25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Doris Lessing'den 'Alfred ile Emily' Savaş olmasaydı... Nobel ödüllü Doris Lessing, Alfred ile Emily aö\\ romanında, hayaller ve ger- çekler üzerinden giderek ailesinin geçmişiyle hesaplaşırken hâlâ çok canli; bu yaşında bile, genç bir kız kadar sert ve tutkulu... caryn JAMES* I m | rgen bir genç olarak Do- ı ris Lessing, Afrika'daki ' zorluklar içinde zar zor -L_^geçindikleri çiftliklerinin verandasında oturan ailesine baktı -şimdi Rhodesia kolonisin- de hayal kmklığıyla sonuçlanan bir evlilikle birbirine bağlanmış, Birinci Dünya Savaşı'nda bacağı- nın tekini kaybetmiş bir askere ve Londra hastahanesinde ona bakan bir hemşireye- ve savaşın bulaştırdığı has- talıkîı yaşamların kendi sonunu hazır- layacağını gördü. Otobiyografisinin ses getiren birinci kitabı olan Derimin Altındaki'nde yazdığı gibi, "O savaş olmasaydı nasıl yaşarlardı, yıllar bo- yunca, tıpkı bir film gibi kafamda canlandırdım" diyor ve dokunaklı bir şekilde çocuklarına bağlanan annesi- ni, bir hastaneyi başarıyla yönetirken, yarı diyabet hastası babasını da güçlü ve hayat dolu olarak görüyor. Pek çok genç gibi Lessing de asla "Bu hasta ve yarı deli insanlar, ailem" gibi olmayacağına yemin etti ama ço- ğundan farklı olarak o, Nobel- edebi- yat ödülü sahibi parlak bir yazar oldu ve Alfred ile Emily'yh ailesine alabi- lecekleri en büyük ödülü verdi: Yaşa- mış olabilecekleri hayatları. Kitabın ilk yansı barış içindeki zengin Ingilte- re'de büyüyen -hemen birlikte olma- dıklarını öğrendiğimiz- Alfred Ue Emily'i anlatıyor. Ikinci kısmı, kurgu olmayan versiyonu, kızlarının onları bildiği gibi mutsuz olan bu karakterle- rin gerçek hayatlarını yazıyor. Bu kız Doris Lessing olduğu için onları en iyi yapıtı olarak tüm öfkesiyle ve duygu- suz bir dürüstlükle, ama yine de ken- disiyle sıklıkla bağdaştırılmayan özel- liklerle: Cömertce ve onurlandırarak yeniden yaratıyor. TEK ROMANLIK BİR YAZAR Ml? Nobel sahibi olsun ya da olmasın, bazılan hâlâ Lessing'i 1962'deki femi- nist klasiği Altm Defter'te ün yapmış, tek romanlık bir yazar ya da kedileri hakkında yazıp diğer gezegenlerde ge- çen hikâyeler anlatan, ihtiyar deli ka- dının edebi versiyonu olarak düşünü- yorlar. Altm Defter aynı zamanda sap- tadığı sosyal ve psikolojik gözlemlerle de öne çıkar. Daima birinci sınıf bir realist olan Lessing ise bunu asla Afri- ka'daki hayatını çizerkenki kadar aşın yapmamıştır. (Hayatınm ilk 5 yılı, ba- basının bir bankada çalıştığı Iran'da geçti; 30 yaşındayken de lngiltere'ye gitmek için Rhodesia'yı terk etti.) Alf- red ile Emily yarım kalmış bir dileğin yerine getirilmesi olarak görülebilir, ama keskin bir realist olarak Les- sing'in gücünü ortaya koyuyor. 1963'teki Babam adlı yazısı ve 1994'teki Derimin Altmdaki'yk Les- sing uzun yıllardır bu konunun etra- fında dolanıp durdu. Bunlardan ve di- ğer pek çok işinden, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra doğmuş olsa da, ai- lesinden dolayı onu çocukluğunun üzerine çökmüş kapkara bir bulut olarak yaşadığını biliyoruz. Tutkuyla bağlı olduğu, savaşın kendilerini yok ettiği yargısı ya da en azından Afri- ka'da tecrit altında geçirdiği gençliği hayat boyu sosyal aktivistliğinin nede- ni olabilir. . Alfred ile Emily bütün olarak kita- bın her iki bölümünden daha çok an- latmaya değer bir proje. Biyografik materyaller daha çok Derimin A/onafa'kini andırıyor. Fakat 88 yaşın- daki Lessing'in hâlâ ailesinin parça- lanmış hayatını anlamak için göğüs göğüse savaşmasına şahit olmak ina- nllmaz. Tabii ki onları anlatırken ken- disini de anlatıyor. Bu kitap onun al- ternatif gerçekliğe olan tutkusunun bir devamı gibi. (En yakın örnek 1974'teki romanı Hayatta Kalanın Anı/an'ndaki kahraman oturma oda- sının arkasında paralel bir dünya bu- lur.) Lessing'in yeni kitabında kurduğu alternatif hikâye, henüz daha yirmile- rinde olmayan Alfred Tayler ve Emily Mcveagh'nın bir kasaba kriket maçın- da tanışmasıyla başlıyor. Tanışma ta- mamıyla hayal ürünü ama inandı- rıcı. Gerçek hayatlarından yaptığı alıntılarla Lessing babasının, kendi annesinin bankada çalışması için yaptığı baskıya karşı gelip çiftçi ol- masına izin veriyor. Daha basit bir karakter olan, mutlu bir hayat için çabalayan babasını içgüdüsel ola- rak, "biliyor". Ipleri elinde tutmayı seven anne- siyle olan ilişkisi ise daima gergin. Hayat dolu olmasıyla. ona sekii veren ve içerdlği öfkeyie Aifrea İle emily, aynı zamanda Lessing'in otobiyografisine olağanüstü, alışılmadık bir ekleme. "Annemden nefret eder- dim" diye anımsıyor. Les- sing'in kitabına uygun bir cümle bu, hatta şimdi bile eski kininden tamamıyla kurtulmuş değil. Annesinin, çok âşık olduğu bir doktorun boğulmasıyla nasıl düşkırık- lığına uğradığını dinleyerek büyümüş. Hayali, Emily'nin bu adamın karısı ol- masına izin veriyor fakat soğuk bir ev- lilik bu. Lessing'in söylediğine göre kişililder -özellikle o buz gibi olan an- nesininki- hiç değişmemiş. Yine de en gerçekçi, en katlanılabi- lir özelliklerinden bahsederek annesi- ne karşı şefkatini gösteriyor: İyi bir hemşire olan Emily, kendisine karşı duyduğu tüm hisleri bu geleneksel ev- lilikte yitiriyor. Lessing de bu yüzden uygun bir yolunu bulup kocayı öldü- rüyor. Bir dul olarak, diğer Emily ken- dine geliyor, fakir çocuklar için Mon- tessori okulları kurulmasına yardım ediyor. SAVAŞIN YARALARI Hikâye, tarihi, Dünya Savaşı olmak- sızın, kusurlu bir biçimde dolduruyor. lngiltere iyi durumdayken dünyada gerginlik artıyor ve Lessing'in daha az esin kaynağı olan bir fikriyle kadınlar saç modelleriyle Türk-Sırp savaşında- ki rakiplere destek oluyorlar (Türkler için lüleler, Sırplar içinde minik buk- leler). Fakat Lessing bu alternatif dünyada kim- senin uzun süre kalması- na izin vermiyor. Bazen, yaklaşan asıl hikâye hak- kında cümleler bile ku- ruyor: "Gerçek hayatta, Somme savaşından he- men önce patlayan apan- disiti babamı diğerleriyle birlikte ölmekten kurtar- mıştı." Kitabın daha akıcı olan ikinci bölümünde, savaşın kendisinden kurtulanları nasıl sürekli yaraladığını keşfe çıkı- yor. Ona göre kendini korkunun kollarına bı- rakmak için rüyalarında ölü silah arkadaşlan ta- rafından ziyaret edilen babasından bitmek bil- meyen "cephe, tank, ay- dınlatma mermileri" hi- kâyeleri dinliyor. Londra'da duyarlı bir insan, Iran'da ise ora- dan oraya koşturan sos- yal bir yardımsever olan annesi Afrika'ya iner in- mez yatağa düşüyor, mi- nik yavrularını yanma çağırıp "Zavallı anne- niz" diye sızlanıyor. Les- sing annesindeki bu acıklı değişime hiçbir anlam veremiyor ve buna savaşı neden gösteriyor. Pek'çok yaralı aske- re bakıcıhk yapan Emily, "Olüyorlar- dı, anlıyor musun ve bizim elimizden bir şey gelmiyordu" diye dinlemek is- temeyen kızına anlatmaya çalışıyor. Geri dönüp baktığında, "Tıpkı cep- hede olanların babamı yiyip bitirdiği gibi, savaşın ateşten gömleği de onu içerden yakıp yıkıyordu" diye anlatı- yor Lessing. Bunda gerçeklik payı olabilir, ama oldukça saf bir şekilde. Çünkü bir ke- re Lessing'in kendi anlattığı Emily'nin dünyasındaki unsurları azaltıyor. Bu- radaki ve Derimin Alündaki'nde en dokunaklı sahneler Emily'nin Afri- ka'daki göz kamaştırıcı yeni hayatıyla ilgili yanhş beklentilerle yanına aldığı o güzel elbiseler, parlayan gümüş ren- gi çoraplar, brokar ayakkabılar. Les- sing'in nefret ettiği annesinin mutsuz- luğunu anlamaya çalışması ve buna şahit olmak insana dokunuyor. Ve öf- kesinin geçmediğini görmek de acı ve- ren bu dürüstlüğün bir parçası olsa gerek. Her şeyin ötesinde Alfred ile Emily, belki de Lessing için öfkesine sanatsal bir biçim verme yolu. Annesi- nin kendi kendine duyduğu acımaya karşı olan öfkesi için, "O zaman his- settiğim nefreti bugün hâlâ hissediyo- rum" diyor. Babasınm savaş hikâyele- rine gelince de "Anlayışa karşı öfkede suç ortağıydık" diyor ve onun "cephe- deki öfkesinin kendisini ele geçirdiği- ni" ve "asla bırakmadığına" inanıyor. Lessing'in "bir otobiyografi dene- mesi" diye bahsettiği Hayatta Kalanm Andarı'nda kahraman Emily isminde bir kızı evine alır ve duvarlarının ar- dında düşsel bir dünya içinde Emily'nin çocukluğunu görür. Bu ço- cukluk dönemi Emily McVaugh'nun- kinin ipuçlarmı taşısa da Doris Les- sing'inkine daha da yakın duruyor: Katı, sevgisiz anne figürü ve talihsiz asker bir baba. Hayat dolu olmasıyla, ona şekil ve- ren ve içerdiği öfkeyle Alfred ile Emily, aynı zamanda Lessing'in otobi- yografisine olağanüstü, alışılmadık bir ekleme. Daha önce son kitabını yazdı- ğını söylemişti (aslında, saçma sapan çok şey söyledi), fakat burada vedalaş- maya dair en küçük bir niyet yok. Bu yüzden hâlâ çok canlı: Bu yaşında bile, genç bir kız kadar sert ve tutkulu. • Tlıe Ncu» York Times Sunday Book Review, 10 Ağustos 2008, çeviren: Emre Kuzuoğlu. I Alfred ile Emily/ Doris Lessing/ Çeviren: Püren Özgören/ Can Yaym- lan/260s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1016 SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle