Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İ ZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Sözlüklerde "Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma" olarak tanımlanan "tağşişhile", bir çok üründe olduğu gibi baharat sektörüne de zarar veriyor. İçinde siyaha boyanmış pamuk çekirdeği olan karabiberler, kurşun oksitle karıştırılan paprikalar, sumak yaprağıyla harmanlanan kekikler, her geçen yıl piyasada daha fazla yer alıyor. Kütaş Tarım Ürünleri Dış Ticaret AŞ Genel Müdürü Dr. Tayfur Akın, bu konuda geçen yıllarda yaşanan olumsuz örnekleri şöyle sıralıyor. Karabiber: Hindistan’dan gelen, içinde siyaha boyanmış pamuk çekirdeği olan karabiberin tağşiş edildiğini anlamak zor olmadı. Zerdeçal (Hint Safranı): Hindistan’dan getirilen Zerdeçalın, rengini canlandırmak için içine potassium chromate ilave edilmişti. Paprika: Macaristan’da üretildi, rengini daha canlı hale getirmek üzere içine kurşun oksit katıldı. Sonuçta 2 kişi öldü, onlarcası da hastanelik oldu. Kırmızıbiber: Sudan problemi ortaya çıktı. Sağlığa zararlı bir boya maddesi olan Sudan, kırmızıbibere daha güzel renk vermek için kullanıldı. Avrupa Birliği'nin bu sorunu aşmak ve müşteriyi korumak için "Acil Uyarı Sistemi" ni kurduğunu belirten Akın, "Gıda maddelerinin tesliminde bir problemle karşılaşan her kurum, karşılaştığı sorunla ilgili bilgileri, Acil Uyarı Veri Bankası’na girmekle yükümlüdür. Toplanan bilgi, haftalık bir raporla tüm Avrupa’ya dağıtılır ve internet ortamında da paylaşılır" dedi. Yıllarca önce İzmirli bir ihracatçının yurtdışına gönderdiği zeytinyağlarında makine yağı belirlendiğini ve o günlerde zeytinyağı ihracatımızın bıçak gibi kesildiğini anımsatan Akın, defne, kekik ve adaçayında yapılan tağşişlerle ilgili şu örnekleri verdi: KEKİK : Çok sayıda fiziksel ve kimyasal özelliğe sahip olan saf kekiğin çok farklı tipleri vardır. Saf kekik, ayrıca, değişen özelliklere sahip alt baharat gruplarına da sahiptir. Bu sebeple, kekiğin fiziksel görünüşü, tek bir karakteristik özellik göstermez ve kolayca tağşiş edilir. Kekiğin belirleyici özelliklerinden birisi uçucu yağ oranıdır. Hatta mikroskop altında, yaprakların üzerindeki küçük yağ keselerini görmek mümkündür. Kekik hammaddesi ortalama yüzde 2.5 oranında yağ içerir. Kekik uçucu yağının ağırlıklı bileşenleri, Carvacrol ve Thymol maddeleridir. Çernobil felaketinin etkileri, yapraklı bitkiler üzerinde, özellikle kekikte yıkıcı olmuştu. Radyasyon mahsülün çoğuna bulaştığından, ürünü olduğu şekilde sevk etmek imkansızdı. Bazıları, malın, sumak yaprağı gibi diğer ürünlerle karıştırıldığında, ölçülen radyasyon seviyesinin düştüğünü keşfettiler. Bu şekilde yapılan sevkiyatlar sonucunda rezervler eritildi ve büyük karlar elde edildi. Çernobil zamanında edinilen tecrübenin gözardı edilmesi güçtü ve sumak yaprağının ilavesi, radyasyonlu ürün riski bulunmamasına rağmen devam etti ve bir alışkanlığa dönüştü. DEFNE : Defne uçucu yağının ağırlıklı bileşeni Cineol’dür. Dünya üzerinde tüketilen defnenin yüzde Baharatta “hilenin” boyutları büyüyor 95'i Türkiye’den ihraç edilmektedir. Defnede tağşiş, öğütülmüş ve kırılmış ürünlerde yapılabilmektedir. Sumak, Rhus coriaria yaprağıdır. Sumak meyveleri baharat olarak kullanılır; bununla birlikte yapraklarının gıda anlamında hiçbir ticari kıymeti yoktur. Ana ürüne ilave edildiğinde, Akdeniz Kekiği’ne özgü yeşilimsi/sarı renkle harmanlanır. Ayrıca tane büyüklüğü daha düzgündür. Görsel olarak çok güzel uyum sağlayan sumak yaprağı, uçucu yağ içermez. Dolayısıyla karıştırıldığı miktara göre işlenmiş kekiğin yağ oranını düşürür. Maalesef sumak yaprağı galik asit içermektedir ve bu madde, düzenli alındığında bağırsaklara zarar vererek sağlık problemlerine neden olmaktadır. ASTA (A.B.D. Baharat Birliği), sumak yaprağı tespitine yönelik analiz teknikleri geliştirmiştir. Ayrıca bu maddeyi içeren ürünlerin kontrolü için sıkı kural ve yönetmelikler mevcuttur. Bu durum, Amerika’ya olan ihracatlarda, kekik harmanındaki sumak yaprağının kullanımını kısıtlamıştır. Ancak Avrupa ve diğer ülkelere olan ihracatlarda hala kullanılmaktadır. Ayrıca Cistus ladanifer yaprağı, mersin yaprağı, yabani çilek yaprakları da karıştırılmaktadır. ADAÇAYI : Adaçayı tağşişinde son dönemde adı sık geçmeye başlayan bitkilerden biri de Marrubium (İng. Horehound) türleridir. Bu bitkinin esansiyel yağı ağırlıklı olarak "Marrubiol"dür ve yapısındaki marrubinin acılık vermesi nedeniyle aroma yönünden adaçayından farklıdır. Ancak görünüş olarak benzerlik göstermesi nedeniyle, özellikle kırık ve öğütülmüş formlarını ayırt etmek güçtür. Bal üreticileri ithalata tepkili M UĞLA (A.A) Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği (MAYBİR) Başkanı Ziya Şahin, bal ithal edilmesinin üreticiyi fiyat yönünden etkileyeceğini belirterek, ''Türk balını korumak için gerekli tedbirler acilen alınmazsa üretici kendi balını üretemeyecek duruma gelecek'' dedi. Şahin, Türkiye'de geçen yıl yaşanan kuraklıktan arıcılık sektörünün olumsuz etkilendiğini belirterek, ''Buna rağmen yetkililerden gerekli desteği alamadık. Dolayısıyla sektörümüzdeki işletmeler çökme noktasına geldi'' iddiasında bulundu. Bal üretiminde, kuraklıktan kaynaklanan nedenlerle yüzde 40 verim kaybı olduğunu ifade eden Şahin, ''Bu kayıpların nedenleri ve Türk tarımına etkisi hiçbir platformda tartışılmadı. Kuraklığa bağlı arı ölümleri olduğu tespit edildi, fakat alınacak önlemler ve ölümlerin sonuçları bilimsel yönden hiç tartışılmadı. Arıcılığın sorunları, pirinç ve bulgur fiyatlarındaki artış kadar gündeme getirilmedi'' diye konuştu. MAYBİR Başkanı Şahin, arıcılık olmazsa Türk tarımında büyük bir çöküş yaşanacağını da öne sürerek, şöyle konuştu: ''İstatistiklere göre, Türkiye'de 4,5 milyon arı kovanı var. Bunun 1 milyonu Muğla'da bulunuyor. Muğla ve ilçelerinde 6 bine yakın aile arıcılık yapıyor. Muğla'da yılda ortalama 25 milyon ton çam balı üretiliyor ve yaklaşık yüzde 80'i ihraç ediliyordu. 2006 ve 2007 yıllarında, kuraklık dolayısıyla yeterli üretim yapılamadığından hiç ihracat olmadı. Kuraklığa dayalı arı kayıpları, yeterli destek gelmemesi dolayısıyla bal ihracatı durdu.'' Geçen yıl sadece üreticinin kendi bal ihtiyacını bile güçlükle karşılanabildiğini ifade eden Şahin, ''Dünya'nın çam balı ihtiyacının yüzde 92'si Türkiye'de bunun da yüz de 80'i Muğla'da üretiliyordu. Ancak, son iki yıldır hiç ihracat olmadı'' diye konuştu. Ziya Şahin, bal ithalatının ekonomik sıkıntı yaşayan üreticiyi daha da zor duruma düşüreceğini ifade etti. Bal ithalatına karşı olduklarını kaydeden Şahin, şunları kaydetti: ''Yurt dışından bal ithal edilmesi üreticiyi, ekonomik açıdan olumsuz etkileyecek. Türk balını korumak için gerekli tedbirler acilen alınmazsa üretici kendi balını üretemeyecek duruma gelecek. İthal balla fiyatta rekabet edemeyen üretici, arıcılığı bırakmak zorunda kalacak. Bundan tarım da olumsuz etkilenecek. Uzmanlar, arıcılığın bitmesinin tarımı olumsuz etkileyeceğini bildiriyor. Bu da gözden kaçmamalı.'' Bal üreticisinin bu süreçte desteklenmesi gerektiğini belirten Şahin, ''Üretici yok sayılarak ithalata izin verilme meli. Biz bu krizden kısa sürede kurtuluruz. Yetkililerin, bize bir süre destek vermesi yeterli olur'' dedi. Ziya Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ülkeler, ithalat ve ihracat yaparken, öncelikle kendi üreticilerini koruyorlar. Üreticisi zor durumda kalacaksa ithalata izin verilmiyor. Türkiye'de de bu gözetilmeli. Sektördeki bazı firmalar, geçici krizleri fırsata çevirme peşindeler. Bal, nereden, nasıl ithal edilecek? İthal bal, nasıl denetlenecek, hangi şartlarda üretildiği nereden bilinecek? İthal edilecek bala ne isim verecekler onu da merak ediyoruz. Tüketici bilgilendirilmeli. Daha önce Türk balının bulunduğu kavanozlara ithal bal konulup satılacaksa tüketici yanılır. İthal balın kavanozuna 'Bu bal Türk balı değil, Arjantin balı' gibi bir ibare yazılmalı. Ayrıca, ithal balın, kovandan toplanıp, kavanozlara Türkiye'ye getirilmesi en az bir ay sürer.'' 19