Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D
eğinmeler
MUSTAFAŞERİFONARAN
Yaşama dediğimiz
"Büyülü Serüven"
4.
(Ahmet Tevfık Küflü ile yaşama
sevincini paylaşmak için)
C
ün olur, insanı in-
san yapan "ek-
siksiz denge" bo-
zulmaya başlar. Dağınık
bir yaşamanın içinde iş-
ler iyi giderken; bir in-
san, bir olay, bir ses, bir
koku bir şeyleri değiştl-
rebilir. 0 değişimin ya-
vaşça ayrımına varsanız
da, artık iş işten geçmiş-
tir. Oysa biz insanın tü-
kenmezliğine inanmış-
tık. Kendimi cerrahiye
adadığım yıllardan bili-
rim: İnsanı insan yapan
"eksiksiz denge" bozul-
maya başladığı zaman
elin dengesi hasta do-
kuyu iyileştirebilir. Eliniz
o dengeyi bulamamış-
sa, hasta doku, insanı
ölümün kıyısına bırakır.
(Dilin dengesi de yazar-
lığın ustalığını gerekti-
rir. Bunu yorumlamak
ayrı bir konu.) Kalıtımla
gelen sağlam bir canı
çürütmek de elimizde;
çürük bir canı iyileştir-
mek, korumak, geliştir-
mek de elimizde.
V^ratıcı
r*», •>•*,.
banu
Yaşama serüvenimizi etkileyen öyle olaylar
var ki, nasıl oluştuğunun, bizi nerelere sürük-
lediğinin ayrımında değiliz. Zaman geçip de
ölümün kıyısına gelince, o "büyülü serü-
ven"in daha başlamamış olduğunu sanırız.
Zamanın görece oluşunu Yunus Emre
şöyle anlatır:
"Geldi geçti ömrüm benim,
Şu yel esip geçmiş gibi.
Hele bana şöyle gelir;
Bir göz yumup açmış gibi."
Bu akıp giden zaman içinde kendimizi tanı-
madan, kendimizdeki gizilgücü keşfedeme-
den mi göçüp gideceğiz?
"YARATICI BEYİN"
"Yaratıcılığın Doğası"nı inceleyen bir akıl
hastalıklan hekimi, günümüz insanına benze-
yen insanların yaklaşık 100 000 yıldır dünya-
mızda yaşadığına inanıyor. Bu insan anlayışını
"neandertal" insana dek uzatmak olanağı da
var (Yaratıcı Beyin-Dehanın Nörobilimi, Dr.
Nancy C. Andreasen, Çeviri Kıvanç Güney,
Arkadaş Yayınevi, 2009).
Dr. Nancy Andreasen beyin gücünün ge-
lişmesini inceleyen bir hekim. Cinselliğin öte-
sinde sorunlar olduğunu anlamanın bilincine
varıyor:
"Yaratıcılık tohumlannın filizlenmesini önle-
yen etkenler ırkçılık, önyargı, yoksulluk, sa-
vaşlar, eğitimsizlik ve daha bir çoğunu da içe-
riyor. Bize verilen armağanları boşa harcama-
yı göze alamayız. Yaratıcı doğamızın nasıl
besleneceğini öğrenmek zorundayız."
Yazılı belgeler olmasa da, kimi tarihöncesi
insanlannın yaratıcı gücünü biliyoruz. Mağara
resimleri M.0.17 000'lere uzanır.
Tarihöncesi dönemlerden bu yana, "Yarat-
cı Beyin", inanılmaz olaylan gerçekleştirerek
günümüz insanının gücünü kolaylaştırmış.
Ingiliz ozanlarından VVilliam Blake Islam ta-
savvufunu bilmeyebilir. Ama "akl için tarik
birdir" sözünü doğrular gibi, gerçeği şu dize-
lerde aramıştı:
"Dünyayı birkum tanesinde görmek
Cenneti yabani bir çiçekte
Sonsuzluğu avucunda tutabilmek
Ve ölümsüzlüğü bir saate sıkıştırmak."
"Yaratıcı Beyin", kalıtımsal bir güçten kay-
nağını alsa bile, doğa ile eğitimin etkileşimi o
gücü besler.
Böyle bir etkileşim yaratıcı bir çevre oluştu-
racaktır. Inancın dayatmasından kurtulan öz-
gür düşünce, yaratıcı bir toplumla iletişim için-
de olma, seçkin bir insanın güvenini kazanma,
yaratıcı bir kültür çevresinin önemini artınr.
Dr. Nancy Andreasen her insanda "Yaratıcı
Beyin" olmadığını bildiği için, "Zihin Araştır-
malan" ile beyin gücünü nasıl gelişirmek ge-
rektiğini de anlatıyor.
İnsan nasıl bedenini geliştirip sıkıdüzene
sokmaya özen gösteriyorsa, asıl beyin gücü-
nü geliştirmeye bakmalıdır.
Dr. Nancy Andreasen diyor ki:
"Kendi yaratıcılığınızı geliştirmek için yapa-
cağınız zihin araştırmaları için önereceklerini-
zin özünde, gündelik hayatınızda düşünmeyi
ve yeni şekillerde algılamayı öğrenmeye
adanmış bir zaman dilimi ayırmak yatıyor."
BEDENLE RUHUN UYUMU
Meditasyon dediğimiz, kendinden geçerek
yeni bir oluşuma dalmak, gizemci bir anlayışla
Tanrı'yla bütünleşmek, insanda yeni bir ruh
yeteneği oluşturabilir.
Bütün dinler, "kendinde arınma", anlamına
gelen bir dinginliğe hazırlayarak insanın beyin
gücünü geliştirmek ister. Islam'da "namaz
kılma"yı da bu anlamda değerlendirmek ge-
rekir.
Izmir'de yaşayan Italyan asıllı bir dünyalı
var: Gianna Paradiso. Ailesi yaklaşık 100 yıl
önce Izmir'e yerleşmiş. Iki kültürün zihin coğ-
rafyasın iyi tanıyan bir yazar.
Ama o, "insan kimliği"ni araştırıyor, inan-
çla bilimin birleşiminden bakıyor Tann'ya. Be-
denini duyumsamadığı zaman "Reiki" ile be-
yin gücünü geliştirerek ruhun ölümsüzlüğüne
inanıyor (Tannm Bana Kim Olduğumu Söy-
te, Yükselişin Seyir Oefteri, Cinius Yayınları,
2008).
Bir insan yaşarken öldüğünü algılayabilir
mi? Gereksiz bir bedenle ruh yeteneği arasın-
daki çelişki nasıl açıklanabilir?
Gianna Paradiso sözlerine şöyle başlıyor:
"Bir gün ya da bir gece, öldüğümü anladım.
Algım, vücudumun o ana kadar beni ben ya-
pan sistemin çöktüğünü söylüyordu. Bedenim
ölü olduğu için acı çekmiyorum. Acıyı çeken
ruhumdu. Algılarımı hâlâ yaşatan ruhum, be-
denimle birlikte ölüp gitmemişti."
"Reiki" eğitimi, bir çeşit evrensel enerji akı-
mıyla beyin çalışmaşını geliştirmeye yarar.
Beyin, yaratıcı bir güç olmanın dışında, bede-
ni denetleyen bir güce dönüşür. İnsanın ken-
dini kurtarmasında böyle bir güce gereksinimi
olablllr.
Demek ki "Yaratıcı Beyin" gövdemizin ye-
niden oluşmasına olanak sağlayacak, "insan
tükenmez" dediğimiz anlayışla, ölüme diren-
menin gücünü oluşturacak.
Gianna Paradiso, "Reiki" eğitimiyle yeni bir
ruh yeteneği kazanırken, bilinçaltındaki coş-
kuyu günlüklerine döküyor. Acıma duygusu-
nu, iyilik anlayışını unutan insanlığa yeni bir
yorumla bakmak için önce kendini düzeltmek
gerektiğine inanıyor.
Sonra da yeni insanın nasıl olması gerekti-
ğini anlatıyor:
"Benim yapmak isteyip de yapamadıklanmı
sen yapacaksın.
Anlamayı öğreneceksinl
Sadakati öğreneceksin!
Eşitliği öğreneceksin!
Paylaşmayı öğreneceksin!
Yardım etmeyi öğreneceksin!
Affetmeyi öğreneceksin!"
Paradiso, beyin gücünü geliştiren "Reiki"
eğitimiyle yazdığı günlüklerde bedeniyle ko-
nuşmayı öğreniyor. Sevi, dürüstlük, güven,
paylaşma, inanç, umut, eşitlik gibi duygularla
nasıl bütünleşeceğinin bilincine vanyor.
GECEYE KARŞI DURMAK
Ama beyin gücü, yaratıcı olmaktan önce,
bizi bırakıp giden bedene "dur" demesini bil-
meli. ölümcül bir hastalığa bile engel olmalı.
"Yaratıcı Beyin" gerçek yaratıcılığını insa-
nın kendini kurtarması için kullanmalı.
Beyin gücüne böyle bir anlayışla bakarken
Muammer Öner'in kanserle savaşımında na-
sıl bir direnme gösterdiğini anımsamak gere-
kecek (Bir Ömür Dört Yaşam, Kanserle 16
Yıl, Cinius Yayınlan, 2009).
Bir insanın anılanndan alacağımız dersler
olmalı. Yaşadığı önemli bir dönemi hastalığıy-
la savaşmaya adamışsa, bu savaşımdan ba-
şanyla çıkmışsa, bir hekimin öğütlerinden
çok, o hastanın deneyimleri ilgimizi çekmeli.
Prof. Dr. Muammer Öner Hacettepe Üni-
versitesi'nde öğretim üyeliği yapan bir maden
mühendisi. Yanlış yöntemler yüzünden geç
tanıya varılabilen bir kemik iliği kanseri hasta-
sı.
Hekimlikte "Hastalık yok hasta var" sözü,
yerleşik bulguların aynı hastalıkta her zaman
bulunmadığını anımsatıyor. Böyle durumlarda
hekimler kuşkucu olmalı, en kötü olasılığı göz
önünde bulundurarak her hastayı derinleme-
sine incelemeye çalışmalı. Üstelik hastanın
gösterdiği duyarlığa da önem vermeli.
Muammer Öner'in anılanndan anlaşılıyor ki,
başlangıçta işler yolunda gitmemiş, tanıya va-
rılmada zorluk çekilmiş, bu durum zaman
kaybına yol açmıştır.
Ama o, geceye karşı koymak gerektiğine
inanmıştır.
Incelemeler yapılırken, kemoterapi uygula-
nırken süregelen yanlışlar hastayı üzen olayla-
ra yol açıyor.
Muammer öner, katlanmaya alışan bir has-
tanın hoşgörüsüyle, biraz alaysamaiı ama yu-
muşak bir biçem anlayışıyla başından geçen-
leri anlatıyor. öfkesine yenilmeyen bir olgun-
luk içinde görünüyor.
Bu tutumu, yazgısına katlanmak değil, iyi—
leşme umudunu diri tutmak için hoşgörülü
davranmak diye yorumlamak, hastalığın gidi-
şini de yumuşatabilir.
Hastalığın yan etkisi olarak kemikte kınk
oluşması, akciğer sorunları, ayrıca, kemotera-
pi yapılırken çekilen zorluklar, uzun sürecek
iyileşme aşamalannda hastanın katlanması
gereken karmaşıklıklardır.
Derken hastalık bir duraksama evresine gi-
rer, hasta yeniden dünyaya gelmiş gibi olur.
llk "llik nakli ameliyatı" Boston'da yapılır.
"Hastane Oteli" biriminde geçen zaman, in- -
sanlann dayanışma içinde olması, nice zorluk-
ları kolaylaştıran olanaklardır.
Hastalık yeniden alevlenince ikinci ilik akta-
nmı girişimi Ankara'da yapılır. Nice deneyim-
lerden sonra artık eşi de iyileştirme dönemine
yardımcı olmaktadır.
Derken tioit bezindeki yayılma da cerrahi gi-
rişimle önlenir.
Üçüncü girişimde kök hücre aktarılır.
Sonra, insanın kendisiyle banşık olmaya ça-
lıştığı, Iznik Gölü kıyısında bir dinlenme evinde
yaşamının anlamını işe yaramakta bulduğu,
güvenli bir dönem.
GİZLİ BAĞ
Muammer öner'in hastalık savaşımıyla ilgili
anılannı, hekimlik dilini kullanmamaya özen
göstererek anımsatmak istedim.
Birbiriyle ilgisi olmayan üç kitabı; Dr. Nancy
C. Andreasen'in "Yaratıcı Beyin", Gianna
Paradiso'nun "Tannm Bana Kim Olduğu-
mu Söyle", Muammer Öner'in "Bir Ömür
Dört Yaşam" adındaki kitaplannı birlikte anla-
tışım, aralarında gizli bir bağ olduğu izlenimini
düşündürüyor.
Daha beynimizin nice alanlan keşfedilmiş
değil. Hiç önemsemediğimiz bir insanda nice
gizilgüç olduğunu bilemezsiniz. Yaşamınıza
sınır çizecek engeller çıkabilir. Içinizdeki sese
kulak verirseniz, daha sıranız gelmemiştir. Ye-
ter ki bilenmiş bir sabırla o engelleri aşmasını
bilin.
Sabırlı olmayı denemek hoşgörü içinde ya-
şamayı kolaylaştırır. Ama hoşgörülü olmak
ödün vermek anlamına gelmemeli.
Yolun sonunu göremezseniz yol ortasında
kalacaksınız demektir. Gözünüz doruklarda
olmalı. O zaman dağın eteklerine takılıp kal-
mazsınız.
Bu üç kitapta da o "Sonsuz Güç"e inan-
manın değişik yorumlan var. Tann'yı kendi-
mizde ararsak nice engelleri aşmamız kolayla-
şacaktır. Kendimize yenildiğimiz zaman, artık
dünya yaşanacak bir yer değildir..."
Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergiSeriniv ve
kitaplannızı aşağıdaki adrese gönderiniz:
MustafaŞerifOnanan
Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 Ümitköy-Ank.
Te/.: (0312) 235 91 11-236 23 46
SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 1 6