Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı S on milletvekili seçiminde bir sürpriz oldu ve kazanamaz denilen parti yeniden tek başına iktidar olacak şekilde meclise girdi. Benim gibi iki kişiden biri şok oldu. Çünkü neredeyse 3 yıldır bu dergide tarım ve hayvancılık konusunda uzman olan bir çok kişi hükümetin başarısızlıklarını yazmış ve tarımı tüketme noktasına getirdiğini uzun uzun anlatmıştı. Dolayısıyla iktidardaki partinin neredeyse ülkenin yüzde 35’ini oluşturan tarım kesiminden oy alamayacağını, işçi ve memur kesimini de memnun edemediğinden zaten oradan işe yenik başladığını düşünüyorduk. Ama düşündüğümüz gibi olmadı. Bırakın eski oy oranını korumayı, tarihte eşi benzeri az görülmüş bir başarıya da imza atarak oy oranını arttırdı. Ya bizler bu işi bilmiyoruz ya da halktan kopuk yaşıyoruz diyeceğim ama, diyemiyorum. Kusura bakmayın ama sürekli halkın içindeyiz ve bu halk öyle bir halk ki adamı rezil de eder vezir de. Şimdi iktidara getirdiğini bir süre sonra tamamen sandığa gömmesini de bilir., Konuştuğumuz bir çok kişi iktidar partisinin uygulamalarından memnun olmadığını söylemesine rağmen, alternatif bulamamaktan yakındığını belirtmiştir. Yani elinden gelse AKP’ye oy vermeyecek ama kime oy vereceğini de bilemiyor. Neden? Çünkü rakip partilerin hiç birinin programı halkın anlayabileceği dille yazılmadı. Karadeniz’de fındık üreticileri, iktidar milletvekillerini semtine sokmuyordu. Fındığın kilosu 8 YTL olacak diyene inanmadılar ama son dakikada 5 YTL verene oylarını attılar. Çünkü ABD’yi bile dolandıran adama güven olmaz dediler. Mazotun litresi 1 YTL olacak diyene de pek aldırmadılar. Çünkü çoğunluğu zaten kaçak mazotu o kadar fiyata alıyordu. Geriye ne kaldı? Tarım ürünlerine destek vermeyeceğim diyen parti yoktu ki zaten, hepsi tarım ürünlerini destekleme sözü verdi. O halde geriye bir şey kalmadığını söyleyebiliriz. Önceki hükümet mera ve yaylaları satacak yasayı son dakikada meclisten çıkardı. Seçim sonrası ilk iş ise akarsularımızın satılması olacak. Henüz yeni meclis açılmadan gündeme geldiğine göre bu işin pazarlığı çok önceden yapılmış görünüyor. Akarsulardan bedava sulama yapmaya alışmış çiftçimiz aynı suya para ödemek zorunda kalırsa nasıl tepki verecek bilinmez. Akarsularımızın babalar gibi satıldığını düşünelim. Zaten kar edemeyen ama tarlayı sulamak için bile para vermek zorunda kalan çiftçimiz de tarlasını babalar gibi satar mı satar. Tarlasını satan çiftçi başka yapacak işi kalmadığından taşı toprağı altın diye büyük şehre gelir mi gelir. Lüks semtlerde yerleşmeyecek ya şehrin varoşuna yerleşir. İktidar destekli belediyeler kamyonlarını gönderip gıda ve kömür yardımı yapar Akarsular babalar gibi satılırsa, tarlasını bedava sulayan çiftçi ne yapacak? mı yapar. Balık hazır gelince niye tutmaya çalışsın? Zaten çalışacak iş de yok…Neyse zaten biz de senaryo yazmaya bayılırız. Dedik ya yanılmışız. Alan memnun, veren memnun bize ne? Bu dönemde bir şeylerin değişeceğine yönelik umutlarımız vardır, olmalıdır da. Bizim derdimiz hangi partinin iş başına geleceği değil, hangi parti iş başına gelirse gelsin uygulayacağı politikalardır. Politika ulusal programa dayandırılmalı, küresel efendilerin istediği şekilde olmamalıdır. Hayvan hastalıklarıyla Kırım Kongo Kanamalı Ateşinden ölen insanların sayısı bu yıl itibariyle teröre şehit verdiğimiz yurttaşlarımızın sayısını geçti. Kenelerle mücadele etmek için özellikle yayla ve meraların durumu gözden geçirilmelidir. Sadece ilaç kullanmak, ilaç üreticisi firmaları zengin etmekten başka bir işe yaramaz. Önümüz kış. Kuş gribi tehlikesi henüz geçmiş değil. İlgili birimler bu konuda hazırlıklı olmalıdır. Ülkemizi baştan sona kadar saran Şap hastalığıyla ilgili aşılama çalışmaları yaygınlaştırılmalı ve bunun için Şap Enstitüsünün alt yapısı güçlendirilmelidir. Öğrendiğimize göre bu yıl yurtdışından Şap aşısı ithalatı yapılmış ve ilk kez Şap Enstitüsünün ürettiği aşılar elinde kalmıştır. Demek ki bu kurumun da önce içi boşaltılacak ve daha sonra satılacak veya kapatılacak. Tıpkı Manisa Tavuk Hastalıkları Araştırma Enstitüsünde yaptıkları gibi. Tabii buranın rantı daha fazla. Özellikle konumu itibariyle (Eskişehir yolu üzerinde ODTÜ’nün hemen yanında) şehrin en pahalı arazilerinden birini kapladığını da belirtelim. Özellikle son 2 yılda artış gösteren kuduz hastalığıyla mücadele için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yalnız bırakılmış, Çevre ve Orman Bakanlığı ilgisiz kalmıştır. Belediyeler ise tasarruf tedbirlerine uyarak veteriner hizmetlerini yapmaz duruma getirilmişlerdir. Yaban hayvanların sağlığıyla ilgili olarak Çevre ve Orman Bakanlığı gibi Belediyeler de yeniden yapılandırılmalıdır. Çünkü Kuduz hastalığı ve daha pek çok hastalık yaban hayatıyla ve şehirde başı boş dolaşan hayvanlarla ilişkilidir. Sağlık Bakanlığı başta brusella ve tuberküloz hastalığı gibi sayısı yaklaşık 250’yi bulan Zoonoz hastalığı dikkate alarak veteriner halk sağlığı dairesini kurmalı ve kuruluşuna temel oluşturan 1593 sayılı umumi hıfzısıhha kanununa uygun hareket etmelidir. Gıda üretim ve satış yerlerinin daha sık kontrol edilmesinin gerektiğinin bir kez daha altını çizelim. Bunun için öncelikle şu ucube gibi duran 5179 sayılı Gıda Yasası’nın değiştirilmesi ve Bakanlığın daha düzgün bir şekilde yapılandırılması gerekiyor. Bakanlık yetkililerinin ne anlama geldiğini çok iyi bildikleri Uluslararası Cenevre Anlaşması’nın hükümleri yerine getirilmelidir. mücadele etkin bir şekilde sürdürülmelidir. Gıda güvenliği ve gıda güvencesi sağlanmalıdır. Bütün bunlar yapılırken kar zarar hesabı değil, tamamen insan sağlığı ön planda tutularak yapılmalıdır. 29