28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Anatoli vasilyeviç Lunaçarskî'den Sanat ve Edebiyat üzerine' ı Güçlü imgelerin izinde Her toptumsal şekillenmenin yarattığı insan tipinin özellikle altını çizen Lunaçarski, çözülen ve değişen toplumların ve onların yarattığı karakterlerle ilgili güçlü imgelerin vücut bulduğu zeminleri irdelemiş. n AyselSAClR 1 ^"""^ anat ve edebiyatı hayatın te- ^ ^ ^ mize çekilmesi olarak gör- ^ ^ mcmeyi, onu beslendiği V^*J kaynaklara göre takip etme- yi zorunluluk olarak anlamak ge- rekiyor. Zira somut yaşamların iz- düşümü olan sanat, temsil ettiği çağın acı ve sevinç karışımı çığlık- larını duyurur çoğu kez. Tam da bu noktada, Anatoli Vasilyeviç Luna- çarski'yle tanışmak gerekiyor. Zira Lu- naçarski, Sanat ve Edebiyat Üzerine In- cclemeler'dc yirminci yüzyılın en önem- li dönüşümünü gerçekleştirmiş bir ülke- nin (SSCB, 1917 Ekim Devrimi) vatan- daşı, aynı zamanda eğitim sorumlusu, sanat-edebiyata yönelik -yol gösterici- yorum ve değerlendirmeleri yapan biri olarak, zaman zaman gözden kaçırdığı- mız temel çelişkilerde geziniyor. Sanat ve Edebiyat Üzerine Inceleıne- ler de, Lunaçarski'nin, edebiyat ve sa- natın büyük ustalarının eserlerine yöne- lik değcrlendirme yazıları yer alıyor. Ekim Devrimi'nin hemen ardından Eği- tim Komiserliği'ne getirilen Lunaçarski, yazılarıyla sanatı doğru bir yere oturt- makla kalmamış, aynı zamanda sanatçı- ların yaşadıkları çağdan ne denli beslen- dikleri ve sorumlu olduklarına yönelik üzerinden geçilemeyecek gerçekleri sap- tamış. Ama Lunaçarski'nin, bir sanatçı- nın çağından sorumlu olduğuyla ilgili mekanik, slogancı bir yaklaşım sergile- diği sanılmasın sakın. Aksine, yaşadığı döneme damgasını vuran her sanatçıyı hangi tür koşulların yarattığıyla birlikte, koşullarıyla dintili durumları analiz et- nıiş. Bu anlamda da, analiz ettiği her bir eseri ve sanatçısını doğru yere oturtmuş Lunaçarski. Böylelikle, Lunaçarski'nin yazılan, bugünün sanat ve edebiyat kişilerine ve durumlarına daha net bakabilmek açı- sından önemli bir işlev üstlenirken, en önemlisi de gözden her zaman kaçırılan -şu sıralar modasi geçmiş- sınıfsal fark- lılıkları gündeme getirmiş. Her zaman somut yaşamlardan süzülerek -zengin- fakir- ayrımı gözetmeksizin tüm insanla- ra hitap etmesi gerekmiyor sanatın. Zira bir eğlendirme aracı olmayan, insanın yaşamla ve gerçeklerle arasındaki ilişkiyi yansıtan sanatı, kaynaklandlğı en temel bağlamlarda yakalıyor Lunaçarski. Sa- natın ve edebiyatın beslendiği temel di- namikler ise hiçbir çağda değişmiyor. Kitabında, sanatçdarı ve sanatı elbet- teki ki birebir koşullarının ürünü olarak ele almıyor Lunaçarski, ama yeniyle es- kinin, her toplumsal şekillenmenin ya- rattığı insan tipinin özellikle altını çizi- yor. Çözülen töplumların ve onların ya- rattığı karakterlerle ilgili her ne kadar sosyolojik bir yol göstericilikten hareket etse de, güçlü imgelerin vücut bulduğu zeminleri görmezlikten gelmiyor. SAVRULDUKLARI YERDEN... Shakespeare, Heine, Puşkin, Renoir, Dostoyevski, Proust, Wagner, Shavv gibi büyüklerin irdelendiği bir kitap olarak okurken Sanat ve Edebiyat Üzerine In- celemeleri, bir yandan da söz konusu ustalara başka bir yönden bakmak anla- mında da ele almak gerekiyor. Söz ko- nusu irdclemeleri inceleyip bitirdikten sonra, 'onların temsil ettikleri çağı ve zaman içinde gelişen tutumlarını bu ka- dar didiklemek gerekli mi' diye de dü- şünebilir insan. Onlara dair akılda tek kalanın eserlerinin bizde çağnştırdıkları olması da bu düşünceyi besleyebilir. Ama, bir Dostoyoveski, Proust ya da Shaw ya da Wagner söz konusu oldu- ğunda ileri gitnıek gerektiği düşüncesi daha ağır basıyor. Zira Shakespeare da- hil, -her ne kadar kendi çağlarını temsil etseler de- içinde yaşadığımız dünyayı anlamanın, katlanılır kılmanın yanında rehber olma özelliğini koruyan sanatçı- lar söz konusu olduğunda, bu daha an- laşıhr bir hal alıyor. Düşüncn Eylem Adamlan, Shakes- peare nin Oyun Kişileri vcBacon, Mut- luluğun Resmini Yapan Adam, Marcel Proust, Düşünür Heınc, Jonathan Swıh ve Bir Fıçmın Masah, Dostoyoveski'de Ses Çokluğu, Gcorge Bernard Shaw, Rıchard Wagner, başlıklı bölümlerden oluşan kitapta, insanlığa büyük katkılar sunmuş sanatçıların eser- lerine yönelik analizler yer alıyor. Lunaçarski'nin yaşadığı ve yazılarını kale- me aldığı dönem göz önünde bulunduruldu- ğunda, -aradan geçen bir yüzyıl ve SSCB'de kültür sorumlusu olarak çalış- masına rağmen- objektif bakış açısının sağlamlığı göze çarpıyor. Ele aldığı sanatçının yaratısal değeri konusunda oldukça has- sas davranıyor Lunaçars- ki. Onları dünya görüşle- rine göre -iyi, kötü- şck- linde yargılama gibi bir tutum asla sergilemiyor. Askine, savruldukları yer- den tutarken onları, yara- tımlarınm beslendiği kay- naklarla tekrar buluştura- rak, zamanın ve gündelik olanın pasını siliyor. "Nietzsche, tiyatro sa- natında var olan iki öğe- den, Dionysos ve Apollon öğesinden söz cderken Wagner'in etkisi altınday- dı. Müziğin kendisi, bur- gulanan güçler ve tutkular, dokunaklılık ve dinamikler, Dionysos öğesinin kapsa- mına girer. Daha sonra o burgaçlanan sulardan mavi sisler yükselmeye başlar; yoğunla- şıp bulutlara, en sonunda da esasında Apollon'cu insan imgelerine dönüşür. Müziksel düşünce, insan modelleri, coş- kular, düşünceler, eylemler, sözcükler, ilişkiler, yazgılar, zaferler ve yenilgiler biçiminde dile getirilir. Tiyatro ve trajedi işte böyle doğmuş- tur. Belki de en iyi Wagner dinleyicisi ve seyircisi, librettoyu hayli bilen kişidir; belki dc sıradan bir temsilde Wagner'in uzgörüsüne dair birkaç ipucu yakalayan ve gözlerini kapattığı zaman, büyük bir zenginlik ve akış çeşitliliği yansıtan or- kestra ile insan seslerini dinlerken, ses- lere ayak uydurarak düzgün bir sırayla peşpeşe sökün eden o katıksız Wagncr imgelerinin hcpsini gerçekten görür gibi olabilen kişidir." ÖZGÜRLEŞMİŞ BİREY VE SES ÇOKLUĞU "Dostoyevski dönemi Rusya'sının, çoksesli romanın gelişmesi için en uy- gun" ortamıyla, Shakespeare'in çokses- liliğine yansıyan toplumsal etkenleri karşılaştıran Lunaçarski, elbette ki öz- gürleşmiş bireyin ve yazgısının Shakes- peare'in başlıca ilgi alanına girmesi ko- nusunu bir yana bırakmadan, "Shakes- peare ve çağdaşlarını yaratmış ve onbin- lerce parıltılı parçacığa bölünmüş olan o rengârenk Rönesans ve aynı zamanda ortaçağ lngilteresi'nin bir ölçüde dingin ortamma kapitalizmin fırtına gibi saldı- rısının" sonuçlarını görmüş. "Dosto- yevski Rusyası'nda olduğu gibi burada da korkunç bir kopuş yaşanmaktaydı. Lunaçarski, yazılarıyla sanatı doğru bir yere oturtmakla kalmamış. aynı zamanda sanatçıların yaşadıkları çağdan ne denli beslendikleri ve sorumlu olduklarına yönelik gerçekleri saptamış. Aynı büyük yön de- ğişiklikleri meyda- na gelmekte, daha önce aralannda hiç- bir gerçek ilişki ol- mamış toplumsal yaşam gelenekleriy- le düşünce yöntemleri arasında aynı beklenmedik çatışmalar"ın altını çizmiş. Ancak, "Shakespeare olarak kabul etti- ğimiz adam bunlara nasıl tepki gösteri- yordu acaba" diye de sormadan edeme- yen Lunaçarski, aslında "edilgin yansıt- ma"dan bahsederek, sadece gözleme dayanan bir olumsuzluğa gönderme yapmış. Dostoyevski'yle ilgili Lunaçarski'nin Bahtin'den yaptığı alıntı da bir hayli il- ginç. Zira Lunaçarski, Bahtin'in Dosto- yevski'nin romanlarına yönelik yaptığı "çok seslilik" tanımlaması, "Kaus'a gö- re, kapitalist dünyanın karşıtlıklarının Dostoyevski'nin zihnindeki yansımasın- dan başka bir şey" olmadığı konusu yi- ne Bahtin'in açımlamalarıyla Lunaçarski tarafından altı çizilmiş. "Kaus, Dosto- yevski'nin dünyasının kapitalizmin ru- hunun en sahici, en katıksız yansıması olduğunu söylemektedir. Dostoyevs- ki'nin yapıtlarında kafa kafaya tokuştu- rulan bu farklı -toplumsal, kültürel ve ideolojik- dünyalar, bu evrenler daha önceleri kendi kendilerine yeterli, birbi- rinden yahtılmış, birbirinden ayrı ve ba- ğınîsız birimler olarak kendi içlerinde haklı durumdaydüar... Kapitalizm bu dünyaların arasındaki farkları ortadan kaldırmış, bu toplumsal alanlara özgü ayrıcalıkları, kendi içlerin- deki ideolojik yeterliliği yok etmişti... Gözü kapalı bir biçimde bir arada yaşa- ma, soğukkanlılıkla ve rahatlıkla birbiri- ne göz yumma dönemi bitmiş, onların birbirlerine karşıtlığı kadar birbirlerine iç bağımlılığı daha bir algılanır olmuştu. Yaşamın her atomunda kapitalist dün- yanın, kapitalist bilincin bu çelişkili bir- liği titreşmekte, hiçbir şeyin kendi yalı- tılmışlığı içinde rahat olmasına elverme- mekle birlikte hiçbir çözüm de önerme- mektedir. Değişen dünyanın ruhu Dos- toyevski'nin yapıtlarında olduğu kadar başka hiçbir yerde böylesine tam yansı- tılmamıştır." Renoir söz konusu olduğunda, 'yü- zeysel görme' ve 'derinlikli görme' ara- sında dolaşan Lunaçarski, Wagner'in tı- nılarına da dokunurken, değerlendirdi- ği öznelere hep aynı mesafeden bakmış. Söz konusu öznelerle birlikte zamanına göre şekillenen gerçekliklerin insanda ve sanatta açtığı yaralara dokunmuş. • Sanat ve Edebiyat Üzerine/ Anatoli Vasilyeviç Lunaçarski/ Çeviren: Ülkcr lnce/Kırmızı Yaymları/162 s. Özür ve Düzeltme: Dergimizin 1020'inci sayısında yayımlanan Halit Çelenk imzalı Idam Gecesi Anıları kilabına ilişkin "Hiç Ölmediler" baştıklı yazının çeşitll yeherinde Yusuf Arslan ve Hüseyin Inan'ın soyadları "Yusuf Inan" ve "Hüseyin Arslan" biçiminde yanlış yazılmıştır. Düzeltir, okuriarımızdan özür dileriz. SAYFA 20 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 2 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear