18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZ ARI 10 OCAK 2010/ SAYI 1242 AYLIN KOTIL Kurallar eçtiğimiz yaz çoğumuz Elif Şafak'ın aşk romanını dolayısıyla Şems'in kurallarını okuduk. Ben kendi adıma çok etkilendim. Hele de "hayatın altının üstüne gelmesinden korkma, ne biliyorsun altının üstünden iyi olmadığı" cümlesi bana çok iyi rehber oldu. 2000'e girerken dünyada büyük bir coşku vardı. Tabii birey olarak bizlerde de. Bu 9 yıl hiç kolay geçmedi. Bunu ülkem ve kendi adıma söyleyebilirim. Ancak şu 9 yılda öğrendiğim başka şeyler de oldu. öğrendiklerimi kural gibi yazmak istemiyorum ancak madde madde özetlemek daha anlaşılır olmalarını saglayacaktır. - iyi ve kötü nedir öğrendim. insanız en nihayetinde. Haksızlığa, hüsrana üzüntüye uğradığımız anlar olmuştur hepimizin. Bu zor anlarda duruşumuz değişmiyorsa, acımıza rağmen iyi kalabiliyorsak temelde gerçekten iyiyizdir. Ancak bu durumdan faydalanıp, karşımızdakine vurmak istiyorsak hatta bazen doğruları eğip büküp işimize geldiği gibi başkalarına yansıtıyorsak kötüyüzdür. - Inancın sadece bir dine baglı olmak olmadıgını öğrendim. - En sevdiğin kişinin incineceğini dahi bilsen dürüst ol. Çünkü o bundan çok şeyler öğrenebilir. - Kendini takdir et. Bu, yapmadıgım hatta hâlâ kolay yapamadıgım bir şey. Ancak yapmam gerektigini öğrendiğim bir durum. - Kendini çok anlatandan uzak dur. Çok tecrübe ettim, gerçekten uzak olmakta fayda var. - Karşına kendini satmaya çalışan ancak içinin gerçekten boş oldugunu gördüklerin çıkacaktır. Onlara kızıp yerme. Bu durumla eglenmeyi öğren. - Başkasının etkisinde kalma. - Başıma bu neden geldi diye hayıflanma. Ne yaşanıyorsa yaşanmas! gerektigi için yaşanıyor. Bundan ne ögrenmem gerekiyor diye sor kendine. elinden geleni yapacaksın, ancak olmuyorsa bırak aksın. Bakalım sana ne getirecek. - Düşüncede olma eyleme geç. Evren hareketl alkışlıyor, düşünceyi değfl. - Düzen sadece kazan-kaybet üzerine kurulu değil. Hâlâ böyle olduğuna inanan çok insan var: Ancak hep birlikte kazanabiliriz. Kazan-kazan pyununu oynamayı dene. Göreceksin daha fazla bile kazanmışsın. - Yanlış yaptıysan bunu kendine itiraf et. Bunun fçin kendini dövme. Aynı yanlışı yapmamaya bak. - Dinle. Karşındakini dinle. Herkes buna aç. - Seni kıranlara, neden kınldığını söyle. Ancak gidip başkalarına dedikodusunu yapma. Boşuna onlan da kirletme. - Sürekli kendini ortaya koyanlardan uzak dur. Mütevazılığın değer oldugunu keşfetmiş olanlara yanaş. - Kendiyle hırslı yanşlara girenlerden de uzak dur. Kendi hayatını mahvedenler, senin hayatını rnahvetmeyi zaten isteyecektir. - Değişime izin ver. Değişmek, gelişmek demek. Zar zor çıktığın kahptan tekrar içeri girmek için yırtınma. - Sürekli vermeyi bırak. Biri bir şey verdiğinde kabul etmeyi de bil. Aslında uzatabilirim. Ancak köşeme sığmayacak. Bir sonraki yazımda devam edecegim. 30'dan 40'a geçişte hayat çok şey öğretiyor çünkü... • [email protected] Antigone belki antikçağda yazılmış bir oyun ama karakterleri ve metniyle günümüzde yaşanan durumu o kadar güzel sergiliyor ki. Üstelik seyircinin bunu fark etmesi için oyunün Ahtigone: Günce birtiyatro klasiği versiyonunun hangi zamanda geçtiğini bilmesi de gerekmiyor... Usta tiyatrocular Levent Öktem ve Ahmet Uz da Tiyatro Kutu oyuncularıyla Antigone'de yer alıyor. DENIZ ÜLKÜTEKİN Fotograf: UĞUR DEMİR **i3&GL """'"'" "><"*• ••••>•• iyatromâaftHerformansSahnesi bu\hafte-; sonuRdarMtibaren son derecegüncel-bif- oyuna ev sahipliği yapıyor. Antigone, Sofokles'e ait bir antik çağ oyunu. Geçen yıl prö- miyerini yapan Tiyatro Kutu'nun genç kadrosu ta- rafından sergilenecek. Tiyatro Kutu genç tiyatro- cuların Fatih Sönmez önderliğinde kurduğu bir ti- yatro ama usta tiyatrocular Levent Öktem ve Ahmet Uz'dan da büyük destek görüyorlar. Öktem oyunun yönetmenliğini yapıyor. Uz ise oyu- nun başrol oyuncularından. - Tiyatro Kutu nasıl ortaya çıktı? Fatih Sönmez: Ocak ayında promiyeri yaptık. Metne sadık kalarak bir Shakespeare uyarlama- sı yaptık. Ben uyarladım ve yönettim. Klasik me- tinleri çağdaş yolla değerlendirmek gibi bir yola girdik. Çünkü bu bir misyondur. Hocamız da ya-. nımızdaydı. Biraz daha böyle gidecek. Bu amaç- la kurulduk. - Klasik eserleri çagdaş yorumlama ne ölçüde gerçekleşiyor? Levent öktem: Dünyada çeşitli örnekler var. Antigone okumaları ve değerlendirmeleriyle, iz- lenimci yolla günümüzde yaşanan savaşlar, ilişkiler, iktidar mücadelesi ve iktidardaki bireyi inceleyen bir durum. Anaerkillik tartışılıyor. insan yasaları ve doğa yasaları çelişkisi günümüzde de sürüyor. Metnin sözlerini olduğu gibi muhafaza ettik. Antik çağdaki tragedyalarda bir sürü metafor var. "Bu metaforlan seyirci nasıl okuyacak? Tragedyayı oluş- turan gururgünahı günümüzde nasıl işliyor?" so : lî^rutarıntn dapeşine düştük. Oyun^ •'•'geçtiğiyle"ilgili bilgi vermiyç Akdeniz ülkesi olduğunun ipupü veriliyor. - Antigone'de günümüzle ne gibi benzerlikler farkettiniz? L öktem: Anaerkillik meselesinde Antigone his- leriyle insanları hatta ölüleri bile kucaklayan bir hü- manizm taşıyor. Kreon'un temşjl ettlği baskıcı re: jimse bunun karşıtı. Kendi kanun ve baskılafıyla insanı hümanizmin dışına itiyor,., - Kendiliğinden ortaya çıkan bu ideöJojik duru- mu günümüze uyaıiamak o kadar zor degjLftza- man? L öktem: Evet değil. Çünkü antik oyunlar da dik- katli bakıldığında politiktir. Anaerkil toplum üre- timden yanadır, baskıcı yapıysa bunu tüketmek için vardır. Bugünün uygarlıkları da dünyayı tüket- mektedir. Antigone'un hisleriyle ayakta tuttuğu top- rak anayı yok etmektedir. Ahmet Uz: Bunu belirtmeye özen gösterdik. Sütunlarımız bile petrol varilinden. - Antik karakterlerin günümüze uyartandıgı bir oyun için farklı bir çalışma gerekiyor mu? A. Uz: Gerekmiyor. Rolüm günümüzdeki ka- rakterlerle o kadar benzeşiyor ki oyunu izleyenler de bariz bir şekilde görecektir. L öktem: Baskıcı insanlar aynı dili kullanıyor. Klasik metinde koro daha muhafazakârdır, o an- lamda bana oportinist gelir. Onun altını çizdik ama dafcvareJeştirefcbir hale getirdik. Yani koronurt"SÖîSY lerini tersinden de okuyorazti iîd £b'--.ü; •.-•-. 3 - Daha çok genç oyunculan tercih ediyorsunuz? L öktem: Yeni kurulan bu gençlik tiyatrosuna biz de destek veriyoruz. Onların dinamizmi bizim çok hoşumuza gidiyor. Bu tür işlere yardımcı ol- mak görevimiz, tiyatro oturana kadar da burdayız. Biryandan kendi tiyatromuz olarak da görüyoruz. Biz mezun olduğumuzda abi, ablalarımızla oy- nayarak çok şey öğrendik. Bugün birçok genç bu şansa sahip değil. Mezun olup taşraya çeşitli ti- yarolara gidiyorlar ama oralarda ihtiyarlar yok, bu da geri kalmalarını beraberinde getiriyor. Yıllardır diyoruz ki bir rotasyon sistemi olsa, bir sene tec- rübeliler de gidiftiasıada oynasa çok şey kazanılır. A. Uz: Her sene yüzlerce mezun veriliyor ama bu çocuklar tiyatro oynayacak alan bulamıyor. - Sizinki gibi kurulan ama ömrü kısa süren çok özel tiyatro oldu. * F. Sönmez: Evet kimisinin kendi yeri var kimisi misafir olarak farklı mekanlarda oynuyor. Biz bu sene ortak olarak buradayız bu yüzden biraz da- ha raha^z. ? . ^ ^ > . . > \ , '•,• : t " - L öktemr'Bugün Kültür Bakanlığı bütçesi bin- de yediye düştü. Özel sektöre gelirsek parası olan tiyatroya yatırım yapmıyor. Hem bu kültürlerinde yok, heıtı de para getireceğine inanmıyorlar. Bugün devletin bakanı "devlet tiyatrosu da olur muymuş" diye sorabiliyor. Peki kim yapacak bu işi? Sırtında çarmıhını taşıyan çilekeş insanlann uğ- raşı bu tiyatro. • [email protected] ' Bedenin varoluşsal etkinliği O yun, insan bedeninin varoluşsal etkinliğidir. Bir ölçüde bütün varlıkların da özelliğidir bu. Kuzuların hoplayıp zıplamalarının nedenini tam biliyor muyuz? Kuşlar, kafesin içinde neden oradan oraya atılır, ayı yavruları çocuklar gibi birbirini kovalar?.. Shakespeare için yaşam, "sahnede zavallı bir kukla" gibi görünüp yitmektir. Oyunsal bir devinimdir. Oyun izleyenlere bakın, onların yerlerinde çakılıp kalmadıklarını, iç itkilerle kendilerini müziğin ritmine kaptırdıklarını görürsünüz. Davranış bilimcilere göre oyun, insanın dogadaki değişimlere öykünmesidir. Freud, oyunu ögrenme aracı sayıyor. Oyun, karşı cinsi çekmenin de aracıdır. Kuğuların saatler süren dansı başka nasıl açıklanır?.. insanın, kendi soyunu ortadan kaldırmak için öldürme yöntemleri geliştirdiğini, buna da "savaş oyunu" dediğini de bilmeyen yok. insanı Homo Ludens (oyuncu insan) diye niteleyen Huizinga, "insanlığın başlangıcında içgüdüsel, vahşi, hoyrat ve bilinçsiz oyunların oynandığını; bugün varılan aşamada ise uygarhğın kültürel olgunluğa ererek bilinçli oyun yöntemleri geliştirdiğini" ileri sürüyor. Huizinga'nın değindiği gibi, insan bilinçli yöntemler geliştirerek uygarlık aşamalarından geçti. Kültürel olgunluğa ise, güzelduyusal yaratımla varılmıştır. Onun için, oyun var ki, duygularla donatır; oyun var ki, eli tabancalılara ölüm saçtırır! Gelişmiş toplumlarda oyun baledir, danstır, tiyatrodur, operadır... Gelişmemişlerde ise, iç denetimini yitirip kendinden geçmedir, hoyratça davranışlar sergilemektir. Bir, düğünlerde oyun diye oynanan karmaşayı; bir de PAZAR YAZILARI ADNAN BINYAZAR sanatsal beğeniyle düzenlenmiş "Anadolu Ateşi" türü gösterimleri getirin gözünüzün önüne. Birinde, oynayan ne denli ilkelleşiyorsa, öbüründe insanlaşır. TV'lerde eğlence programlarını izliyorsanız, oyun diye nice çılgınlıklarla karşılaşmışsınızdır. Sahnede göbek atıp kalça kıvırandan, çıplaklığından çıplaklık sergileyene; ne ararsan orada! Kimi, oynayanın yaptığını da geride bırakan kıvırtkanlığını kanıtlama, kimi birinin ilgisini çekip geleceğin sanatçısı (!) olma çabasında... Oyna yavrum, oyna, oynamaya doyma!.. Oynadıkça hoyratlaşan bilinçsiz bir kalabalık sahnelerde... Milyonların önünde bir ilkellikler curcunası... Kendilerini sahneye atamayanlar da aynı işi oturdukları yerde yapıyor. Son zamanlarda bir "Kolbastı" furyasıdır gidiyor! Kolbastı oynayanlar, bir aşamadan sonra, güzelduyusal davranışlarda bulunmak biryana, birtepinme havasına giriyorlar. "Kolbastı" oynuyorum diye sahnede solukları tıkanan kızlı oğlanlı gençlerin çılgınlıklarını görenlerin sanırım içi parçalanıyordur. 0 sırada basitin basitini başaran o gecenin starı oluyor! Bütün bunlar da ne yazık ki yenilik olsun diye yapılıyor... Oysa yeniliğe, basiti basite indirgemekle değil, geleneksel olanı yaratıcılığın güzelduyusuyla besleyerek ulaşılır. Bense, kolbastı oyunculan ortalarda atlayıp zıplarken, "Şu gençler, zamanlarının hiç değilse yüzde birini kitap okumaya ayırsalardı, insanımız kültürce böylesine gerilerde mi kalırdı" diye soruyorum içimden... • [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle