Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sinekten geçen parazit dericiliğe darbe vuruyor Sırrı KAR / Canberk TİFTİKÇİOĞLU A.Ü. Veteriner Fakültesi / Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası ypodermosis, sığırlarda, keçilerde ve bazı yabani geviş getirenlerde yaygın olarak görülen ve özellikle dericilikte yol açtığı ciddi ekonomik kayıplardan dolayı öne çıkan bir hastalıktır. Hastalığa neden olan parazitlerin erginleri ortalama 1315 mm boyunda, sarı tüylü, arı benzeri sineklerdir. Yaz aylarında ve özellikle günün sıcak saatlerinde görülen sinekler yumurtalarını (300600) konağın bacak kıllarına bırakırlar; birkaç gün içerisinde yumurtadan çıkan larvalar (1 mm) deriyi delerek derialtı bağ dokusuna inerler; oradan da, soğuk aylarında gerçekleşmekte olan, sırta doğru izleyen ve ortalama 810 ay kadar devam eden göç sürecine başlarlar. Söz konusu göç sürecinde parazitler, türe göre yemek borusu duvarından veya omurilik civarındaki yağ doku içerisinden geçeceklerdir. Göç sonunda sırt derisi altına ulaşan parazit deriyi delerek kendisine bir solunum aralığı oluşturur, gelişimine devam eder ve ergin bir larva (3 cm) halini alır. Sırt derisi altında, yaklaşık 3 cm büyüklüğündeki şişliklerin içerisinde 1 ay kadar beslenen larva, gelişimi tamamlar, önceden açmış olduğu delikten çıkarak toprağa düşer ve pupa dönemine girer. Ortalama birkaç hafta süren bu dönemi takiben, pupalardan ergin sinekler çıkar. Ağız organelleri gelişmemiş olan ergin sinekler 14 haftalık yaşam dönemleri içerisinde beslenememekte, sadece çiftleşmekte, yumurta bırakmakta ve ölmektedirler. Türkiye’de oldukça yaygın olarak görülen hastalığın epidemiyolojisi ile ilgili olarak ülke genelinde yürütülen bir çalışma, sadece bir yıl içerisinde, sığırların Karadeniz'de yüzde 28.3, Marmara'da yüzde 28.0, Ege'de yüzde 41.6, Akdeniz'de yüzde 33.0, İç Anadolu'da yüzde 38.9, Doğu Anadolu'da yüzde 41.9 ve Güneydoğu Ana H dolu'da yüzde 47.8 oranında hastalıktan etkilendiğini göstermiştir. Bir hayvan üzerinde bulunabilen larva sayısının 1300 arasında değişebileceği bildirilmiş olup yapılan bu çalışmada söz konusu düzeyin Türkiye sığırlarında 4050 dolaylarında bir ortalamaya sahip olduğu anlaşılmıştır. Parazitin zararlı etkileri bağlamında ergin sineğin belli bir önemi yoktur. Ancak, yaz aylarında ve özellikle günün sıcak saatlerinde uçuşan sinekler çıkardıkları rahatsız edici sesten dolayı sığırlarda huzursuzluğa, kaçışmalara ve strese neden olabilmektedirler (büvelek). Deri altında göç eden larvalarla ilgili olarak da yine öne çıkan bir klinik bulgu dikkati çekmez. Ancak, sırt derisi altına gelen larvaların oluşturdukları düğümcükleri yaklaşık 3 cm büyüklükleri ile rahatlıkla fark etmek mümkündür. Yine, açılan hava deliğinden kimi durumlarda bakteriyel bulaşmaya bağlı olarak sızan sarımsı koyu bir akıntı bölgesel kirli bir görüntüye de neden olabilmektedir. Larva açmış olduğu delikten düştükten sonra, yara genelde herhangi bir müdahaleye gerek olmadan ve herhangi bir iz bırakmaksızın, birkaç hafta içerisinde iyileşir. Dolayısıyla, normal bir şekilde biyolojisini tamamlayan parazitin, genelde sığırlar açısından bir zararı bulunmamakta olup hastalığın asıl zararı etkilenen hayvanların derilerinin sanayide kullanılamaz hale gelmesinden kaynaklanmaktadır. Yoğun parazit varlığında, genel durum bozukluğu, arka ayaklarda zayıflık, süt veriminde azalma, et verimi ve kalitesinde azalma gibi bulgulara rastlanabilmektedir. Ancak, vücuttaki göç veya deri altında geçirilen dönemde parazitin ölmesi ciddi alerjik reaksiyonlarla sonuçlanabilmektedir. Oluşan reaksiyonlar, yangı bölgesinde şişliklere neden olabilmekte ve dolayısıyla parazitin yemek borusu duvarından geçerken ölmesi kanalın tıkanmasına, dolayısıyla yutma güçlüklerine, omurilik civarından geçerken ölmesi ise felçlere neden olabilmektedir. Yine deri altındaki larvanın ölümü yay gın alerjik reaksiyonların yanında, ciddi apse oluşumu ile de sonuçlanabilmektedir. Normal süreçte bu tip durumlarla pek karşılaşılmazken, söz konusu bulaşmalar genelde insanların yanlış müdahalelerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, parazitin sözü edilen dokulardan geçtiği dönem olan KasımŞubat ayları arasında, hayvanlara antiparaziter kimyasalların verilmesi ve deri altındaki parazitin ezilerek veya diğer başka şekillerde parçalanarak öldürülmesi ilgili komplikasyonların asıl nedenleridirler. Hastalığın ülke ekonomisi açısından en önemli zararı dericilik noktasında ortaya çıkmaktadır. Çünkü derialtındaki şişliklerden larvanın ayrılmasını takiben, geride kalan yara, iz bırakmadan iyileşebilmektedir; ancak, hayvanın kesimi sonrasında gerçekleştirilen derinin tabaklanması işlemi ile birlikte parazitin deride açmış olduğu ve tamamen iyileşmiş olan alanlar tekrardan açılmakta ve böylelikle derinin en önemli kısmı olan sırt bölgesi kullanılamaz hale gelmektedir. Türkiye’de dericiliğin konumu, sığır üretimi ve hypodermosis yoğunluğu dikkate alındığında zararın tahmin edilenden fazla olduğu görülecektir. Yine, mücadele amacı ile bilinçsiz olarak kullanılan kimyasalların yol açtığı ekonomik kayıplar ve bu kimyasalların ette ve sütte meydana getirdikleri kalıntı sorunları da azımsanamayacak bir konumdadır. Hastalıkta teşhisi temelde sırt derisi altındaki nodüllerin görülmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir. Tedavide ise temel yöntem, larvanın henüz küçük iken, deri altındaki erken dönem göçü sırasında elemine edilmesidir. Bu amaç için EylülAralık ayları arasında veya bu dönem geçirilmiş ise larva sırt derisi altına gelmeden 812 hafta öncesinde (ŞubatMart) antiparaziter kimyasallardan yararlanabilmektedir. Gereksiz ve düzensiz kimyasal kullanımından kaçınılmalı, her kimyasalın az veya çok kalıntı sorununa yol açtığı ve bunun da direkt veya dolaylı olarak hayvan ve insan sağlığını tehdit edebileceği unutulmamalıdır. Korunmada ise, hayvanların yazları günün sıcak saatlerinde gölgeliklerde, korunaklı alanlarda tutulması oldukça faydalı bir yaklaşım olacaktır. Parazit ile ilgili ülke çapında, etkili bir mücadele stratejisinin geliştirilebilmesi açısından, 1970’lere dayanan epidemiyolojik verilerin güncelleştirilmesi ve sonuçlar doğrultusunda bir programın oluşturulması gerekmektedir. Küresel ısınma üretimi de değiştiriyor Yusuf ÖZKAN İ ZMİR İzmir merkezli Tokullar Deri Sanayi Ticaret AŞ.'nin sorumlusu Tufan Çınar, Avrupa'ya yönelik butik üretim tarzıyla varlıklarını sürdürmeye çalıştıklarını vurgulayarak, "Başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden her an her şey beklenebilir" dedi. Çınar, küresel ısınmanın üretim biçimlerini de değiştirmeye başladığını vurgulayarak, bu nedenle daha ince ürünlere yöneldiklerini vurguladı. İzmir'de 5 kuşaktır deriye dayalı konfeksiyon üretimiyle uğraşan Tokullar, ihracat ağırlıklı çalışıyor. Firma üretiminin yüzde 80'inini Fransa, Almanya, Yunanistan, Belçika gibi ülkelere gönderiyor. Menemen'de tabakhane ve boyahanesi de bulunan firmanın sorumlusu Çınar, sektörü değerlendirirken özellikle hükümet desteklerinin yetersizliğinden yakındı. Üretim girdilerinin çok yüksek olduğunu, ihracatçı firmalara ayrıcalık tanınması gerektiğini belirten Çınar, Çin, Hindistan gibi ülkelere karşı zorlandıklarını söyledi. Bürokrasinin de çalışmalarını olumsuz etkilediğini belirten Çınar, "Yakası kürklü bir ceketi ihraç etmek için neredeyse 3 gün uğraşıyoruz. Yaklaşık 1 top A4 kağıdı harcıyoruz. Oysa bunlar kısa sürede aşılabilecek sıkıntılar" diye konuştu. Uzakdoğu rekabetine karşı Avrupa'ya yönelik butikvari üretim biçimine yöneldiklerini belirten Çınar, "Normalde deri giysilerin yıkanması, yağmurlu havalarda kul lanılması önerilmez. Ancak son 1.5 yıldır müşterilerden gelen talepler doğrultusunda, yıkanabilir, krinkıl türü buruşuk ürünlerin üretimini yapıyoruz" dedi. Tokullar üretim sorumlusu Gülşen Türker de, Avrupa pazarında modaya uygun kaliteli ürün Tokullar İzmir’de lerle yer aldıklarını, 5 kuşaktır deriye onlara istediklerini dayalı konfeksiyon vermeye çalıştıkları üretimiyle nı söyledi. Son dö uğraşıyor. nemlerde kendilerini umutlandıran gelişmeler yaşandığını, Avrupa pazarının kalitesiz Uzakdoğu ürünlerinden bıktığını belirten Türker, "Artık daha çok koşturmamız gerekecek" diye konuştu. Rusların sektörden çekilmesinin ardından talep anlamında ciddi bir boşluk oluştuğunu, Avrupa'daki firmaların mallarını satamamaya başladığını belirten Türker ve Çınar, buna bir de küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin eklendiğini vurguluyor. Bu nedenle şirketlerin derinin içine terletmeyen ürünlerin yerleştiril mesi, daha ince ceketler üretilmesi gibi arayışlara girdiğini belirten yetkililer, "Hatta bu arayışlar, İstanbul'daki bir firmanın bambu liflerinden yapılan ve deri ceketin içine yerleştirilen kumaş üretmesine bile yol açtı. Firma bunun patentini almış" dediler. Çınar, küresel ısınmanın etkilerini Gaziemir'deki mağazalarında bile gözlemlediklerini söyleyerek, "Satışlarımız bir önceki sezona oranla geçen kış yüzde 15 düştü . Bu tamamen küresel ısınmadan kaynaklı bir düşüştü" dedi. Bu arada Türker, dünyada artan çevresel duyarlılıklara bağlı olarak hiç bir kimFotoğraf: Oğuz Yıldız yevi madde kullanılmayan vejetal deri üretimine ağırlık verdiklerini, bu tür ürünlerin şimdiden mağazalarda yer aldığını da bildirdi. Türker, toz çekmeyen, su geçirmez gibi özelliklere sahip ürünleri geliştirmek için nanoteknolojiye yöneldiklerini de bildirdi. 14