Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Avrupa Birliği sürecinde Türkiye hayvancılığı Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ürkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında yürütülmekte olan tarım müzakereleri kapsamında, birçok belirsizlik var. Bu belirsizlik ortamında en fazla etkilenmekte olan sektörlerin başında, tarım ve onun alt üretim dalı hayvansal üretim geliyor. Burada iki konuyu irdelemek gerekiyor. Bunlardan birisi, hayvansal üretim nasıl gelişecek? İkincisi ise buna bağlı olarak Türkiye ekonomisi ve gıda egemenliği nasıl etkilenecek? Hayvansal üretimin geleceği konusunda Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın’ın yaptığı bir çalışma var. (Günaydın, G., 2007. Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye Hayvancılığının Durumu. 5. Ulusal Zootekni Bilim Kongresi Bildirisi, 58 Eylül 2007, Van.) Çalışma sonuçlarını kamuoyuna yansıtmakta yarar görüyorum. Çalışma liberal ekonomist kimlikleriyle tanınan Çakmak ve Eruygur, 2007(Çakmak, E., Eruygur, H.O. 2007 Impacts of EU Integration an Turkish Agriculture, 6. Çerçeve Programı Proje Raporu, Ankara.) tarafından hazırlanan bu raporunun verilerine dayanılarak kaleme alınmış. Günaydın’ın çalışmasında, TürkiyeAB olası entegrasyonunda, 2015 yılına göre üç senaryo ele alınmış. Birinci senaryo; ABDIŞI’lık. Buna göre, Türkiye AB üyesi olmayacak ya da olamayacak. İkinci senaryo; ABGümrük Birliği (GB) seçeneği. Bu duruma göre Türkiye AB’ye üye olmamakla birlikte, Gümrük Birliği’nin etkilerinin genişletildiği bir ilişki içine girecek. Üçüncü senaryo ise, ABÜYE’liği. Üyeliğin söz konusu olduğu durumda, Türkiye AB ortak Tarım Politikası müktesebatının bütün yükümlülüklerini paylaşacaktır. Gökhan Günaydın’ın her üç senaryo için elde ettiği sonuçlar şöyle özetlenebilir; 1. Hayvansal üretim, temel dönem olarak ele alınan 2004 yılına göre 2015 yılında, kanatlı ürünler dışında artacaktır. Bununla birlikte üretimdeki artış, en yüksek düzeyde ABDIŞI seçeneğinde gerçekleştirilirken, AB’ye yaklaştıkça üretim giderek azalacaktır. 2. ABDIŞI seçeneğinde hayvansal üretimdeki artış, ABGB ve ABÜYE senaryolarına göre miktar olarak yüzde 4, değer olarak yüzde 24 daha fazla olacaktır. 3. Hayvansal ürün tüketimi ise miktar ve değer olarak her üç seçenekte de artacaktır. T 4. Fiyat indeksi ölçü alındığında, ürün fiyatları; ABGB ve ABÜYE’lik senaryolarında, ABDIŞI senaryoya göre daha düşük olacaktır. Bu düşüş, yüzde 21.2 düzeyindedir. Çünkü, AB’nin elinde iç pazarda tüketemediği, kendisine sorun olan olağanüstü stokları vardır. Anılan stoklardan kurtuluş için AB’nin yapacağı fiyat indirimi kaçınılmazdır. Bir başka deyişle fiyat indirimi, Türk halkı ucuz et yesin ve süt içsin diye yapılmayacaktır. 5. Türkiye’nin hayvansal ürün dışalımı, ABDIŞI senaryoda 346 milyon dolar olmasına karşılık, ABGB ve ABÜYE’lik senaryolarında bu değer 2.8 milyar dolara ulaşmaktadır. Bu dışalımın 2.6 milyar dolarlık payı, AB ülkelerinden olacaktır. Dışalımda en yüksek payı ise, 2 milyar dolarla AB, "İleride tarımdaki tüm destekleri kaldıracağız, siz şimdiden kaldırırsanız bize entegrasyonunuz daha kolay olacak" demektedir. kırmızı et alacaktır. Buna göre, hayvansal ürün dışalımındaki artış yüzde 700’ün üzerindedir. 6. Süt dışalımına ödenecek para ise 500 milyon dolar düzeyinde hesaplanmıştır. 7. 2015 yılında Türkiye, deri ve yapağı ürünlerinde de 500 milyon doların üzerinde dışalım yapacaktır. Anılan dışalımın yarıya yakını yine AB ülkelerinden olacaktır. ABGB ya da ABÜYE senaryoları geçerli olduğu taktirde, kanatlı ürünleri dışında Türkiye hayvancılık sektörünün AB karşısında bir rekabet gücü olmayacaktır. Çünkü Türkiye’nin hayvansal ürün dışalımına karşı uyguladığı gümrük vergileri ve zaman zaman devreye sokulan tarife dışı engellemeler sıfırlanacaktır. Bunun sonucu olarak önemli birçok sorun ortaya çıkacaktır. Bunlar şöyle sıralanabilir; Türkiye hayvansal üretiminin ağırlığını oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler çözülme sürecine girecek, işsiz kalan kitleler şehirlere akın edecek ve toplumsal sorunlarımız içinden çıkılmaz bir boyut alacaktır. Hayvansal ürün dışalımının artmasıyla da dış ödemeler dengesi daha da bozulacaktır. Türkiye’nin gıda egemenliği ve gıda güvencesi ortadan kalkacaktır. Daha da açıkçası, ülkemiz "Onlar OrtakBiz Pazar" olma durumuyla karşı karşıya kalacaktır. Liberal ekonomistler ve politikacılara göre bu kaçınılmazdır. Onlara göre; ekonomide karşılıklı üstünlükler kuramı geçerlidir. "Kim ya da kimler daha ucuza üretiyorsa onların malları uluslararası piyasada da egemen olacaktır" söylemi bu doğa yasası hükmündedir. Bu söylem bu doğa yasası gibi kaçınılmaz mıdır, yoksa küreselleş(tir)me sürecinde bir yutturmaca mıdır? Öncelikle Batı’nın sanayileşen ülkelerinin resmi ideoloji olarak "serbest piyasa ekonomisi"ni savunsalar bile, kendi sanayileşme süreçlerinin tamamlayıp, en azından hedef aldıkları ülke ya da ülkelere yetişinceye kadar, serbest rekabet kurallarını askıya aldıkları, kendi iç pazarlarını korumak ve denetlemek için pazar güçlerine set çektikleri bilinmektedir. Ancak öndekilere yetişince, kendilerinden sonra gelenlerden "serbest rekabet kurallarına" uymalarını istemekte ve bunun savunmasını yapmakta ve gerçekleştirilmesi için her türlü aracı kullanmaktadırlar. Örneğin, Dünya Paylaşım Savaşları, Irak ve Afganistan işgalleri, ekonomik, siyasal ve sosyal ambargolar kullandıkları araçların kimileridir. Uzağa gitmeye gerek de yok. AB ile yapılan tarım müzakerelerinde Türkiye’ye öğütlenen de budur. AB, "İleride tarımdaki tüm destekleri kaldıracağız, siz şimdiden kaldırırsanız bize entegrasyonunuz daha kolay olacak" demektedir. Kısaca, son ikiyüz yıldır devletin müdahalesi olmaksızın, sanayileşmiş ve kalkınmış bir tek ülke yoktur. Batı’nın bu ikili tutumu, kapitalizm ideolojisi ve uygulamasının dünya çerçevesinde hiç seslendirilmeyen , ancak değişmez bir kuralı olarak günümüzde de sürdürülen bir yaklaşımıdır. Türkiye içinde de kimi safdil ya da işbirlikçiler, bu bağlamda uygulana gelen ekonomiyi, bir bilim gibi yutturarak "Karşılıklı üstünlükler kuramı"nı kaçınılmaz olarak kabul edilmesini istemektedirler. Türkiye, hayvansal üretim sektörü, ABGB ya da ABÜYE’lik senaryolarında kaybetme olasılığı en yüksek bir sektör olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle ABD/AB egemenliğindeki Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası tarafından AB tarım müzakereleri kapsamında benimsetilmeye çalışılan, hatta kabulü için zorlanan önermelerin tekrar gözden geçirilmesi şarttır. Bunun için Ulusal Tarım Politikalarını uygulaması zorunludur. Bu doğrultuda politikalar açıktır. Yazımız bu nedenle AB muhipleri (sevenleri) için kaleme alınmıştır. İsteriz ki, dünyaya ve ABD/AB’ye bakışlarını bu olgular ışığında tekrar gözden geçirsinler. 26