10 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ABD’yi ciddi şekilde endişeye sevk etmektedir. ABD’ye rağmen Kuzey Irak’a yönelik bir askeri operasyonun ABD’nin Irak’ta Kürt grupların desteği ile sağlamaya çalıştığı kırılgan toplumsal ve siyasi dengeleri bozacağı hesap edilmektedir. Bu nedenle de ABD’den bağımsız bir sınır ötesi harekatın siyasi ve askeri sonuçları konusunda TSK uyarılmaktadır. Nitekim SAREM yetkililerinin de böyle bir toplantıya bir şekilde iştirak etmelerinin sağlanması mesajın doğrudan orduya verilmesinin hedeflendiği izlenimini vermektedir. İkinci mesaj ise siyasilere yani iktidar ve muhalefet partilerine yöneliktir. Mevcut iktidarın seçim ortamında ABD’ye rağmen bir sınır ötesi harekata izin vermeye istekli olmadığı bilinmektedir. Bununla birlikte, Ankara Ulus’taki canlı bomba eyleminden sonra Başbakan Erdoğan’ın "ordu isterse operasyona engel olmayız" şeklindeki açıklamaları Washington’da AKP’nin oy kaybetme kaygısıyla sınır ötesi bir operasyona izin verebileceğine ilişkin kaygıları artırmıştır. Nitekim tartışılan senaryo da böyle bir kitlesel terör eylemi üzerine oturtulmaktadır. Öte yandan bugün ertelense dahi, 22 Temmuz seçimlerinde iktidarın değişmesi ve örneğin bir CHPMHP koalisyonu oluşması durumunda siyasi iradenin orduyla tam bir uyum içinde olması olasılığı Washington’u rahatsız etmiş olabilir. O zaman tartışılan böyle bir senaryonun Türk medyasına tüm ayrıntılarıyla sızdırılmasını ABD’nin muhalefete de bir uyarısı olarak okumak mümkündür. Son olarak, ABD demokratik bir ülke olan Türkiye ile ilişkilerinde artık Türk kamuoyunun da giderek dış politikada önemli bir aktör olmaya başladığını anlamıştır. Irak işgali öncesinde, ABD’nin Türkiye ile birlikte kuzeyden ortak bir cephe açılmasını sağlayacak 1 Mart tezkeresinin C S TRATEJİ 23 Teröre karşı yapılan sessiz mitinglerden... Hudson Enstitüsü’nün basına sızdırılan tartışmaları, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, hükümete, muhalefet partilerine ve doğrudan kamuoyuna yönelik mesaj taşıyor. ABD, dış politikada etken olan unsurlara mesaj veriyor. kamuoyunun şiddetli muhalefetiyle TBMM tarafından reddedilmesi ve Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanan Cumhuriyet mitingleri gibi olaylar Türkiye’de artık "sokağın sesinin de" da önemsenmesi gerektiğini herkese öğretmiştir. Bu anlamda Hudson Enstitüsü’ndeki toplantı ve buradaki tartışmaların Türk medyasına sızdırılıp günlerce gündemi işgal etmesinin sağlanması, aslında tüm Türk toplumunun sınır ötesi operasyon için sağladığı güçlü desteği kırmaya ve böylece askeri harekatın toplumsalsiyasi meşruluk zeminini zayıflatmaya yöneliktir. Ve ne yazık ki, ABD Türkiye kökenli birkaç gazetecinin belki de danışıklı dövüşü sayesinde bu amacına ulaşma yolunda önemli mesafe almış gözükmektedir. Özetle ABD’li neoconlar Hudson Enstitüsü üzerinden Türkiye’deki siyasi ve askeri aktörlere ve Türk halkına yönelik psikolojik bir harekat icra etmişlerdir ve Türk medyası da buna çanak tutmuştur. Türkiye’nin acilen siyasi ve stratejik akla ihtiyacı var. S T R A T E J İ K İ T A P L I Ğ I mı?", "Kıbrıs sorunu kimin sorunu?" sorularına yanıt aranırken, Yunanistan’ın, "başka devletleri kullanma" yönündeki değişmeyen stratejisine de vurgu yapılıyor. Tarakçı, kitabındaki bir başka makalede ise Türkiye’nin temel sorunun politik yapı yetersizliği olduğuna dikkati çekerken, bunun nedenleri arasında, "halkın politik yapıya entegre edilmemesini, politik kadroların yetersizliğini ve devlet adamı eksikliğini, hukuki altyapıdaki eksikliği"ni gösterdi. Kitabı içindeki bir başka makalede ise Türkçe’deki yozlaşmayı ve kültür emperyalizmini ele alan Tarakçı, ABD ve İsrail’in Lübnan stratejisini de "Şii Zincirini Kırmak" başlığı ile inceliyor. Tarakçı, Avrupa’nın yeniden ABD güdümünde olduğu tespitini yaptığı bir başka makalede ise "Ya Türkiye?" sorusuna yanıt arıyor. Bu bağlamda Avrupa’nın bağımsızlık stratejisinin başarısız olduğuna da işaret ediliyor. Türkiye’nin ise şimdiye kadar yürütülen politikalar çerçevesinde hedefsiz ve seçeneksiz kaldığına dikkat çekiliyor. "Yeni Soğuk Savaş’ın Sıcak Cephesi: Türkiye" başlığındaki makalede ise bölgesel stratejilerin geniş perspektifli bir analizi yapılıyor. Dr. Nejat Tarakçı’nın yeni kitabı çıktı… Türkiye ve Dünya Üzerine Jeopoltik Analizler A BD’deki muhafazakar eğilimi ile bilinen Hudson Enstitüsü’ndeki "felaket senaryolarının" Türkiye’de gündeme damgasını vurduğu bir dönemde, Dr. Nejat Tarakçı’nın Türkiye ve dünya jeopolitiğini analiz ettiği yeni kitabı çıktı. Türkiye merkez olmak üzere etrafındaki coğrafyada, ABD, AB ve Rusya gibi bölgesel ve global güç merkezlerinin politik, askeri ve ekonomik mücadelesini değerlendiren jeopolitik analizlerin yer aldığı kitapta, ABD ve İngiltere’nin Irak’ı işgali, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne adaylık süreci ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in küresel ekonomiye ilişkin milliyetçi yaklaşımları değerlendirilirken, bunların Türkiye’yi hem iç hem de dış politikada son derece zor bir döneme süYazar: Dr.Nejat Tarakçı rüklediği tespiti yapılıÇantay Yayınevi 2007 yor. Kitabında daha önce çeşitli kaynaklarda yayınlanmış inceleme ve makaleleri derleyen Tarakçı, toplu halde başvurulacak analizlere dayanan geniş bir kaynak hazırlamış. Tarakçı kitabından her kesimden duyarlı okuyucuların, akademisyenlerin ve politikacıların yararlanabileceğini düşünüyor. Kitabın ilk bölümünde yer alan Küreselleşmenin Jeopolitiği ve Türkiye’nin Yeri başlıklı makalede, küresel sistemin unsurları, hedefleri ve küresel sisteme entegrasyon koşulları değerlendiriliyor. Entegrasyonun kültürel boyutunun da ele alındığı makalede, küresel sisteme entegrasyonun yöntemleri de irdeleniyor. İkinci makalede ise ABD’nin yeni Irak Stratejisi, "Jeostratejik zorunluluk" olarak değerlendiriliyor. Tarakçı’nın bu makalede yer verdiği, "Irak’taki sosyokültürel yapının hatalı değerlendirilmesi" tespiti ise dikkat çekici. Tarakçı, aynı makalede, Irak savaşı sırasında Irak halkının desteğinin alınmamasında şu başlıkları öne çıkarıyor: "Harekat öncesi yapılan analizlerin hatalı veya eksik olması, analiz sonuçlarının uygulayıcı askerlere anlatılmaması, uygulayıcıların güvenlik öncelikleri nedeniyle yaptıkları hatalar" Kıbrıs’ın bir AB sorunu olmadığı, bir TürkYunan sorunu olduğu tespitinin yapıldığı makalede ise söz konusu bağlamda ABABD ve Rusya’nın Türkiye’ye ilişkin korku ve endişeleri ayrıntıları ile değerlendiriliyor. AB’nin ilerleme raporlarının ve Kıbrıs sorunun değerlendirildiği başlıkta ise "Kıbrıs’ta izolasyonlar kalkar STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle