21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gol atmış gibi bir hava yaratmasına karşın temelde Amerikalıları diplomatik platformda sıkıntıya sokacak bir gol atma vesilesi olması dışında uygulamada gerçekleşme olanağını olmayan bir tekliftir. PUTİN’E KARŞI ELEŞTİRİLER Ancak bu noktada unutulmaması gereken önemli bir konu daha var. Son manevrası ile adeta "güvercin hamlesi" yapan Putin’in, St. Petersburg’dan bu yana izlediği son derece agresif politikalarla Batı’yı huzursuz etmiş olmasıdır. Ülke içinde uyguladığı antidemokratik baskılar, bazı büyük şirketlere el koyması, BP ve Shell gibi çok uluslu dev şirketlerin yatırımlarına müdahale etmesi, İran ve Suriye’ye Ortadoğu’daki dengeleri bozacak silahlar satması, dünyanın tanımadığı üstüne üstlük terör örgütü gözüyle baktığı Hamas’a siyasal anlamda destek vermesi, bazı muhalif gazeteci ve politikacıların ardı sıra gelen esrarengiz ölümleri bu huzursuzlukların kaynağı olarak nitelendirilebilir. Söz konusu huzursuzlukların Batı’da yarattığı tepki de önde gelen bazı Batılı politikacı ve devlet adamlarınca sürekli sert bir şekilde dile getirildi. Bu tepkilerden ve iç işlerine karışılmasından rahatsız olan Rusya ise konuyla ilgili yumuşama ve geri adım atma teşebbüslerinden ziyade daha da sertleşmeyi ve Batı’dan gelen tepki ve müdahalelere yanıt olarak RS24 tipi kıtalararası güdümlü füze atmayı tercih etti. Putin böylece eski Soğuk Savaş günlerini anımsatan bir politik ortam yaratmış oldu. İşte böyle bir atmosferde girilen G8 Heiligendamm zirvesinin basına şimdilik sızdırılmayan sonuçlarını, orada ortaya konan kartlar ve çekilen restler ile zaman içinde göreceğiz. Ancak bu noktada belirtilmesi ve bizim de bir anlamda örnek almamız gereken husus ise Rusya Federasyonu’nun demokratikleşme konusunda üzerine gelen Batı’dan şikayetçi olurken kendine göre haklı bir çok neden ve gerekçeyi de sıralayarak Batı’nın haksızlıklarını, çifte standartlarını açıkça ortaya koyması hatta bu bağlamda Batı’ya meydan okumasıdır… ÇİFTE STANDARTLAR Rusya son günlerde ağırlıklı olarak üzerine çeşitli konularda gelen Batılılara karşı, Soğuk Savaş ertesi yeni ve barışçıl bir dünya düzeni yolunda kendine düşen görevi yerine getirdiğini somut örneklerle ortaya koyuyor ve diyor ki "Ben 1990 sonrası, Avrupa’daki konvansiyonel silahların azaltılması konusunda yalnız başıma olumlu görüş bildirmedim. Bu konuda somut adımlar atarak benden talep edilenleri de gerçekleştirdim." Hakikaten bu konuda Rusların, bütün ağır silahlarını Ural Dağları’nın doğusuna nakletmeleri, Silahlı Kuvvetleri’ni 300 bin kişi azaltmaları önemli hususlar. Buna karşılık Ruslar aynı barışçıl adımların Batı tarafından atılmadığı gibi, bilakis, Doğu Avrupa’nın giderek bir Amerikan üssü haline geldiği gerçeğini ortaya koyarak yapılan haksızlığa işaret ediyorlar. Özellikle Putin tarafından işaret edilen bir diğer çarpıcı gerçek de, tarihte ilk kez Avrupa kıtasında Amerikan nükleer saldırı sisteminin entegre bir parçasının kurulacak olması. Bu hususun da gelecekte uluslararası dünya güvenliğini büyük ölçüde değiştirecek olması durumu Rusları Batı’ya karşı tepki koyup agresif olmaya zorluyor. Ruslar bu tepkiyi koyarken buna zorlandıklarını ve bunun sonucunda yeni bir silahlanma yarışı başlaması durumunda suçlunun Batı’da aranması gerektiğini söylüyorlar. Ayrıca, ABD’nin füzesavar sistemleri kurmasının olası nükleer savaşları ve iddia edildiği üzere dünya çapında ortaya çıkacak bir stratejik nükleer dengesizliği azaltmaktan ziyade arttıracağına da işaret ediyorlar. G8 zirvesi sırasında Rusya’nın Batı’dan şikayetleri bir şekilde açığa çıkarken, Batı’nın ve özellikle İngiltere’nin Rusya’yı ve Putin’in politikalarını hedef almasına neden olan önemli bir konu da, muğlak bir geçmişi olan Litwinenko’nun yine muğlak bir şekilde, radyoaktif bir madde ile yine muğlak bir geçmişi olduğu iddia edilen Lugowois tarafından Londra’nın ortasında zehirlendiği iddiası ve Rusya’nın Lugowois’i İngiltere’ye teslim etmemeye direnmesi. Rusya bu konuda İngiltere’nin girişimlerini yanlış ve aptalca bir propaganda hamlesi olarak değerlendiriyor ve İngiltere’yi vatandaşlarının güvenliğini sağlayamamakla, ülkesine giren terörist ve suç örgütü mensuplarını engelleyememekle suçluyor. Rusya’nın özellikle İngiltere ile arasındaki bu sürtüşmenin G8’de çözüme kavuşmaması, Rusya’nın imparatorluk geleneklerinden kaynaklanan belli konularda her ne pahasına olursa olsun geri adım atmama politikasını da ortaya koyuyor. G8 zirvesinin özellikle Batı ile Rusya arasında yapılan bir maç gibi çeşitli paslaşmalar, savunmalar ve gol atma arayışları ile geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Bu bağlamda Batı’nın Rusya’yı sıkıştırdığı ve gol atma arayışında olduğu bir başka konu da BP ve Shell şirketlerinin petrol ve doğalgaz ruhsatlarının Rusya Federasyonu tarafından kısıtlanması oldu. Rusya’nın resmi olarak ele aldırmadığı bu konuda da Rusya’nın G8 zirvesinde geri adım atmadığı anlaşılıyor. Esasen Putin’in öne sürdüğü ve bizim de dahil olduğumuz, Batı tarafından çeşitli anlaşmalarla sömürülme durumundaki ülkeler tarafından dikkatle ele alınması gereken husus, bu şirketlerin yapmış oldukları anlaşmaların adeta kolonyal bir düzen anlaşmasını anımsatması. Bu noktada Putin’in, 1990’ların başında bazı Rus bürokratların, Rusya’nın çıkarlarına aykırı olarak kapalı kapılar ardında petrol ruhsatlarını bu şirketlere peşkeş çektiği iddiası var. Rusya, Shell Şirketi’nin bütün uyarılara rağmen çevre korumasına önem vermemesi nedeniyle anlaşmaları feshettiğini ve karşılığında para da ödediğini ileri sürerek haklı olduğunu açıklamaya çalışıyor. Putin, BP Şirketi’nin ise ülkenin doğal kaynaklarını çıkarırken uyması gereken yasalara C S TRATEJİ 11 uymadığını ve ihlallerin artık kabul edilemez noktaya geldiğini, bu nedenle de Rusya Devleti’nin konuya müdahalesinin söz konusu olduğunu dile getirerek her iki meseleye de açıklık getirmiş oldu. Bu gelişmelerin Türkiye tarafından dikkatle izlenmesi çeşitli ekonomik çıkarlarımız açısından son derece önemli. Çünkü geçmişte bizi özellikle enerji alımıyla ilgili olarak uzun vadede bağlayan, yanlış ve ülke çıkarlarına aykırı yapılmış anlaşmalar var. Bunların da bu bağlamda üzerinde durulması ve araştırılması ve Rusya’nın söylemlerinden ders alınması gerekiyor. Batı ve özellikle ABD ile Rusya arasındaki bir diğer önemli anlaşmazlık noktası olan Kosova konusunun ise zirvede halledilememiş olması bu konuda kimseyi hayal kırıklığına uğratmış değil. Zira ABD’nin çok önem verdiği, Rusya’nın ise göreceli olarak başka sorunların yanında daha az önem verdiği bu konunun çözümü zamana ve işleyecek olan sürece bağlı. Bu süreç de ABD yanlısı bir görüntü veren Kosova halkının isteklerine bağlı. Çözüm olarak Kosova halkının tek taraflı bağımsızlık kararı söz konusu olur ise bunun, İspanya, İskoçya, Balkanlar ve Kafkasya’da benzeri hareketlere yol açacağına işaret eden Putin’in böyle girişimlerin aynı zamanda geniş Avrasya coğrafyasında büyük gerginliklere yol açacağını öngörmesi ve bunu dile getirmesi Batılıları iki kere düşünmeye sevk ettiğinden G8’de Kosova konusunda herhangi bir karar alınamadı. Batı ve Rusya arasındaki bütün bu sorun ve gerginliklere karşın Putin’in G8 zirvesinde, hemen hemen hepsi kendisini bir ölçüde eleştiren ülkelere karşı güçlü bir tutum sergilemesi, ülkesinde sahip olduğu sağlam duruşun bir getirisi olarak değerlendirildi. Petrol zengini olan ve ancak Putin’in dirayetli idaresi ile eski gücüne erişmek açısından ekonomik, askeri ve özellikle siyasal alanda da hamleler yapan Rusya’nın morali yerinde. Çünkü son yıllarda ülke ekonomisi genelde yüzde 7’lerin üzerinde bir kalkınma hızı performansı göstermiş, dış borçlar ödenmiş, halkın fakirlik oranı büyük ölçüde giderilmiş ve askeri alanda atılımlar yapılmış durumda. Ayrıca geçmişte ülkeden dışarıya net bir sermaye kaçışı varken son yıllarda durum tersine dönmüş ve ülkeye net, küçümsenmeyecek bir sermaye girişi başlamış. Bütün bunlar Rusya Federasyonu’nu bir yandan moral açıdan güçlendirirken Putin’in de özellikle G8 zirvesinde eline karşısındakilere yönelik kullanacağı kozlar ve hatta gol atma olanakları verdi. Putin Gebele Üssü’nün ortak kullanılmasını öneren, Kosova’nın bağımsızlığına karşı çıkan, füze kalkanına tepki gösteren Putin, Batı politikalarına karşı mazlumların savunucusu, sözcüsü rolünü oynuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle