22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Deri kaybını önlemek için… Sığırlara mantar aşısı şart H. Yalçın KÖKSAL Uzman Veteriner Hekim Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi eri sektörü ülkemizde ekonomik açıdan önemli bir sektördür. Özellikle ihracat açısından yüksek katma değerli mamul ürünler içermektedir. Bu sektörün ham maddesi, hayvansal kökenli olması nedeni ile hayvancılık ve deri sektörü iç içe mütalaa edilmelidir. Yani bir ürünün istenilen kalitede üretilebilmesinin ilk koşulu kaliteli ham madde olduğuna göre hayvansal üretimde, iyi beslenme, iyi barınma ve hastalıklardan korunmuş bireylerden elde edilecek tüm ürünler ve bunun yanı sıra yan ürün kabul edilen derinin de sağlıklı olması doğaldır. Bu sağlıklılık, deride kalitenin birinci anahtarıdır. İnsanoğlu ilk yıllardan itibaren korunma ya da beslenme amacı ile öldürdüğü hayvanların derilerinden yararlanmayı öğrenmiş ve günümüze gelindiğinde, ayakkabı, çanta, konfeksiyondan tutunuz da mobilya sanayi, seyahat gereçleri, futbol topu gibi bir çırpıda sayabileceğimiz kendi içerisinde önem arz eden pek çok imalat sanayinin temel maddesi haline gelmiştir. Toplam imalat sanayi içerisindeki payı yüzde 12, resmi ihracat içerisindeki payı yüzde 3 tür.Ancak kayıt dışı ihracat rakamlarının yüzde 78 ler civarında telaffuz edildiğini düşündüğümüzde ihracat içindeki payının değeri daha rahat anlaşılacaktır. Böylesine önemli bir ham maddenin yani derinin, kesim ve yüzüm teknikleri, muhafaza ve işleme aşamalarındaki hatalar ile uğradığı kayıplar kadar deri hastalıları nedeni ile uğranan zararlar da son derece önemlidir. İşte bu noktada, ana başlığımda belirttiğim son derece önemli olmasına karşın hala ülkemizde yeterince ciddiye alınmayan bir hastalıktan yani mantar hastalığından D söz etmek istiyorum. Trichphytosis (mantar hastalığı), bütün dünyada hayvancılık sektöründe ekonomik kayıplara neden olan bunun yanı sıra da insanlara bulaşma riski nedeni ile Zoonoz karakterde bulaşıcı deri hastalığıdır. Hastalık ilk defa 1896 yılında bir atta teşhis edilmiş, daha sonraki yıllarda ise özellikle intensif yetiştiricilik (kapalı yetiştiricilik) yapılan sığır ve koyunculuk işletmelerinde bulaşıcı karakterde tespit edilmiştir. Halen ülkemizde nem oranı yüksek ve yeterli beslenme yapılamayan yöreler başta olmak üzere, tüm bölgelerimizde mevcuttur. Kaldı ki; hastalığı önleyici veya hasta hayvanHayvanın larda tedavi edici sağlığı, özelliği haiz olan deride aşı 1974 yılından kalitenin itibaren üretil birinci mekte ve yaklaşık anahtarı... 10 yıldır ülkemizde de ruhsatlandırılmış olarak pazarlanmaktadır. Bulaşma sonucu deride beliren lezyonlar, hayvanın normal yaşamını etkilemekte son derece huzursuz etmekte, tedavi edilmediği takdirde tüm bedeni kaplamakta ve hayvanlarda iştahsızlıkla başlayan belirtilerle birlikte verim kayıplarına neden olmaktadır. Bu noktada deri kullanılamayacak duruma gelerek önemli ekonomik kayıplar gelişmektedir. Esasen deride meydana gelen çirkin görünüm nedeni ile hayvanın pazar şansı da kaybolmakta ve üretici açı sından ayrıca zarar meydana gelmektedir. Buraya kadar özetle, bu hastalık nedeni ile hayvanlarda oluşan verim kaybı ve dolayısı ile derideki kayıplardan oluşan ekonomik zararlardan bahsettik. Oysa en az bunlar kadar önemli olan nokta hastalığın bulaşıcı karakterde olmasıdır. Her hangi bir işletmede hastalık bulgularına rastlanması, bundan böyle o işletmeye girecek tüm hayvanların peşinen aşılanmasını gerektirir. Hastalık hayvandan hayvana bulaştığı gibi, bu hayvanlarla temasta olan mal sahipleri, bakıcıları ve Veteriner Hekimler için de risk kaynağıdır. Yani hayvanlardan insanlara geçebilen zoonoz karakterde bir hastalıktır. İnsanlardaki tedavisi ise oldukça sıkıntılı olmakla birlikte uzun bir zaman da gerektirmektedir. Hem insan sağlığı, hem hayvan sağlığı açısından olduğu gibi deri sanayi açısından da önem arz eden ve ülkemizin tüm bölgelerinde yaygın denebilecek sayılarda tespit edilen bu hastalığın ciddiye alınma zamanı bence çoktan geldi de geçiyor. Yurdumuzdaki hayvan hareketleri, özellikle kurban bayramına yakın ve bayramdan sonraki süreçlerde bölgeler arası artan hareketlilik de bu hastalığın bir bölgeden diğerine taşınmasına neden olmaktadır. O halde çözüm nedir? Hayvanlarda rastlanan bulaşıcı hastalıklarda uygulanan aşılama sistemi, bu hastalık için de uygulanmalı ve aşı belgesi olmayan hayvanların nakline ve hatta kesimine müsaade edilmemelidir. Diğer bir deyişle, ülke genelinde tüm sığır ve koyunların ancak ilk aşamada öncelikle tüm sığırlarda mantar aşısı uygulanma zorunluluğu getirilmelidir. Böylelikle ülkemizin uğradığı verim kayıpları ve deri zayiatlarının önüne geçilebileceği gibi hayvan ve insan sağlığını da tehdit eden bu hastalıktan korunmuş olunur. Balığı değerli yapan yağ asitleri ÇANAKKALE (A.A) Balıkların, kolay sindirilebilir proteini, doymamış yağ asitleri, iyot ve selenyum kaynağı olması nedeniyle insan beslenmesinde büyük öneme sahip olduğu bildirildi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Fatma Arık Çolakoğlu, balıkların protein, doymamış yağ asitleri, iyot ve selenyum kaynağı olduğunu kaydetti. Çolakoğlu, bu özellikleri uzun zamandan beri bilinen ve geniş bir tüketici çevreye hitap eden balık etinin son yıllarda bazı özelliklerinin, daha bilinir yüksek oranda doymamış yağ asitleri, düşük oranda kolesterol, çok miktarda potasyum, az miktarda sodyum içeriğinin balık etinin değerini arttırdığına işaret etti. Omega 6 yağ asidinin öneminin önceden beri bilindiğini belirten Çolakoğlu, Omega 3 yağ asidinin insan sağlığına olumlu etkilerinin son yıllarda anlaşıldığını, Omega 3 yağ asidinin balık ve su ürünlerinde, Omega 6 yağ asidinin ise özellikle Uskumru ve Sardalye balıklarında yüksek oranda bulunduğunu kaydetti. Bu yağ asitlerinin kalp damar sağlığı, beyin ve hücre gelişimi, bebek ve çocukların sağlıklı büyümesi ile hamile ve emziren kadınlarda olumlu etki yarattığını anlatan Çolakoğlu, şöyle konuştu: ''Yetişkin insanda bu yağ asitlerinin belli dozlarda periyodik olarak alınması özellikle yaşlılarda, dolaşım bozukluğu ve kalp damar hastalıklarının tedavisinde veya kısmen iyileştirmede etkili olmaktadır. Ayrıca Omega 3 yağ asitleri kan basıncını düşürmekte ve damar içindeki lipoprotein yoğunluk miktarını azaltıp, kan damarındaki daralmaları önlemektedir.'' Doç. Dr. Fatma Arık Çolakoğlu, çeşitli hastalıkların oluşmasını önleyebilen, bazı hastalıkların tedavisinde etkili olan balığın Türkiye'de yeterince tüketilmediğini belirtti. Türkiye'de denize kıyısı olan bölgelerde balık tüketiminin yeterli düzeyde olmakla birlikte, denizden uzaklaştıkça tüketim miktarının azaldığına işaret eden Çolakoğlu, bunun sebebinin halkın balığı taze tüketme isteği ve alışkanlığının bulunmaması ile işlenmiş ürün teknolojisinin ülkede yeterince gelişmemiş olmasına bağlı olduğunu kaydetti. Çolakoğlu, taze balığa, yağ asidi kompozisyonu yönünden en yakın ürünün dondurulmuş balık, bunu ise dumanlanmış balık ve marine edilmiş balığın takip ettiğini belirterek, şunları kaydetti: ''Satın alınan balıklar evlerde mutlaka pişirme teknikleriyle tüketilmelidir. İşlenmiş ürünlerdeki besin ve yağ asitleri kaybı, evde pişirip tükettiğimiz balıkta meydana gelen değişimler kadardır. Bunun için işlenmiş balıklardan uzak durmamak, aksine onları tüketme yönünde eğilim göstermek gerekmektedir. Sonuç olarak uzun ve sağlıklı bir yaşam için ister taze, isterse işlenmiş olsun en az haftada iki defa balık tüketmemiz gerekmektedir.'' 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle