17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. C. Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] Almanya, hedeflerini 18 ay kovalayabilecek C S TRATEJİ 15 başkanlığının başlangıcına denk gelmesini örnek göstererek, "beklenmedik olayların gündemi meşgul etme" olasılığına da işaret ediyor. Yine de AB içindeki herkes, Anayasa konusunun önümüzdeki 18 ay içerisinde mutlaka bir çözüme ulaştırılacağını ümit ediyor. A lmanya’nın 1 Ocak 2007 itibariyle dönem başkanlığını devralması ile birlikte AB’de "üçlü başkanlık" dönemi başlıyor. Buna göre 6 aylık dönem başkanlığı uygulaması devam ederken arka arkaya başkanlık yapacak üç üye ülke, politika uygulamalarında devamlılık sağlama adına, 18 (6 x 3) ay boyunca birbiri ile işbirliği içinde olacak, AB Konseyi’ne sunulacak raporları eşgüdümlü hazırlayacak ve bir çeşit eşbaşkan şeklinde hareket edecek. AB’nin ilk başkan üçlüsü Almanya, Portekiz ve Slovenya olacak. Böylece Almanya, üç başkandan biri olarak, AB Anayasası ile ilgili girişimlerini Slovenya’nın 31 Haziran 2008’de sona erecek dönem başkanlığı boyunca da sürdürebilecek. Aynı şekilde Portekiz de, özel önem verdiği Afrika ile ilişkiler konusuna kendi dönem başkanlığını beklemeden yoğunlaşabilecek; somut eylem planı hazırlamak ve uygulamaya sokmak için kendisini 6 aylık bir süre ile kısıtlamış olmayacak. Slovenya ise, AB’nin yenilik, teknoloji, istihdam ve rekabet gücü yaratma planı olan Lizbon Stratejisi’ne odaklanarak Temmuz 2008 için konulan ara hedeflerin tutturulması için şimdiden çalışmaya başlayacak. AB’nin ikinci başkan üçlüsü, Fransa, Çek Cumhuriyeti ve İsveç olacak. AB’nin içeride ve dışarıda sürekli değişen koşullara uyum sağlamak için etkin politikalar uygulayamamasının en büyük nedenlerinden biri olarak dönüşümlü dönem başkanlığı gösterilmekte. Valerie Giscard d’Estaing, "Eğer her 6 ayda bir değişen bir başkanlık sisteminiz varsa hiçbir şey gerçekleştiremezsiniz" diyerek durumun ne kadar sorunlu olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Zaten AB Anayasası ile bu sistemin daha kalıcı bir yönetim lehine değiştirilmesi hedefleniyordu. Merkel Ancak Anayasa konusunda girilen çıkmaz devam ederken bir ara çözüme ihtiyaç duyuldu ve bu üçlü başkanlık sistemi, AB ve kurumlarına göreceli işlerlik kazandıracak bir yöntem olarak uygulamaya sokuldu. Bu bağlamda, Almanya’nın dönem başkanlığının 6 ay değil de 18 ay sürecek olması, AB’nin sorunlarını çözmesi için Berlin’e yönelik beklentileri önemli ölçüde artırdı. AB’de üçlü başkanlık dönemi ÖNCE ANAYASA AB Anayasası’nı referandum yoluyla onaylayan iki üye ülke, Lüksemburg ve İspanya, anayasa taslak metninde yapılacak herhangi bir değişikliğin, kendi halklarının gösterdiği iradeyi hiçe sayacağını düşündüklerinden "Anayasa değişmesin" diyen grubun başını çekiyor. Seslerinin daha yüksek duyulmasını isteyen bu "Anayasa Dostları" grubunun, 26 Ocak 2007’de Madrid’de düzenleyeceği çalışma toplantısında Almanya’ya bu yönde bir çağrı yapılması bekleniyor. Diğer tarafta ise, anayasa metninin sadece bazı bölümlerinin esas alındığı bir "mini anlaşma" üzerinde uzlaşma sağlanmasını isteyen Fransa cephesi var. Benzer bir şekilde Hollanda da, taslak metinden Brüksel’e daha fazla yetki veren kısımların budanmasını istiyor ve bu yönden Paris ile dayanışma içerisinde. Bu tabloya bakarak işinin ne kadar zor olduğunu gören Merkel, Bundestag’da yaptığı konuşmada, üye ülkeleri 2009 yılındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce anayasa konusunda bir çözüme ulaşılamaması durumunun "tarihi bir başarısızlık" olacağı konusunda uyardı. Ayrıca, AB’nin 50. yaşını kutlayacağı 25 Mart 2007 tarihinde yayımlanacak olan Berlin Deklarasyonu’nun içine, Anayasa ile ilgili olarak bütün AB vatandaşlarının anlayabileceği ifadeleri ve hedefleri koymak için tam bir işbirliği istedi. AB’nin işleyişindeki sorunları aşmak için başkan üçlüleri oluşturuldu. Bu yaklaşımla sorunların çözümü için daha geniş zaman kazanılmaya çalışılıyor. Formül, etkin ülkelerin fiili başkanlıklarının 18 ay sürmesi AVRUPA DEĞERLERİ Anayasa uzlaşısı sağlamak için Almanya’nın sonucunu getirebilir. benimsediği stratejiye göz attığımızda, "ortak büyüyen cari açığı, AB ve Japonya’daki yetersiz büyüme ve dünya döviz rezervlerinin Asya kıtasında yoğunlaşması konularına çözüm arayacak. Ayrıca Afrika’da giderek kötüleşen yaşam koşullarını, kalıcı biçimde iyileştirebilmek için "İyi Yönetim, Sürdürülebilir Yatırım, Barış ve Güvenlik" inisiyatifini de başlatacak. Almanya’nın G8 için iddialı hedefleri olsa da, AB dönem başkanlığı performansının nasıl olacağı, hiç şüphesiz, dünya kamuoyunun D’Estaing ilgisini daha fazla çekiyor. AB’nin anayasa çıkmazının sona ermesi, eski Sovyet devletleri ile daha sıkı bağlar kurulması, enerji arzının daha güvenli hale getirilmesi, iklim değişikliği ile mücadele edilmesi ve bürokrasinin azaltılması başkanlık gündeminde üst sıralarda yer alıyor ve Almanya’nın bu konularda tarihi bir ilerleme kaydetmesi bekleniyor. Kendilerine "kurtarıcı" muamelesi yapılmasından ürken Almanya Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier her ne kadar "Harikalar yaratmamızı beklemeyin. Sadece gündemdeki konuları ele alacağız" dese de beklentiler yükselmeye devam ediyor. Steinmeier ayrıca, Lübnan krizinin Finlandiya’nın dönem ALMANYA’NIN 2007 GÜNDEMİ Ocak ayı ile birlikte Almanya için çifte başkanlık dönemi başlayacak. Aynı anda hem AB’nin hem de G8’in başkanlığını üstlenecek olan Berlin, 2007 yılı dünya gündeminde önemli bir yer işgal etmeye hazırlanıyor. Şansölye Angela Merkel, bu çifte başkanlık döneminde somut başarılara imza atabilmek için ulusal iradenin arkasında olmasını, kendisini dış dünyaya karşı desteklemesini istiyor. G8 başkanlığı öncelikli olarak, küresel dengesizliklerin azaltılması, ABD’nin giderek değerler" söylemine özel önem verildiğini görüyoruz. Buna göre, Anayasa’nın "sürdürülebilir, etkin ve adil sosyoekonomik bir düzeni küresel sahneye getirmeye" ve "Avrupa tarzı yaşantıyı korumaya" hizmet edeceğinin AB vatandaşlarına mutlaka anlatılması öncelik taşıyor. Avrupa’nın "küreselleşen dünyada değerlerini koruyabilmesi," bu değerlerin ne olduğu konusunda hemfikir olması şartına bağlı. İşte bu nedenden dolayı üye ülkelerin tamamının Anayasa etrafında kenetlenmesi ve "paylaşılan değerler ve yaygın olan görüşler" ışığında son kararlarını vermesi gerekiyor. Bu görüşü savunan Almanya’nın, dönem başkanlığı gündemine yönelik yaptığı bir açıklamada, tarihin Avrupa’yı "kesin ve bitmiş" bir şekilde yaratmadığı, "Avrupalı halklar ve milletler ne olmasını istiyorsa" Avrupa’nın "o olacağı" dile getirilmiş. Bu karar verme sürecinin en önemli dönüm noktası da hiç şüphesiz Anayasa olacak. Anayasa konusunda nihaî bir sonuca ulaşamadığı sürece de AB, sürekli bir kriz hali içinde olduğu izlenimini vermeye devam edecek. Bu bağlamda, 18 aylık üçlü başkanlık yönetiminden mucize bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle