26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Uğur Kökden'den 12 Mart Günlerî Savunma Hakkı Uğur Kökden'in 12 Mart Günleri adlı yapıtı, bu yılın ilk aylarında okurla buluştu. 'Karşı-Cünlük' altbaşlığıyla yayımlanan kitap, Kökden'in tu- tukluluğu ve sonrasında yaşadıklarını, dönemin siyasi ve sosyal olaylarıyla birlikte okura aktarıyor. Kökden, kitabın yayımlanmasindan sonra karşılaştığı tepkiler nede- niyle 'Savunma Hakkı' başlıklı bir yazı kaleme almış. Bu yazıyı sunuyoruz okurlarımıza. UğurKÖKDEN IDi üşünülcnin tersine, 12 Mart j Günleri siyasal bir 'günlük' I değil. Her şeyden öncc, bcn, özelliklc yazınsal ürün verme kaygısı taşıyan birisiyim. Dolayısıyla, hem amacım hem de yazdığım mctin bu k yönde. Hiç olmazsa, benim isteğim böy- Hcr nc kadar 12 Mart, dönemin Ge- nelkurmay Başkanı'yla kuvvet komutaıılarmuı -bir arada ve emir/komuta zincirinc bağh kala- rak- gerçekleştirdiği bir iç darbe olsa bile, yine dc başta bir sivil hükümct (önce Prof. Nilıat Erim, daha sonra da Merkez Bankası eski Gn. Müdürii Naim Talu) bulunuyordu. Böylece, birbirini izleycn bir dizi hükümetten biri gör cvi bırakınca, öbürü onun ycrinc seçilmektey- di. Ayrıca, Meclis'in de çalışmalan tatil edilme- mişti, sürüp gitmekteydi. Dahası, hükümete bakan veren bir parti, kcndi uygun gördüğü zamanda bakanlannı kabinedcn geri çekebili- yordu. Bu arada, ülkenin kimi yerlerindc sıkı- yönetim ilan edilmişti; kimi yerlerdeyse böyle bir uygulama yoktu! Dolayısıyla, 12 Mart gün- lerinin bu çerçeve içinde dikkatc alınması gere- kir. Yine de, o koşullarda bile, hiçbir başbakan ortaya çıkıp da "Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin asü savcısı benim!" demeye cüret edememişti. Günlükler ya da 'içeri'yi yansıtan bir özgeç- miş, aslında, uzun bir uykusuzluğun öteki adı sayılır. Kanıtlanmamış siyasal suçlanmaları izle- yen bir tutukluluğun suçfiiligibi geleceği dc belirsizlikle örtülüdür. Aslında, durumu asü ağırlaştıran da böyle bir belirsizlik sayılır. Ne iddianamenin ne zaman hazır olacağı -çünkü ortada herhangi somut bir suç bulunmuyor- ne davanın nasıl bir gelişme izleyeceği ve ne de nasıl bir karar çıkacağı; tüm bu süreç içinde ve sonunda, bir 'tahliye'nin olup olmayacağı bili- nebilir. ÇALKANTILI DÖNEMLER 1969 Maro'nda Inşaat Mühendisleri Odası (İMO) Genel Kurulu'nda Gencl Başkanvekili seçilmiştim. Ycdi kişiden oluşan belli bir yöne- tim kurulunun içinde vc onlarla organik bir bütün oluşturarak. Zaten, 12 Mart Günlerinin ekleri demek olan Yazüar bölümünde yer al- mış 'Ana Sorunlar Komisyonu Raporu' da, ye- ni çalışma ekibinin programını, düşüncelerini ve amaçlannı bir anlamda ortaya koyuyordu. Ancak, siyaset dışı bir meslek kuruluşunun içinde olmak, ister istemcz, onun bütün so- rumluluklannı da hep birlikte paylaşmayı geti- riyor. Ama, bundan da bir yakınma anlamı çı- karmamak gerekiyor. Yalnız bir zorunluluk, kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu için altını çi- ziyorum. Ne ki, İMO örneğinde, bir de, bu tür çal- kantılı ve oturmamış dönemlerc özgü bir başka gelişme daha yaşanmıştı. O da, 12 Mart'a gi- den günlerde bir dizi ölçüsüz/hesapsız konuş- ma, sorumsuzluk ömeği, özellikle ktsa sürede kimi hedeflere ulaşma isteği, Geri Bırakanhmş Türkiye yazannı -bir örnek vermek gerekirse- önce çok öne çıkardı; sonra da, zor zamanlar baş gösterince hcr şcyi bir yana bırakıp kaçma- sına yol açtı. Dolayısıyla, yalan geçmişin vc yaşanan gün- lerin ağırlıklı sorumluluğu, ister istcmez, Baş- kanvekili olarak benim omuzlanma binmiş ol- du. Tüm olumsuzluklara karşın, bu sonuçtan S AYFA 16 yakınma değil ders çıkarma yanksıyım. Elbette, gelmiş ve gelccck sorumluluklan kabul edcrck. Böylece, bir meslek vc sivil toplum örgütünün yönctim uygulamasından bu yolla bir kesit ver- meye çalıştım. Aslında, İMO Yönetim Kurulu'nun tutuk- lanması -kimi üyelerinin siyascte yakın duruşu ne olursa olsun-, siyasal nedenlerle gcrçeklcş- medi. Tersine, Erim öncesi Demirel Hüküme- ti'nce ülkedeki tüm teknik elcmanların 657 sa- yılı yasa içine alınmak istenmesindcn kaynak- landı. Böyle bir nedcnden ve de sonuçlanndan doğdu. *** Genelde cezaevlerinin iki bölümden oluştu- ğu söylencbilir: Birincisi, herkesin tanıdığı bil- diği anlamdaki cezaevi adını taşıyan bölümler; öbürü dc, tahliye ya da aklanmadan sonra -gö- rünüşte özgür bir ortam yansıtan- sözümona geniş sınırlara salıip bir başka çeşit cezaevi! Ikincinin özellikleriyse, soyutlanma, yeni ve bu kez başka tür bir yalnızlık, işsizük durumu; ço- ğu kez çevre, yer ve kent dcğiştirmeler. Aslında, cczaevi, her anlamda bir 'yalnız- lık'ın adıdır. Herkes, içcride, kendi özel yalnız- lığını yaşar. Hiç kimse, bir başkasının yalnızlı- ğını ortadan kaldıramaz ya da değiştircmcz. Kişinin tutukluluğa doğru gittiği günlerde bile -daha doğrusu, o atmosferin kcndini duyurduğu döncmler- den başlayarak- yal- nızlık, kendinc özgü yolunu şöyle ya da böyle çizmcye başla- mış demektir. Gerçek- ten arkanızda, yanı- nızda-yörenizde artık kimse yoktur. Kan ba- ğı dışında aileniz, ör- gütünüz, yakınlannız, işiniz, hepsi artık ya uzaktadır ya da kop- muştur. Kimi kez dc, bütün bütüne yoktur. Varolanlann sessiz, edilgen ve kolay kolay size ulaşamayan sevgi ve desteklerinden de sizin pek haberiniz olmaz. Olamaz. Tutuklu olan, bir bakıma cezaevi kalabalığı içinde de 'yalmz'dır. Üstelik, böylesi bir yalnız- lık başkasına ya da başka bir yere de taşına- maz. lçeride, elde, yalnızca sözcüklerden bir sermaye kalmıştır kala kala... Göze çarpmayan, kendini kolay kolay göstermeyen, bir anlamda izin verilmiş sayılacak, tutuklunun kişisel mül- kiyetindc bir zenginlik. Dahası, üstünde ege- men olabileceğimiz -belki, olduğumuz- biricik malzeme! Tek güç! Ama onlar da ne ölçüde, nerede ve hangi sınıra dek kullanılabilir ki?.. Ne cezaevi yönetimine, ne tutuklunun içeride- ki kcndi arkadaşlanna ve ne de dışandan onla- rı ziyarete gelenlere karşı kullanılamayacak sözcükler!.. 1982'de, Maltepe Askeri Tutukevi'nde örne- ğin, ozan Ataol Bchramoğlu'yla uzun söyleşilcr gerçekleştirirdik. Genelde cdebiyat, özel ola- rak da XIX. yüzyıl Rus edebiyatı üstüne. Onun çevirileri, o konularda tartışmalar, yazarlara ilişkin düşünceler, işte böylesi renkli konuşma- lar. Öte yandan, Orhan Taylan'la da 'resim' üs- tüne görüş alışvcrişi yapıyorduk. O kadar ki, bir anlamda kurgusal bir 'Resim Müzesi'ne iliş- kin düşünceler, birtakım önerilcr bile üretecek düzeye gclmişti konuşmalanmız. Sanırım, 2001 yılında basılan Zaman Devriyeleri isimli resim denemelerimin ilk esin kaynağı, belki de bu söylcşiler olmuştur. Kim bilir? *** ı Günlükler, o tarihte nasıl yazıldıysa, öylece, yani hiç el dcğmeden yayımlanmış durumda. Bununla birüJctc, 1972'de ve 2007'de -yani, ki- tabm yayına giriş tarihi- yazılmış iki önsöz ve aradaki otuz bcş yıllık zaman aralığı nasıl açık- lanacak? 1972'dc, neden bir önsöz yazmıştım? Üste- lik, ortada kitaplaşmış herhangi bir ürün olma- dığı haldc? Önsöz, bir niyeti mi göstcriyordu? Buna, kuşkusuz kabaca 'Evct!' denebilir. Ya da, bir niyet dcğilse bile, önlenemez bir kararlı- lığın dışa vuran yazılı belgcsi mi? BİR TÜR DURUM SAPTAMASI Belki dc, özgür kalışın hemen ardından, sı- cağı sıcağına bir tür durum saptaması! tç ve dış dünyalann kakn çizgiler içinde karşılaşürıl- ması! Her durumda, içini korkunun doldurdu- ğu bir önsöz: "Şu anda bile, her yazılı kâğıt 'Günlükler, o tarihte nasıl yazıldıysa, öylece, yani niç el değmeden vayımianmıs durumda" dlyor uğur Kökden. parçası -tıpkı günlükler gibi- şüpheli kabul edi- lebilir. Hayali bir suçun ve gerçek bir cezanm nedeni olabilir." Yalnız geçen otuz beş yılın sonunda, yazıl- mış kâğıtların yerini şimdi bilgisayarlar almış görünüyor. Aramalarsa, zamanımızda, tutukluluk önce- sinde bile oluyor. Dahası, arananlar suçlanma- dığı halde! Ama, sonrası da bir kaygı ve korku konusu! "O sırada cezaevinde durum nasılsa, şimdi de öyle!" demişim, 1972 tarihli Önsöz'de, dı- şandaki koşullan kastcderek. Bu nedenle, 1972'de "harfler dünyasının oluşturduğu özel suç"tan söz ediyorum. Dolayısıyla, o tarihte yazdığım gibi, "çağdaş cngizitörlere göre, söz- cükler mermilerden daha güçlü, daha etkili, daha yıkıa!" Öyle ya ortada bir suç, bir suç gi- rişimi, dahası bir suçlama metni bile olmadığı- na göre... Gerçektcn otuz beş yıl önceki "Tutukevinin sınırlan genişjedi. Şimdi tüm Türkiye'yi içine alacak ölçüde geniş bir alanı kapsıyor" sözü, sanki günümüzü tanımlıyor. Sanki, bugün! *** Günlükler'in bir dc 'içcride'ki serüveni var. îçerisi, hiçbir zaman tek bir 'nıckân' değildi, olmamıştı; her zaman aynı koşullardan da oluş- muyordu. Kazıkiçi Bostanlan (Yıldınm Bölge) tutukcvi başkaydı, Mamak başkaydı. Benzer biçimde Mamak-1 Numara başka, Mamak-II Numara'ysa çok daha başka! Ve bu yerlerin kcndine özgü iç disiplini de değişiyordu, birin- den öbürüne. Etkilcndiği koşullar da. Dolayısıyla da, günlükler hem içerik hem oylum (uzunluk/kısalık) hem de yorumlar açı- sından değişiklikler gösteriyordu. Aynca, bir de, günlüklerin tutuklanma öncc- sinde ve özgür bırakılma sonrasında tutulmuş olan notlar biçimindc iki ayn eki var; başka bir deyişle, 'Giriş' (başlangıç) bölümüyle 'Dışarı' başlığı taşıyan son bölüm! Iktidarla mcsafe ve hükümetin kimi üyelcriylc sürdürülen ilişkilcr! Bu zaman dilimindeki İMO'nun tavn, görüşle ri, tek başuıa ya da öteki Sivil Toplum Örgütle- ri'yle (STÖ) gerçeklcştirilmiş etkinlikler. Hükümete yakınlık-uzaklık. Kimi Oda üye- lerinb kabinedc yer alması. Özellikle, Onur Kurulu Başkanı Nezih Devres'in sözgelimi. Cezaevi sonrası dönemin günlüğüne gelince, tutukluluğun 'özgür yaşam' üstünde kcndini duyuran etkileri, ağırlığı, sonuçlan... Resmi iş yaşamının sona erişi ve her yerde insanın karşı- sına çıkan 'ret'ler, 'hayır'lar, 'özür dilenıclcr' vc değişik türden kısıdamalar. Özgür bırakılmca, içe yöneük sürgünlük (yani, tutukluluk) yerini bu kez dışa yönelmiş bir sürgünlük durumuna bırakmıştı. Bir an- lamda, yeni bir 'yalnızlık' biçimi! Bilinen, alışıl- mış yaşamın başka alanlara ve biçimlere doğru kayışı. Böylece, hiçbir zaman tutukluluk öncesi duruma dönemeyiş ve asla da dönülemcycceği bilinci! Meslek yerine başka işler -daha doğru- su, ne bulunursa onlan- yapmak! Dolayısıyla, ben de, her keresinde -yani, hem 1971/72 yıllarının hem de 1982/83 dö- neminin ardından- basın alanında çahşmaya kaymak zorunda kaldım. Birincisinde, tstan- bul'a gidip lsmail Cem'in başyazarhğını ve bir ölçüde sahipliğini üstlendiği günlük Poli- tika gazetesinde dış siyasa yorurrJarı yazıyor- dum; öbüründeyse, yani haftahk Nokta der- gisindc imzasız olarak dış siyasa konularında haber-yorumlar hazırlamaktaydım. Iç ve dışta sürdürülen bu açık cephe savaş- larının, kuşkusuz, bir de cephe gerisi vardı. Gcride kalanlar, tutukluyla ilgili ya da az ilgi- li odaklar. Türkiye'de siyasal tutuklanmalar karşısm- da, genelde, aileler -yakın resmi çevre, en azından- bu tür dalgalanmalar için yeterince hazır, eğitilmiş, duruma alışık; böyle bir gcr- çeği vc gerektirdiği özveriyi yeterince payla- şacak hazırhkta ve düzeyde değil. Başka bir deyişle, siyasal savaşımın geniş kitlelere yeterince yayılmamış olması. Belirli bir direniş ruhunun henüz tam anlamıyla ka- zanılmış olmaması. Bu nedenle, böylesi du- rumlar, zaman zaman ya da sık sık hiç bck- lcnmedik üzücü sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, özel sektör ya da serbest meslek ça- lışanlarının tutuklanması -daha herhangi bir mahkûmiyet karan gerçekleşmeden bile- uzun sürcn ya da uzun sürdürülen hesaplı bekleme aşamasında ciddi ekonomik yaralar açabilir. Ailenin gcride kalan bireylerirün içi- ne düşecekleri parasal sıkıntılar, birtakım cid- di bunahmlar -dahası, kopmalar, ayrdmalar, suçlamalar- doğurabiüyor. Böyle koşullarda, doğrudan, tutuklanan ai- le bireyleri suçlanır duruma geliyor. Mağdur kişi, aynı zamanda 'aile içi suçlu' sayılabiliyor. Başka bir tür söyleyişle, aile gözünde 'suçlu'; yani, yanlış adun atmış bir aile bireyi! Düşünclim bir kez, Samsun'dan kalkıp An- kara'ya ya da Ankara'dan kalkıp îstanbul'a - Maltepe'ye, Sağmalcılar'a, Silivri'ye- araba- sız/olanaksız ve yalnız gelerek beş-on dakika- lık bir görüşme yapmak zorunda kalanların iç dünyasmı... Ayrıca, cezaevine dek süriikle- nen, getirilen, taşınan küçük çocuklar ve on- lann yol açacağı sıkıntı, eziyet! Ardından, dö- nüş yolu! *** Cezaevi okumalanna gelince, onlar da E 3 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 2 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear