Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İ. GÜRŞEN KAFKAS
Eğitimde karmaşanın yaşandı-
ğı, okullarda sanat ve spor ders-
lerinin yok sayıldığı bir dönemi ya-
şıyoruz. 21. yüzyılda bilime daya-
lı dinamik eğitimin yoğunca ya-
şandığı dünyamızda, ülkemiz ez-
berci ve kopyacı olmayı ısrarla sür-
dürmektedir.
Cumhuriyetin kuruluş yılların-
da eğitimde yenileşme, aydınlan-
ma ve gelişmeye öncelik verili-
yordu. Mustafa Kemal, “Düşle-
rim eğitimle gelişecek” diyordu.
Eğitim sisteminde yenileşmeyle
işe başlandı. “Tevhid-i Tedrisat”
(Eğitimde Birlik), eskiyi yenileştiren
eğitimde “yeniden biçimlen-
meydi.” Temel ilke “akıl, bilim ve
düşünce” berraklığıydı.
Mustafa Necati, öğretmenlerin
mesleki örgütlenmesinin, saygın-
lığının ve şekillenmesinin yanında
“Harf Devrimi, Millet Mekteple-
ri, Eğitimde Birlik, Karma Eğitim”
gibi çağdaş yapının da mimarıydı.
Mustafa Necati’nin, Mustafa Ke-
mal’in eğitim alanında ülkede ger-
çekleştirdiği birçok eğitim devri-
minde emeği ve başarısı vardır.
Mustafa Necati için, “O, başı
yükseklerde, gözü yıldızlarda,
temiz ve çetin bir yenilikçi gibi
durmadan çalışır ve üretirdi”
deniliyordu. Necati, eserleriyle,
hizmetleriyle ölümsüzleşen bir
eğitimciydi. O dönem, yenilikler,
başarılar ve çağdaşlaşmaya yol
açan aydınlık düşüncelerin üretil-
diği süreçti. O, ülkenin gerçek
kurtuluşunun ve aydınlık yüzü-
nün eğitimle olabileceğine inanı-
yordu. Öğretmenlere “altın dö-
nemi” yaşatmıştı.
Hasan Âli Yücel bir eğitimciydi.
Mustafa Necati’nin döneminde
birçok eğitim projesinde yer al-
mıştı. Atatürk’ün çağdaş eğitim an-
layışının bilincindeydi. Nüfusu-
muzun çoğunluğundaki köylüleri
eğitme sorununa çözüm arayı-
şında bulundu. Necati ile başlayan,
Saffet Arıkan’ın “eğitmenleriyle”
devam eden “köye aydınlanma
öyküsü” “Köy Enstitüleriyle” çö-
züleceğine inandı, gerçekleştirdi.
İsmail Hakkı Tonguç’la birlik-
te titiz bir çalışma sonrası, ezber-
ci eğitim yerine, öğretimin ya-
şamla birleşmesi ve üretime dö-
nüşmesini önde tutan Köy Ensti-
tülerinin kuruluşunu sağladı.
Köyden gelen çocuklar, iş
eğitimi alıyor, öğreniyor, okuyor,
düşünce yenileşmesine ulaşıyor,
yetenekleri gelişiyor ve köye
giderek yol gösteriyorlardı. Eği-
timde bir mucize gerçekleş-
mişti.
Hasan Ali Yücel’in, Türk Dili
Tetkik Cemiyeti’nde, Türk Tarih
Kurumu ve Tercüme Bürolarının
kurulmasında, Halkevleri, Ankara
Devlet Konservatuvarı’nın açılı-
şında, ders kitaplarının biçimlen-
dirilmesinde, Devlet Resim ve
Heykel Sergisi’nin açılmasında,
mesleki ve teknik öğretimin ger-
çekleşmesinde emeği, çabası ve
başarısı vardır.
Hasan Âli Yücel, daha katılımcı
ve özerk üniversitelerin yasalarının
gerçekleşmesini sağladı. Yücel,
eğitimciydi, yazardı ve başarılı bir
devlet adamıydı. Eğitimimize kat-
kıları, Cumhuriyetin kuruluş yıl-
larında karanlıktan aydınlığa çı-
kışının ışığı olmuştu. O, kültür, sa-
nat ve üretici düşünce konuların-
da ve şiirlerinden oluşan yirmi
dokuz eser bıraktı. Cumhuriyet
gazetesinde on yıl üretici düşün-
celerini toplumla paylaşan gerçek
bir aydındı.
Hasan Âli Yücel, toplumsal de-
ğerde çalışmalarını eğitimde, sos-
yal yaşamda ve kültürel alanda ge-
lişmeyle halkımızın daha çağdaş
bir yapıya ulaşacağına inanıyordu.
O, ilköğretimi gerçekleştirerek
yaygınlaştırdı. Yazdığı felsefe ve
mantık ders kitaplarıyla gençlere
düşünce açılımını sağladı.
“Türk ilköğretiminin reform-
cusu” “Köy Enstitülerinin mi-
marı” İsmail Hakkı Tonguç’tur. “İş
için, iş içinde, işle eğitim” anla-
yışını gerçekleştirendi. Kendisi de
iş eğitimi öğretmeniydi. İş eğiti-
minin gerçekleşmesi yönünde,
çocukların ve gençlerin “işle eği-
timi” konularında önemli eserler
yazdı. Köy Enstitülerinin “Ton-
guç Babası” olarak ünlenmişti. O,
ülke coğrafyasını adım adım ge-
ziyor, enstitülerin nerelerde kuru-
labileceğine karar veriyordu.
Köy Enstitüleri modeliyle köyde
yenileşme ve gelişme sağlana-
cağı görüşündeydi. Ona göre, ül-
kenin gelişmesi ve değişiminde ay-
dınlanma köyden başlayarak ya-
yılmalıydı. İş ve meslek eğitimiyle
donanmış gençleri yarınlarımızın
umudu olarak görüyordu.
İsmail Hakkı Tonguç, ülkemiz
çorak toprağının bağrına sokulan
nice meyve fidelerinin, bağ om-
çalarının, yenileşmeci binaların
geleceğin umudu olacağına ina-
nıyordu. Gençlerin “yaparak, ya-
ratarak ve üreterek” yol almala-
rını kültürle, sanatla, sporla ve
folklorla bütünleşmelerini amaçlı-
yordu. İsmail Hakkı Tonguç, nite-
likli öğretmen nitelikli öğrenciyi
yetiştirecektir düşüncesindeydi.
Köy Enstitülü öğrenciler, dünya
klasiklerini okuyor, tartışıyor ve
kültür birikimi ediniyorlardı. Re-
sim, müzik, tiyatro gibi sanatsal ve-
rilerle yenileşiyor, sporla bedensel
gelişmeye ulaşıyorlardı.
Köy Enstitüleriyle gençlerin
emek teri üretkenliğe, açlık tok-
luğa, yoksulluk varlığa, iş aşa
dönüşecek ve köylü kalkına-
caktı. Köy Enstitüleri yarım ka-
lan bir eğitim projesiydi. Bugü-
nün sığ, ezberci ve kopyacı eğiti-
mine örnek verilebilecek bir de-
neyimdir.
Mustafa Necati, Atatürk Türki-
yesi’nin yenileşmeci eğitimcisiydi.
Hasan Âli Yücel, eğitimimizde ye-
nileşme, gelişme ve aydınlanma
umudunun habercisi oldu. İsmail
Hakkı Tonguç da asırlardır unu-
tulan, karanlıklarla boğuşan köy-
lülerimizin eğitilmesinin mihenk
taşı oldu. Âşık Veysel’in “Ben ba-
bamı, sen ustanı unutma” deyi-
şine baktığımızda, eğitimimizin
gerçek ustaları, yol göstericileri, kı-
lavuz kuşları bu çok değerli eği-
timcileri bugünün eğitim karma-
şasında görmek isterdik. Onları
unutmadık, unutmayacağız, eser-
leriyle anacağız.
CMYB
C M Y B
DÜZ ÇİZGİ
ÜMİT ZİLELİ
Kürt Parlamentosu!..
İlahi adalet bu olsa gerek!..
Geçen hafta, Reşadiye’de yedi askerimizin şehit
edilmesinin ardından iktidar çevrelerinde ve yanaşma
medyada yer alan “PKK olamaz.. Kesinlikle
Ergenekon yapmıştır.. 1993’te 33 erimizin şehit
edilmesi olayına ne kadar da benziyor” yollu, hem
tarih bilgisinden yoksun, hem de PKK’yi aklamaya
soyunan hezeyanları ele almış, ’93 katliamını
Öcalan’ın emriyle o zamanın bölge sorumlusu
Şemdin Sakık’ın yaptığını kendi ifadeleri ve de
itiraflarıyla anlatmıştım...
Daha yazımın mürekkebi kurumadan, PKK saldırıyı
üstlendi, hem de hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak
denli açık ve net bir üslupla!.. Pekii, günlerce hiç
utanmadan, sıkılmadan olayı Ergenekon’a yamamaya
çalışan, PKK’yi koruyup kollayan bu çevreler ne yaptı
dersiniz?.. İnanılması güç ama çok kızdılar!.. Evet, bu
alçakça saldırıyı PKK üstlendiği için akıl almaz
derecede öfkelendiler!.. İktidarın zirvesi ve işbirlikçileri
gerçekten olağanüstü bir buluş gerçekleştirip, şu
vecizeyi yumurtladılar:
- PKK yapmış olabilir ama belki de birilerinin
taşeronluğunu yaptı!..
Yorumlar o denli çirkinleşti, o kadar rezilleşti ki,
DTP’li bir muhterem aynen şu açıklamayı yaptı:
- PKK eylemi üstlenmemeliydi!!! Kapatma
davası sürerken PKK’nin eylemi sahiplenmesi
siyaseten yanlıştı...
Yani bu arkadaşa göre PKK eylemi yapmış bile olsa
üstlenmeyecekti. Böylece ne olacaktı? İşbirlikçi
koronun “Ergenekon” senaryosu hayat bulacaktı!..
Ama üstlenince plan bozuldu..
- Ve DTP kapatıldı!.
İşin özü de buydu aslında!..
PKK, toplumda öyle bir infial, öyle bir öfke
patlaması sağlamalıydı ki, DTP kolaylıkla
kapatılabilsin!.. Peki, terör örgütü ve İmralı’daki
mahkûm, DTP’nin kapatılmasını niçin herkesten daha
fazla istiyordu?.. Çok basit; son kullanma tarihi
geçmişti de ondan!.. Artık yeni bir aşamaya geçmenin
tam sırasıydı:
- Kürt Parlamentosu!..
Dikkat edin; kapatma kararının ardından DTP’de bir
bocalama oldu. Sine-i millet kararı hemen alınamadı.
Bu arada avukatlar İmralı’ya koştu. İki gün sonra
DTP’nin tavrı netleşiverdi. TBMM’yi boşaltan ve istifa
dilekçelerini bugün Meclis Başkanlığı’na verecek olan
milletvekilleri artık Diyarbakır’da Demokratik Toplum
Kongresi (DTK) bünyesinde çalışacaklar!.. Dün The
Taraf gazetesinde Kurtuluş Tayiz imzası ve “Kürt
Parlamentosu Yolda” başlığı ile yer alan haber, neler
olacağını gayet güzel anlatıyor:
“2007’de Diyarbakır’da kurulan DTK, küçük bir
parlamento niteliği taşıyor. 100 kişilik ‘Daimi Meclis’i
olan DTK’nin 900’den fazla üyesi ve küçük bir
yürütme kurulu bulunuyor. DTP milletvekillerinin
katılımıyla, DTK artık fiili bir parlamento gibi çalışacak.
PKK de milletvekillerinin artık DTK bünyesinde
çalışmalarını istiyor. DTK de zaten fiili olarak
Kürtlerin parlamentosu konumunda...”
Yaa işte böyle; şimdi anladınız mı yedi evladımız
niçin şehit edildi?.. Şimdi görebiliyor musunuz,
günlerdir ülkenin dört bir yanı niye yangın yerine
çevrildi?.. Şimdi anladınız mı DTP’nin kapatılması için
niçin canla başla çalıştılar, TBMM’deki sıraları niçin
acilen boşalttılar?..
- Son aşamaya geçebilmek için!!!
Bir Yurtsevere Mektup (XXXIX)
Sevgili kardeşim Balbay, sen Silivri’de tarihe
silinmesi olanaksız bir savunmayı adeta çivi gibi
çakarken, birileri de Türkiye Cumhuriyeti’nin
“dışarıda dizayn edilmiş” tabutuna son çivileri
çakma uğraşı içinde, ne yazık ki!..
Bin yılın kardeşliğine sonunda kan da bulaştı.. Bir
cehennem çukuruna doğru baş döndürücü bir hızla
gidiyoruz. İşin acısı bunu görmüyoruz bile!.. Bizi bu
kadere mahkûm edenler ise hâlâ “demokrasi” hâlâ
“açılım” nutukları atıyorlar. Böylesi bir karanlıkta
senin, tüm yurtseverlerin ışığına, sağduyusuna
ihtiyacımız var… Sevgili Server Tanilli’nin geçenlerde
dediği gibi “açılsın artık kapılar”... Artık bu son mektup
olsun...
Sana ve tüm yurtseverlere, dışarıdaki milyonların
çağrısını iletiyorum:
- Bekliyoruz!..
e-posta: umitzileli@gmail.com
Mustafa Necati, H. Âli Yücel ve
İ. Hakkı Tonguç Döneminde Eğitimimiz
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
17 ARALIK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
15
Recep: “Venedik
kriterleri yetmez.”
Gondol verelim!
Fay
Ali Gelence:
“Marmara fayında
görülen aşırı gaz
çıkışı deprem
habercisiymiş.
Marmara’yı bırakın
siz asıl kırılmak üzere
olan Türkiye fayına
bakın!”
Alışkanlık
Gülfatma Carlık:
“Recep başbakan
olduğunu unuttu
Meclis’te Kuran
kursu hocası gibi
herkesi azarladı!”
Kul
Necati Cebe:
“YÖK Başkanı
‘Hukuku dolanırım’
demiş. Kendisini
oraya oturtan gücün
emir kulu; haddiyse
dolanmasın!”
YağmurDeniz
Operasyonun adı: Turkuvaz
TÜRKİYE’DE çaktırmadan bir
“operasyon” yapılıyor.
Operasyonun adını biz koyalım:
Turkuvaz Operasyonu.
Turkuvaz, yeşile çalan mavi
renktir. Sürdürülmekte olan
operasyonda tonunu tam
tutturamasalar da yeşil, mavi,
turkuaz ne denk gelirse “kırmızı”nın
yerine koyuyorlar. Bu bir “toplum
mühendisliği” çalışmasına benziyor.
Kırmızı biliyorsunuz sıcak renktir;
insanın kaynını kaynatır. Mavi ise
soğuk renk, toplumu buzdolabına
kaldırmaya yarar!
Öte yandan kırmızı Türkiye’nin
“ulusal” rengi sayılır; bayrağımız
kırmızı-beyazdır. Bayrağın rengini
şimdilik değiştirmeleri söz konusu
değil ama örneğin ulusal futbol
takımının “kırmızı-beyaz” formasını
değiştirdiler; turkuvaz forma
yaptılar. Futbol hakemlerinin
formasını turkuvaza çevirdiler. Milli
Eğitim Bakanlığı’nın okul
tabelalarındaki kırmızı zemini
kaldırdılar, yeni tabelaların zeminini
turkuaz gibi bir renk yaptılar.
Kamusal alanlarda çaktırmadan
“kırmızı” silinirken son bomba
Çankaya Köşkü’nde patladı. Meğer
Cumhurbaşkanlığı forsunu da
değiştirme cüretini göstermişler.
Forsun kırmızı zeminini, kör kör
gözün parmağımın gözüne hesabı
turkuvaz yapamadıkları için beyaza
dönüştürmüşler.
Kırmızıyı silme ve Türkiye’yi
turkuvazlaştırma operasyonlarına
dikkat!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
MUHTEREM seyirciler, civan padişahımız
Fatih Sultan Recep’in buyurduğu şekilde
hazırlanan ana haber bültenini sunmak üzere
Tayyip Radyo Televizyonu ile müşterek yayına
geçiyoruz. Evvela özetler:
Sultanımızın kerimesi Esra Sultan’ın
mahdumu Ömer Tayyip bin Recep ebu
Habeşi’nin’nin sütdişinin çıkışının kırkıncı günü
münasebetiyle Mevlit okundu. Az sonra.
Valide Emine Sultan, Ankara Tesettür Fuarı’nı
dualarla açtı. Az sonra.
Diyarbakır Valisi, sokak gösterilerini tarifeye
bağladı. Gösteriler sabah, öğle ve akşam olmak
üzere günde en çok üç seans düzenlenecek,
seyirciler bilet karşılığı ücret ödeyecek, kombine
bilet uygulamasına daha sonra geçilecek. Az
sonra.
Kürt koordinatörü ve İçişleri Bakanı Hacı
Beşir, saç boyasının rengini bir derece
koyulaştırdı, beş yaş gençleşti. Meclis
berberinden canlı yayın biraz sonra.
Şok mektupla gelen şok soru: Yedi askerin
öldürüldüğü Tokat Reşadiye’de niye yedi asker
öldürüldü?
Sultanımızın serbülendi Bülent Arınç’ın
gözyaşlarının sırrı çözüldü. Arınç’ın hangi
damarında çatlak var? Az sonra.
Muş’un Bulanık ilçesindeki gösterilerde iki
kişiyi öldüren esnafın dünürünün eniştesi ile
Ergenekon davasının gizli tanıklarından Ü.Ü.
’nün yengesinin oğlu asker arkadaşı çıktı.
Bulanık’taki Ergenekon provokasyonu. Az sonra.
Yurdun dört bir yanından Ankara’ya gelen
binlerce tütün amelesi, civan padişahımızın fırka
genel merkezinin önünde toplandı. “Padişahımız
çok yaşa” sloganı atan ameleler, padişahımızı
susturmaya çalışan elleri kıracaklarını, dilleri
keseceklerini söylüyor.
Ulema beklenen fetvayı verdi: İdeolojik kararlar
alan Danıştay’ın, siyasi kararlar alan Anayasa
Mahkemesi’nin ve münafık kararlar alan
Yargıtay’ın kapatılması vaciptir. Stüdyo
konuğumuz Sümüklü Şeyh Camisi baş imamı az
sonra fetvayı yorumlayacak.
Sokakta nabız tuttuk, gösterilere katılan
çocuklara Molotof’u sorduk. Çocuklar General
Molotof’u alkollü bir içecek sanıyor. Milli
Eğitim’de yürek yakan tabloyu otomatik pilota
bağlı Nimet Çubukçu ile Dolapdere’den canlı
yayında konuşacağız, az sonra.
Ortak Yayın
SESSİZ SEDASIZ (!)
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir hat üstünde
gidip gelen taşõt. 2/
Vücut õsõsõ... Antal-
ya ve Fethiye kör-
fezleri arasõnda yer
alan yarõmadanõn
adõ. 3/ Şiirde, bir
uyaktan sonra yi-
nelenen aynõ an-
lamdaki sözcük ya
da eklere verilen
ad... “Pas” da deni-
len bir bitki hastalõ-
ğõ. 4/ Kuş yuvasõ... Ren-
yum elementinin simgesi.
5/ Yüzün iki yanõnda bõ-
rakõlan sakal demeti. 6/
Mõsõr’õn plaka imi... Bir
devletin başka bir devlete
yaptõğõ bildiri. 7/ İzmir’in
Tire ve Ödemiş ilçelerine
özgü bir tür bilye oyu-
nu... Bir geminin, başka bir
gemiye ya da iskeleye de-
ğecek biçimde yanaşmasõ. 8/ Birbirinden hiç ayrõlmayan
sõkõ arkadaşlar... Bir tür kek. 9/ Kabadayõ... Osmanlõlar dö-
neminde Tunus ve Cezayir yöneticilerine verilen unvan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Artvin yöresine özgü, “düz horon” da denilen bir
halkoyunu. 2/ “Gün bitti, ağaçta neşe söndü / Yaprak
--- oldu, kuş da yakut” (Ahmet Haşim)... Erkek keçi. 3/
Osmanlõ ordusunda, askerlik görevini bitirdikten son-
ra yedeğe ayrõlan er... Ekmek, peynir gibi organik mad-
delerin üzerinde, nem ve õsõnõn etkisiyle oluşan, çoğu ye-
şil renkli mantar. 4/ Tevfik Fikret’in, şimdi müze ola-
rak kullanõlan evinin adõ... Bir nota. 5/ Bir yarõşõ kaza-
nacağõ düşünülen takõm ya da kimse. 6/ Bir gõda mad-
desi... Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret. 7/ Ar-
navutluk’un para birimi... Yolun yokuş olan bölümü. 8/
Aynõ ahõr adõna koşan yarõş atlarõna verilen ad... Hisse.
9/ Zeybek... Annenin erkek kardeşi.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
H A M S T E R B
İ Ç İ T M O D A
P Y A K A M O Z
O K A R İ N A A
F A R R E N K
İ D S E T R E
Z A L İ M D İ Ş
N İ H İ L İ Z M
S A M T İ M E
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
T.C. GEBZE 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTTIRMA İLANI
Dosya No: 2007/328 Talimat
İflas takibi dolayõsõyla, aşağõda cins, miktar ve değerleri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõş olup:
Birinci artõrmanõn 23.12.2009 günü saat 11.50-12.00 arasõnda “Tatlõkuyu Mah. 1319. Sok. Belediye Mezbahane yanõdaki otopark
(Talnaz Tic. Otoparkõ) Gebze” yapõlacağõ ve o gün kõymetlerinin %60’õna istekli bulunmadõğõ takdirde 28.12.2009 günü aynõ yer
ve saatte 2. artõrmanõn yapõlarak satõlacağõ; şu kadar ki, artõrma bedelinin malõn tahmin edilen değerinin %40’õnõ bulmasõnõn ve sa-
tõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka paraya çevirme ve paylarõn paylaştõr-
ma giderlerini geçmesinin şart olduğu; mahcuzun satõş bedeli üzerinden %18 oranõnda KDV’nin alõcõya ait olacağõ ve satõş şartna-
mesinin icra dosyasõnda görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi al-
mak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla Dairemize başvurmalarõ ilan olunur.
Tahmin Edilen Değeri: 10.000,00 Adedi: 1 Cinsi, Niteliği ve Önemli Özellikleri: 34 UN 071 plaka sayõlõ araç Renault marka
kapalõ kasa kamyonet. Ön kaput ezik, kõrõk ve çürük, kapõlarda paslanma var, arka kapõ kolu kõrõk. (Basõn: 68772)