17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Utku YAPICI A. Ü. SBF Uluslararası İlişkiler [email protected] Putin, eski Sovyet etki alanında adım adım ilerliyor… C S TRATEJİ Transdinyester bölgesinin Rusya’yla birleşmesi gerektiğini savunur. Üçüncü yönelim ise, bu iki anlayış arasında bir anlamda bir orta yolu simgeler. "Moldovenizm" olarak isimlendirilen bu yaklaşım, ortak bir "Moldovalılık" kimliği altında ülkesel bütünlüğü sağlamayı hedeflemektedir. Bu yaklaşım, hem Romen hem de Slav kimlikleri üzerinden siyasal strateji oluşturan gruplar tarafından ciddi eleştiriye uğramaktadır. Romanya ile birleşme tarafları "Moldovenizm"i, ancak zayıf bir Moldova’nın varolmasını sağlayacak bir yaklaşım olarak değerlendirip, bu durumun son tahlilde Rus stratejilerine hizmet edeceği görüşünü savunmaktadırlar. Rusya ile birleşme taraftarlarının bir kısmı ise Slav etnik köken üzerinden strateji oluşturduklarından, "Moldovenizm"i buna engel olarak görüp, kötülemektedirler. Romen kimliğini merkeze alarak siyasal strateji üreten grupların bir kısmında, (tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi) Katoliklik yer tutmaya başlasa da, ülke nüfusunun yüzde 90’ından fazlası Ortodoks kiliselerine bağlı kalmayı sürdürmektedir. Ancak bu durum, kiliseler üzerinden yeni siyasi ayrımlaşmaların şekillenmesine engel değildir. Moldova Din İşleri Başkanlığı’nın verilerine göre, Moldova Ortodoks Kilisesi en yaygın kilise konumundadır. 1992 yılında Moldova Ortodoks Kilisesi’nden ayrılan Besarabya Ortodoks Kilisesi önemli güç sahibidir. Rus Ortodoks Kilisesi ise üçüncü büyük dinsel güç konumundadır. Bu farklılaşmalar, siyasi yönelimlerdeki kutuplaşmalar üzerinde etkili olacak potansiyeldedir. M oldova, coğrafi açıdan olduğu kadar, kültürel, ekonomik ve politik açılardan da Romanya ve Ukrayna arasına sıkışmış küçük bir ülke. Aslında, Moldova’nın bu sıkışmışlığını, daha geniş bir açıdan, Avrupa ve Rusya etki alanları arasında kalma üzerinden okumak da mümkün. Biz de bu çalışmamızda, bu temel perspektif dahilinde, Moldova’nın son süreçteki konumunu değerlendireceğiz. Avrasya coğrafyasında Rus etki alanının genişlemesinin Moldova özelindeki sonuçlarını inceleyeceğiz. MOLDOVA TARİHİ Moldova’da yükselen Rus etkisi Sovyetlerin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan ülkelerden olan Moldova, parçalanma sürecini yaşıyor. Transdinyester bölgesine Sovyet döneminde yerleştirilen Rus ağırlıklı nüfusun kendi yönetimini ilan etmesi Moldova’yı zor durumda bırakıyor. Ukrayna’nın hakimiyetindeki Dinyester'in doğu yakasında, Moldova Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (MÖSSC) kuruldu. Özerk cumhuriyetin kuruluşu ile, 1812 sonrasında vurgulanan Moldovalılık kimliği üzerinden yeni bir politik söylem geliştirildi. Bu söylem, Moldova dilinin Romence’den farklılığı üzerine oturtuldu. 1940 yılında Sovyetler Birliği Besarabya'yı yeniden ele geçirdi ve bu bölgenin büyük bir kısmını özerk cumhuriyet ile birleştirdi. Almanya'nın SSCB'ne saldırması ile SSCB bir kez daha Temmuz 1941’de Moldova'yı Romanya'ya vermek zorunda kaldı, ancak Sovyet kontrolü Ağustos 1944’te tekrar sağlandı. Sovyetler Birliği’nin egemenliği altında, bir taraftan Moldova’nın "akraba ülke" Romanya ile bağlantıları kesildi, diğer taraftan özellikle Transdinyester bölgesinde kurulan endüstri sahalarına büyük çaplı Rus ve Ukraynalı göçü gerçekleşti. Moldova 27 Ağustos 1991’de bağımsızlığını kazandı. Bu yaşanan çalkantılı tarih, günümüzde Moldova’nın yaşadığı kimlik ve dış politika yönelimleri konusundaki tartışmaları ve sahip olduğu "kırılgan bağımsızlığı" anlamada kilit önemdedir. Moldova, Ukrayna ve Romanya tarafından çevrelenen, Karadeniz’e çıkışı olmayan, büyük ölçüde tarıma dayalı bir ekonomiye sahip, yüzölçümü bakımından Konya ilinden küçük bir ülke. Moldova’nın 5 milyon olan nüfusunun farklı verilere göre, yaklaşık yüzde 6575’i Moldovalı/Romen, yüzde 814’ü Ukraynalı, yüzde 513’ü Rus, yüzde 3.54.5’u Gagavuz ve yüzde 2’si Bulgar etnik kökenlilerden oluşmakta. Etnik köken olarak Ukraynalı ve Rus olanların ülkeyi ikiye bölen Dinyester ırmağının doğusunda nüfusun büyük bir kısmını oluşturuyor olmaları kayda değer bir unsur. Tarihi adı Besarabya olan Moldova toprakları, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdi. 1812 yılına kadar bölge, Boğdan adıyla Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı kaldı. Bölge, 1812 yılında OsmanlıRus Barış Anlaşması’yla bu kez Rusya'nın egemenliği altına girdi. Böylelikle etnik değil, coğrafi ve siyasi faktörlerle şekillenen, Romanya’dan ayrı bir Moldovalılık kimliğinin oluşum süreci başlamış oldu. Rusya'nın Kırım Savaşı'nı kaybetmesinin ardından Moldova'nın bir kısmı (Güney Besarabya) Romanya'ya geçti, ancak Rusya 1878'deki Berlin Kongresi ile bu bölgeyi geri aldı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1918'de bölgenin Dinyester’in doğusu dışında kalan kısmı Romanya'nın eline geçti. Buna karşılık, 1924 yılında HANGİ YÖNELİM HAKİM? Moldova’nın bağımsızlığı kazanma sürecinde, Romanya ile birleşme taraftarlarının siyasi arenaya hakim olduğu söylenebilir. Bu yönelim, daha bağımsızlık öncesinde, 1989’da Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçişi Kişinev’deki kitlesel gösteriler eşliğinde gerçekleştirerek gücünü göstermişti. Bağımsızlık sonrasında, bu yönelimin etkisiyle yaşanan Rusya Federasyonu’ndan uzaklaşma süreci, kısa sürede Transdinyester’de etkisini göstermiş ve bu bölge de tepki olarak Moldova’dan bağımsızlığını ilan etme noktasına gelmiştir.(1) 1992 yılı, gerilimin silahlı çatışma noktasına ulaştığı zaman olmuştur. Böylelikle Moldova’nın bağımsızlık sonrası tarihinin günümüze kadar uzanan en önemli sorunu olan Transdinyester sorunu ortaya çıktı. 2001 yılı seçimlerine girilirken ise, Komünist Parti dışındaki neredeyse tüm partiler, (Soros gibi dış destekçilerin de yardımıyla), iç politik ve ekonomik sorunları AB’ye eklemlenerek çözme noktasında ortak bir zemin inşa etmişlerdir. Böylelikle, birçok grubun nihai hedefi olan Romanya ile birleşme, AB’yle birleşmenin içine gizlenerek sunulmuştur. "Batılılık" ortak hedefinin (ardında saklı bir ortakRomen kimliğiyle), ülkesel bütünlüğü sağlayarak yeniden Romenleşme açısından kullanılabileceği düşünülmüştür. Ancak 2000 yılı seçimlerini, bu anlayışın dışında kalan Komünist Parti kazandı, 1992 çatışmalarının en yoğun ve acı biçimde yaşandığı yerlerden biri olan Dubasari doğumlu; bir Transdinyesterli; Vladimir Voronin Devlet Başkanı oldu.(2) Voronin’in Devlet Başkanlığı’nda politik arenaya üç yönelimden ikinci ve özellikle üçüncüsünün hakim olduğu söylenebilir. Bir başka ifadeyle, bir taraftan Rusya Federasyonu ile bağlar vurgulanmakta, fakat ülkesel bütünlüğü sağlamak adına "Moldovenism"e yönelmekte, diğer taraftan, Rusya Federasyonu’nun hegemonyasına girmeme adına çok boyutlu bir dış politika üretilmeye çalışılmaktadır. Böylelikle ÜÇ SİYASİ YÖNELİM Moldova’nın siyasi yaşamında, ülkenin tarihinden gelen çelişkilerin şekillendirdiği üç temel yönelimin bulunduğunu söyleyebiliriz. Birinci yönelim, bir "Moldovalı" kimliğinin varlığını bile reddeden, böyle bir kimliğin Sovyet yönetimi tarafından, Romanya ile Moldova’yı ayrıştırmak için bilinçli bir biçimde oluşturduğunu ileri süren yaklaşımdır. İkinci yönelim, özellikle Transdinyester bölgesinde hakim olan, "Moldovalı" kimliğini reddetmeyen, ancak Moldova’nın gelişmesinin tek yolunu Rusya Federasyonu ile birleşmekte gören anlayıştır. Bu yaklaşımın bir bölümünü ise Transdinyester ayrılıkçıları oluşturmaktadır. Bu kesim, Moldova’nın bir bütün olarak Rusya Federasyonu ile birleşmemesi durumunda, sadece Putin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle