02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Erhan AKDEMİR Ankara Üniversitesi ATAUM AB Uzmanı Geleceğini tartışan AB, güçlü kararlar alamadı… C S TRATEJİ 2009’da değil, 1 Kasım 2014’te yürürlüğe girecek. İNGİLTERE’YE ÖDÜN VERİLDİ 2 122 Haziran’da Brüksel’de yapılan Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesi, her ne kadar zirve sonunda belli konularda uzlaşmaya gidilmiş görünse de aslında, AB’ye üye ülkeler arasında uzun zamandır var olan farklı AB algılamalarının net olarak gün yüzüne çıkmasına ve AB’nin geleceğinin nasıl şekilleneceğinin açık bir biçimde sorgulanmasına neden olabilecek tartışmalarla noktalandı. Brüksel’de yapılan zirve gündemine oturan ve üye ülkeler arasında farklı yorumlara neden olan önemli başlıklar ise, AB Anayasası konusunda yaşanan tartışmalar, AB'de yapılması gereken reformlar ve AB’ye üye ülkelerin ulusal çıkarları oldu. Avrupa Anayasası'nın 2005 yılında Hollanda ve Fransa'da düzenlenen referandumlarla reddedilmesinin ardından iki yıldır devam eden belirsizlik sonrasında Avrupalı liderler, AB Anayasası'nın yerini alacak bir Reform Anlaşması üzerinde uzlaştılar. 23 Haziran sabahına kadar süren zorlu zirvenin ardından bu Reform Anlaşması "mini bir anlaşma" olarak telaffuz edilmeye başlandı. Hollanda, Kopenhag kriterlerini de yeni anayasanın içeriğine ekleme görüşünü savunuyor. Buna göre artık, 'AB Anayasası' ifadesinin kullanılmasından vazgeçiliyor ve yerine "Reform Anlaşması" tabiri kullanılıyor. Varılan anlaşmaya göre, Temmuz ayı sonuna kadar hükümetlerarası bir üye ülkenin talebiyle 31 Mart 2017 tarihine dek konferans toplanacak, (bu konferansa aday ülkeler ertelenebilecek. 20142017 yılları arasında son noktanın katılamayacak) bu konferans yıl sonuna kadar konacağı bir süreçle birlikte aşamalı olarak üye ülkelerin çalışmalarını tamamlayacak ve üzerinde anlaşılan metin karar alma sürecindeki ağırlıkları nüfuslarıyla doğru 2009 yılı Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar üye orantılı olacak. Yine 2014’ten itibaren halen 27 üyeli ülkelerin onayına sunulacak. Diğer yandan, üzerinde Avrupa Komisyonu daraltılacak. anlaşılan Reform Anlaşması’nın metnine Hollanda’nın AB zirvesinde, Reform Anlaşması’na yönelik isteği üzerine giren bir ifade ise genişlemeyle ilgili yeni pazarlıkların uzaması ve zirvenin sabaha karşı tartışmaları da beraberinde getiriyor. Hollanda’nın, noktalanması, Polonya’nın tasarlanan oy sistemine Kopenhag kriterlerini de yeni anayasanın içeriğine yönelik itirazından kaynaklandı. AB çifte çoğunluk ekleme görüşünün temelinde, Metnin 49. maddesinin sistemiyle üye ülkelerin yüzde 55’i, üye ülkelerin sonuna konan bir ifadeyle, bir ülkenin AB adaylığına toplam nüfusunun yüzde 65’i oy alacağı alanların karşı olan başka bir birlik üyesinin, konuyu AB’nin yargı sayısını artırırken, ülkelerin oy oranlarının hangi organı Uluslararası Adalet Divanı’na taşımasının yolunu kriterlere göre belirleneceği daha da önem kazanmıştı. açabileceği şeklinde yorumlar yapılıyor. Bu bağlamda Reform Anlaşması’nda getirilen öneri, ülkelerin oy Kopenhag Kriterleri ilk kez AB’nin yazılı bir oranlarının nüfuslarıyla doğru orantılı bir şekilde anlaşmasının parçası oluyor ve kriterlerin yerine getirilip belirlenmesiydi. Polonya ise uzun süre bu öneriye, getirilmediği ayrıca yargı tarafından da denetlenebiliyor. AB’nin büyük üyelerinin etkinliğini daha da artıracağı Öte yandan karar metnindeki tartışmalı ifadenin ve büyük üyeler dışındaki ülkelerin birlik kararlarını gelecekte Türkiye’nin ve diğer aday ülkelerin lehine birlikte engellemelerini zorlaştıracağı gerekçesiyle olabileceğini düşünenler de var. Avrupa’daki bazı direndi. yetkililer ise bir ülkenin AB adaylığının tüm üyelerce Tehdit ve biraz ödünle oy sistemine yönelik Polonya onaylanması gerektiğini, bu onayı veren ülkelerin zaten sorunu aşıldı. Buna göre Reform Anlaşması’nın içerdiği konuyu ek olarak mahkemelere taşımasının diğer tüm unsurların aksine çifte çoğunluk sistemi beklenmemesi gerektiğini söylüyor. Fakat anlaşmanın yürürlüğe girmesi Sarkozy halinde, AB üyesi ülkelerin vatandaşlarına da ile Merkel bir ülkenin üyeliğine karşı, mahkemelere başvurma hakkı doğabilir. Hollanda’nın bu önerisine ise Polonya şu anda destek veriyor. AB’ye ‘ulusal çıkar’ damgası Anayasa temelinde birleşme girişimi olumsuz sonuçlanan AB, üyelerin ulusal çıkarlarını ön plana almaya başladı. İngiltere ve Polonya’nın itirazları ödünle aşıldı. Zirvede Reform Anlaşması’na en ciddi itirazlardan bir diğeri de İngiltere’den geldi. İngiltere’ye ilk ödün, oluşturulması tasarlanan ve adının AB Dışişleri Bakanı olması düşünülen makamda verildi. Uzlaşılan Reform Anlaşması’na göre AB’nin bir dışişleri bakanı değil, Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası’ndan sorumlu Yüksek Temsilcisi olacak. Anlaşma, isteyen AB üyelerine; ortak savunma ve dış politika, adli ve polisiye konular, ve sosyal güvenlik alanlarında diğer üyelerle işbirliği sürecine katılmama hakkı tanıyor. İngiltere’yi AB zirvesinde en çok zorlayan konu, ekonomisinin rekabet gücünü olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle karşı çıktığı Temel Haklar Sözleşmesi’ydi. Reform Anlaşması’nda sözleşmenin yasal açıdan bağlayıcı değeri olduğu kabul ediliyor ancak sözleşme metni anlaşma içine alınmıyor. Böylece Avrupa mahkemelerinin, çalışma yaşamına ilişkin konularda İngiliz mahkemelerinin kararlarını bozabilmesi önlenmiş oluyor. AB liderlerinin üzerinde anlaştıkları anlaşma metniyle, AB’de yapılacak reformlar da netleşmiş durumda. Buna göre: Anlaşma "anayasa" niteliği taşımayacak. Temmuzda toplanacak Hükümetlerarası Konferans'ta son hali verilecek olan belge mevcut antlaşmaları belli oranda değiştiren bir yapıda olacak. Anlaşmada devlet çağrışımlı bayrak, marş gibi semboller yer almayacak. Mevcut oy sistemi 2014'e dek korunacak. 2017'ye kadar geçiş süresi verilecek. Ardından çifte çoğunluk sistemine geçilecek. Ulusal veto yetkisi dışişleri, savunma, mali konular, sosyal güvenlik ve kültür alanlarında korunacak. İki buçuk yıllığına seçilecek olan AB Başkanı, Dönem Başkanı uygulamasının yerine geçecek. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi makamı oluşturulacak. Bu kişi AB Komisyonu Başkan Yardımcısı statüsüne sahip olacak. 2014'ten itibaren AB Komisyonu küçülecek, üyeleri rotasyonla seçilecek. Kopenhag kriterlerine dolaylı atıf metinde yer alacak. İKİ AVRUPA Sonuç olarak AB Liderler Zirvesi, İngiltere ve Polonya gibi ülkelerin, ulusal çıkarlarını Avrupai hedeflerin önüne koyduklarının açık bir kanıtı, Avrupa'nın ileriye gitmeye yönelik ortak ruhunu kaybettiğine yönelik kesin bir görünümü ortaya koydu. Özelikle, 1 Mayıs 2004 genişlemesinden sonra yapılan her AB zirvesinde yaşanan AB’nin geleceğine, genişlemesine, derinleşmesine yönelik tartışmalar bu sefer onun daha önceden kabul ettiği antlaşmalarından da vazgeçmesini gerektirecek ciddiyete ulaştı. Çok vitesli Avrupa kavramlarının, çekirdek Avrupa kavramlarının son üç yıldır artarak tartışıldığı ortamda son AB Zirvesi’nde yaşanan gelişmeler bu konuların önümüzdeki süreçte gündeme daha sık geleceğini gösteriyor. En azından şu aşamada İki Avrupa oluşmakta olduğunu söylemek çok da zor görünmüyor. Birincisi ilerlemeyi isteyen ve ona inanan bir çoğunluk, diğeri ise ulusal ve siyasi amaçlarla AB’nin rolünü kendine göre biçenler. TEMSİL SORUNU 2009’da yürürlüğe girmesi planlanan anlaşmayla AB Konseyi’nin de bir başkanı olacak. AB dışişleri bakanları da artık birliğin dış politikasını yürütecek, daha fazla bütçeye de sahip bir Yüksek Temsilci’nin başkanlığında toplanacaklar. Yeni AB reform anlaşmasıyla getirilen "ikili çoğunluk sistemi" olarak adlandırılan nitelikli oylama yöntemi, üye ülkelerin, karar alabilmeleri için ülke sayısı dikkate alındığında yüzde 55 ve ülke nüfusları dikkate alındığında yüzde 65 destek sağlamalarını gerekli kılıyor. Polonya'nın ısrarıyla yeni anlaşmanın yürürlüğe gireceği 2009 yerine 2014 yılına ertelenen ikili çoğunluk sisteminin uygulanması, herhangi bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle