17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Vefa TOKLU [email protected] Yanlış bakış açıları çerçevesinde gelinen nokta C S TRATEJİ gerekçe Kıbrıs’ın jeopolitik önemi. Kıbrıs’ın Türkiye açısından jeopolitik önemine vurgu yapan bakış açılarının bu çok boyutlu süreci sığlaştırdığı, karşıt anlamının öne çıkabileceği kaygısı taşıyanların bu söylemleri endişeyle izledikleri açıkça görülebiliyor. Özellikle 90’lı yılların sonlarına kadar, dış politika konularında kalem oynatanların da, ‘devletin bakış açısı’, ‘milli dava’ ya da en azından ‘duyarsızlık’ gibi bir geniş alanda çerçevenin neresine düşerim kaygısı sürmüştür. İfrat ve tefrit; Kıbrıs’ta şunları verirsek, şunlara razı olursak AB’ye gireriz, ABD’ye hoş görünürüz gibi bakkal hesabı yapanlarla karşımıza çıkmıştır. Yani sanki ülke sorunları ekonomik verimlilik, karlılık, bir alver meselesiymiş gibi algılanmış, sunulmuştur. Karşı çıkanların ise AB’ye de, ülkenin gelişmesine de, ülkenin önündeki engelleri kaldırmaya da karşı oldukları suçlaması, konu ile ilgili tartışmaları bile arka plana itmiştir. Daha da önemlisi konu siyaset biliminden çok ekonominin, daha da indirgenirse kapitalizmin kavramlarıyla ele alınmıştır. Bu durumun bir başka yansıması ise, Türkiye’deki ‘ulusalcı’larla ‘liberal’lerin giderek birbirinden uzaklaşması olmuştur. Ve giderek tartışamaz hale gelmeleri! Oysa bize sunulanlarla gerçekler öteden beri farklıdır. Objektif bakış adına bu fark, en azından göz ardı edilmemelidir. Realizm kabuk değiştirip yeniden dünya egemenliğine çanak tutar hale getirilmişken, bize dayatılan şey jeopolitik ve benzeri kavramların eskidiği, artık yeni kavramlarla konuşulması gerektiğidir. Ayrıca, daha fazla sesi çıkanlarımızın; dünyayı, dünyadaki gelişmeleri izlediğini söyleyenlerin veya öyle algılananların, daha çok ‘jeopolitik’ kavramına vurmaları ve yeni kavramlara vurgu yapmaları, hala jeopolitik diyenleri yılgınlaştırmayı da bir ölçüde başarmıştır. Öte yandan jeopolitiğin, ABD gibi bir ülke açısından farklı, Türkiye gibi bir ülke açısından farklı ele alınması gerektiği globalleşme gürültüsüne kurban gitmek üzeredir. Çünkü ABD dünyanın her yerinde üs bulundurarak, kuvvet bulundurarak bir P etrol, son dönemde Kıbrıs’ı da ısıtmaya başladı. Avrupa’daki bölünmeleri en azından doğal bulan bakış açısının Kıbrıs’ta birleştireceğim inatlaşması petrol konusunda da tersine işliyor. Son perdede petrolün Kıbrıs’ta birleştirici rol oynayabileceğini söyleyenler var. Sanki 1960’lardan bu yana yeni karşı karşıya geliyormuşuz, 1976’da petrol Ege’yi de kısmen ısıtmamış gibi hemen esaslı petrol senaryoları üretilmeye başlandı. AB’liler uluslararası hukuku görmezden geldiklerini itiraf edebilenlerine dönüp bakmıyorlar. Israrla bir devletin, toplumun tecridini göz ardı ediyorlar. Ve daha da ilginci, bizim böyle bir anlayışa karşı duruşumuzun ne yazık ki iyimser bir bakışla bile özenle planlandığını söylemek zor. Aslında bu yazıda petrol vesilesiyle bu kez başka tartışmalara girilmişken, Kıbrıs ve KKTC ile ilgili gelişmelerin şu ya da bu yönüne odaklanmadan, konuya ilişkin daha genel, hatta daha dağınık bir bakış açısıyla sorular sorup tartışmaya açmak istiyoruz. KKTC ‘dış Türkler’ sürecine giriyor Bir yanda konuya Türkiye’den bakarak jeopolitik gerekçelerle önem atfedenler, öte yanda artık küreselleşen dünyada (!) bu kavramların önemini yitirdiğini söyleyenlerin oturacağı tartışma masası yine çözümden uzaktır. Jeoekonomi, karşılıklı kazanma gibi kavramlarla da içini tam olarak dolduramayacağımız Kıbrıs konusunda, ne yazık ki indirgemeci bir bakış açısı insanları esir almayı sürdürüyor. Birçok konuda olduğu gibi nüanslardan yoksunluğumuz nedeniyle bilgileri kamuoyuna sunan birçok kişinin önemle üzerinde durdukları temel BAKIŞ AÇISI 1950’lerden bu yana izlenen politika iyimser bir ele alışla "Ada’daki Türk toplumunun haklarını korumak" biçiminde özetlenebilir. Türk dış politikasının önemli kazanımlarından birisi olarak tarihe geçen 19591960 süreci sonrasında dönemin özelliği gereği Kıbrıs da ancak üstü kapalı tartışılabilmiştir. Bununla birlikte istikrarlı olarak nitelenen sürecin diğer dış politika sorunlarından pek de farklı yönetilmediği biliniyor. Başlangıçtan bu yana iki kesimlilik, Türk halkının eşit varlığının kabulü, olmazsa olmazlarına oturtulan tezlerin, bu esasa uygun olarak zamanla evrilmesi izah edilebilse bile, Türkiye’de Kıbrıs konusunun ağırlıklı olarak jeopolitik eksene oturtulması konuya bakışı ve çözüm önerilerini belirleyecek etkenlerden biridir. Kıbrıs sorunu farklı bir boyuta taşınıyor. Avrupa’da bölünmeleri doğru bulan bakış açısı Kıbrıs’ta birleştirmede, bir devletin ve toplumun tecridinde ısrar ediyor. Türkiye sorunu yönetemiyor. Kıbrıslı yöneteciler ve Kıbrısla ilgili Türk yöneticiler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle