02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 AĞUSTOS 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR C 5 Mahkemeden sert uyarı 2002 yılından bu yana uyguladığı politikalarla toplumu geren ve Türk halkını yeni kavramlarla tanıştıran AKP’nin önümüzdeki dönemde bu şansı nasıl kullanacağı merak konusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın önemli gerekçelerle kapatılmasını istediği AKP’ye Hazine yardımının yarısından yoksun bırakma cezası vermesi, “Mahkeme AKP’ye sarı kart gösterdi, ikinci bir şans verdi” şeklinde yorumlandı. Ancak 2002’den bu yana uyguladığı politikalarla toplumu geren AKP’nin önümüzdeki dönemde bu şansı nasıl kullanacağı merak konusu. AKP, 3 Kasım 2002 seçimlerinden itibaren kamuoyunda tepki çeken politikalara imza attı. AKP ile birlikte Türk halkının ilk kez tanıştığı kavramlardan biri “kırmızı sokaklar” oldu. Öncelikli hedefinin AB olduğunu dile getiren AKP hükümeti, birliğe ilk adımını, bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan ve eğlence yerlerinin belirli bölgelerde toplandığı “kırmızı sokaklar” ile attı. Piknik alanlarında başlayan içki yasağı giderek yayıldı. Ülkenin dört bir yanında haremselamlık uygulamalar ve tesettür kullanımında büyük artış gözlenirken, türban devlet bürokrasisinin her noktasına ulaştı. İktidarının ilk yıllarında türban konusunda “Kurumların yaklaşımı toplumun yaklaşımıyla örtüşmüyor. O nedenle biraz sabredeceğiz. Biraz daha bu işin çilesini çekeceğiz. Ama eninde sonunda hak yerini bulacaktır” mesajı veren Erdoğan, yaşadığı “sıkıntıyı” her fırsatta dile getirdi. Erdoğan’ın her konuşmasında tekrarladığı “Hamdolsun, Allah razı olsun, Allah yâr ve yardımcınız olsun” biçimindeki dini söylemi, eğitime de yansıdı. Bazı yayınevleri, bu yansımayı o kadar abarttı ki, yabancı klasikler bile bu söyleme göre yeniden biçimlendirildi. Eğitimin her kademesindeki kitaplar hurafelerle dolduruldu. Geçmişte irticacı faaliyetleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi’nin AKP Kararı yapmıştır. Anayasa Mahkemesi de görevini yerine getirmiş, kararını vakit kaybetmeden almış ve kamuoyuna açıklamıştır. Mahkeme ayrıca, Başsavcı’nın davayı açmakta hukuken haklı olduğunu da onaylamış, aldığı kararla AKP iktidarının rejim için bir tehlike olduğunu vurgulamıştır. Ama Türkiye’de ne değişmiştir? Hiçbir şey. Ne değişecektir? Hiçbir şey. Mahkeme davayı reddetseydi veya AKP’yi kapatsaydı ne değişecekti? Yine hiçbir şey. Sadece bazı süreçler hızlanmış veya ertelenmiş, bazı sorunlar halı altına süpürülmüş, yeni bazı sorunlar ortaya çıkmış olacaktı. Neden böyle oldu? Neden böyle olacaktı? Çünkü, yargı önemli, hem de çok önemli, üstelik anayasal yargı hepsinden önemli, ama çözüm yargıda değil. ??? Çözüm eğitimde, siyasette ve dış dinamiklerde: Eğitim yoluyla, dogmatik, dinci, otoriter, totaliter rejim taraftarı insanlar yetiştirdiğiniz ve bunları siyasette, yargıda, eğitimde, ticarette, medyada, mahallede etkinleştirdiğiniz sürece… Siyaset yoluyla, dokunulmazlık gibi, değişmez genel başkanlık gibi, temsil adaletinin bozukluğu gibi, dini siyasete alet etme gibi antidemokratik mekanizmaları koruduğunuz sürece… Dış dinamik yoluyla, Türkiye’deki “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin” altını oyduğunuz sürece… Bir değil kırk Anayasa Mahkemesi kararı alsanız… Bir değil, kırk tane parti kapatsanız… Türkiye’deki rejim bunalımını çözemezsiniz! GEREKÇELİ KARARDAN SONRA MALİYE TEBLİGAT GÖNDERECEK 22.8 milyon YTL geri istenecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi’nin AKP’ye verilen Hazine yardımının yarısının geri alınması kararının uygulanması için gerekçeli karar beklenecek. Edinilen bilgiye göre Siyasi Partiler Yasası uyarınca bu yıl 2008 bütçesinden 45.6 milyon YTL Hazine Yardımı alan AKP’den bu paranın 22.8 milyon YTL’sinin geri alınması prosedürü, Anayasa Mahkemesi’nin AKP ile ilgili gerekçeli kararının yayımlanmasıyla başlayacak. Gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından Maliye Bakanlığı, AKP’ye, 22.8 milyon YTL’nin Hazine’ye geri ödenmesi için bir tebligat yollayacak. Tebligatta, paranın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Yasa uyarınca tahsil edileceği belirtilecek ve ödemenin yasal süre içinde yapılması istenecek. Söz konusu yasa hükümleri uyarınca AKP, 22.8 milyon YTL’yi 7 gün içinde geri verecek. Aksi halde amme alacaklarının tahsilinde uygulanan gecikme zammı ve diğer hükümler işletilecek. AKP’nin geri ödemesi sonrasında 22.8 milyon YTL bütçeye gelir kaydedilecek. AKP’li vekiller karar sonrasında büyük sevinç yaşadılar. kritik makamlardan alınan onlarca bürokrat yeniden atandı. Tüm bunlara karşın toplumda yarattığı kutuplaşmalarla 22 Temmuz 2007 seçimlerinde yüzde 47’lik oy oranıyla tek başına iktidar olan AKP bu şansını da kullanamadı. Seçim akşamı partisinin genel merkezi önünde toplanan kalabalığa seslenen Erdoğan’ın, AKP’den yana oy kullanmayan vatandaşlara seslenerek, “Sizin sandıkta verdiğiniz mesajı da anlıyorum. Lütfen, müsterih olun” sözleri yüzde 53’lük kesimde “Acaba AKP değişiyor mu?” umudunu yarattı. Ancak Erdoğan’ın bu sözlerini unutması da fazla uzun sürmedi. Seçimlerin ardından gerilime neden olan ilk konu Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Abdullah Gül’ün 367 şartı nedeniyle cumhurbaşkanı seçilememesi üzerine 22 Temmuz’da genel seçimlar yapıldı ve AKP yeniden tek başına iktidara geldi. TBMM’de hükümetin kurulmasının ardından ilk olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı ve MHP’nin TBMM Genel Kurulu’na katılmasıyla “367” şartı aşılarak Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Hükümet bu süreçte gelen tüm sağduyu çağrılarına kulak tıkadı. İktidar, seçi lere bir yasak getirebilir misiniz?” Aylar sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın partisi hakkında açacağı kapatma davasında en önemli dayanaklarından biri olan bu cümlesinden geri adım atmayan Erdoğan ve iktidarı, üniversitelerde türban serbestisi getiren düzenlemeyi MHP’nin de desteğiyle Meclis’ten geçirdi. CHP’nin başvurusu üzerine düzenlemeyi inceleyen Yüksek Mahkeme, üniversitede türbana geçit vermedi. AKP’nin 5 yıllık iktidarını adım adım izleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Mart günü kapatma davasını açtı. AKP’nin ılımlı İslam projesinin bir parçası olduğunu belirten Başsavcı, partinin mutlaka kapatılması gerektiğini Yüksek Mahkeme’ye bildirdi. Parti kapatma davaları konusunda bugüne kadarki en kapsamlı iddianameye imza atan Başsavcı, sözlü sunumunda da bu görüşünü yineledi. AKP iktidarı savunmasını bile “saldırı” üzerinden yürüttü. UYARIYI min ardından bu kez hemen yeni anayasa çalışmalarını gündeme getirdi. Prof. Dr. Ergun Özbudun’un başkanlığını yaptığı bir komisyon tarafıdan hazırlanan yeni anayasa taslağı tartışmalara neden oldu. Taslakta, üniversitelerde türban yasağının kaldırılması, laiklik ilkesinin yeniden tanımlanması gibi tartışmalı düzenlemeler yer aldı. Yıllar önce söylediği gibi türban konusunda ısrarla ve “sabırla” hareket eden Erdoğan’ın türbanın siyasi simge olduğu yönündeki eleştirilere verdiği yanıt, düşüncesini de tüm netliği ile ortaya koydu: “Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Sembol ANLAYACAK MI? Anayasa Mahkemesi kapatma yerine AKP’ye “sarı kart” gösterme yoluna gitti. Erdoğan ise, bilindik üslubuyla kameraların karşısına çıktı ve “Hiçbir zaman laikliğe karşı eylemlerin odağı olmayan AK Parti bundan sonra da cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmaya devam edecektir” sözleriyle haklarındaki suçlamaları reddetti. Erdoğan, kararı “yalnız kendilerinin değil, Türkiye’nin de bir haksızlıktan kurtulduğu” şeklinde yorumladı. Açıklamalarıyla 22 Temmuz’daki konuşmasından daha sert bir üslup kullanan Erdoğan ve ekibinin bundan sonra nasıl bir yol izleyeceği, kendisine verilen bu yeni şansı kullanıp kullanamayacağı ise merak konusu. Toplumsal yapı mı iktidarı belirler, iktidar mı toplumsal yapıyı? Toplumsal yapı mı hukuku belirler, hukuk mu toplumsal yapıyı? Toplumsal yapı mı eğitimi belirler, eğitim mi toplumsal yapıyı? Toplumsal yapı mı medyayı belirler, medya mı toplumsal yapıyı? Toplumsal yapı mı sermayeyi belirler, sermaye mi toplumsal yapıyı? Ve son olarak, belki de ilk sormamız gereken soru: Toplumsal yapı mı dış dünyadan etkilenir, dış dünya mı toplumsal yapıdan? ??? Soruları biraz daha özelleştirmek belki konuyu daha da aydınlatabilir: Hukuk mu rejimi belirler, rejim mi hukuku? Anayasa hukuku mu siyasal iktidarı denetler, siyasal iktidar mı Anayasa hukukunu? Hukuk mu sermayeyi etkiler, sermaye mi hukuku? Medya mı hukuku düzenler, hukuk mu medyayı? ??? Değerli okurlarım, yukardaki soruların yanıtları düz mantıkla verilemez: Söz konusu öğeler arasında tek yönlü bir nedensellik ilişkisi yoktur… Ne sadece biri ötekini belirler, ne sadece öteki birini… Yanıtlar ancak diyalektik düşünceyle bulunabilir: Karşılıklı öğeler arasında, zaman içinde farklılaşan, yön değiştiren bir ilişki, bir etkileşim söz konusudur. Kimi zaman biri ötekini belirler, kimi zaman öteki birini… ??? Sevgili okurlarım, Cumhuriyet Yargıtay Başsavcısı, AKP’ye kapatılma davası açmakla anayasa ve yasalarla belirlenen görevini İ şe, sakin sakin bazı sorular sorarak başlayalım: ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org anadoğlu, “AKP’nin bundan sonraki eylemlerine fevkalade dikkat etmesi lazım” dedi. K HÜSAMETTİN CİNDORUK: Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu. Başsavcı davayı kazandı C indoruk Hazine yardımının yarısından yoksun bırakma cezasının kapatma cezasından daha ağır olduğunu söyledi. Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk. Fırat KOZOK ANKARA Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’ye verdiği Hazine yardımının yarısından yoksun bırakma cezasının kapatma cezasından daha ağır olduğunu söyledi. Cindoruk, “Başsavcının iddianamesini mahkemenin 10 üyesi haklı bulmuştur. Bir başka deyişle başsavcı davayı kazanmıştır” dedi. Cindoruk, AKP’nin ancak gerekçeli kararda suçlamalara hedef olan siyasi kimlikleri yönetimden uzaklaştırarak yoluna devam edebileceğini söyledi. Cindoruk, Yüksek Mahkeme’nin kararını Cumhuriyet’e değerlendirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan iddianamenin yüksek mahkemenin 10 üyesi tarafından haklı bulunduğunu ifade eden Cindoruk, “Bir başka deyişle başsavcı davayı kazanmıştır. 1 üyenin ret oyuna karşın, 10 üye AKP’nin anayasa kurallarına aykırı eylemlerle odak haline geldiğini kabul etmiştir. Bu bir tespit davasıdır aynı zamanda. Bu tespit, kesin hüküm haline gelmiştir” diye konuştu. Mahkemenin bu tespitlerle birlikte AKP’yi cezalandırdığının altını çizen Cindoruk, şöyle devam etti: “Şimdi problem şudur; anayasanın temel ilkelerine aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiği, Yüksek Mahkeme tarafından karara bağlanan bir siyasal partinin anayasanın en önemli iki kurumu olan yasama organında çoğunlukta bulunması ve de hükümeti ve devleti yönetmesi mümkün müdür? Bu çok önemli bir hukuksal sorun olarak gözükmektedir. Bence bu karar, bir kapatmadan daha ağır bir içerik kazanmaktadır.” söylem ve eylemleri rol oynamış ise böyle bir suçlama var ise söylediğim sorun giderek derinleşecektir. Ben, kararın gerekçesini o nedenle çok önemsiyorum ve de AKP yönetiminin bu karara sevinmesine de bir anlam veremiyorum” dedi. Gerekçeli kararın Türk siyasal yaşamında önemli bir dönüm noktası da olabileceğini vurgulayan Cindoruk, “AKP’nin yola devam etmesi, bu suçlamaların hedefi olan siyasi kimlikleri yönetimden ve hükümetten uzaklaştırması ile mümkün olabilir” diye konuştu. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı da eleştiren Cindoruk, şunları kaydetti: “Ben kendisinin açıklamasını yadırgadım, çünkü Anayasa Mahkemesi’nin kararları yazılıdır. Yargıçlar, verdikleri kararları savunma gereği duymazlar. Çünkü kararları gerekçeleri savunur. O nedenle siyasi içerikli konuşma yapması bugüne kadarki Anayasa Mahkemesi geleneğinde yok. Sayın Kılıç, siyasi bir görüş belirtti, konuşması siyasal mesajlar içeriyordu.” ‘Atatürk’ü sevmiyorum’a takipsizlik kararı İstanbul Haber Servisi Fatih Altaylı’nın sunduğu “Teke Tek” adlı programda “Atatürk’ü sevmiyorum, Humeyni’yi seviyorum” diyen Nuray Canan Bezirgan ve Kevser Çakır hakkında “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçlamasıyla açılan soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Savcı, Atatürk’ü korumak için özel kanunlara ihtiyaç olmadığını belirterek, “Onlar sevmiyor diye Atatürk değerinden hiçbir şey kaybetmez” dedi. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma tamamlandı. Cumhuriyet Savcısı Muzaffer Yalçın, “Atatürk’ü sevmiyorum, Humeyni’yi seviyorum” diyen Bezirgan ve Çakır hakkında takipsizlik kararı verdi. Atatürk’ün değerini korumak için özel kanunlara ihtiyaç olmadığını belirten Cumhuriyet Savcısı Yalçın, kararında şu görüşlere yer verdi: “Mustafa Kemal Atatürk ulusal bir kahramandır. Türk tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ve dünya tarihinde ulusal kahraman, devrimci olarak hak ettiği yeri almıştır. Atatürk, birisi kötü söz söyledi diye ne küçülür, ne de değerini korumak için özel kanunlara ihtiyaç duyar. Atatürk’ün hilafetçiler, şeriatçılar, bölücüler tarafından istenmediği, sevilmediği bir gerçektir. Sevmek ya da sevmemek bir gönül işidir, yani yürektedir. Eğer şüpheliler Atatürk’ü sevmiyorlarsa, Atatürk değerinden hiçbir şey kaybetmez.” SABİH KANADOĞLU: AKP fevkalade dikkat etsin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesinde savladığı gibi AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunun Anayasa Mahkemesi’nce tespit ve tescil edildiğini belirterek “AKP’nin bundan sonraki eylemlerine fevkalade dikkat etmesi lazım” dedi. Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin son kararına ilişkin sorularımızı yanıtlarken, “Karar, Anayasa Mahkemesi’nin 10 üyesinin, AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiğini kabul ettiği anlamına geliyor. Bunu böyle anlamakta yarar var” dedi. Kanadoğlu, şu görüşleri dile getirdi: “Bu karar 6’ya 5 değil 10’a 1, sözü daha rahat kullanılabilir. Bu ciddi bir ihtardır. Bir siyasi partinin laik Cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağı olması gerekir kapatma için. Anayasa Mahkemesi’nin son kararı ile AKP’nin odak olduğu tespit ve tescil edilmiştir. Bundan sonra yeniden odak olduğunu tespit etmeye gerek yoktur. Bundan sonra yeniden laik Cumhuriyet aleyhine ağır bir eylem, kapatma konusunu yeniden gündeme getirir. Tek olayla bir partinin odak olduğunu kanıtlayamazsınız, ama AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu tespit edilmiş bir siyasi parti haline gelmiştir. AKP’nin bu yüzden bundan sonraki eylemlerine fevkalade dikkat etmesi lazımdır.” ALMAN İSTİHBARATI Güngören’de El Kaide iddiası Dış Haberler Servisi Federal İstihbarat Servisi Başkanı Ernst Uhrlau, Güngören’de 18 kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırının El Kaide tarafından düzenlenmiş olabileceğini söyledi. Uhrlau, Alman Bild gazetesine verdiği mülakatta saldırının PKK tarafından düzenlenmesinin zor olduğunu savunarak saldırıda kullanılan teknik, zamanlama ve yeri ile kullanılan patlayıcının PKK’den ziyade radikal dincileri ya da diğer örgütleri işaret ettiğini öne sürdü. Uhrlau, “El Kaide’nin saldırının arkasında bulunduğu ihtimalini göz önünde bulundurmak gerekir. Küresel cihadın bir parçası olarak radikal dinci teröristlerin Türkiye’de de aktif olduklarını biliyoruz” diye konuştu. El Kaide lideri Usame bin Ladin’in AfganistanPakistan sınırında saklandığına ve buradaki aşiretlerle iyi anlaştığına inandığını kaydeden Uhrlau, Bin Ladin’in artık saldırıların planlaması sürecine katılmadığını, ancak örgütü bir arada tutan kilit isim olduğunu belirtti. Uhrlau, ayrıca Bin Ladin’i Küba Devrimi liderlerinden Che Gueavara’ya benzetti. ‘GEREKÇELİ KARARLA SORUN DAHA DA KESKİNLEŞİR’ Yüksek Mahkeme’nin gerekçeli kararıyla AKP’nin anayasaya aykırı eylemlerin odağı olmasına neden olan kişilerin belirlenmesi sonrasında bu sorunun daha da keskin hale geleceğini ifade eden Cindoruk, “Örneğin Başbakan’ın bu odak olma sürecinde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle