17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Kaan ÖĞÜT Bahçeşehir Üniv. Ekonomi Bölümü [email protected] ABD’nin açığını finanse ABD Doları’nın Asya’da ve petrol zengini tutarak ediyorlar. ülkelerde birikmesinin yansımaları… DOLARIN DEĞERİ C S TRATEJİ A BD Doları Kasım sonu Aralık başında Euro karşısında son 20 ayın en düşük seviyesine geriledi ve Aralık ortasına doğru biraz yükselmekle birlikte hala oldukça düşük bir seviyede. Aslında dolar 2002’den 2005’e kadar değer yitirdi. 2005’te değer kaybının bir kısmını karşılasa da 2006’da yeniden değer yitirme eğilimine girdi. Bu yıl NisanHaziran arasında yaşanan ilk ciddi düşüşten sonra ikinci bir düşüş dalgası yaşanmış oldu. Bu son değer kaybını tetikleyen etkenler arasında, emlak piyasasında yaşanan sorunun ekonomi üzerindeki etkisi, tüketici güveninin beklenenden daha keskin bir şekilde düşmesi ve en önemlisi başta Çin, Asya Merkez Bankları’nın uzun süredir biriktirdikleri dolarları satmaya başlamaları ihtimalinin ortaya çıkması, önde gelen nedenler arasında sayılıyorlar. ABD’li politikacıların bir çoğu, ABD’nin büyük dış açığının Çin’in düşük değerli kur politikası ile elde ettiği, büyük dış fazlanın sonucu olduğunu savunuyorlar. Gerçekten de Çin’in bu yıl 200 milyar dolar fazla vermesi bekleniyor. Ancak petrol ihraç eden ülkelerin bu yıl 500 milyar dolar fazla verecekleri de göz önünde tutulmalı. Petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi sonucunda sadece Ortadoğu’nun petrol ihraç eden ülkelerinin 2002’de 30 milyar dolar olan dış fazlalarını bu yıl 280 milyar dolara çıkarmaları bekleniyor. Bu süreç Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra Rusya, Venezuela gibi ülkelerin de finansal açıdan güç kazanmalarına yol açıyor. İran geçtiğimiz hafta petrol satışları dahil tüm uluslararası ticaretinde Euro kullanacağını ve döviz rezervlerini Euro'ya çevireceğini açıkladıktan sonra. Venezuela Enerji Bakanı Rafael Ramirez de ham petrol ihracatları için aynı şeyi yapma olasılığını değerlendirdiklerini açıkladı. Çin resmi rezervlerinde tuttuğu ABD hazine kağıtlarını genelde direkt olarak ABD’li aracılardan (broker/dealer) alırken, Ortadoğulular, bu işlemi Londra aracılığı ile ve gerçek sahiplerini gizleyerek yaptıklarından ABD orjinli aktiflerin kimlerin elinde biriktiği yani ABD ekonomisini kimlerin ne ölçüde finanse ettiği çok açık görülemiyor. Aslında yukarıdaki genelleme de tam olarak doğru değil. Örneğin Çin hükümetinin, ABD bonolarını Deutsche Bank gibi bir aracı üzerinden satın alması durumunda kayıtlara özel yatırım olarak geçiyor. Yani Asya hükümetlerinin ABD bonolarına yatırımları da tam olarak ölçülemiyor. Küresel ekonomi ‘dehşet dengesi’ üzerinde 2001’deki durgunluk sonrasında ABD, cari açığını ve dolayısı ile tüketiminin bir bölümünü ağırlıklı olarak üç yoldan finanse ediyor. Birincisi; petrol ticareti dolarla yapıldığı için dünya üzerindeki dolar talebi bir sürekliliğe sahip. Dolar talebi ABD’nin kağıt maliyeti ile bastığı kendi parası cinsinden borçlanabilmesi anlamına geliyor. Hemen bu noktada Irak müdahalesinin, Venezuela’daki darbe girişiminin ve İran’a düzenlenmesi gündeme gelen saldırının altındaki gerçek nedenin bu ülkelerin petrol satışını dolar yerine Euro ile yapmaya kalkmaları hatta İran’ın uluslararası petrol ticaretinde Euro kullanımını baskın hale getirecek bir petrol borsası kurmayı gündeme getirmesi olabileceği aklımıza geliyor. İkincisi; Çin büyümesini sürdürebilmek için ABD’ye mal satmak zorunda, Çin’in iç pazarı kendi üretimini emebilecek güçte değil. Bu yüzden de Çin ABD ile ticaretinde elde ettiği fazla ile ABD’ye borç veriyor. Çin’in resmi rezervleri Mart ayında 820 milyar dolar düzeyindeydi. Yani bir karşılıklı bağımlılık dengesi söz konusu. ABD cari açığını finanse edemez ve doların değerinde ani bir düşüş söz konusu olursa bundan ilk etkilenecek ülke Çin olacaktır. Üçüncüsü; yukarıda da söz ettiğimiz gibi petrol ihracatçısı ülkeleri ellerinde ABD aktiflerini ÜZERİNE ABD’nin cari açığı yükseliyor, dolar petrol üreten ülkeler ile Asya ülkelerinde birikiyor. Üreten Asya’nın, tüketen ABD’ye satışlarının sürmesi için doların değer yitirmemesi, karşılıklı bağımlılığın sürmesi gerekiyor. Doların değer kaybına bağlı olarak küresel bir kriz beklentisi 2005 yılı boyunca sık sık dile getirildi. 2001’den 2005’e Euro karşısında yüzde 38, yen karşısında ise yüzde 23 oranında değer yitiren dolardaki düşüşün sürmesi halinde yabancıların varlıklarını satmaya başlamaları ihtimalinin yarattığı tedirginlik 2005 başında basına yansıdı. Ancak dolardaki değer kaybına uzun süre boyunca izlenen düşük faiz politikasının neden olduğu, faizlerin yükseltilmeye başlandığı konjonktürde daha fazla değer kaybının olanaklı olmadığı iddiası da gündeme geldi. Değer kaybının sürmesini bekleyen Blanchard, Giavazzi ve Sa faizlerin yükselmesi ile doların bir miktar değerlenebilecek olsa da artan faiz oranlarının diğer taraftan ABD’nin dış yükümlülüklerini arttıracağına bunun da yeni borçlanma ihtiyacı yaratarak doların değer kaybetmesi yönünde yeni bir baskı yaratabileceği üzerinde duruyorlar ve faizleri arttırmak yerine sıkı bütçe politikası ile cari açığın küçültülmesi öneriyorlar. Obstfeld ve Rogoff ise cari işlemler açığının dengeye getirilebilmesi için doların değerinde çok ciddi düşüşler olması gerektiğini bu yüzden dolardaki değer kaybının dış ticaret açığını kapatmasının beklenemeyeceğini, dengenin sağlanabilmesi için, iç tasarrufların ve dış talebin artması gerektiğini vurguluyorlar. ABD’nin dış açık yanında bütçe açığı ile de karşı karşıya olduğunu ve değer kaybının süreceği beklentisini dile getiriyorlar. Krugman şu anda açığın finansmanı için gerekli sermaye girişini ülkeye çekme konusunda herhangi bir zorluk yaşanmamakla birlikte ticaret açığının sonsuza kadar bu seviyede sürdürülemeyeceğini doların değerinin sonunda düşeceğini ancak bunun kademeli bir şekilde yıllara yayılabileceğini söylüyor. Krugman, emlak piyasasındaki köpüğün patlamasının yaratacağı daraltıcı etkinin doların değer kaybetmesinin yaratacağı genişletici etkiden daha çabuk ortaya çıkması durumunda, doların değerindeki bu düzeltme hareketinin resesyon (durgunluk) ya da en azından ekonomide bir yavaşlama ile ABD’NİN FNANSMANI VE BAĞIMLILIK 2001 öncesinde borsa 2001’den sonra ise emlak piyasası köpüklerinin desteklediği ABD hanehalkının güçlü tüketim isteğinin doğal bir sonucu da büyük dış ticaret açığı ve bundan kaynaklanan cari işlemler açığı olarak ortaya çıkıyor. ABD cari açığının milli gelirine oranının bizimkine benzer bir şekilde 2006 sonunda yüzde 6,5’in üzerine çıkacağı ve 2007’de yüzde 7’ye yaklaşacağı tahmin ediliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle