Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hayvancılık sektörünün en başta “Tarımsal üretimde hayvancılığın Fevzi TOPAL TOBB Hayvancılık Sektör Meclis Başkanı İ nsan nüfusunun yeterli ve dengeli beslenmesinin sağlanması ve ekonominin sağlıklı işleyişi bakımından, hayvancılık vazgeçilmez sektörlerden biridir. Hayvancılık sektörünün, et, süt, tekstil, deri, kozmetik ve ilaç sanayi alanlarında hammadde sağlamak dışında ulusal geliri ve istihdamı arttırmak, kalkınmaya katkıda bulunmak, ,kalkınma ve sanayileşme finansmanını öz kaynaklara dayandırmak, ihracat yaparak döviz gelirlerini arttırmak, kırsal alandaki işsizliği önleyerek, nüfus göçünü önlemek gibi işlevleri de vardır. Bütün bu faydalarına rağmen Dünya’da pek çok ülkede tarım gelirleri içindeki payı yüzde 5060’ın üzerinde iken hayvancılık sektörünün Türkiye’de tarım gelirleri içindeki payı yüzde 2530’lardan yukarıya çıkmamıştır. Öncelikle nüfusumuzu yeterli beslenebilmesi için mevcut kaynakları en verimli şekilde kullanmak zorunluluğu vardır. Bu gerçeğin kavranması ve üretimin arttırılması için yoğun çabalar harcanmış olmasına rağmen, hayvansal üretim bakımından henüz Dünya ortalamasına ulaşılamamıştır. Türkiye’de kişi başına hayvansal protein üretiminin; dünya ortalamasının altında, AB ortalamasının üçte birinden az, Asya kıtası ortalamasına yakın olduğu ve son yıllarda azaldığı anlaşılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kişi başına günlük 219 gram et, 950 gram süt tüketilirken, Türkiye’de 35.6 gram et, 465 gram süt tüketilmektedir. Kişi başına tüketimin bu kadar düşük olmasının sebepleri arasında, nüfus artış hızının yüksek olmasına karşılık hayvan sayısının hızla azalması ve hayvan başına verimin düşük olması gösterlebilir. Özellikle hayvan varlığındaki azalma en önde gelen sebep olarak düşünülmelidir. Son 20 yıllık dönemde koyun, kıl keçisi, Ankara keçisi, sığır ve manda sayısı ile açılan ipekböceği kozasında ciddi azalmalar olmuş, sadece kovan sayısı artmıştır. 1970 yılında 12 milyon 756 bin olan sığır sayısı 2004 yılında 10 milyona, yaklaşık 1 milyon olan manda sayısı 100 bine, 36 milyon 471 bin olan koyun sayısı 25 milyona , keçi sayısı ise 19 milyon 400 bin’den 6 milyon 500 bine(230 bin tanesi Ankara keçisi olmak üzere) düşmüştür. Hayvan sayısındaki bu önemli azalmanın getireceği hayvansal ürün açığının hayvan başına verim oranının arttırılması ile karşılanması olasılığı da görünmemektedir.1990 yılından bu yana yüzde 29.6 olan nüfus artışı ile bu durum bir araya geldiğinde, kişi başına üretimin azalması kaçınılmaz olmuştur. Türkiye’de hayvancılığın pek çok sorunu vardır. Bazı üretim kollarında işletmelerin küçük ölçekli ve dağınık olması, verimliliğin düşük olması, bugüne değin uygulanan hayvancılık politikalarının eksiklikleri, sektörün hak ettiği ölçüde desteklenememesi gibi birçok faktörü bu grupta saymak mümkündür Daha önce belirtildiği gibi 2004 yılı Türkiye sığır varlığı yaklaşık 10 milyon baştır. Bunun yüzde 21’i kültür ırkı, yüzde 44’ü kültür ırkı melezi ve yüzde 35’i de yerli ırk olarak tanımlanmaktadır Türkiye koyun varlığı yaklaşık 25,2 milyon baş olup, bunun yüzde 96,4’ü yerli, yüzde 3,6’sı Merinos olarak tanımlanmaktadır. Keçi yetiştiriciliği; Kıl keçisi, Ankara keçisi ve sütçü keçiler olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Hayvancılıktaki sorunlara ilave olarak, bu ırkın esas geliri olan tiftiğin fiyatının düşük olması ve fiyat istikrarsızlığı sayısal azalmada oldukça etkili olmuştur. Özellikle son yıllarda hızlı azalma nedeniyle, bu ırk gen kaynaklarının korunması çalışmaları kapsamına alınmış ve bu kapsamdaki çalışmalar 2005 yılında başlatılmıştır. Toplam sayısı 230.000 civarında olan Ankara keçisinin yüzde 85’i İç Anadolu’da barındırılmaktadır. 2004 yılı süt üretimi toplam 10 milyon 677 bin 494 ton olup bunun 9 milyon 607 bin 412 tonu sığırdan elde edilmiştir. Üretilen sütün yüzde 27’si modern fabrikalarda yüzde 33’ü orta ölçekli mandıralarda işlenmektedir. 2005 yılı FAO verilerine göre, Türkiye toplam et üretimi, piliç eti dahil olmak üzere, 1980 yılında 687 bin tonken, 2004 yılında yüzde 127 artışla 1.56 milyon ton seviyesine yükselmiştir.Bu rakam içinde tavuk eti üretim payı yüzde 60’a yükselirken,sığır eti üretim payı yüzde 19 kadar olmuş, 1980 yılında yüzde 42.5 olan koyun keçi eti üretim payı da 2004 yılında yüzde 19.9 a düşmüştür.Koyun, keçi ve manda eti üretimlerinde görülen “ Fevzi Topal "İleri ülkeler seviyesine çıkarabilmek için yıllardır tarımın bir alt grubu olarak kabul edilen hayvancılık, sektör olarak ele alınmalı, ayrılan kaynağın kullanımının hayvancılık sektörü dışındaki alanlarda kullanılmasının önüne geçilmeli." 16 ” önemli miktardaki düşüşün temel nedeni bu hayvan türlerinin sayısal olarak azalmasıdır. Sığır varlığında görülen yüzde 37’lik düşüşe rağmen sığır eti üretiminin artması, hayvan başına elde edilen karkas ağırlıklarının yükselmesinden kaynaklanmaktadır. Doğu ve güney doğu Ana dolu ile orta anadolu bölgelerinin yüzey şekli, bitki örtüsü ve iklim açısından koyun keçi yetiştirilmesine çok elverişli olduğu düşünülürse, bu konunun hem üretim hemde istihdam açısından ne kadar ihmal edildiği bir kez daha doğrulanmaktadır. Piliç ve hindi eti üretiminde görülen artışın temel sebebi ise, AB ülkelerinde olduğu gibi insan sağlığı olduğu kadar, Türkiye’de halkın alım gücünün düşüklüğü nedeniyle ucuz hayvansal protein kaynaklarına yönelmesi olarak değerlendirilebilir. Üretilen yumurta miktarı da 1980 yılında 207 bin ton iken 2004 yılında 581 bin tona yükselmiştir. 2005 yılı sonları ile 2006 yılı başlarında ortaya çıkan Avian Influenza kaynaklı ölümler kanatlı ürünlerine olan talebi azaltmış bu durum sektörü büyük ölçüde sıkıntıya sokması yanı sıra zaten düşük olan hayvansal protein tüketimini olumsuz etkilemiştir. Tavukçuluk sektörü,örgütlenmesi,teknolojik yatırımları ve bilimsel düzeyi bakımından, dünyadaki diğer gelişmiş ülkeler seviyesinde hatta üzerindedir. Avrupa’ya ihracat yolunun açılamamış olması önemli bir sorun olarak görülmektedir.Bunun yanında girdilerinin büyük bir kısmının (ilaç, yem hammaddesi,damızlık,aşı) yurt dışına bağımlı olması sektör için düşünülmesi gereken bir noktadır. Türkiye’de ipekböcekçiliği genellikle aile gelirinin tamamını oluşturmaktan ziyade, toplam gelire katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen bir tarım koludur ve yaş koza üretiminden ipek halı pazarlamasına kadar ki üretim işlemlerinde yaklaşık 500 000 kişiye istihdam olanağı sağladığı ifade edilmektedir. Türkiye tam üye olduğunda ipekböcekçiliği sektöründe AB içinde en büyük üretici ülke olacaktır.Özellikle Türkiye’nin geri kalmış yöreleri için yeni gelir kaynakları yaratabilecek kapasitede görülmelidir. 20002004 yılları arasında yılda ortalama 3 milyon dolarlık ipek ithal edilmiş, ipek halı ihracatından da yılda ortalama 23 milyon dolar civarında gelir sağlanmıştır. Anadolu’nun kendine özgü topoğrafik yapısı, çiçeklenmenin farklı bölgelerde yılın değişik dönemlerinde gerçekleşmesi, Türkiye'yi arıcılık için uygun bir ekolojiye sahip kılmaktadır. Nitekim arı gen merkezlerinden biri sayılan Türkiye, 5 milyon koloni varlığı ile Çin’den sonra Dünya’da ikinci, yaklaşık 70 bin ton bal üretimi ile 4. ve kovan başına 14 kg bal verimi ile 8. sırada yer almaktadır Balın kalitesine yönelik kaygılar iç tüketimi düşürmekte, özensiz üretim ihracatı sınırlamaktadır. Türkiye’de yarış ve diğer atlı sporlara dönük at yetiştiriciliğinde gelişme görülmekle birlikte at sayısında da azalma olmuştur. 1980 yılında 807 bin olan sayı, 2004 yılında 212 bin başa düşmüştür. Devekuşu yetiştiriciliği Batı ve İç Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Yeni olan bu hayvancılık dalının önemli sorunlarının (örgütlenme, kesim, ürün işleme, pazarlama) çözümlenememesi işletme sayısının azalmasına neden olmuştur. T DTM’nin 2005 yılı verilerine göre 1990 yılında 450 milyon ABD Doları olan hayvan ve hayvansal ürünler ihracatı, önemli oranda gerilemiş ve 2004 yılında 113 milyon ABD Doları seviyesine inmiştir (DTM,