02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 AĞUSTOS 2008 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN Turhan Selçuk C 3 AÇI MÜMTAZ SOYSAL POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yanıltmalar u bayram havasını anlamak kolay değil. Atılan manşetleri, yapılan yorumları da... AKP mahkum edildi mi, edilmedi mi? Laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumuna geldiği en yüksek yargı organınca bire karşı on oyla hükme bağlandı mı, bağlanmadı mı? On üyenin altısı parti odak durumuna geldiği için kapatılması yönünde, dördü de yine odak durumuna geldiği için kapatılması yönünde değil de ödenek kesintisi biçiminde oy kullanmış. Ama, kesin olarak belli ki, üyelerden onunun da kanısı partinin odak durumuna geldiği yönündedir ve karardaki özün özü budur. Dört üyenin niçin “nispeten daha hafif” bir yaptırımdan yana oldukları ancak gerekçeleri karara ekleyecekleri açıklamalarla belli olacak. “Parti odak durumuna gelmiş ama öyle pek kapatılacak ölçüde değil” düşüncesi mi? Yoksa, “Kapatılırsa AB umudu söner, ekonomi çöker, demokrasi gider” endişesi mi? Yoksa, yoksa kapatılma olasılığı karşısında içte ve dışta koparılan yaygaranın, içten ve dıştan gelen baskıların etkisi mi? Bu sonuncu olasılık söz konusuysa, o zaman yaygaraların ve baskıların sahiplerini kutlamak gerekir; AKP kapanmasını önlemekte başarılı olmuşlardır. Ama onlar bile “Parti odak durumuna gelmemiştir” diyemezler. O halde, İstanbul medyasındaki bu yanıltıcı telaşın anlamı nedir? O halde, Sayın Başbakan nasıl oluyor da karardan sonra “Partimiz laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumuna gelmemiştir” diyebildi? Bu nasıl bir devlettir ki, “Anayasa Mahkemesi kararları… yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” diyen bir anayasaya karşın bir devlet adamı böyle konuşabilmektedir? Aslında, endişe verici bir durum söz konusu. İtiraz ve temyiz yolu da bulunmadığına göre, Yüksek Mahkeme kararına aldırış etmeyişle başlayan bir tutum yavaş yavaş “demokratik bir yeni anayasa” tamtamlarıyla birlikte Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirmeye yönelik girişimler yeniden gündeme gelecektir. 2007 genel seçimlerinin öncesinde bu yolda sipariş almış olanlar herhalde yine kolları sıvamak üzeredirler. Şu gerçekliği akıldan çıkarmamak gerekiyor: Türkiye daha bir süre “laiklik karşıtlığı mahkemece hükme bağlanmış” bir iktidarca yönetilecek. AKP’yi yönetenlerin kararın gerisindeki uyarı anlamını sezememiş olmaları tehlikeyi daha da arttırıyor. Dolayısıyla, bundan sonraki iktidar mücadelesinde Cumhuriyetçi siyasal güçleri bir araya getirerek toplu ağırlıkla başarı kazanma zorunluluğu da aynı ölçüde artmış oluyor demektir. Okurlarımdan bir müddet daha izin istiyorum. B Akşam Ne Yapmak İstiyor?.. arikiatçı, dinci medyayı ve AKP medyasını anladım da Akşam gazetesinin amacının ne olduğunu anlamış değilim... Akşam’da yayımlanan yazı dizisinin başlığı şu: “Gölge ordudan Ergenekon’a” Birinci gün, Uğur Mumcu’nun İlhan Selçuk’la kavga ettiğini, kapıyı vurup gazeteden çekip gittiğini yazıyor gazeteci... Aynen aktarıyorum: “Uğur Mumcu’nun suikasta kurban gitmeden önce yaşadığı ilginç gelişmelerden birisi de Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk’la aralarında geçen tartışmaydı. Ergenekon davası kapsamında örgütün yöneticisi olmakla suçlanan İlhan Selçuk’la Mumcu arasında yaşanan kavga son dönemde yaşanan gelişmelere nasıl etki eder bilinmez.” Yazıyı yazan arkadaş, yayın kurulu toplantısının 21 Ocak 1993’te yapıldığını, tanıklara göre Uğur Mumcu’nun İlhan Selçuk’la görülmemiş bir sertlikle tartıştığını ve Ankara’ya döndüğünü anlatıyor... Ceyhan Mumcu da ne yazık ki bu olayı doğruluyor... Diyor ki: “Uğur, Cumhuriyet’ten ayrılmayı düşünüyordu, doğru. İlhan Selçuk’la kavgasını da biliyorum. O dönemde sendikadan 82 gazeteciyi atmak istiyorlar, karşılığında sendika başkanı Orhan Erinç’i alıyorlar. Uğur buna çok kızıyor, İlhan Selçuk’la kavga ediyor; kapıyı vurup çıkıyor...” Bunların hiçbiri doğru değil... ??? Cumhuriyet Yayın Kurulu 4 Eylül 1994’te seçilmiştir... 21 Ocak’ta Uğur Mumcu, Cünet Arcayürek’le birlikte İstanbul’a gelmişlerdi. Nadir Nadi’nin odasında yapılan toplantıya İlhan Selçuk, Özgen Acar, Cüneyt Arcayürek, Uğur Mumcu ve ben katıldım. Gazetenin sorunlarını konuşup tartıştık. Çünkü zor koşullar altındaydık. Uzan Grubu her şeye haciz koydurmuştu... Uğur, herkese karşı saygılıydı, yakın çevresi çok iyi bilir. Toplantıda ne kavga olmuştur ne de tartışma. Sendika olayı tümüyle yanlıştır. Ceyhan Mumcu, Hasan Cemal döneminde yaşanan olayı İlhan Selçuk’la yaşanmış gibi göstererek çarpıtmıştır. 82 gazetecinin işten çıkarılması söz konusu hiç değildir... Zaten Orhan Erinç, 15 Şubat 1993’te Genel Yayın Danışmanı olarak çalışmaya başlamış,14 Ocak 1994’te grev kararı sonunda, TGS’yle anlaşmaya varılmıştır. Akşam gazetesi, Ergenekon iddianamesindeki kanıt dosyalarından aktardığı haberi birinci sayfasına taşıdı: “Usta gazeteci Uğur Mumcu Cumhuriyet’e dava açmış... Mumcu şoku...” 6 Kasım 1993’te 83 çalışan istifa etti... Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal’di. İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Oktay Akbal, Cüneyt Arcayürek, Şükran Soner, Ali Sirmen, Ali Ulvi, Ergun Balcı, Mustafa Balbay, ben ve öteki arkadaşlarımız.. Gazetemizle davalık olan salt Uğur değil, ben de dahil çok sayıda arkadaşımız vardı... Gazetenin yönetimi kıdem tazminatlarını ödemeyince Uğur ve ben emekliliğimizi isteyip dava açmıştık. O dönemdeki Cumhuriyet avukatları ve işveren bize karşı şu savı ortaya atmışlardı yargı aşamasında: “Bu kişiler Cumhuriyet Matbaacılık Şirketi’nin yasal organlarını çiğneyerek gazetenin yayın politikasına el koymaya kalkışmışlardır. Başarıya ulaşamayınca da istifa edip yönetimi baskı altına almayı amaçlamışlardır...” Akşam gazetesi olayı saptırıyor.. İlhan Selçuk’a vurmak için bu yöntemi uyguluyor.. Uğur bizim arkadaşımız, kardeşimizdi.. Uğur Mumcu’nun üzerinden yayını tarikatçılar, dinciler ve AKP yandaşları yapıyor, tamam, anladık. Peki Akşam’ın amacı ne? ??? Tarihe tanıklık etmek isteyen genç meslektaşlarımız, önce Uğur Mumcu’ya saygı göstermelidirler. Kulaktan dolma bilgilerle gazetecilik yapılmaz!.. Kirli bilgi akışıyla gazetecilik yapılmaz. Hele hele dizi yazı hiç hazırlanmaz...15 yıl öncesinin tanıkları hâlâ yaşıyor... İlhan Selçuk ve ben İstanbul’da, Cüneyt Arcayürek ve Özgen Acar Ankara’da... Bir telefon etselerdi, gerçekleri yazarlardı, yalanı değil... T Zarar tanımı: Hiroşima gibi Gürsu KUNT ANTALYA Manavgat ve Serik’in çok sayıda ilçe ve köyünü cehenneme çeviren ve önünde bulunan ne varsa yutan alevler, beşinci günün sonunda kontrol altına alındı. Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, her yangından ders alınması gerektiğini ifade ederek, “Yangında bizim de hatalarımız olabilir” dedi. Kent alevlerle boğuşurken hafta sonunu eşi ve çocuğuyla Çeşme’de geçiren Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel de Başbakan’ın ziyareti öncesinde köyleri ilk kez dolaştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yangın bölgesinde incelemelerde bulundu. Erdoğan, yanan arazilerin turizm sektörüne tahsis edilmesiyle ilgili iddiaların gerçek dışı olduğunu savunarak, “Bizim şu andaki hedefimiz, bu yerleri yine eski haline döndürmektir” dedi. Erdoğan yangın söndürme uçakları konusundaki bir soru üzerine konunun Bakanlar Kurulu’nda konuşulduğunu belirterek gece uçuş özelliği olan uçak ve helikopterlerin alınacağını açıkladı. Orman Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kurtulmuşlu, bölgedeki zararın Hiroşima’ya atılan bombayla eşdeğer olduğunun altını çizdi. 31 Temmuz’da, saat 12.30’da Karabük köyünde başlayan yangın 4 Ağustos gecesi tamamen kontrol altına alındı. Yangının çıktığı ilk saatlerdeki kuvvetli poyraz nedeniyle alevler 12 saat içinde 10 kilometrelik alana, ilk günün sonunda da 20 kilometrelik alana ulaştı. Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, bölgede yangının tehdidinin hâlâ devam ettiğini vurguladı. Köprülü Kanyon Milli Park alanına da sıçrayan alevler, zengin bir faunaya sahip bölgede ekosistemi tamamen çökertti. Yüzde 30’u endemik 700 kadar bitki türünden, böceklere, yaban hayvanlarına kadar pek çok canlı zarar gördü. Dünyanın en geniş doğal servi ormanları da küle döndü. Orman Genel Müdür Yardımcısı Kurtulmuşlu, “Sürüngenleri, kuşları, sincapları, tavşanları, kaplumbağaları böcekleriyle burada zengin bir ekosistem vardı. Ancak şu anda yok. Bir hafta önceki ekosistemin yeniden yerine gelmesi olanaksız gibi. Bölgede su dengesi de bozulacak” dedi. Kurtulmuşlu 6 gündür süren yangının iyi tarafının da olduğunu savunarak “Yangının bir tek iyi tarafı, bu ormanlarda kene kalmadı” dedi. Yangın söndürme maliyetinin 5 milyon YTL’yi bulduğu açıklandı. Göçmenlerin kötü sonu İstanbul Haber Servisi Küçükçekmece’ye bağlı Kayabaşı Mahallesi’ndeki kırsal alanda çoğu Pakistan ve Burmalı 13 kişinin cesedi bulundu. Van’dan çıktığı ifade edilen yaklaşık 140 göçmeni taşıyan TIR’ın Küçükçekmece Kayabaşı Mahallesi girişindeki kırsal alana geldiği ve aracın içindeki 13’ü havasızlıktan ölmüş 138 yabancı uyruklu kaçağı boş araziye bıraktığı belirtildi. Ölü ve yaşayan yabancıları kırsal alana bırakan kişilerin kaçtığı bildirildi. Olayı öğrenen emniyet güçleri ve savcılığın olay yerine intikal etmesi üzerine yaşayan yabancılardan bir bölümü polis tarafından bulundu. Emniyet yetkilileri, çevreye dağılan diğerlerinin de arandığını söyledi. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Metin Çorabatır, olayın bir insanlık ayıbı olduğuna dikkat çekerek burada yaşanan olayın Türkiye’nin mültecilere ilişkin doğru bir politikası olmadığını bir kez daha gösterdiğini belirtti. Çorabatır, Türkiye’de kayıtlı 15 bin mültecinin dahi, bekleme süreleri uzun ve aldıkları sosyal yardım sınırlı olduğu için başka ülkelere kaçak yollarla giriş yapmaya çalıştıklarını, Küçükçekmece’deki olayda yalnızca kaçakların değil, mültecilerin de bulunuyor olabileceğini belirtti. [email protected] Yağmurdereli yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Bağırsak kanseri ve safra yollarındaki enfeksiyon nedeniyle bir süredir tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren AKP İstanbul Milletvekili, yapımcı ve sanatçı Osman Yağmurdereli (55), siyasiler ve sanatçı dostları tarafından son yolculuğuna uğurlandı. Bir süredir bağırsak kanseri tedavisi gören ve 11 Temmuz’dan bu yana safra yollarında enfeksiyon nedeniyle hastanede yatan AKP İstanbul Milletvekili Osman Yağmurdereli, cuma günü sabaha karşı solunum sıkıntısı şikâyetiyle yoğun bakım ünitesine alındı. Yağmurdereli’nin doktorlarından İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Keramettin Şar, yaptığı açıklamada “Çoklu organ yetmezliğine giren ve yapay solunum desteği gören hastamızda 02.00 sıralarında kalp durması gelişti” dedi. Yağmurdereli’nin vefatının duyulması üzerine İstanbul’a gelen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Yazıcı, yaptığı açıklamada “Hayat dolu bir arkadaşımızdı, sanat dünyası ve yeni atıldığı siyaset dünyasının acı bir kaybıdır. Allah rahmet eylesin. Yakınlarına başsağlığı diliyorum. Türkiye’nin başı sağ olsun” diye konuştu. AKP İstanbul Milletvekili Osman Yağmurdereli’nin ölümüyle TBMM’deki boş sandalye sayısı 3’e yükseldi. Geçen yıl 22 Temmuz’da yapılan seçimin ardından, MHP İstanbul Milletvekili Mehmet Cihat Özönder’in mazbatasını almaya giderken AnkaraEsenboğa yolunda geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesiyle TBMM’deki milletvekili sayısı 549’a inmişti. AKP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle de bu sayı 548’e düşmüştü. renkli ilan SATILIK VİLLA İzmir Urla İskelesi’nde sahibinden satılık kat kaloriferli, tripleks villa. Telefonu, mobilyalarıyla birlikte. Üç oda, çatı katı oda, büyük salon ve bahçe. 65 bin Euro Tel: 0090 232 4411220 İSMAİL ÇETİNKAYA hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle