18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 2010/ SAYI 1242 / ^^^^^fl^ AZAR | 5 Armanın peşinde tek başına Deplasman yapmanın zoriuğunu hayatının bir dönemini tribünde geçirenler bilir. Kimi zaman beş kuruşsuz bilinmedik bir şehrin ortasında kalmak, hayatta hiç karşılaşılamayacak insanlarla muhatap olmak. Kenan bunlann hepsini tek başına yaşıyor. Çünkü tuttuğu takım İstanbulspor yıllardır yalnızlığa alışmış. 0 heryere san-siyah bayrağını götürüyor, takımayalnız olmadığını gösteriyor. Tek bir tezahürat yapamadan, gol sevincini paylaşamadan... DENIZ ÜLKÜTEKİN K imisi futbolu bir spor olarak görür, tuttuğu takım varsa da galibiyet sevincini doksan dakikaya sığdırır. Kimisi için futbol birtut- kudur, tuttuğu takım da öyle. 0nun İçin futbolu ya- şamak, mensup olduğu kitleyle beraber ağlayıp gülmek hayattarzı haline gelmiştir. Kenan Özvaran da bu ikinci gruba dahil. Ancak birfarkla; tuttuğu takım İstanbulspor. Bunun ne demek olduğunu anlamak için Istanbulspor'un geçmişine göz atmak gerekiyor. istanbul Erkek Lisesi içinden çıkan ku- lüp altmtşlı, yetmişli yıllar boyunca hemşerisi olan üç büyüklere kafa tutmayı başarır. Yetmişlerin or- tasından itibaren ise düşüşe geçer. istanbul'un bir- çok semt takımı gibi san-siyahlılar da alt liglere doğ- ru yol alır. Sonrasıysa uzun süren bir sessizlik. Ta ki Cem Uzan dönemine kadar. Uzan paralannı fut- . >)••' İki İstanbulspor - Istanbulspor'un İstanbul Büyükşehir Belediyespor'la birleşerek yeniden Süper Lig'e dönecegl konuşuluyor. - Belediyespor Başkanı Göksel Gümüşdağ ortaya böyle bir laf attı. Şimdiki başkanımız da satmak istemediğini, satarsa da 10 milyon dolar istediğini söyledi. Asıl istanbul Erkek Lisesi üç yıl önce kendi takımını kurdu ve şu anda takım İstanbul Süper Amatör Ligi'ne yükselmek için oynuyor. Eğer kendi hakkıyla 3. Lig'e yükselirse ben de ?klerim. Ancak kurduklan takımı sezon devredecekleri konuşuluyor. - Böylece sen de Süper Ug'e yükseleceksin. - Ben yükselmeyeceğim. Eğer öyle bir şey olursa seneye liglerde iki İstanbulspor olacak. Ancak o zaman ben şimdiki takımımı bırakmam. Çünkü lisenin kurduğu takım belediyenin takımı olacak. Bence TMSF bizi belediyeyle birleşmeye zorlamak için bilerek küme düşürdü. Bizim ne bir milletvekilimiz, ne belediyemiz, ne stadımız ne de tesisimiz var. Bir belediyemiz var, biz düşmeme mücadelesi yaparken Ataköy'deki tesislerimizi yıktı. Çok kritik maçlarımıza Florya Ormanı'nda antrenman yaparak hazırlandık. • bola yatırmaya kararlıdır. istanbulspor Oğuz, Aykut, Sergen gibi isimlerin yer aldığı kadroyla Süper Lig'in üst sıralarına yeniden tutunur. Ancak güzel futbolun dolduracağı sanılan tribünler hiç dol- maz. Dahası takım yıllarcayaşadığı göçebelikten yine kurtulamaz. Kimi zaman inönü'de kimi zaman Bayrampaşa'da kimi zaman Saraçoğlu'nda ya da Güngören'de oynar maçlannı. Kulübün şirketleşip kendisinden uzaklaştığını gören liselilerde küserler. Uzan'ın büyük düşüşüyle birlikte TMSF, ardından Saffet Sancaklı yönetiminde geçen yıllar gelecektir. Teknik direktör olarak takımın başına geçen Aykut Kocaman'ın binbir yokluk içinde oynattığı güzel futbol gönüllerde bir sempati kıvılcımı do- ğurur ama destek gelmeyince Kocaman takımı bı- rakır. Hızla alt liglere doğru inişe geçer İstanbulspor. istanbulspor'latanışıklığı babası sayesinde ço- cukluk yıllarından ama kendi başına maçlara git- meye başlaması "hâlâ taparcasına seviyoruz" de- diği Aykut Kocaman'ın teknik direktörlük zama- nına denk geliyor. Takımın düşüşü hızlandıkça Kenan'ın sevdası büyüyor ama sevgisini dahada önemlisi gittiği onca kilometreyi paylaşacak kim- seyi bulamıyor. Bugünlerde İstanbulspor şehrinize gelirse ve misafir takım thbününde birkaç san- siyah bayrak ve arkalarında atkısını açmış birini görürseniz o Kenan'dır. Istanbulspor'un peşinden kaç il gezdiğini o da bilmiyor. Bir çırpıda hatırla- mayaçalışıyor'izmir, Kırıkkale, Sakarya, Kırşehir, Izmit, Ankara, Manisa, Giresun, Gaziantep, Eskişehir" diye. ilk deplasmanını 2003'te Kgnya'ya yapmış. O gün bu'flMJKtürIstanbulSpflHıffpe- Türkiye'de deplasman yapmak bin kişi olsanız bi- le zordur. O, bu zorluklarla tek başına mücade- le ediyor. "En büyük sıkıntı pankartla dolu büyük bir çantayla dolaşmak. O pankartları tek başına asmak da büyük zorluk çıkarıyor. Ayrıca her dep- lasman için neredeyse 200 lira harcıyorum bu da büyük bir külfet." Bahsettikleri her maçtayaşanan şeyler. Bir de başına gelenler var. "Bir keresinde Eskişehir'de deplasman tribü- njjpde pankartları asıyordum. Eskişehirli birkaç ki- şi de kendi pankartlarını almak için benim oldu- ğum tribüne girmiş. Çantamdan paramı ve atkımı çalmışlar." Bu olay Kenan'ı yıldıramamış ama ger- çekten yılma noktası geldiği bir anı gayet iyi ha- Kenan çevresindeki boş koltuklara alışık. O gün demaç olmamasına karşın bizim için boş stada gitti ve yine pankartlannı astı. Fotograflar: VEDAT ARIK tırlıyor. "Kırşehir'deki maç için gece 12'de oto- büsüm vardı. Bileti önceden aldığım için 'biraz kes- tireyim' dedim. Uyandığımda saat bir olmuştu. Hemen otogara gittim ama hiçbirfirmada bilet yok- tu. Çaresiz eve döndüm ama inat ettim sabaha ka- dar Kırşehir'e giden otobüs aradım. O anda akiı- ma Ankara üstünden gitmek geldi. Sonuçta iki şe- hir arası bir saat. Ancak otobüs Ankara girişinde bozuldu. Maçın başlamasına iki SaafRala Ankaraf* Otogan'na yeni ulaşmıştım. Orada düşündüm 'aca-fe.' ba ben manyak mıyım' diye. Kırşehir'e ulaştığım- da maç başlayalı on beş dakika olmuştu. Bir de benim için en büyük dertlerden biri misafir takım tribününü açtırmak. Bir kişi için tribün açmak is- ,4 temiyorlar ben de beş bilet alarak bu problemi hal-*;". letmeye çalışıyorum. Kırşehir'de kulübün genel me- najerini aradım, sağ olsun maç oynanırken sa- , hadan çıkıp benim için tribünü açtırdı." '•& . Kenan'ın böylesi yıldığı, vazgeçmek istediği an-,'* lar çok. Peki hâlâ armanın peşinden onca yolu kat etmesini sağlayan ne? "O anda bir şey oluyor. Kulüpten biri arayıp hatırımı soruyor ya da artık maçlaria ilgilenmeyen babam 'maç ne oldu' diyor. O da bütün Istanbulsporlular gibi takımını unu- tamıyor ama unutmak istiyor. Zaten istanbulspor bir bağımlılıktır." Biraz mazoşist bir bağımlılık di- ye ekliyorum, onaylıyor. Aslında işler her zaman bu kadar dramatik değil. Bakın demin bahsetti- ği Kırşehir maçının devamı nasıl geliyor. "Uzatma dakikalannda bir gol attık, bütün takım benim üze- rime koştu. Hayatımdaki en mutlu anlardan bi- tazflrnap^yediği küfürlerden şikâyet- . ık g&efdööthjklar da kurnms. Daha ğe- ^ilerde Göztepe'nir^Yali" Grubu gŞşRanı, Kenan'ı havaalamnda karşılayıp stada kadar kendi gö- türmüş. Kişisel dostluklar iyi detüm rakip tribünle arkadaş olmak, Kenan bunu da yaşamış. "Antalya'nin şampiyonluk maçı vardı biz de küme düşmüştük. Maçtan önce Antalyalı arkadaşlar ba- na ulaştılar, 0 gün deplasman tribünü açılmayınca onların arasında maçı izledim. Takımım küme düş- müşkenoradakişampiyonluk kutlamalarınaka- tıldım. Benim için travmatik bir durumdu." Diğertribüncülergibi Kenan'da daanı bitmiyor. Ancak o bir gol sevincini yanındakiyle paylaşmak gibi şeyleri hiç yaşamamış. "Tezahürat yapmak za- ten futbol kültürümde yok" diyor. Istanbulspor'u "Saati 12'yi bir geçen külkedisi"ne benzetiyor. • Pankartları okul projesi diye yuttururdum - İstanbulspor özel hayatını nasıl etkiliyor? - Annem bu durumu bilmiyordu. Babam biliyordu ve destekliyordu. Formamı sürekli yatağın altında saklıyordum. Pankartları anneme okul projesi diye yutturuyordum. Mesela sabah yola çıkmam gerekiyorsa geceden pankartları kapının önüne bırakıyordum. Kapı komşumuz vardı, akşamdan onda kalıyordum. Bir de ses kaydı bırakıyordum, annem aradığında dinletsinler diye. "Anne lavabodayım akşama döneceğim" diye. Sonra da maça. Annem okula gittim sanıyordu. - Artık annen de biliyordur. - Evet biliyor ama futboldan korkuyor. Gerçekten korkutucu olaylar oluyor ama basının abartması da var. Bence kadınların maça gelmemesinin en önemli sebebi bu abartma. - Arkadaşlann bu durumunu nasıl karşılıyor. - Çoğu istanbulspor sevgimi bilmiyor zaten. Galatasaray ya da Fenerbahçe gibi bir durum değil. Söylersem yadırgarlar diye korkuyorum. Bilenlerden tribünle uğraşanlar helal olsun diyor. ilgili olmayanlarsa deli gözüyle bakıyor. - Nasıl bir İstanbulspor hayal ediyorsun? - Taraftarımız olsun, birlikte deplasmana gidelim isterdim. Bir de stadımız olsun, ismi de Boğa Arena. • [email protected] Atabek'le Maltepe günlerimiz... E rdal Atabek insan yaşamındaki onlu yıllar demetinden birini daha bu gün geride bırakıyor... |Bu demetlerden yaşamlarımızda kaç tane var? | Onu az geriden izleyen bir kardeşi olarak bu sorunun yanıtını bir yana bırakıyor ve Atabek'le Maltepe günlerimizden bu yana geçen yılları hesaplamaya içalışıyorum... ; 1982'de tutuklandığımıza göre, 28 yıl oluyor... • Fakat onunla tanışıklığımızın tarihi daha da öncelerdedir. "Cumhuriyef'in ikinci sayfasında VVİIhelm Reich iüzerine yazısı bugünmüş gibi aklımda ve gözlerimin önündedir. \ Reich'ın ülkemizde bugün bile hakkıyla tanınıp değerlendirildiğini sanmıyorum. [ Atabek onun önemini ilk saptayanlardandır. ; Tanışıklığımızın ve dostluğumuzun başlaması da $)öylece Reich üzerindendir... ; Erdal Atabek'in kişiliğini birkaç cümleye ya da birkaç jçizgiye indirgeyerek betimlemek olanaksızdır. Onunla konuşurken o anda da fikir oluşturmakta olduğunu duyumsarsınız... Oluşturmakta ve geliştirmekte olduğunu... Atabek çünkü çerçevesi çizilip tamamlanmış, kalıplaşmış fikirlerle akıl yürütmez... Bu da belki bir çeşit "hiperaktivite"dir... .gr .-.,"- .\ Konuşmaktan çok düşünen, aynı ölçüde de üreteh ender insanlardandır. Tek başına bir fabrika gibi üretken olduğunu söylemek yanlış olmaz... Maltepe Cezaevi denilen cephanelikten bozma taş mekânda, koğuşların açıldığı koridora derme çatma da olsa çalışma masalarımızı koydurmayı akıl eden ve başaran ilk kişiler yanlış anımsamıyorsam. ikimizdik. .' ?ı ' Böylece, başka arkadaşlann da katılımıyla, taş mahzeni bir süre sonra bir üretim ortamına dönüştürmeyi başarmıştık... Atabek'in aklı gibi zekâsı ve mizah duygusu da sanki hep hareket hallndedir... ATAOL BEHRAMOĞLU Buna mayalanma, kaynama da diyebiliriz... Zekice bir buluştan bir başkasını, bir espriden bir ötekini yaratır... Ve bütün bunlann arkasında insana ve topluma dair derin kaygılar bulunduğunu; karşınızdak'i kişinin sorular, arayışlar ve yaratıcı tasarımlar içinde olduğunu sezinlersiniz. Ciddiyet ve mizah birlikteliği bir insan kişiliğine ancak bu kadar yakışabilir. Bu iki özellik onda birbirini besler. Birinden ötekine hızla geçişleri baş döndürücüdür... Ve bu arada pek çok şey öğrenirsiniz... Erdal Atabek'le Maltepe ve sonrasında Sağmalcılar cezaevinde toplam on ay kaldık. Kader ve rastlantılar benim yaşamımı yurtdışı sürgünlüğüne yöneltti. İçlerinde Atabek'in de bulunduğu birçok arkadaşımızı ikinci bir tutuklulukve Metris'le Sağmalcılar'da birkaç yıl daha sürecek ikinci bir tutsaklık dönemi bekliyordu. Atabek'le Maltepe ve Sağmalcılar'daki tutukluluk günlerimizin anıları biryazıya sığmaz. Eğer ülkemizden büsbütün umut kesmiyorsak, bu her şeye karşın, bu toprakların ve bu kültürün onun gibi insanlar yetiştirebilmesindendir... Sevgili Erdal ağabey! Yaşamlarımızın kaçıncı on yıllık demetini geride bıraktığımızın pek fazla önemi olmadığını sen benden daha iyi biliyorsun. "Ne kadar değil, nasıl yaşadığımız önemlidir" sözünü, klişeleşmiş de olsa, burada tekrar etmek istiyorum... Nasıl yaşadığımıza gelince... Yaşam, tıpkı tragedyalardaki gibi yazgıya meydan okumaksa eğer, bunu sen şaşırtıcı bir ustalıkla yapmayı başarıyorsun: Aynı anda onu ciddiye almayı ve onunla şakalaşmayı başararak... • [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle