02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

oynama Çin’in ekonomik istikrarını bozacaktır. Ekonomik istikrarın bozulması Çin’in parçalanmasına kadar gidebilecek bir süreci başlatma tehlikesini barındırmaktadır. Onun içindir ki ekonomi Çin için en önemli güvenlik meselesidir. Rusya ve ABD arasında yaşanan füze krizinin gölgesinde Çin sessiz sedasız kendi füze çalışmalarına hız vermiş durumdadır. ABD’nin Avrupa’ya yerleştirmek istediği füze kalkanının esas hedefinin neresi olduğu tartışmalıdır. Son gelinen noktada Rusya ve ABD Azerbaycan’da ortak bir üs oluşturma yönünde verdikleri sinyal asıl hedefin İran değil Çin olduğunu üstü kapalı bir şekilde göstermektedir. Bilindiği üzere geçtiğimiz aylarda Çin’in eski bir meteoroloji uydusunu balistik bir füze ile uzayda vurmasının ardından ABD ve Rusya bu gelişmeden oldukça rahatsız oldular. Çünkü bugüne kadar bu imkâna sadece ABD ve Rusya sahipti. Tüm bu tartışmaların ışığı altında Türkiye de önemli bir konuma yükseldi. Putin’in Türkiye’ye de bu sistemin kurulmasını önermesi, Clinton döneminde Çin’e karşı ortaya atılan füze kalkanı projesinde Japonya ve Tayvan’ın yanında Türkiye’nin de önleme sistemlerinin kurulacağı ülkeler arasında sayılmasını anımsatarak, Rusya’nın asıl hedefinin ne olduğu konusunda kafaları karıştırdı! Bir başka deyişle, her şekilde silahlandırdığı İran’a karşı Rusya bugün neden ABD ile ortak bir savunma sistemi kurmak istesin? Yoksa İran sahiden dünyanın iki büyük askerî gücünü tedirgin edecek bilinmedik bir silah mı icat etti? Tabii ki, her şey gün gibi apaçık ortada duruyor. Çin’in sınır tanımayan yükselişi, Rusya ve ABD’yi kara kara düşündürmeye başladı. ABD, birkaç kez spekülasyon aracılığıyla Çin Borsasını sarssa da, Çin, bu türbülansı çabuk atlattı. Kısaca, ABD, küresel gücünün ve tekelinin sarsılacağını düşünürken, Rusya’da tekrar etkinlik kurmaya başladığı Avrasya coğrafyasını kaybetme korkusunda. Özetlemek gerekirse, ABD, Rusya’yı tehdit olarak göstererek Avrupa Birliği’ni yanına çekmeye çalışıyor; Rusya da Üçüncü Dünya ülkelerine ABD’yi bir tehdit olarak göstererek taraftar kazanmaya çalışıyor. Ancak Çin’in alternatif bir güç merkezi olarak ortaya çıkması, ABD ve Rusya’nın "sıtmayı gösterip ölüme razı etme" oyununa engel oluyor. ABD ve Rusya arasında sıkışan ülkeler soluğu Çin’in yanında alıyor. Türkiye de son yıllarda karşılaştığı sorunlar nedeniyle özellikle silahlı kuvvetleri aracılığıyla yeni açılımlar geliştirmeye çalışıyor. Bu açılımların başında Rusya ve Çin geliyor. Türkiye, yine de temkini elden bırakmıyor. Rusya’nın yakınlaşmasına rağmen Türkiye, Çin’i devreye sokarak bu ilişkileri dengelemeye çalışıyor. Aynı zamanda da ABD ile geleneksel askerî ilişkilerini de zayıflatmamaya gayret ediyor. Bu tutum, şu an için en rasyonel olanıdır. Zira safların henüz netleşmediği bir küresel oyunda erkenden taraf olmak büyük bir risk taşıyacaktır. C S Çin’de üretilen tank... TRATEJİ 9 SORUNLARA FARKLI BAKIŞ Sonuç olarak füze kriziyle ortaya çıkan yeni durumda Çin’de kendi deyimiyle Batı Asya’ya yönelik bakışını değiştirmiş durumdadır. Çin’e göre Batı Asya’da iki önemli ülke bulunmaktadır. Bunlar, Türkiye ve İran’dır. Geçtiğimiz Aralık ayından beri İran’la yaşanan üstü kapalı kriz ve İran’ın son günlerde ABD ile flört etmesi Çin’i alarma geçirmiştir. Çin, yeniden işbirliği merkezlerini gözden geçirerek Türkiye’ye göz kırpmaya başlamıştır. Ancak bu yeni birlikteliğin sınanacağı birkaç çetin konu bulunmaktadır. Her şeyden önce Türkiye, Kıbrıs konusunda BM Güvenlik Konseyinde Çin’in desteğini talep etmektedir. Çin’in Rumlarla olan geleneksel ilişkilerine bakıldığında bunun nasıl hallolacağı merak konusu olmaktadır. Diğer bir husus ise, Çin’in Darfur sorununa ve Kosova’nın bağımsızlığına karşı bakışı ile Türkiye’nin bu konulara bakışının 180 derece farklı olmasıdır. Öte yandan Çin’in son yıllarda Iraklı Kürt gruplarıyla ve bölgesel Kürt yönetimi ile olan ilişkileri hangi kapsamda değerlendirileceği de açık değildir. Çin’den Türkiye’ye, 2003 yılından bu yana herhangi bir siyasi ziyaret gerçekleşmedi. Buna karşın Kıbrıs Rumları yoğun teması sürdürüyor. Ortadoğu’da gelişecek yeni dengeler İRAN ABD MİHVERİ Türkiye, bilinen görünen tehditlerden öte Türkiye için Çin’le yeni bir işbirliğini görünmeyen ve henüz ortada olmayan tehditleri de göz önüne alması gerekmektedir. İran’ın nasıl bir konum kazanacağı hâlen belli ortaya çıkarabilir. değildir. Eğer ABD ile İran uzlaşırsa Akdeniz’de Rumlardan aldığı izinle petrol aramaktadır. Aynı şekilde, Kuzey Irak’ta da Çinli firmalar Norveçli firmaların taşeronu olarak petrol sektörüne girmiş durumdadır. Çin, ticari ayrıcalıklarını korumak için Iraklı Kürtlere politik destek vermekten de kaçınmayacaktır. Saddam döneminde yaptığı anlaşmaların geçersiz olması nedeniyle milyarlarca dolar kaybeden Çin bir şekilde bunu telafi etmek istemektedir. Bu yönde daha şimdiden açıklamalar gelmektedir. Öte yandan, Çin silah sanayisi için bütün ülkeler silah satışı için bir pazar olarak görülmekte ve öyle değerlendirilmektedir, Silah pazarı açısından Çin için Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Türkiye arasında her hangi bir fark bulunmamaktadır. Sadece Rumlar değil, aynı zamanda Iraklı Kürtlerin de özellikle hava savunmasına yönelik silah edinme arayışında oldukları bilinmektedir. Olası bir Türkiye ya da İran saldırısına karşı Iraklı Kürtler bu yönde arayış içerisine girmiş durumdalar. Iraklı Kürtlerin bu tür silahları Washinton’dan alamayacakları açıktır. Kıbrıs Rum Kesimi, Çin’den aldığı silahları Iraklı Kürtlere satmaya hevesli gözükmektedir; fakat Türkiye, Çin ve ABD’den çekinmektedir. Öte yandan, Çin silahlarında şöyle bir sorun da ortaya çıkmaktadır. Çin silah teknolojisi, her hangi bir savaşta ve çatışmada denenmediği için ne kadar başarılı olduğu bilinmiyor. Yalnız bilinen bir gerçek var ki, Körfez Savaşında Irak Ordusu ağırlıklı olarak Çin yapımı askerî ekipmanlar kullanmışlar ve bunların çoğu savaşta yüksek teknolojiye dayalı koalisyon güçlerine karşı koyamamıştır. Çin Savunma Bakanlığı, bu durum üzerine yeni bir modernizasyon programı başlatarak bu durumu ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Ancak son aylarda İran da silah alımında yönünü Rusya’ya döndü. Kulislerde Çin silahlarının tatmin edici olmadığı konuşulmaktadır. Özellikle, Rusya ile Çin’in 2005 yılında ortak yaptıkları askerî tatbikatta Rusya’nın yeni silahlarını sergilemesine karşın Çin’in geleneksel silah gücünü kullanması dikkatlerden kaçmamıştır. Yine de Çin geçtiğimiz yıl kendi yapımı yeni nesil savaş uçağını filosuna katmıştır. Çin Ordusunun temel doktrini yüksek teknolojiye dayalı harptir. Çin, artık yüksek teknolojiye dayalı harp sistemleri ve uzay destekli harp teknolojileriyle ilgileniyor. Bu nedenle, Fransa ve İsrail ile silah anlaşmaları yapıyor. Dolaysıyla elindeki konvansiyonel silahları üçüncü dünya ülkelerine satmaya çalışarak, elindeki stokları eritiyor. YAKINLAŞMANIN MALİYETİ Her iki ülke orduları arasında yaşanan bu sıcak diyalog maalesef iki ülke hükümetleri üzerine pek fazla yansımamıştır. Uzun süreden beri iki ülke arasında adı konmamış bir siyasi kriz yaşandığı açıktır. 2003 yılında göreve gelen yeni Çin hükümetinden ne devlet başkanı düzeyinde, ne de dışişleri bakanı düzeyinde Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Her ne kadar iki ülke silahlı kuvvetleri yakın bir diyalog sürecine girmiş olsa da, Çin ile bu yakınlaşmanın da oldukça bir maliyeti ve riski bulunduğu unutulmamalıdır. Her şeyden önce Çin, Güney Kıbrıs Rum kesiminin yeni gözde ülkesi ve müttefik adayıdır. Kıbrıs Rum Kesimi, Çin hava savunma sistemleri ile ilgilenmektedir. Ayrıca, Çin, Türkiye’nin yanı başında yeni bir güç merkezi doğacaktır. Türkiye, tüm senaryoları Irak üzerine oluştururken Rusya ve ABD destekli bir İran, Türkiye açısından farklı değerlendirilecektir. Böylece Avrasya coğrafyasında etkin bir Fars gücü ortaya çıkacak, belki de bölgedeki Türk ve diğer halklar giderek farslaştırılacaktır. Böylece, bölge Sünni İslam dünyasından ve Türkiye’den koparak Şiiliğin ve İran’ın etkisi altına girecektir. Hatırlamak gerekirse, Şah döneminde İran, ABD’nin bölgedeki en büyük müttefikiydi ve bölgenin en büyük askerî gücüydü. İslam Devrimi’nden sonra Humeyni bu askeri gücü Irak çöllerinde eriterek Türkiye’yi büyük bir tehditten kurtardı. Bugün gelinen noktada İran nükleer güce ulaşırsa ve zengin petrol kaynaklarıyla ABD ile bir süreç başlatırsa, bu noktada Türkiye’nin bölgedeki lider konumu riske girer. ABD, bölgedeki Sünni ağırlığı İran ile dengelemek istiyor. Çin, İran’ın oynamak istediği oyunun farkında olduğu için son iki BM Güvenlik Konseyi kararında İran aleyhinde oy kullanmış ve ŞİÖ’de İran’ın faaliyetlerini kısıtlamıştır. Çin Ordusu, tehlikenin farkında olduğu için bölgenin en güçlü ordusu olan TSK ile işbirliği yapmak istemektedir. Zira bu yeni sürecin başlaması yalnız Türkiye’yi değil, aynı zamanda Çin’i de yakından etkileyecektir. Çünkü söz konusu olan Çin’in petrol ihtiyacının yüzde elli sekizini karşılayan Ortadoğu petrolünün geleceğidir. BakuTiflis Ceyhan boru hattının en önemli ayağını oluşturan Azerbaycan’ın Rusya ve ABD etkisi altına girme ihtimali de Türkiye’nin bölge politikalarını etkileyecektir. Uzun süredir Çin, Azerbaycan’ı yanına çekmek için uğraşmaktaydı. Bu durum, ABD ve Rusya için kabul edilebilir bir durum değildi. Yakın gelecekte Azerbaycan’ın da hevesli olduğu füze kalkanı burada kurulursa, bu boru hattının pek bir anlamı kalmayacak. O halde, Türkiye ve Çin’in bu konuda çıkarları örtüşmektedir. TSKÇin dayanışması gölgesinde Avrasya coğrafyasında yeni bir TürkÇin işbirliği gündeme gelecektir. Dipnot: 1 TürkiyeÇin arasındaki askeri ilişkiler hakkında detaylı bilgi için bkz. Barış ADIBELLİ, TürkÇin İlişkileri, IQ Yayıncılık, İstanbul, Mart 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle