02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6C haberler 8 AĞUSTOS 2008 CUMA Başbuğ dönemi ORGENERAL İLKER BAŞBUĞ (Genelkurmay Başkanı) 1943 yılında Afyon’da doğdu. 1962’de Kara Harp Okulu’ndan, 1963’te Piyade Okulu’ndan mezun oldu. Kara Kuvvetleri’ne bağlı çeşitli birliklerde takım ve bölük komutanlığı yaptı, 1973’te Kara Harp Akademisi’ni bitirdi. Kurmay subay olarak TSK’de ve NATO’da çeşitli görevler yaptı. 1989 yılında tuğgeneralliğe, 1993 yılında tümgeneralliğe, 1997 yılında korgeneralliğe yükseldi. Bu rütbede 2. Kolordu Komutanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulundu. 2002 yılında orgeneralliğe terfi ederken bu rütbede Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, Genelkurmay 2. Başkanlığı, 1. Ordu Komutanlığı görevlerini yaptı. 2006’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı. 30 Ağustos 2008 itibarıyla Genelkurmay Başkanı olacak. Sevil Başbuğ ile evli ve iki çocuk babası. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) terfi, görev süresinin uzatılması ve emekliliklerin karara bağlandığı Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sonrasında yeni komuta heyeti belirlendi. Bu yılki YAŞ’ta uzun yıllar sonra hiç ihraç olmaması dikkat çekti. İhraç olmayınca AKP döneminde gelenek haline gelen “şehr koyma” da gündeme gelmedi. YAŞ’ta dosyaları değerlendirilen personelin TSK ile ilişiğinin kesilmesine gerek görülmedi. YAŞ kararlarına göre 30 Ağustos’tan itibaren Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner Kara Kuvvetleri Komutanı, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Atila Işık Jandarma Genel Komutanı olacak. Orgeneralliğe terfi eden Korgeneral Arslan Güner Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı’na, Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu da Ege Ordu Komutanlığı’na atandı. YAŞ kararlarıyla TSK komuta kademesi de yenilendi. Geçen yıl atamaları yapılan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Muzaffer Metin Ataç ile Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu, Donanma Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit ve Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay’ın makamlarında bir değişiklik olmadı. Kara Kuvvetleri kadrosundan ise 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ile Eğitim ve Doktirin Komutanlığı (EDOK) Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu görevlerini korudular. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın 30 Ağustos itibarıyla emekliye ayrılacak olması nedeniyle yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ atandı. Başbuğ’dan boşalan makama ise Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner getirildi. Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Atila Işık Jandarma Genel Komutanlığı’na, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, emekliliği gelen 1. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Koçman’ın yerine atandı. 2. Ordu Komutanlığı’nda iki yılını dolduran Orgeneral Hasan Iğsız Genelkurmay 2. Başkanlığı’na, Iğsız’ın yerine ise Ege Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Özel atandı. Emekli olan iki orgeneral yerine terfi eden 4. Kolordu Komutanı Orgeneral Aslan Güner, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı’na, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ise Ege Ordu Komutanlığı’na atandı. Korgeneraller Hasan Memişoğlu, Hüseyin Nusret Daşdeler ve Selahattin Uğurlu’nun görev süreleri de 1 yıl uzatıldı. SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ nin Anayasa Mahkemesi tarafından AKP’ 1’e 10’luk bir çoğunlukla hazine yardımından mahrumiyete mahkum edilmesi en çok liberalleri üzdü. Şimdi durumun kurtarılmasına yoğunlaşan çabaların tek sığınağı, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kararı okuyan değil, yorumlayan konuşmasıdır. Usule uygun olmadığı pek açık olan bu konuşma, yaklaşık olarak şöyledir: “Anayasayı değiştirin ve önümüze böyle savunulması zor davaların gelmesini önleyin.” Mahkeme kararını bir “uzlaşma” çağrısı olarak yorumlayanlar yanılıyorlar. Haşim Kılıç’ın gösterdiği yol bir uzlaşma değil, Anayasa Mahkemesi’ni devreden çıkarmayı salık veren bir yol haritası önerisidir. Ne karardan, ne de bu “yol haritasından” uzlaşma çıkar. Bu durumu en iyi bilenler ise AKP’ye akıl hocalığını son yıllarda meslek edinmiş olan liberallerimizdir. Onlar da zaten uzlaşma değil, savaş istiyorlar. ??? Tezleri, “Uzlaşırsan kaybedersin” cümlesiyle özetlenebilir. Var olduğu söylenen “uzlaşmadan” fena halde rahatsızdırlar. Yazılanlara bakarsanız, Türkiye’de TSK ile laikliğe karşı hareketlerin odağı olduğu hükmüyle hazine yardımından mahrumiyet cezasına çarptırılmış iktidar partisi AKP arasında bir uzlaşma olduğuna inanmanız gerekiyor. Tablonun tuhaflığı herkesin dikkatindedir. Anayasa Mahkemesi, iktidar partisi AKP’yi 1’e 10’luk bir çoğunlukla mahkum ediyor. Mahkeme Başkanı Kılıç o tek oyun sahibidir ve kararı açıklarken, “Anayasadaki parti kapatma maddelerini değiştirin” diye heyetince mahkum edilen partiye yol gösteriyor. Yani uzlaşmayı falan bir yana bırakın, bizi devreden çıkaracak bir değişikliği hemen yapın, diyor. Türkiye’nin özellikle büyük gazetelerinde ise uzlaşma haberleri var. Kimle kim arasında? Ordu ile AKP arasında. Uzlaşma çağrıları ise siyasilere, özellikle de CHP’ye yöneliyor. Buna en çok kim kızıyor? Şu sıralarda TSK’nin hizaya getirilmesi, CHP’nin tasfiyesi konusunda yoğun bir çaba içinde olan liberaller. “Devrimci” Garip bir ülkedir bizim ülkemiz. ??? Bizim liberallerin hizaya getirmek istedikleri arasında yalnızca TSK ve CHP yok. Onların öncelikli derdi solu hizaya getirmektir. Bu konuda yazdıkları yazıları üst üste koyun arşı âlâya varır. Solu beğenmiyorlar. Solu çağdışı buluyorlar. Solla dalga geçmeyi pek seviyorlar. Hepsi de eski solcudurlar, öfkelerinin, alaylarının, çok bilmişliklerinin arkasında yatan da eski solculuklarından kaynaklanan kompleksleridir. 68’den 74’e kadar pek devrimciydiler. Öyle TİP falan kesmiyordu onları. Sonra gündemin değiştiğini fark ettiler ve “Yeni” bir “Gündem”in peşine düştüler. Sovyetler’in yıkılması, dağılıp gitmesi, gündemlerini bir kere daha değiştirdi. Hemen oturdular, kavramlar üzerinde çalışmaya başladılar. Bilirler, kavramlar çok önemlidir. İnsanların düşüncelerini değiştirmelerini istiyorsanız, kavramlarla oynayacak, içlerini boşaltacak, mümkün olduğu ölçüde, karşı taraf, eski arkadaşlar, yani sol tam sinmişken tersyüz edivereceksiniz. Devrim mi? Al sana şortla asker teftiş eden, kalıpları kıran Özal. Sol mu? Sen hiç İdris Hoca okumadın mı? Al sana AKP. Emperyalizm mi? Eskidi, eskidi. Silahlı işgal olmadıkça emperyalizm mi olurmuş? Irak’taki ABD mi? O İmparatorluk’tur, yapar. Yüz yıl kadar sonra içinde mayalanan “çokluk” tarafından “değiştirilecektir”. Şimdi onun “hukukunu” kabul etmekten başka çıkar yol yoktur. O BOP’tur, Yeni Düzen’dir. Beğenmedin mi? Öyleyse sen darbecisin. Oysa biliyoruz; darbe, çoğunlukla mahkum edilmiş bir partinin iktidarını koruyabilmesini sağlayan koşulların ta kendisidir. Sivildir ve yine de darbedir. ??? Şimdi geldikleri noktada tereddüt içindedirler. Yahu bu kadar attık tuttuk, ya yutmadılarsa. Ya dengeleri yanlış yorumladık, fazla ileri gittikse, ya fincancı katırlarını ürküttükse. Korkuları dağları bekler. Kavramları da değiştirdiler, korkmamanın tek yolu olan 70’li yılların devrimciliğine de dönemezler ki! guray?cumhuriyet.com.tr Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 7 bin kursun yanı sıra kaçak kurs sayısı 60 bin olarak tahmin ediliyor Çocuklar cemaatlere emanet Fırat KOZOK ANKARA Konya’da öğrencilerin yaşamını yitirdiği kaçak Kuran kursu binasını yaptıran Süleymancılara bağlı Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği, Türkiye’nin hemen her ilinde örgütleniyor. Derneğin ülke genelinde 2 bin 500 pansiyon ve farklı isimlerde oluşumu bulunduğu belirtiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı sürekli Kuran kurslarının sayısı AKP iktidarıyla birlikte katlanarak 7 bine ulaşırken, kaçak kursların sayısının 60 bini bulduğu tahmin ediliyor. Türkiye genelinde Diyanet’in izniyle açılan 7 bin 36 adet Kuran kursu hizmet veriyor. Diyanet raporlarına göre toplam 1817 kurs, aranan şartlara uygun olmadığı için kapalı tutuluyor. Kursların denetimi, merkezden gönderilen müfettişler ile ililçe müftüleri tarafından yapılıyor. Kurslara yaz tatillerinde ilgi daha da artıyor. 2006 yılında sürekli kursların yanı sıra camilerde düzenlenenlerle birlikte 58 bin 500 olan yaz Kuran kursu sayısının bu yıl 60 bine ulaşması bekleniyor. 2007 yaz tatilinde Kuran kurslarından 1 milyon 436 bin 168 öğrencinin yararlandığı, bu sayının bu yıl daha da artacağı belirtiliyor. AÇAK KURSLAR BÜYÜK TEHDİT Diyanet’in yazkış sürekli eğitim veren kurslarının sayısı 7 bin 36 iken, sürekli eğitim veren kaçak kursların bu rakamın çok çok üstünde olduğu belirtiliyor. Bu çerçevede yurt, yaz okulu, öğrenci evi adı altında verilen kursların sayısının 60 bine ulaştığına dikkat çekiliyor. Bu tür kurslarda eğitim gören öğrencilerin sayısının da yüz binleri bulduğu ifade ediliyor. kKonya’daki olayla gündeme gelen Süleymancılar tarikatına bağlı Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği, kaçak kurslarda başı çekiyor. Derneğe bağlı alt derneklerin Türkiye’nin he K men her kentinde pansiyonları ve yurtları bulunuyor. Derneğin ismi, bulunduğu kentin ismiyle birlikte anılıyor. Derneğin, Kuran kursu faaliyeti için özellikle küçük ilçeleri tercih ettiği belirtiliyor. Ülke genelinde dernek çatısı altında örgütlenen il ve ilçe derneklerinin sayısının 1100 olduğu, pansiyonların da bu rakama eklenmesiyle birlikte rakamın 2 bin 500’ü bulduğu ifade ediliyor. Yalnızca Süleymancılar tarikatının yurt ve pansiyonlarında yaklaşık 30 bin öğrencinin eğitim gördüğüne işaret ediliyor. KP DÖNEMİNDE KATLANDI’ Eski CHP Denizli Milletvekili, eğitimci Mustafa Gazalcı, ilköğretim 4. sınıftan 8. sınıfın sonuna kadar öğrencilere haftada iki saat din kültürü ve ahlak bilgisi dersi verildiğini, ayrıca ilköğretim 5. sınıfı bitiren öğrencilerin yaz Kuran kurslarına katılabildiklerini söyledi. AKP ‘A iktidarı döneminde Kuran kurslarının sayısının neredeyse ikiye katlandığını ifade eden Gazalcı, “Düşünün, tüm Cumhuriyet döneminde sayıları 4 bine ulaşan kursların sayısı, AKP iktidarıyla birlikte 7 binlere çıktı. Yaz Kuran kurslarının sayısı da aynı şekilde arttı” dedi. Yurtlarda, pansiyonlarda ve öğrenci evlerinde yürütülen kaçak Kuran kursu faaliyetlerinin de çok ciddi boyutlara ulaştığını ifade eden Gazalcı, “Buralarda verilen eğitim, bilimsel eğitime karşı bir seçenek gibi sunuluyor. Yurt sorununun öncelikle ele alınması gerekiyor. Devlet buraları tarikatlara bırakmış.. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu ihtiyacı karşılaması gerekirken karşılayamıyor. Küçük yerleşim birimlerinde ortaöğretim olmadığı için çocuk merkeze gitmek zorunda kalıyor. Burada da devletin olanaklarından yararlanamayınca tarikat yurtları bu boşluğu dolduruyor” diye konuştu. MALATYA İL İNSAN HAKLARI KURULU ‘Zirve Yayınevi cinayeti yeniden araştırılmalı’ MALATYA (Cumhuriyet) Malatya İl İnsan Hakları Kurulu, Zirve Yayınevi cinayetinin yetkili uzman heyet tarafından yeniden araştırılması kararını aldı. İl İnsan Hakları Kurulu’nun aylık olağan toplantısı Vali Yardımcısı Erdinç Filiz başkanlığında yapıldı. Toplantıda 18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi’nde 1’i Alman 3 Hıristiyanın katledilmesi olayı da ele alındı. Kurul toplantısıyla ilgili olarak valilik tarafından yapılan açıklamada, konuyla ilgili hazırlanan ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na gönderilen rapora değinildi. Açıklamaya göre raporda şöyle denildi: “Cinayetlerin işleniş şekli, zanlıların psikolojik ve kişilik yapıları, cinayetlerin ülke ve dünya kamuoyunda meydana getirdiği olumsuz etkiler, zanlılar, maktuller, Zirve Yayınevi faaliyetleri konusundaki iddialar, ihbarlar dikkate alınarak konunun daha geniş yetkili uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından araştırılması, zanlıların psikolojik durumları ile ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılması görüş ve kanaatine varılmıştır.” 1994 OLAYLARI RAPORA DÖNÜŞTÜ Yaşamını yitiren 18 öğrenciden 6’sı Balcılar Belediye Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ölenlerin yakınları zorlukla ayakta durdu. (AA) Öğrenciler gözyaşlarıyla uğurlandı Barış YAMAN KONYA İhmaller zinciriyle Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar beldesinde kaçak yatılı kız Kuran kursunda meydana gelen patlamada ölen 18 öğrenci düzenlenen törenlerle toprağa verildi. Olayla ilgili 3 kişinin gözlatına alındığı bildirildi. Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar beldesinde çöken yurt binasının enkazından bir öğrencinin daha cesedi çıkarıldı. Binanın merdiven boşluğunda cesedi bulunan Şehriban Avcı ile birlikte ölü sayısı 18’e yükseldi. Ölenler Konya’nın çeşitli ilçe ve beldelerinde düzenlenen törenle toprağa verildi. Olayda yaralanan 27 öğrencinin ise tedavisinin sürdüğü belirtildi. Enkazda arama kurtarma çalışmaları sona erdirilirken, Cumhuriyet Savcısı olay yerine gelerek incelemelerde bulundu. Konya Valisi Osman Aydın ise olayla ilgili idari soruşturma başlattıklarını belirtirken bunun nedenini “Yapılan denetimlerin yeterli olup olmadığının araştırılması” olarak açıkladı. Soruşturma kapsamında, Balcılar Okul ve Kurs Talebelerine Yardım Derneği Başkanı Mehmet G. ile Özel Boğaziçi Ortaöğretim Yurdu Müdürü İbrahim Ç. ve Müdür Yardımcısı Mehmet S. jandarma tarafından gözaltına alındı. Konya İl Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin, patlamada çöken kaçak yatılı kız Kuran kursunun deprem ve itfaiye raporunun bulunmadığını söyledi. Enkaz haline dönen bina için 1990 yılında belge alınıp erkek öğrenci yurdu olarak faaliyete geçirildiğini belirten Şahin, Balcılar Kasabası Kurs ve Okul Talabelerine Yardım Derneği’nin 4 ay önce binayı kız yurdu olarak kullanmak için Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurduğunu, ancak henüz izin verilmediğini dile getirdi. Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü Yurt ve Burslardan Sorumlu Şube Müdürü Sabit Çalık ise, yurdun en son 29 Mayıs 2008 tarihinde ilçe kaymakamlığı tarafından denetlendiğini ifade etti. İnşaat Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanı Uğur İbrahim Altay enkazdaki incelemelerin ardından yaptığı yazılı açıklamada, eksik malzeme kullanıldığı ve beton kalitesinin kötü olduğunu belirtti. Makina Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı İsmail Özkarakaya da patlamanın LPG tankının emniyet sisteminin eksik olmasından veya çalışmamasından kaynaklandığını dile getirdi. ‘Fransa Ruanda’da soykırıma karıştı’ KİGALİ (AA) Ruanda, Fransa’yı, 1994’teki soykırıma katılmakla suçladı. Ruanda Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, soykırıma katılmakla suçlanan Fransız yetkililer arasında eski Başbakan Dominique de Villepin ve hayatını kaybeden Devlet Başkanı François Mitterrand’ın adları da yer aldı. Fransa’nın soykırımdaki rolünü araştırmak için kurulan bağımsız komisyon tarafından yayımlanan raporda, “Fransız desteğinin siyasi, askeri, diplomatik ve lojistik doğasının bulunduğu” ifade edildi. Bölgedeki “insani yardım operasyonlarına” katılan Fransız askeri birimlerinin, soykırıma doğrudan destek vermekle suçlandığı raporda, 33 Fransız siyasi ve askeri yetkilinin adalet önüne çıkarılmaları istendi. Raporda Fransa ayrıca, soykırımcılara istihbarat, strateji, askeri eğitim desteği sağlamakla, “öldürülecek kişilerin listesinin belirlenmesine katkıda bulunmakla”, “silah temin etmekle” suçlanıyor. Ruanda hükümeti, Paris’i daha önce, yaklaşık 800 bin kişinin öldüğü katliamları yapan milis ve askerlerin eğitilmesinde ve katliamın mimarları etnik Hutu liderlerini desteklemede rolünü gizlemekle suçlamıştı. Fransa ise bu suçlamaları kabul etmiyor ve birliklerinin o dönemde söylenenlerin aksine halka yardım ettiğini belirtiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle