17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Aydın İDİL üresel boyutta enformasyon toplumunun kurallarına göre iletişim ağlarının tetiklemekte olduğu adeta ışık hızı ile yayılan ve nerede ise tüm dünyayı saran hızlı bir değişme sürecinde yaşıyoruz. Değişmekte olan dünyamızda uluslararası alandaki değişim ve dönüşümlerin, yeniden oluşan amaç veya şekil değiştiren birleşmelerin, bütünleşmelerin ya da bölünmelerin, kısaca değişmelerin farkına varıp varmamak seçeneklerinden hangisi egemen oluyor derseniz, hızlı bir şekilde küresel düzeydeki değişmelerin bilincine varmak yeteneği kişiden kişiye değişebilmesi nedeni ile bu sorunun yanıtını bulmak pek kolay değil. Ancak uluslararası düzeydeki değişim ve dönüşümlerin seyrine bakarak bir yanıt aramaya çalışabiliriz. İki kutuplu dünyada, Doğu–Batı çekişme sürecinde yaşanan ve bir kuşak boyunca, hatta iki insan kuşağının yaşamı süresinde düşünce sistemini yapılandıran veya yeniden şekillendiren "Soğuk Savaşı", Kapitalist Batı Demokrasisi kazandı. Liberal ideoloji soğuk savaşı kazanalı onbeş yıl oldu. Serbest Pazar ekonomisine dayalı demokrasilerin liberal ideolojisinin bu zaferinden sonra, küresel dengeyi oluşturan ve 45 yıllık bir dönemi şartlandıran iki kutuplu dünya sona erdiği gibi "üçüncü dünya" veya "tarafsızlar cephesi" gibi uluslararası girişimler ve sentez arayışları da ortadan kalktı. K Türkiye, tek kutupluluğun bitmesiyle ortaya çıkan olanakları değerlendirebilir... C S TRATEJİ kutuplu bir küresel düzende oluşması doğal olarak beklenen küresel işbirliğine katkı bakımından bölge ülkelerinin ve diğer ülkelerin olası katkılarını, küresel boyutta gerçekleştirebilecekleri işbirliği açılımlarını kısa sürede yok etti. Nitekim günümüzde artık terörle mücadele için verdiği uğraşta ABD’ne nasıl daha iyi katkı sağlanabileceği değil, Amerikan askeri işgal gücünün Ortadoğu’dan ne zaman ve nasıl çekilmesinin sağlanabileceği konuşuluyor. Rusya ise günümüzde gerçek anlamda bir yeniden doğuş yaşamaktadır. Eski sömürgeci bazı Batı Avrupa ülkelerinin AB değer yargılarını öne sürerek zaman zaman "demokrasi ve insan hakları" alanındaki çıkış veya eleştirilerine kulak vermek yerine, özellikle Başkan Putin’in iktidara gelmesinden sonraki dönemde, Rusya gerçek bir ekonomik gelişme sağlayarak güçlenmektedir. Moskova’nın, Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi olan devletler ve Rusya Federasyonu içinde yer alan özerk Cumhuriyetler veya bölgeler ya da Rus olmayan topluluklar bakımından, evvelce, Çarlık Rusyasının sömürge düzeninde ve daha sonra Sovyetler Birliği’nin yapısında olduğu gibi, güçlü ve çözüm, refah üreten bir merkez olma niteliğini yeniden kazandığı görülüyor. Çok merkezli küresel denge kuruluyor kısa sürede başta ABD ve batılı devletler olmak üzere bütün dünya yeni tür saldırılara, asimetrik tehdit türlerine karşı ortaklaşa önlem almaya ve teröristleri destekleyen finans kaynaklarının kurutulması için işbirliğine yöneldi. Bu uluslararası işbirliği ortamında, değişik görüşleri savunan bazı ülkelerin değişik söylemlerine rağmen, ABD ve İngiltere’nin Ortadoğuya yerleşme süreci başladı. Bu süreç Irak’a askeri müdahale yolu ile bu ülkedeki iç çatışmaları körükledi ve zaman zaman ABD‘nin bölgedeki diğer ülkeleri de tehdit eden politikalarının uygulanmasına vardı. ABD’nin Ortadoğu’daki uygulamaları tek kutupluluğu sonlandırdı. Bunun yerine içinde Rusya, Çin, Hindistan, AB, ABD, Japonya gibi unsurların bulunduğu çok merkezli küresel denge şekillenmeye başladı. ÇİN ÜÇÜNCÜ GÜÇ Dünyadaki üçüncü güç olduğunu artık her bakımdan kanıtlamış bulunan Çin, ülke içinde ve uluslararası ilişkilerinde, gerçek bir istikrar sağlamaktadır. Çin yönetimi ideolojiden hiç ödün vermeksizin istikrarlı ve planlı bir ekonomki gelişme kaydederken askeri alanda güçlenmekten de geri kalmamaktadır. Çin örneğin Afrika’da aktif bir politika uygulamakta, ürettiği ürünlerle dünya pazarlarında rekabet edilemeyen bir egemenlik kurmak yolunda görünüyor. Rusya Federasyonu ile ticaret hacminin 40 milyar doları aştığı ancak bu rakamın Çin dış ticaret hacminde küçük bir oran oluşturduğu bildiriliyor. Çin 21. yüzyılın başından beri Asya’ya sahip çıkıyor. Rusya Federasyonu ile işbirliğini istikrarlı şekilde geliştiriyor. Şanghay İşbirliği Örgütü beş ülkenin Şanghay’da başlattıkları bir görüşme sürecinden yola çıkarak gerçek bir uluslararası teşkilata dönüşme yoluna girdi. Ancak Çin’in güvenlik endişeleri de var. Japonya, geçtiğimiz 13 Mart günü Avustralya ile bir Güvenlik Paktı imzaladı. Japonya takım adalarının güvenliği günümüze kadar ABD ile Japonya arasında 1951 yılında imzalanmış olan bir anlaşma uyarınca ABD tarafından teminat altına alınmıştı. ABD bu amaçla bölgedeki üslerde 50.000 asker bulundurmaktadır. Japonya’nın Avustralya ile yeni bir güvenlik anlaşması yapması suretiyle ortaya çıkan bu üçlü askeri işbirliği sistemi Çin’i rahatsız etti. ABD ise bu son güvenlik tertibinden pek memnun. Kitle imha silahlarının yayılmasına ve Kuzey Kore’nin oluşturabileceği tehdide karşı Avustralya–Japonya güvenlik paktını teşvik ediyor ve destekliyor. Avustralya ve Japonya Başbakanları yaptıkları açıklamalarda askeri işbirliği anlaşmasının Çin’e karşı olmadığını vurgulamalarına rağmen Çin Dışişleri Bakanlığı’nca yapılan bir açıklamada "..Başbakanların söylediklerinde TEK KUTUPLU DÜNYA NE OLDU? Sonuçta, yirminci yüzyılın son on yılında ABD soğuk savaşın galibi ve temel hürriyetlerin ve serbest ASIL BİR KÜRESEL DENGE? pazar ekonomisinin ve demokrasinin savunucusu ve önderi olarak aynı zamanda da eşsiz askeri ve ABD’nin Irak’ı işgalinin sonuçları bir yandan teknolojik gücü ile ışıldarken, Sovyetler Birliği’nin ABD ve İngiltere’ye prestij kaybettirirken bir yandan dağılmasının ardından Rusya Federasyonu’nun daha da kısa sürede tek kutuplu dünya düzeninin da dağılarak, beşyüz yıl öncesine kıyaslanabilecek modasının çabuk geçmesine yol açtı. Gerçekten tek ölçekte, Moskova Knezliği kadar ufalanıp küçülmesinin söz konusu olup olmadığı sorgulanıyordu. Bu ortamda Sovyetlerin son 1990’larda dünyamızın tek kutuplu bir lideri Gorbaçov... dünyaya dönüşmüş olduğunu anımsayalım.. Bu süreçte Çin ekonomik gelişme yolunda idi, Japonya nisbi bir durgunluk yaşıyordu, dünyadaki gelişmelere ayak uydurabilmek için Hindistan ideolojisini ve ekonomik politikasını gözden geçirerek kalkınma arayışına giriyordu. Bu dönemde Avrupa Birliği’nde (AB) ise Sovyetler Birliği’nin dağılması ile ortaya çıkan Doğu Avrupa devletleri ile ilgili olarak, AB’ne bu yeni bağımsız ülkelerin tümünün nasıl alınabileceği sorgulanıyor aynı zamanda da Batı Avrupa Devletlerinin Avrupa coğrafyasında doğuya doğru genişleyerek AB çatısı altında tam egemen olma iştahları kabarıyordu. İşte bu süreç birden bire 11 Eylül 2001 günü ABD’ne yapılan terör saldırıları ile ortaya çıkan yeni bir güvenlik tehlikesinin yarattığı şoklarla sarsıldı. Bilindiği gibi bu saldırılar sonucunda, bir çok uluslararası kuruluşun kararlarında da yansıdığı gibi, uluslararası aile bu yeni tehdit türüne karşı mücadele için birleşmeye başladı. Yirmibirinci yüzyılın başında N
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle