17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

hava yaratacaktır" yorumu Ermeni lobisinin bir kısmı tarafından sınır kapıları ve diplomatik ilişkiler konusunda Türkiye’nin geri adımı olarak değerlendirildi. Ancak Ermeni lobisinin önemli bir kısmı Gül’ün 1915 olaylarını "soykırım" olarak değil "trajedi" olarak tanımlaması üzerinde yoğunlaşarak bunu tepkiyle karşıladı. Bu da Ermeni lobisinde farklı düşüncelerin ortaya çıktığı anlamına gelmektedir. Aslında Gül’ün "Komisyonun kurulması ilişkilerin normalleşmesi için olumlu atmosfer yaratır" sözleri Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın hükümetler arası komisyon teklifinin farklı bir modelidir. Makalenin giriş kısmında TürkiyeABD işbirliği alanları anımsatılırken geri kalan kısmında da 1915 olaylarının aslında Ermeni çetelerinin Osmanlı ordularına arkadan saldırması nedeniyle uygulanan bir tehcir olduğu ön plana çıkarılsaydı Türkiye’nin çıkarları açısında daha doğru olabilirdi. C S TRATEJİ Kilisenin açılışından... 23 Ermeniler, 927 kütüphaneyi yağmalayarak toplam 4,6 milyon adet kitabı yaktılar veya yok ettiler, altı devlet tiyatrosunu, 368 kültürel kulüp ve 85 müzik okulunu yıktılar. Kelbecer, Şuşa, Zengilan ve Ağdam müzeleri 40 bin adet müze eşyası ile birlikte Ermeniler tarafından yıkıldı, 9 tarihi saray, 44 tapınak, 10 cami, 4 sanat galerisi tamamen harabeye dönüştürüldü. Dolayısıyla Türk milleti Ermenistan’ın da Türk kültürüne ve inanç eserlerine sahip çıkmasını beklemekte haklıdır. YENİ BİR ‘RUHBAN OKULU’ VAKASI Türkiye’nin kendi içinde çeşitli kültürlerin yaşatılması adına başlattığı süreç Ermeni lobisi ve Ermenistan’ın baskılarını beraberinde getirdi. Türk basınında yer alan bazı yorumlara göre Ermenilerin Akdamar/ Surp Haç Kilisesi’ni bir ruhban okuluna dönüştürme planları bulunmaktadır. Bu durumda Türkiye yeni bir ruhban okulu sıkıntısı ile karşı karşıya kalabilir. Ermenistan Bağımsız Bildirgesi’nde talep edilen Türkiye illerinden birinin de Van olduğunu göz ardı etmemek gerekir. İster Abdullah Gül’ün yazdığı makalenin, isterse ABD AB ve aynı zamanda Ermeni lobisinin baskıları üzerine kurulacak bir "özgür" ortam Türkiye açısından geri dönülemez yanlışlara yol açmaktadır. Yanlış olan Türkiye’de ifade özgürlüğünün olması ve diğer kültürlere saygı duyulması ve bunun gösterilmesi değil, ifade özgürlüğü veya saygınlığın dış baskılar üzerine gelişmesi ve bu güçlere Türkiye’yi istediği yöne çekebilme olanağının tanınmasıdır. Türkiye "demokratikleşme" ve "ifade özgürlüğünü" ulusal güvenliği çerçevesinde özümsemeli ve uygulamalıdır. Ülkedeki demokrasi ve özgürlüğün sınırlarını Türkiye Cumhuriyeti kurumları belirlemelidir. Türkiye, kendi topraklarının bir bölümü üzerindeki iddialarını anayasasına dahi yansıtan ve işgalci bir devlete karşı, açılımlar konusunda daha dikkatli davranmalı. günlerde Orta Çağ Ermeni devletinin başkenti olduğunu iddia ettikleri Ani’nin restorasyonu için talepte bulunmaya hazırlanırken Türkiye’nin Ermenistan’daki kültürel ve tarihi eserleri için sistemli çalışmasının bulunmaması büyük eksiklik. Türkiye’yi, Ermeni kültürünü "soykırıma" uğratma nedeniyle eleştiren Ermenistan’ın başkenti Erivan’da tarih boyunca toplam beş camii inşa edilmişti. Ancak bugün bunlardan sadece bir tanesi ayaktadır. Bunun da planı Ermeni mimarlar tarafından çıkartıldı ve İranlı mimarlara onarmaları için verildi. Yani Ermenistan bu Şii camisinin onarımında Azerbaycan ve Türk Şii mimarlara değil İran’a güvenmiştir. Ermenistan Türkiye’nin bu zeytin dalını gerçekten tutmak istiyorsa Gümrü’deki 1920’lerden bu yana ayakta duran verandalı Türk evlerinin yenilenmesi için Türk mimarlarla ortak çalışma yapmalıdır. 1989–1994 yılları arasındaki savaş sırasında işgal ettikleri Azerbaycan topraklarında ‘ERMENİSTAN’DAN DA BEKLERİZ’ Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç 28 Mart 2007’de bir özel televizyonda Türkiye’nin çok kültürlülüğü yaşatmak için çalışmalar yaptığını fakat komşularının bu konuda çalışma yapmadığını savundu. Bu konuda Türkiye’nin eli Ermenistan kadar kuvvetli değildir. Ermeni asıllı İngiliz tarihçi Ara Sarafyan’ın ifadesiyle, Ermeni tarihçiler ve mimarlar Türkiye’deki tarihi eserleri hakkında rapor hazırlayıp bunların restorasyonu için çalışmalar yaparken Türkiye’de ne Türk Tarih Kurumu’nun ne Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın ne de Mimarlar Odası’nın Ermenistan’daki TürkMüslüman eserleri ile ilgili ayrıntılı bir raporu bulunmuyor. Ermeniler, şu Dipnot: 1 Bkz. Radikal Gazetesi’nin 30 Mart 2007 tarihli Özgürlükçü Yorum başlıklı haberi. S T R A T E J İ H. Miray VURMAY K İ T A P L I Ğ I gerekiyor. Hani bir deyiş vardır ya "bir bardak suda fırtına koparmak" işte bu deyişin mecazi anlamını aştığının, artık gerçekten bir bardak su için fırtınaların kopacağı günlere yaklaştığımızın bilincinde olmak gerekiyor. Bunun içinse su ile ilgili teknik ya da "su politik" anlamına gelen "hidropolitik" bağlamda ne varsa bilmek, öğrenmek; öğrenmek içinse okumak gerekiyor. Bu noktada da karşımıza Kudret Ulusoy’un kaleme aldığı "Küresel Ticaret’in Son Hedefi: Su Pazarı" adlı kitabı çıkıyor. Yazar kitabında, suyun insan vücudu için öneminden başlayarak, suyun jeolojik ve hidro jeolojik özelliklerine, suyun yer küredeki dağılımına, ayrıntılı olarak Türkiye’deki su kaynaklarına, dünyada suyun "işletilmesine", özelleştirilme çabalarına, suyun "çevresel" sorunlarına, uluslararası hukuktaki su sorunlarına kadar su ile ilgili her ne varsa dile getirmiş. Kitabın sonunda ise, su ile ilgili birçok uluslararası belgeyi bulmak mümkün. "Küresel Ticaret’in Son Hedefi: Su Pazarı", son derece titiz bir araştırmanın ve her açıdan oldukça "sağlam" bir çalışmanın ürünü olarak dikkat çekiyor. Küresel ticaretin son hedefi İ nsanoğlunun yaşam kaynağı olan su, her geçen gün "yaşamsallığını" artırıyor. Küresel ısınma, artan çevre kirliliği, değişen iklimler gibi nedenlerle giderek azalan suyun öngörülebilir bir gelecekte yeni luk), birçok sorunu da peşinden getiriyor. Örnesavaş nedeni olacağı çoktan dillendirilmeye başlanğin birçok ülke topraklarından geçen ve "sınır dı bile. Öyle ki yazılan savaş senaryolarının önemli bir aşan sular" olarak nitelendirilen uluslararası hukısmı meşhur "III. Dünya Savaşı"nın da su paylaşımı nekukun birçok soruna olduğu gibi bir çözüm deniyle çıkacağından dem getiremediği sorunvuruyor. Söz konusu senarlar. Tabii ki bir de küyolar içerisinde "ilahi/dini re Yazar: Kudret Ulusoy reselleşen ve küreferanslara" sahip olanlarda Kristal Kitaplar, Mart 2007 320 sayfa selleştikçe köleselise suyun (daha doğrusu suleşen dünyada mesuzluğun) kıyamet savaşlarına neden olacağından bahtalaştırılan suyun küresel sermayenin yeni sediliyor. Görüldüğü üzere su, kendisine yakıştırılan magözdesi olduğunu da belirtmek gerekiyor. sumiyete, duruluğa, saflığa inat geleceğin savaşlarına, Paha biçilemeyen, uğruna ülkeler işgal edikıyamet senaryolarına özne/nesne oluyor. Nitekim, suya len, insanlık hiçe sayılan enerji kaynakları ilişkin çizilen karanlık gelecek tasarımlarının çoğu ne petrol ve doğalgazdan sonra sıra söz konuyazık ki gerçeğe çok yakın duruyor. İnsanın ve insanlısu enerji kaynaklarından çok daha yaşamğın suya ihtiyacı hızla çoğalırken, suyun tam ters bir sal olan suya gelmiş görünüyor. orantı ile aynı hızla giderek azalması tehlike çanlarının İşte bu noktada günün her anında hiç düşünmeden çalması için yeterli bir neden. kullandığımız, içtiğimiz ve farkında olarak ya da olmaDünyadaki suyun genel durumu böyle iken su(suzyarak kirlettiğimiz suya daha farklı bir gözle bakmamız Su pazarı STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle