02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 C GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK haberlerin devamı Akfırat’a ait belgeler arasında çıkan emniyet raporu Gülen cemaatinin amacını gözler önüne seriyor 8 AĞUSTOS 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Yeni Bunalımlar Yolda damgalı yeni bunalımların ucu göründü. RTE, partisinin hukukçularından Meclis’in çalışma döneminin başlayacağı ekim ayına kadar anayasada yapmayı öngördükleri değişiklikler üzerinde çalışmalarını istedi. Anayasada yapılacak değişikliklerde eylül ayında açıklanması beklenen karar gerekçesi de dikkate alınacak. Ama asıl amaç başka: AKP’nin bir kez daha laiklik karşıtı hareketlerin odak noktası suçlamasıyla Yüksek Mahkeme’nin önüne çıkmaması! Bu konuda yeşil ışığı Başkan Haşim Kılıç yaktı. Ülkenin gerçeklerine ne denli uygun olduğunu hesaplamadan fikir ve görüş yakınlığı duyduğu (AKP’nin) partinin veya partilerin kapatılmasının zorlaştırılmasını istiyor. AKP’deki bu konudaki hareketlilik Kılıç’ın konuşmasından kaynaklanıyor. ??? İktidar partisinde anayasa değişikliği ile ilgili son hareketlenme, rejimsel açmazlardan kurtulmasına her zaman katkıda bulunan MHP’de neredeyse bir bayram havası esmesine neden oldu. MHP Grup Başkanvekili Bay Mehmet Şandır, Kılıç’ın önerilerini yakışıksız bir benzetmeyle “çığlık” diye niteledi. AKP’nin olası girişimine destek vereceklerini açıkladı. MHP’nin öteden beri öne sürdüğü görüşe göre “teröre bulaşmamış, şiddeti siyasi araç olarak kullanmamış, üniter bütünlüğü savunan bir parti” dokunulmaz olmalı. MHP’nin bugüne kadarki davranışlarından bakılınca, parti kapatmayı sınırlandıran bu görüş sadece Demokratik Toplum Partisi’ni hedef alıyor. MHP’nin bir başka önerisi “Anayasanın cari hukukuna göre, yasak olan eylemlerde bulunan siyasi parti yöneticileri ve siyasetçilerin cezalandırılmasının hukuk haline getirilmesini” istiyor. Bu da AKP gibi anayasanın laiklik ilkesine aykırı ve laiklik karşıtı hareketlerin odak noktası olan partilere karşı bir önlem! ??? AKP; kapatma davalarına parlamentonun karar vermesinden tutun da Yüksek Mahkeme üyelerinin saptanma ve seçimine kadar hemen “bütün cari uygulamaların” değiştirilmesini istiyor. Ergun Özbudun gibi hukuksal birikimini AKP’ye adamış kimi ilim adamlarının da katılacağı, yüksek hukuk bilgisini örneğin AKP’nin cici bir parti olduğunu söyleyerek kanıtlayan Genel Başkan Yardımcısı DMM Fırat’ın başkanlığında bir heyet, anayasa değişikliklerini hazırlayabilir. AKP’nin önündeki tek sıkışıklık, Kılıç’ın partiler arası uzlaşmayla değişikliğin gerçekleşmesini önermesi. MHP yakın görünüyor ama koşulları var; bunlar üzerinde fazla oynanmasına tabii şimdilik yanlı görünmüyor. ??? CHP’ye gelince; parti kapatmalarının zorlaştırılmasına sıcak bakıyor ve lakin: Laiklik konusunda, ne MHP’de ne de AKP’de bulunmasını istediği duyarlılığın izine rastlayamıyor. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, parti kapatılmasını zorlaştıracak bir anayasa değişikliğinin gündeme taşınmasının Türkiye’nin 1 yıl yitirmesine neden olacağını söyledi. Kimi tehlikeli görüşlere dikkat çekti. Okay, “…Anayasayı niye değiştirmek için yola çıkıyoruz? Anayasayı şu andaki MHP’nin önerisiyle laik hukuk düzenine aykırı eylemlerin odağı olabilecek bir siyasi partinin yasaklanmasını önlemek için… Bu partiler.. anayasaya sadakat yükümlülüklerini niye düşünmüyorlar?..” diyor. AKP’nin stratejik hedefi nedir: Anayasa Mahkemesi’nin ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın kapatma davalarındaki yetkilerini kuşa çevirmek ve ondan sonra.. kapatma davası korkusundan sıyrılarak bildiği yolda laikliğin içini boşaltan eylemlere devam etmek! AKP’nin de yardımcısı MHP’nin de demokratik laik rejime demokrasi adına yutturmak istedikleri bu! ‘Gülen’de hile mubah’ İstanbul Haber Servisi YaGÜLEN HAREKETİNİN şamını 10 yıla yaklaşan süredir ABD’de sürdüren vaiz Fethullah Raporda, Gülen hareketinin Gülen için Ankara İl Emniyet bizzat kendisi tarafından çizilen Müdürlüğü’nce hazırlanan “gizörgütlenme modeli satırbaşlali” ibareli rapor Ergenekon iddiarıyla şöyle: namesine yansırken, Gülen hare Işık evleri: Kapılarına kilit ketinin laik, demokratik rejim için vurulan tekkelerin görevini yanasıl bir tehdit oluşturduğu ve pan evler. teokratik devlet hedefine ulaşmak  Işık evlerine girişler gizli için benimsediği “takıyye” yön Her evden bir ‘imam’ sotemi geniş yer buldu. Raporda, rumlu Gülen’in “Şeriat yerine İslam”,  İmamlar, 6 ay ya da bir “Cumhuriyet dönemi yerine yılda değiştiriliyor. talihsiz karanlık ya da upuzun  İmamlar, evlerin maddi konularıyla ilhicranlı dönem”, “militan yerine hizmet erleri, ışık süvarileri”, “Laik kesimler yerine karşı cephe”, porda Gülen portresi ve “takıyye an“Cumhuriyet dönemi yöneticileri layışı” özetle şöyle çiziliyor: “Gülen, yerine o kafalar”, “Atatürk ya da İs alışılmış bir ‘din adamı’ profilinden met İnönü dönemi için ise ‘mabede gi uzak, din adına farklı söylemleri den yolların kapatıldığı zaman dilimi’ bulunan, kimi zaman ‘sfenks’ kadar ”, “Atatürk için deccal” dediği öne sü sessiz, kimi zaman Atatürk’ü övmeye gerek duyan, kimi zaman 8 yıllık eğirülüyor. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nün time destek verecek kadar reformcu, hazırlayıp, dönemin Ankara Devlet rejim yandaşı ve aydın bir düşünür; Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Baş kimi zamanda farklı dinlerin temsilsavcılığı’na gönderdiği “Işık Tarika cilerine dünya barışı adına çağrılar tı İllegal Örgütlenmesi” adlı “gizli” yapacak hatta Papa ile fikir teatisinibareli raporda Gülen hareketinin teo de bulunabilecek kadar da enternaskratik devlet kurma amacı ve örgütlen yonal yanı güçlü biri olarak görünme biçimi ilginç ifadelerle Ergenekon tüler vermektedir. Tarikat mensupiddianamesinde genişçe yansıtıldı. Er ları da başimam Fethullah Gülen’den genekon iddianamesinin ek belgelerin aldıkları fetvalar doğrultusunda davde şüpheli Adnan Akfırat’a ait belge ranışları ile kendi düşüncelerinin zıler arasında çıkan ve Gülen cemaatinin tazıt olanlara karşı ‘hile mübahtır’ gerçek amacını gözler önüne seren ra yöntemi ile tedbirler geliştirmektedir ÖRGÜTLENME MODELİ AKP dayalı devlet kurmayı hedeflediği değerlendirilen Gülen ve yandaşları, 28 Şubat kararlagileniyor rının alınmasının ardından,  Evlerde Gülen’in kasetleri izleözellikle soruşturma ile ilgili niyor. yazışmaların başlamasıyla,  Her evde 4 ya da 5 kişi yaşıyor. birçok örgüt evini boşaltmış,  Evlerde kalan öğrencilerden faaliyetlerini mevzi koruma birkaç ay sonra yeni aday kazandırkurallarına uyarlamıştır. Şu ması isteniyor. anda birçok örgüt mensubu,  Yeni ilişki kurulan öğrenciler aile evlerinde örgütsel faaliyetders çalışmak bahanesiyle evlere dalerini sürdürmektedir. Güvet ediliyor. len’in örgütlenmesinin eko Evlerde yeni öğrencilere sesli nomik boyutu da göz önüne ve görüntülü kasetler izlettiriliyor, Gülen’in alındığında, gelecekte ülkekitapları okutuluyor. mizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü endişe verici boyuttaler.” Gülen hareketinin gelecekteki dır” deniliyor. amaçlarını gerçekleştirmek için “gençRaporda, Gülen’in sürekli askeri terleri hedef aldığı” vurgulanan emniyet minolojide kullanılan kışla, er, cephe, raporunda, “... Türkiye sathını müca ordu, mevzi, nefer gibi kelimeleri kitapdele alanı olarak değerlendiren ve larında “özenle” seçerek “sıkça” kulTürkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yık lanmasının da dikkat çekici olduğu ma, parçalama en hafifinden Cum belirtilerek, kitaplarında “ışık evleri, huriyetin temel niteliklerini değiştir ışık kışlaları veya ışık süvarileri , ışık me veya kendine göre yön verme ya erleri” gibi tabirleri sık sık kullanmada devlet içinde hâkim güç olma sının bir örgütsel yapılanma içerisinde sevdasındaki bu gibi organize suç ya olduğuna kuvvet kazandırdığı vurgulapılanmalarını dünlerde olduğu gibi nıyor. Gülen’in “Bir yandan düşman bugünlerde de etkileyip kullanmada cepheyi mükemmel işleyen haber ön planda tuttuğu, hedef kitlenin alma teşkilatıyla içinden tanırken, öte başında aktiviteleri, heyecanları, coş yandan hasım cephenin aynı faaliyetkuları ile gençlerimizin gelmesi son leri kendi içimizde sürdürmesine derece düşündürücüdür” ifadeleri müsadee edilmemeli...” mantalitesi ile dikkat çekiyor. Raporda, 28 Şubat sü de emniyet ve istihbarat birimlerini ele recinin ardından cemaatin savunmaya geçirme teşebbüsündeki niyeti açıkça geçtiği vurgulanarak, “Şer’i esaslara ortaya çıktığına dikkat çekiliyor. Ateş ve Atış Çemberindeki Cumhuriyet... davasının sonuçlanmasının ardından malum medya kenAKP di işlevine döndü. Ergenekon iddianamesinin içinden istediğini çekiyor, istediği kulpu takıyor, manşeti çakıyor. Haberler iki ana uca ayrılıyor: Bir uçta, Veli Küçük’ün etrafında kümelenen yapıyı daha önceki tüm olaylarla ilişkilendiren, fil tarifine benzeyen örgüt haberleri... Öteki uçta, Cumhuriyet gazetesini olağanüstü zorlamalarla olayın içine sokup gazete içi telefon görüşmelerini dahi önemli bir belgeymiş gibi sunan haberler... Her ikisini de aynı sayfada görebiliyorsunuz. Şurası kesin; eğer, Türkiye’de devletin değişik katlarında da öbeklenmiş hukuk dışı oluşumların tümüyle temizlenmesi isteniyorsa, haber yelpazesini bu iki uçta tutanlar bunu önlemiş oluyorlar. Bütün halkaları güçlü bir zincirin içinde zayıf bir halka dahi olsa, çektiniz mi oradan kopar. Cumhuriyet’e yönelik saldırılar kamuoyu katında zaten tutmadı. AKP medyasının bu konuda inatla sürdürdüğü haberyorum dalgası, akla Cumhuriyet’in başyazısını getiriyor. ??? İlhan Selçuk, “Alo” demiş, ortalık ayağa kalkmış! Yaratılmak istenen hava bu... İlhan Abi “Alo çeksem karşıki dağlar yıkılır” dese yeridir! Gazetelerin yanı sıra televizyonlarda da özel seslendirme ile haberleştirilen telefon görüşmelerinin önemli bir bölümü de gazetenin iç yönetimine ilişkin ayrıntılar. Altı üstü belli değil. Uzun görüşmenin bir bölümü alınmış ve “hüküm” verilerek yayımlanıyor. Hukukçularla konuşuyoruz, “Böylesini ilk defa görüyoruz” diyorlar. Ahlak deyince, kişilik hakları deyince mangalda kül, tespihte püskül, edebiyatta fasikül bırakmayanlar, iş Cumhuriyet’e saldırıya gelince elinden geleni ardına koymuyor. Sanıyoruz bu da kamuoyunun dikkatinde... Cumhuriyet gazetesi çok büyük bir ailedir. Çekirdeğinde elbette gazetenin yöneticileri vardır. Ailenin halkaları, çalışanlarından dışarıdan yazı gönderenlerine, kararlı destekçilerinden okurlarına kadar dalga dalga yayılır. Eğer amaç, gazetenin yönetim yapısında ikilikler oluşturmak, yöneticilerini, yazarlarını birbirine düşürmekse başaramazlar; Ergenekonlaştırmaksa, gülünç hâlâ düşerler... ??? Cumhuriyet gazetesi niçin ateş ve atış çemberine sokuldu? Gazete, iktidarlarla birlikte yön değiştirmeden, dimdik ayakta durduğu, Cumhuriyetin ilkelerini ödünsüz savunduğu için... Saldırıların özü budur, gerisi teferruattır. İktidarlar ve medya uzunca bir süredir Cumhuriyet’e iki şekilde yaklaşıyor: 1 Yok saymaya çalışıyor. 2 Bunu başaramayınca, öncelikle itibarını sarsıp yok etmeye girişiyor. AKP döneminde bunu çok somut yaşadık. AKP’nin yayın organları bir süre Cumhuriyet’i “görmeme” kararı aldılar, yok saydılar. Böylece “zaten tirajı 4050 binlere düşmüş gazete eriyip gider” diye düşündüler. Olmadı... Süreç Cumhuriyet’in tirajını 3 haneli rakamların eşiğine taşıdı... Şimdi yöntem değiştirdiler... 20. yüzyılın bütün süreçlerinde Türkiye ile birlikte nefes alıp veren Cumhuriyet, 21. yüzyıla da kimliğinden, ilkelerinden ödün vermeden girdi, yoluna devam ediyor. Yok saymak olanaksızlaşınca hedefe oturttular. Bugün, hedef tahtasına oturtulacak kadar gözdeyiz... Yarın, hedef gösterilemeyecek kadar güçlü olmamız gerekiyor. Cumhuriyet ailesi geleceğe bu gözle bakıyor! [email protected] ‘Ergenekon’un kökleri dışarıda’ Meltem YILMAZ Ergenekon terör örgütüne ilişkin davanın kilit ismi Tuncay Güney, iddianamede yer alan “Yeşil’in Veli Küçük olduğu” yönündeki iddiaları doğruladı. Güney, “Ben bir burjuvayım, ücretimi verene çalışırım” diyerek geçmişte Fethullah Gülen’in özel kalemliğini yapmadığını, ancak bugün böyle bir teklif gelse yapabileceğini söyledi. Güney, “Mesleğim gereği hayatım boyunca üst düzey insanlarla görüştüm, uluslararası stratejistlerle aynı masaya oturdum, Ortadoğu’ya seyahat edip analizler yaptım. Tabii ki bu belgeler bana gelecek” dedi. Evinden alınan 6 çuval belgenin arasında yalnızca Ergenekon terör örgütüne dair bilgilerin yer almadığını söyleyen Güney, “Bugün deşifre olması gerektiği için yalnızca Ergenekon’un deşifre olduğunu” söyledi. Güney ayrıca, Ergenekon’un köklerini Türkiye’de aramanın yanlış olduğunu kaydetti. Ergenekon operasyonunun kilit ismi Tuncay Güney, yaşam tarzı, siyasi görüşü, gazetecilik hayatı, kurduğu üst düzey ilişkileri, Ergenekon iddianamesiyle davasına ilişkin görüşlerini Cumhuriyet’e anlattı. Sayın Güney, hakkınızda çok fazla bilgi var. Sizden dinlemek istiyoruz. Tuncay Güney kimdir? 1972 Çorum doğumluyum. 19931996 yıllarında aralarında Samanyolu Televizyonu, Milliyet, Sabah ve Akşam gazeteleri, Yeni Strateji dergisi olmak üzere birçok yayın organında çalıştım. Üniversite mezunu değilim, yabancı dil olarak Amerika’ya geldiğimde İngilizce öğrendim. İmam hatip mezunu değilim. 1997 yılında askere gittim ancak daha sonra askerlikten muaf tutuldum. Ben Türkiye’de gazetecilik yaptığım yıllarda Ortadoğu ülkelerine seyahat ettim. Ortadoğu’da birçok insanla tanıştım. Ortadoğu’yu gezdikten sonra baktım, bütün peygamberler buradan çıkmış. Savaşlar, kavgalar burada. Bu ülkeler üzerine çok iyi analizler yaptım ve buranın üst düzey insanlarıyla görüştüm. Talabani ve Barzani ile de görüştüm. Türkiye’deki işadamları, elçilikteki insanlar bunlarla ilişkim her zaman çok iyi olmuştur. Türkiye’de 7 gün gazeteye giderdim. Herkesten önce gazeteye gider çalışırdım. Çok kitap okurum, dergiler, mahkeme dosyalarını takip ederdim. Polisin sorgu sistemine, kimin nerde yalan söylediğine özellikle dikkat ederdim. Bunlar benim ilgi alanım. Siyasi görüşleriniz? Kendinizi ideolojik olarak nerede konumlandırıyorsunuz? Ben bir burjuvayım. Taksim’deki yasak kulüplere girmeyi severdim. Travesti kulüplerine, komünist kulüplere giderdim. Saplantılı bir ideolojim yok. Ne solcuyum, ne sağcıyım ne de dinciyim. Hele ki dinle bir ilgim hiç olamaz. Uçuk bir insanım. Lüks hayata düşkünüm. Yasak olan her şeyi severim, yasakların üzerine giderim. Örneğin İran konsolosuyla gazetecilik yıllarımda travesti kulübünde buluşurdum. Çünkü o dönemlerde takip edilirdim, istihbarat birimleri oraya giremeyeceği için bu tip yerlerde görüşürdüm. Hakkınızda Fethullah Gülen’in özel kalemi, CIA ajanı olduğunuz yönünde iddialar var. Bu iddiaların çıkış noktası ne olabilir? Samanyolu TV’de yaptığım programdan ötürü bana Fethullah Gülen’in özel kalemi dediklerini düşünüyorum. Ha, teklif gelse Gülen’in özel kalemliğini yapar mıydım, evet yapardım. Bugün gelse yapar mıyım? Şartlar müsait olursa, kendime uygun bulursam yaparım. Neden yapmayayım? Cumhuriyet gazetesine de çalışırım hiç fark etmez. Ben ücretime bakarım. ÜÇÜK’ÜN KOD ADI YEŞİL’ Veli Küçük’le ilişkinize gelirsek? Siz bir gazeteciydiniz, nasıl başladı bu ilişki? Veli Küçük kariyerli bir adamdır, entelektüel bir adamdır fakat diplomasi bilmez. Milliyetçi ya da ülkücü falan değildir. Atatürkçüdür. Ben birçok üst düzey insanla olduğu gibi Veli Küçük’le de tanıştım. Bana çok güvenirdi. Fikirlerime çok önem verirdi. Ama bu “Yeşil” meselesinde, yani Veli Küçük’ün Yeşil olduğu meselesinde, hayret bu savcı çok iyi ça ‘K lışıyor... Veli Paşa’nın bir özelliği vardır, hayali insanlar yaratır. Gider halktan bir tane elektrikçi bulur, ona dinleme cihazı bağlar, sonra onunla arkadaş olur. Nâzım Hikmet’in “TarantaBabu’ya Mektuplar” diye bir kitabı var. O kitapta Cezayirli bir çocuğa mektup yazılmıştır, ancak böyle bir çocuk yoktur ki. Bu yazarın hayalinde kurmuş olduğu bir şeydir. Veli Küçük de aynen bunu yapardı. Sizin Ergenekon davasında tanık ya da sanık olmamanız da hukuka dair bir ironi değil mi? Neden olayım? Bir ülkenin kendi emniyet müdürü bilgi kararttıysa... Ben tanık olabilirim belki, ama bana güven verilmesi lazım. Beni zorla Türkiye’ye getirirlerse belki. Ama beni sanık yapamazsın. Ben hüviyeti olacak bir adam değilim, global bakarım. Çevrenizde bu denli üst düzey insanlar varken siz den şüphelenen olmadı mı? Ben çoğu zaman salağı oynardım. Duymamam gereken şeyler olduğunda ben zaten salak bir insanım, ne dediğinizi anlamıyorum derdim. “Siz beni o zaman tanısaydınız, şu adama bak, bununla konuşan herife ben..” der küfrederdiniz. Bana o zaman derlerdi: “Seni gazeteci yapanın ben..” diye. Ama şansa bakın ki bu kadar önemli dosyalar bana geliyordu. Yalnızca Ergenekon belgesi miydi bunlar? Hayır, ne yalnızca Ergenekon belgesiydi ne de yalnızca Veli Küçük’ten geliyordu. Altı çuval belgem alındı benim. Orada sadece Ergenekon dosyası mı vardı sanıyorsunuz? Ben hayatım boyunca Ergenekon’la mı uğraşmışım? Bugün sadece deşifre olanlar bunlar. Neden deşifre oldular siz ona bakın. Bugün, Ergenekon’un ortaya çıkması gerektiği için yalnızca bu belgeler deşifre oldular. ‘HATIRLAMIYORUM’ Kerinçsiz için ağırlaştırılmış müebbet ve 67 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Hesabına 4 yılda 1.5 milyon YTL yattı İstanbul Haber Servisi Ergenekon iddianamesinde 56 numaralı şüpheli olarak yer alan avukat Kemal Kerinçsiz, ağırlaştırılmış müebbet ve 67 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak. BDDK’nin incelemesi üzerine avukat Kerinçsiz’in son 4 yılda banka hesaplarına 1.5 milyon YTL’lik nakit girişi olduğu tespit edildi. Yatıranın ve çekenin kimliğinin belli olmadığı bu yüksek meblağ nedeniyle MASAK tarafından inceleme başlatıldığı bilgisi de iddianamede yer aldı. Ergenekon iddianamesinde, Hrant Dink, Orhan Pamuk ve Elif Şafak’ın 301. maddeden yargılandığı davalardaki suçlamaları ve yaptığı protesto gösterileri ile tanınan avukat Kerinçsiz’e tam 80 sayfa ayrıldı. İddianamede, Kerinçsiz’in banka hesapları üzerinde BDDK tarafından yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda, “Kerinçsiz’in münferid ya da ortak hesaplarına son 4 yıl içinde, hesap ekstresi açıklamalarında yatıran ya da çekilen kişinin isminin belirtilmediği net olarak 1.5 milyon YTL tutarında nakit girişi gerçekleşmiştir. Anılan tutarın yüksek olması nedeniyle, ilgili para hareketlerinin ‘Suç Gelirlerinin Aklanması’ mevzuatı ile vergi mevzuatı açısından yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilave incelemeye tabi tutulmasının gerektiğinin” ifade edildiğine dikkat çekildi. Kerinçsiz’in hesapları üzerinde Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından inceleme başlatıldığı belirtildi. Aramalar sırasında şüphelinin evinde; A4 kâğıda kendi el yazısı ile yazdığı “K.çekmece Bed... Ö...., Fen işlerinde şef Muşlu Bölücü akrabaları ile örgütlü çalışıyor” şeklindeki istihbari bilginin de Kerinçsiz’in fişleme yaptığını gösterdiği belirtildi. 4 Aralık 2007 tarihinde İstanbul Adliyesi’nde görevli olan ve iddianamenin şüphelilerinden Atilla Aksu’nun, Abdullah Unakıtan, Ali Ülker, Murat Ülker, Şenol Çelik, Metin Çilci ve Türk İntikam Tugayı’nın tehdit mektubu gönderdiği, bazı şahıslara ait soruşturma dosyalarını Kerinçsiz’e vermek istediğini söylemesi üzerine, Kemal Kerinçsiz’in “İyi sen bana telefonda söyleme de ben sana adam göndereyim” dediği bildirildi. Müvekkilliğini yapmadığı kişilere ait dosyalar ve bilgileri temin etmesinin ve bu gibi konuların telefonda görüşülmemesi gerektiğini söylemesinin Kerinçsiz’in gizli bir iş yaptığını ortaya koyduğu belirtildi. Başka ne tür belgeler vardı? Susurluk olayında Urfalı milletvekilinin dediği gibi: “Kafamı çarptım ve hatırlamıyorum.” Bunların hepsini unuttum ben. Türkiye’den ayrılalı 7 yıl oldu. Bu durumda kullanıldığınızı hiç düşünmediniz mi? Hayır ben güvenilir bir insandım. Sadece Veli Küçük değil. Bugün insanlar sadece Küçük’ü biliyor. Kullanıldığımı düşünmüyorum. Eğer ortada bir kullanılan varsa General Küçük ya da diğer insanlar kullanılmıştır. Buraya kadar mıdır Ergenekon? Gerisi gelir mi? Ergenekon’un çalışma planlarına bir bakın. Ergenekon meselesi Türkiye içerisinde, yani Misaki Milli sınırları içerisinde bir hareket değildir. Amerika’ya, Ortadoğu’ya uzanır bu ilişki. Amerika şu an bastırıyor bu işin açıklanması için. Bir söz vardır: “İngilizler adamı gıdıklayarak öldürür”. Amerika da aynen bunu yapıyor. Türkiye’yi gıdıklayarak öldürüyor. Gazeteleri okurken gülüyorum. Ergenekon’u Türkiye içinde aramaları çok komik. Türkiye’nin Ergenekon’un köklerini yanlış platformda aradığını söylüyorsunuz. Evet özellikle gazeteciler. Meseleyi içeriğe gömülmüş toprakta arıyorlar. İnsanlar böyle bakarken biz de Ergenekon’u anlatamıyoruz. Neden anlatamıyoruz? Çünkü yasak var. Ülkede demokrasi yok. Bu işi kapatan gazeteciler. İslamcı Derin Devlete Doğru... Baştarafı 1.Sayfada amaca hizmet etmektedir. Bu karışık tabloda yalnız İslamcılar kesiminden kimse yoktur. Anti komünist süreçte devletlerin gizli örgütlerinde oluşturulan ve gladyo adı verilen ya da “Derin Devlet” tabir edilen oluşumlar Batı’da çoğunlukla tasfiye edildiler. Türkiye’de şimdi bu süreç mi yaşanıyor? Yaşanıyorsa, antikomünist gladyonun yerine “İslamcı Derin Devlet” mi ikame ediliyor? Gerçekleştirilen operasyon; hukuk, adalet ve yasalara ne ölçüde uygundur? Bir karşıdevrimin sürecini örtülü de değil, açık biçimde yaşamakta mıyız? Gerçek şudur ki Türkiye’de yaşanan olay, artık beynelmilel bir tasarıma dönüşmüş Ilımlı İslam modeli projesiyle örtüşmekte, Ergenekon da bu planlamanın bir ayağı görüntüsünü taşımaktadır. Laik Türkiye, hukuk devleti niteliğini korumak istiyorsa, dikkatlerini bu dava üzerine yoğunlaştırmalıdır. “NATO’cu derin devleti tasfiye ediyoruz” diye İslamcı derin devleti yaratmak tuzağına düşülmemelidir. C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle