ışıklandırma ve ışık oyunları var!. (Sürprizleri bozmamak için fazla açıklamıyorum. Yapıyı rehber eşliğinde de gezebilirsiniz.) Üçüncü vurgulamak istediğim nokta da şu: Daha iki gün önce İstanbul 2010’a ilişkin yazımda, kalıcı ve toplumu, bireyi, çevreyi dönüştürücü henüz hiçbir şey gerçekleştirilmediğini belirtmiştim. 2010 Yılının ilk günlerinde açılan “Borusan Müzikevi”, illaki devlet parasıyla iş yapılmayacağının da bir örneği. Bürokrasi dalkavukluğuna sığınmadan, rant dağıtıcılarının iki dudağı arasından çıkacak sözlere muhtaç olmadan da gerçekleştirilen işler, daha da heyecan verici. Borusan Kültür ve Sanat Genel Müdürü Ahmet Erenli ve Müzikevi’nin yöneticisi Yağız Zaimoğlu’na şimdiden kolay gelsin, heyecanları, çabaları hiç eksilmesin derken, Müzikevi’ni düşleyen, tasarlayan, gerçekleştiren, katkıda bulunan, emek veren herkese teşekkür ediyorum. Küba yolcusuyum… 15 Ocak Nâzım Hikmet’in doğum günü.. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın girişimi… Küba’daki Nicolas Guillen Vakfı’yla işbirliği … (Kübalı şair Nicolas Guillen, Nâzım’ın yakın dostuydu.) Ve gidiyoruz… Heykel ustası Mehmet Aksoy’un, safi hasret, safi özlem, safi direnç dolu Nâzım Hikmet heykelini Havana’ya götürüyoruz. Şairi 108. doğum gününde Kübalı sanatçılarla Türkçe ve İspanyolca, şiirlerle şarkılarla anacağız. Biz dediğim 35 kişilik bir ekip. Hıfzı Topuz’dan Pınar Kür’e, Genco Erkal’dan Füsun Akatlı’ya, Mehmet Aksoy’dan Umur Bugay’a , yazar çizer ağırlıklı bir ekip… Vakıf Başkanı Rutkay Aziz’in son anda çıkan film çekimi nedeniyle katılamaması düş kırıcı. Nâzım Hikmet heykelini Nicolas Guillen Vakfı aracılığıyla Havana’ya, Küba’ya, Küba’nın “karanlığı aydınlığa çevirmeyi bilen insanlarına” armağan edeceğiz. Sevgili Okurlar, bir hafta sizden izin istiyorum. Dönüşte yeniden buluşmak üzere… zeynep@zeyneporal.com faks: 0212.2571650 kultur@cumhuriyet.com.tr ‘Çek Basın Fotoğrafları - 2008’ fotoğraf sergisi 5 Şubat’a kadar İFSAK Sergi Salonu’nda Çeklerin çektikleriYILDIZ ÇELİK ‘Çek Basın Fotoğrafları - 2008’ fotoğraf sergisi İFSAK sergi salo- nunda açõldõ. 1995’ten bu yana düzenlenen ya- rõşma sonucunda seçilen fotoğraf- lardan oluşan sergide 2008’in önem- li dünya olaylarõ gözler önüne serili- yor. Çek Cumhuriyeti Konsolosluğu ve İFSAK işbirliği ile açõlan sergide, spot haberler, genel haberler, haber- lerdeki insanlar, gündelik yaşam, portreler, spor, doğa ve çevre, sanat gibi kategorilerde seçilen, renkli ve siyah/beyaz 60 adet fotoğraf yer alõ- yor. Uluslararasõ jüri tarafõndan, ko- nusallõk, bilgi verme değeri, ifade gü- cü ve harekete geçirme gücü yüksek haber içeriği olan, aynõ zamanda yüksek estetik ve önemli bir mesaj ta- şõmasõ açõsõndan en yüksek değere sa- hip olmasõ noktalarõna dikkat edilen yarõşmada ‘Yılın Fotoğrafı 2008’ Al- tõn Göz Spot Haber ödülü, Reu- ters’den David W. Cerny’nin oldu. Genel Haber Dalõ’nda birincilik ödülü ise Micha Novotny’nin, NA- TO’nun, ISAF (Afganistan’daki ulus- lararasõ barõş gücü) aracõlõğõyla ül- kenin yeniden inşasõ ve istikrarõnõn sağlanmasõ için gerekli ortamõn ya- ratõlmasõnda Afgan hükümetine yar- dõmcõ olma çalõşmalarõnda çektiği fo- toğrafa verildi. Belçika’dan fotoğrafçõ Claude Andreini, Almanya’dan GEO Ma- gazin’in sanat yönetmeni Ruth Eich- horn, İngiltere’den Panos Pictures yönetmeni Adrian Evans ve fotoğ- raf yazarõ Amanda Hopkinson, Fransa Sorbonne Üniversitesi’nden Profesör Kristian Feigelson, Maca- ristan’dan fotoğrafçõ Pèter Korniss, Rusya’dan fotoğrafçõ Sergej Maxi- mishin, İtalya’dan Gracia Neri Ajan- sõ’nõn sahibi Grazia Neri, Slovak- ya’dan yazar Marian Pauer, Mila- no Üniversitesi’nden fotoğraf editö- rü Elio Piazza, Çek fotoğrafçõ An- drej Reiser ve Jiri Stivin’den olu- şan uluslararasõ jüri, “yılın fotoğra- fı ödülü için karar vermek, yarış- maya katılan fotoğrafların stan- dartlarının çok yüksek olmasından dolayı zor oldu” açõklamasõnõ yap- tõ. Çek Basõn Fotoğraflarõ Yarõşma- sõ’nõn 14’üncüsü olan sergi 5 Şubat’a kadar İFSAK Sergi Salonu’nda. Genel Haber / Birincilik ödülü MICHAL NOVOTNY NATO’nun Afganistan’daki uluslararası barış gücü (ISAF) aracılığıyla ülkenin yeniden inşası için Afgan hükümetine yardımcı olma çalışmalarından. (Üstte) Genel Haber / Üçüncülük ödülü PETR DAVID JOSEK Washington Red Skins futbol takımının ponpon kızları. Bağdat’ın güneyindeki Dragon üssünü ziyaretlerinde. (Sağda) DEPO’da belgesel buluşmaları Kültür Servisi - İstanbul’un genç si- nema etkinliği Documentarist’in, DE- PO ile birlikte “Belgesel Buluşmaları / Saturdox” başlõğõ altõnda düzenlediği belgesel gösterimleri dün “Koridor 8” (Corridor 8) adlõ filmin gösterimiyle başladõ. Boris Despodov’un yönettiği film, Kapõkule’den başlayarak bütün Balkanlar’õ kat edip Adriyatik’e kadar uzanarak gerçekleşmemiş bir otoban projesinin hikâyesini anlatõyor. Filmin gösteriminin ardõndan Tanıl Bora ile Balkan kimliği üzerine “Koridorda Yaşamak” başlõklõ bir söyleşi yapõldõ. İki haftada bir cumartesi günleri Tü- tün Deposu’nda gerçekleşecek olan gösterimlere, filmin temasõyla ilgili bir uzman veya akademisyenin sunumu eş- lik ediyor. Etkinlikteki filmler, Documentarist tarafõndan dünya belgesel sinemasõnõn nitelikli örnekleri arasõndan seçiliyor ve ayrõca yerli belgeselcilerin filmlerine de yer veriliyor. “Belgesel Buluşmaları / Saturdox” dün “Koridor 8”adlı filmin gösterimiyle başladı. İş Sanat’ta 2010’a valsle merhaba Kültür Servisi - İşsanat yeni yõla Prag Filarmoni Orkestrasõ’nõn dün ve önceki akşam art arda verdiği ‘Strauss Gecesi’ temalõ iki konserle başladõ. Biletlerin çõkar çõkmaz tükendiği konserleri, 2009’dan beri orkestranõn müzik yönetmeni ve sürekli şefi olan Çek Jakub Hursa yönetti. ‘Yarasa Uvertürü’ ile açõlan konser, oğul Johann Strauss ve kardeşi Josef Strauss’un en beğenilen vals, polka, marşlarõ ve Dvorak’õn 15 numaralõ Slav Dansõ’ndan oluşan programa Karas Dans Okulu dansçõlarõ valsleriyle eşlik ettiler. 48 seçkin üyesiyle İstanbul’a iki konser vermek üzere gelen Prag Filarmoni, 14 yõl önce kurulan genç ve birikimli bir orkestra olarak karşõmõza çõktõ. Yeni yõl programlarõnõn hafif ve neşeli eserlerini senfoni çalarcasõna titizlikte yorumladõlar. Konser salonunun õsrarlõ alkõşlarõ üzerine orkestranõn en popüler vals ritimlerinden biri olan Mavi Tuna’yõ seslendirmesiyle sona erdi. İş Sanat yeni yıla Prag Filarmoni Orkestrası’nın ‘Strauss Gecesi’ temalı konserleriyle ‘merhaba’ dedi. Serap Yağız & Suların Uğultusu / ‘Güneş Şarkıları’(Ateş Müzik) Sessiz sedasõz bir albüm çõktõ, geçenlerde. Çõktõğõ gibi devam et- ti yoluna; oysa ne çok emek ve sabõr vardõ içinde, bir o kadar da im- kânsõzlõk. Çevresindeki bir avuç müzisyenden gay- rõ, maddi manevi destek görmeden, sõrtlanmõştõ al- bümü, türünün yaşayan son örneği olan Moğol- lar’dan tanõdõğõmõz emektar aktivist basçõ Taner Öngür. Serap Yağız & Suların Uğultusu imzalõ “Güneş Şarkıları” albümünün kapağõnõn sol alt kö- şesinde minik bir notta “Fikir ve macera Taner Ön- gür” diye yazõyor. Öngür ve arkadaşlarõ, toplumsal bir fikirden yola çõkarak konsept bir albüm gerçekleştirmiş. Albüm, kaynaklarõ giderek tükenen dünyamõzõn kurtuluş umutlarõndan biri olarak güneş enerjisine işaret eden ekolojik bir tekliften yola çõkarak temasõ güneş gü- zellemeleri olan şarkõlar içeriyor. Şüphesiz ne bura- daki şarkõlar ne de onlarõ çalõp söyleyen müzisyen- ler güneşe tapõyor, ama fikren Beatles, Yes gibi top- luluklarõn güneş mitolojisinden esinlenerek çõkarttõğõ bazõ konsept rock albümlerini anõmsatõyor. 10 şarkõlõk albümde, Nâzım Hikmet’in “Güne- şi İçenlerin Türküsü” ve Öngür ile Yağõz’a ait bi- rer parça dõşõnda, diğer şarkõ sözleri için yüzlerce amatör şiir okunmuş, tek tek sahiplerinden izin alõn- mõş. Chuck Berry’nin ünlü ördek yürüyüşü rit- minde çalõnan tipik rock’n roll şarkõsõ “Hoş Gel- din Güneş”i Hayko Cepkin olağanüstü güzel söy- lüyor. Harun Tekin tarafõndan söylenen “Güneş Dağı” da akõlda kalan güzel şarkõlardan biri. Fişi umudumuz gibi güneşe takõlmõş bir gitar albümü “Güneş Şar- kıları.” İlgiyi sonuna kadar hak ediyor… Julian Casablancas / Phrazes for the Young (Sony Music) 2000’lerin müziğini yaratan albümleri sõralasak, The Strokes’un “Is This It” adlõ albümünü mutlaka saymamõz gerekir. Dünya gençliği, bu albümdeki melodik garaj rock so- undunu 2000’lerin ortasõna kadar baş tacõ etti. Ancak The Strokes, 2006’dan bu yana yeni albüm çõkarmadõ. Grup elemanlarõnõn her biri, kendi solo pro- jelerine ağõrlõk verdi. Julian Casablancas’õn ne yapacağõnõ merak edi- yorduk ki, birden ortaya “Phrazes for the Young” çõktõ. Kirli görünümlü uzun saçlarõ ve deri ceketiyle, The Strokes’un havalõ vokalisti olarak tanõnan Julian, bu ilk solo albümü için hem görsel hem de sound ola- rak, 1980’lerin ruhunu taşõyan nostaljik bir konsept yaratmõş. Bu defa albüm kapağõnda deri ceketi yerine bor- do renkli kadife bir ceketle görünse de açõlõş şar- kõsõ “Out of the Blue”da “Cehenneme deri ce- ketimle gideceğim” diyor. Albümde yer alan ve her biri 5 dakikayõ bulan 8 şarkõyõ da Julian’õn kendisi yazmõş. Synth- pop’dan psychedelic funk’a, country’den rock’a ve soul müziğe kadar farklõ türler arasõndaki geçişler dikkat çekici. Temalara gelince, ilişkiler, ayrõlõklar, yuppie’lerin işgal ettiği eski New York semtleri ve Obama son- rasõ Amerika’ya ilişkin ilginç gözlemler var şarkõlarda. Bana kalõrsa, The Strokes sonrasõnda kendinden bek- leneni fazlasõyla vermiş Julian. Basit kurgulu, iddia- sõz sözlerle dinlemesi zevkli bir albüm yapmõş. Tek bir olumsuz eleş- tirim var: Kasmadan, doğal bir şekilde şarkõ söylüyor ama tekniği artõk biraz tekdüze olmaya başladõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle