21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Edebiyatımıza kazandırdı- ğı Dilan, Saragöl, Mahmu- do ile Hazel, Aladağlı Mıho, Suç Kimde, 804fcc/gibiya- pıtlarıyla tanıdığımız ömer Polat bu kez karşımıza Adı Duman adını taşıyan bir ilk gençlik romanıyla çıkıyor. Akdeniz'in şirin bir kasaba- sının uzam olarak seçildiği yapıt, ülkemiz ve insanını toplumsal açıdan ortaya koymanın yanında gençli- ğe adım atacaklara da önemli sayabileceğimiz yaşantı ömekleri sunuyor. • MustafaASLAN •_• mer Polat'ın Adı Duman I g ^ adım taşıyan, üç çocuk 1 I kahramanın olduğu ilk Vs__^ gençlik romanmda ülke- mizin toplumsal yapısı hakkında önemli ipuçlan veren bir yapıt. Bu açıdan yarının büyüklerinin toplu- munu tanrması ve birlikte olduğu insanlarla banşık yaşamasını yar- dımcı olacakur. Kahramanlanmızdan Ali'nin Duman'ı aldığı göçerlerin Sankeçili Aşireti'nden olmaları bir yanıyla ülkede feodal yaşa- mın sürdüğünü gösteriyor. Devletin ya- salan yerine gelenek görenek geçerlidir, onların yaşadığı Toroslar'da. Ama son demlerini yaşamaktadırlar, aşiret yapısı Ömer Polat'tan yeni roman: Adı Duman da yavaş yavaş çözülmüştür. Sankeçili Aşi- reti'nden Mürsel Dede köpek yavrusu istemeye ge- len çocuğun isteğini geri çevirir. Kendile- ri gibi kentte yaşayamayacağı inancında- dır hayvanm. Aslında kentle yaşlı adamın anlatmak istediği yerleşen kapitalist iliş- kilerdir: "... Bu dağlar Sankeçili aşireti- nindir. Anladın mı? Bak, kala kala on üç çadır, beş on keçimiz kaldı. Bir de birkaç köpeğimiz var" (s. 14). Kahramanlardan Güller'in ailesiyle de (anne, baba ve çocuktan oluşan) çekir- dek aile yapısının yerleştiğini, ama feodal yapının kalıntılannın da son günlerini ya- şadığını göstermektedir, Adı Duman. Feodal yapının kalıntılannın olduğu bir ülkede eğitim sisteminde gerici izlere de rastlanmaktadır. Güller'in din dersi ve ahlak bilgisi öğretmeninin "evrim teori- si" karşıtı olması buna örnek gösterilebi- lir. Kapitaliznı artı değerin yani çalışandan daha çok kazanma sistemi olarak özede- nebilecek sistemde insanların gelecek gü- vencesinin olmaması konusu da yapıta yansımış. Durum böyle olunca Ali'nin babasının sigortasının olmaması şaşılacak bir şey değildir. Yazar, dayanışmayla, yardımlaşmayla yannın daha güzel olaca- ğını küçiik bir örnekle vermiş. Adı Duman dd uzam olarak seçilen şi- rin sahil kasabası birçok kültürün bir arada kardeşçe yaşadığını göstermek açı- dan iyi seçilmiş. Burada, sadece Türki- ye'de yaşayanlarla değil turistlerle de bir kaynaşma görüyoruz. Yazann sunduğu ileti oldukça net: Normal koşullarda, herhangi bir kışkırrma olmasa insanlar kardeşçe yaşarlar. Anadolu insanın da mayasında bu külrür vardır. Ali'nin babasının tedavisi için Duman'ı satmak yerine gösterilen çabalar, insanla- nn birbirlerini hiç tanımasalar da (Türk, Kürt, Japon, Alman, Rus) dayanışma içinde olacaklannı, özveride bulunacak- larını göstermektedir, şarkılarını-türküle- rini farklı dillerden söyleseler de. "Mor- tiz amca yeniden gitannı alıyor, hareketli bir parça çalmaya başlıyor. Önce kızlı oğlanlı turist çocuklar kalkıyor, tepine tepine dans etmeye başlıyorlar, ardından biz kalkıyoruz. Kimimiz göbek atıyor, ki- mimiz halay çekiyoruz" (s. 86). Adı Duman'ın çocuklanmıza sunduğu koskocaman bir sevginin içinde hayvan ya da insan sevgisi diye bir ayrım yapmak olası değil. Kitapta önce çocuk en iyi dostunun bir köpek olduğunu itiraf eder. Ama daha sonra insanların da ayır- dına vanr. İnsan ve hayvan arasında bir ayrımın olmadığını görür. Yapılan çalışmalarla bir yandan "Du- man" adlı köpeğin satışını önlemeye çah- şılırken bir yandan da Ali'nin sigortası olmayan babasının tedavi giderlerini kar- şılamaya yönelik olması sevginin katmer- leşmesine yol açıyor. Başta hayvan sevgi- siyle kendini smırlayan, en iyi arkadaşı- nın Duman olduğunu söyleyen AÜ son- ralan birçok arkadaş edinir, bu paylaşım sayesinde. Ülkemizde son yıllarda, gençlik edebi- yatı alanında önemli ürünler ortaya çıktı- ğı gibi, genci yaşadığı topluma ve kendi- ne yabancılaştıracak rürden de çok sayı- da kitap piyasaya sürülüyor. Adı Duman gençliğe ilk adımını atacak olanlara toplumunu ve kendini daha iyi tanıma olanağı sunmakla kalmıyor yaşa- dığı coğrafyanın dünü-bugünü hakkında da bilgiler sunuyor. Bu bilgiler, kişinin kendisiyle, ailesiyle ve içinde yaşadığı toplumla banşık olmasını sağlar bana gö- re. Ömer Polat'ın Adı Duman adlı ilk gençlik romanı yarının büyüklerine güzel ve anlamlı bir armağandır. Ülkemizin toplumsal yapısınm belirtilmesi dışında, kardeşliğin anakarası olduğunu göster- mesi açısından da anlamlıdır. Bu tür ya- pıtlann çoğalması dileğiyle.. .• Adı Duman/ Ömer Polat/Evrensel Basım Yayın/88s. O EnginTURCUT | _^g 980 doğumlu, bana göre T genç ama şiirinde fazla olgun I bir şairin kitaplarıyla tanışır- -JL. sanız nc yaparsınız? Bugüne kadar birbirinden kıymetli 3 kitap yazmış, şairler ve şiir üzerine dene- meler uçurmuş, öykü ve söyleşileri önemli dergilerde yer bulmuş bu fazla yetenekli şair kardeşimiz hakkında yazı yazmamak, onu nitelikli şiir okuru kitlesiyle buluşturmamak zaten şiirin ca- nını üzerdi. Şiirlerindeki olgunluğun, saygın ve efendi bir şair duruşu ve bakışı- nın kendisine çok şeyler kazandıracağını ve çok önemli yerlere geleceği umudu- mun boşa çıkmayacağını iyi biliyorum. Canım şairim ve arkadaşım Özkan Mert'le de aynı duyguları paylaşıyoruz ve Ersan Erçelik Yüzüm Yeryüzünde Bir Dövme adlı daha ilk kitabıyla, 'ben geli- yorum, ben varım' diyordu zaten! Şiir serumu diye bir şey yoksa bunu şa- ir icat eder inanın. Şiirin basamaklann- dan sabırla ve aşkla geçerseniz ve bu ısra- rınız için çok çaİışır ve sadece işinize ba- karsanız güzel bir yerlere gelmeniz şaşır- tıcı olmamalı. "Dilde yara"nın, kalpteki kanamanın, nice hüzünler biriktirmenin, ağlayan çocukların çığlığını duyabilme- nin, ateşlerde yanmanın ve kül olmanın o acı olanın iklimiyle kotanyor şürlerini. En çok yıkım, zulüm, yenilgi ve ağır yara- lı hüzünlerden çıkmıyor mu şiir? 'Yırtık Hayadar Atlası'nda bizzat acı- nın kendisi olmuş iyi bir şairle karşı kar- şıyayız. "Hangi kapıyı çalsak, üç oda bir salon yalnızlık."Artık, küçültülmüş kim- yasal silahlarla insanların, çocukların öl- dürüldüğü bu zulüm çağında cesurca ya- zılmış şiirlere ve şiirleriyle başkaldıran yürekli şairlerimize çok ihtiyacımız var! Ersan Erçelik'in şiirlerinde, "saklı bir rüya", acı bir "giyotin gülümseyişi", "ko- kusundan kopartılmış mimozalar", kanlı ve zalim "tragedyalar", paslanmış, kirlen- Ersan Erçelik'ten yeni şiirler toplami: Hayat Öpücüğü Ersan Erçelik'in Hayat öpücüğü adlı şiir ki- tabını, şiir zevki edinmiş, nitelikli şiirden an- layan herkese tavsiye ederim. Bu kitapta yalnızlığının iç çekişi, iç denizi var. Bu şiirleri okurken dibe vuran bir aşkın 1 , küskün bir iskelenin', bir yerlerde unutulan bir fesle- ğen kokusunun, 'yaşlanmayan bir özlemin', akşamlarm gömleğini ütüleyen derin bir hüznün', incinmeleri, kırılmaları var. miş ve merhametini yitirmiş bir dünyaya duyduğu haklı bir isyan var! Işte bütün bunları bize, şiir sanatına ihanet etmeden duyurmasını iyi biliyor. Yeryüzü yağma- lanıyor, barbarlar tarafından merhamet her gün kurşuna diziliyor duyuyor musu- nuz? "Bugün yarma kirdınlırken", pa- patya yüzlü çocuklanmıza kıyılırken, "şairin seyir defterinde kan" var, duyu- yor musunuz? Şair en çok kırmızı yanını büyütmesin de ne yapsın? İyi şair Ersan Erçelik, insanlara "fevka- lade bir elbise dikecek kadar kendi deri- sinden" fazla incelikli bir yıldız yalntzlığı- dır. "Güz çıkmazı" şairidir. 'Kanındaki aşk şarabından binlerce Hayyam' çıkara- bilir. İsyan gezgincisidir, kül olmuş nice kıymedi hayadarın yasını tutar. Bu yüz- dendir "Ben hazırım yanışıma, sizden ne haber?" demesi. Nasü da gücenik kış so- ğuğu şiirler yazıyor, nasıl da 'üç bin yıl- hk' bir kederle yazıyor, nasıl da yaralann kardeşi olmuş, ama biz bahar sağanağı sanıyoruz içimizden terleyerek fışkıran güneşi. Düşünsenize "patlayan bir lastik gibi dönüyor dünya" dedikçe, kalbim bir kez daha ayağa kalkıyor. Düşünsenize, şair "kucaklaşamıyorsak aşk dediğin ne- ye yarar, Piri Reis'in kanıyla ceylan deri- sine çizdiği harita?" dedikçe, içimi dilsiz bir veda sesiyle yıkayasım geliyor. "Bu aşk kalkıp başka yere gider/ devrimlerin kanayan yerlerinden öperim!" dedikçe, utanırım insanlığımdan. Şairin başına gökyüzü düşse ne yazar? Şairin 'göğsü- nün yansı yazla yıkanmış ve yarısı kar al- tındaysa', masal olmuş yüzlerimizden Bağdatlı bir çocuğun gözleri düşer de, değil sokaklara şiirin yüzüne bakamaz, şiirin içine çıkamaz, umudara beyaz bir güvercin bile olamayız! Ersan Erçelik'in şiirleri unutulan ve özlenen barış için yutkunup dursa da, "ne güzel yanıldık biz bahçemiz söndü" dese de, şiirlerindeki çığlık, dünyanın boşluğunu bile titretecek cinsten! Şiiri- nin damarlannda yeryüzünün bütün tür- küleri, şarkıları geziniyor. Insandan umu- dunu kestiği için mi şiire çok sanlmış, • bilmiyoruz? 'Ölümün bile çok utanıp üşüdüğünü' dünyanın üzerine yürüme- sinden anlıyoruz. Bu şiirlerde tenin yan- gınını, nara olan özlemini, yaz sevgisini, nasırlı ellerin resimlerini, sessiz bir bildi- rinin nefesini, bir mürekkebin dağıhşını ve devrime olan müthiş bir özlemi duy- manız mümkün. Flu kelimelerden ve an- lamı yitik bir dilden uzak durmasını bili- yor. Şiiri iyi biliyor bu şairimiz. Şiir ödül- leri alması şaşırdcı sayılmamalıdır. Yeni şiir kitabı Hayat Öpücüğü'nü büyük bir keyifle okuyorum. Okurken nodar alıyo- rum. Etkilenmekten korkmayan, bazen bir çocuğun gözleriyle bakan, bazen bir devrimci tavnyla hayatı inada sorgula- yan, şiire bu kadar inanan az bulunur şa- irlerden birisidir Ersan Erçelik. Doğada- ki her şey, her nesne onun şiirinde yer alabiliyor. Aşk da toplumsal bir yangın değil de nedir? Bu anlamda ondaki aşk duygusu bir melek kokusuyla göğü ku- caklarken, yan yana gelmemiş kelimeler parkında imgeye bitişik nefes alıp veri- yor. "Bin rüyayı bir gecede gördüm sen- de" diye fısıİdaması, "bir yangını bir ateş damlasında tattım sende" diye seslenme- si bakın bize hangi dizesine savuruyor ki biz orada mıhlanıp, yıllarca o dizesinin içinde mahsur kalabiliriz. "Aşk dediğin ellerinde solan bir denizyıldızı/ dünyada merhamet yoktur derinliğe dalmayana." Şair son derece yalın ama sözü dolandır- madan sahici söylüyor: "Derlerdi de inanmazdım, çok sevmek çok kırılmak- mış." Olmayı, derinlerde dolaşmayı, "şiir yazmak değil, şiir hahne gelmek" çaba- sıyla, 'ıslak gözlerinizde at koşturur' bu şair! 'Gagasını bahara geçirmiş bir ku- şun' ayaklarıyla da şiir yazabilir ama 'sö- zün boşluğuna' düştüğü de görülmemiş- tir. Esrimenin, lirizmin denizinde kimse- siz bir masal gemisi olmanın da tadını çı- karır. "Odunlar kırılıyor, tulumbayla ko- nuşuyor su/ daha gözlerini ovuştururken sabah." derken, 'sözcükler arasına kur- duğu o serin salıncakta' sallanmamızı is- terken, bir 'yaprağın üstünde uyanan sar- hoş bir böceğe' de dikkade bakmamızı ister! Şair işte, şair bizim göremedikleri- mizi görendir. • Hayat öpücüğü/ Ersan Erçelik/Şür- den Yayınlan/ 94 s. \- C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 3 5 S AY FA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle