22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yapısal dönüşüm şart Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası G eçtiğimiz ay Dünya Çiftçiler Gününü kutladık. Bilindiği gibi Dünya Çiftçiler Günü Uluslar arası Tarım Üreticileri Federasyonunun (IFAB) kurulduğu tarih olan 14 Mayıs 1946’dan itibaren bu federasyona üye olan bütün ülkelerde kutlanır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği de bu kuruluşun üyesidir. Normal zamanlarda böyle günlerde en azından yılda bir gün dahi olsa radyo ve televizyonlarda çiftçinin yaşadığı sorunlar dile getirilir, çözüm önerileri sıralanır. Sulama, gübreleme, tarımda verimlilik gibi özel konular üzerinde durulur. Okullarda çiftçiliğin önemi ve ekonomimize katkıları anlatılır. Atatürk’ün "Çiftçi milletin efendisidir" sözü hatırlanır. Şehirdeki insanlara domatesin, etin, sütün, yumurtanın tarladan sofraya kadar nasıl geldiği hakkında bilgiler verilir. Çok zor şartlar altında çalışan çiftçilerin çalışmazlarsa bir ulusun nasıl aç kalacağı anlatılır. Tarım ürünleri üreticiden tüketiciye ulaşırken aradakilerin nasıl nemalandığı söylenir. Kısacası en azından yılda bir gün dahi olsa çiftçiler hatırlanır. Ancak bu yıl Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer’den başka çiftçiyi hatırlayan olmadı. Merkez sağ ve solda birleşme, bütünleşme ve pazarlıklar sürüp, iktidar partisi çiftçiyi nasıl perişan pardon zengin ettiğini anlatırken kimsenin bunu hatırlaması beklenemezdi zaten. Bilindiği gibi çiftçilerin uğraş konularından birisi olan hayvancılık, önemli bir katma değer yaratan, sanayiye hammadde aktaran ve bir ülkenin kalkınmasında olmazsa olmazların başında gelmektedir. Hayvancılık derken sadece dengeli ve verimli beslenmemizi sağlayan et, süt ve yumurta akla gelse de aslında dergimizin bu ayki konusu olan deri başlı başına bir sektör olmuştur. Ayakkabı, terlik, elbise, yelken gibi ihtiyaçlar dericilik sektörünün doğmasına ve tarihin en eski çağlardan beri insanların dericilikle uğraşmasına neden olmuştur. İnsanoğlunun ihtiyaçlarını gidermek için kullandığı ilk malzemelerden birisi olan deri, ilkel çağlarda sadece örtünme amacıyla kullanılmış, daha sonra stratejik önemi olan bir ürün haline gelmiştir. Çok eski bir sanat dalı olan dericilik sayesinde atalarımız sandıklarını ve atlarının koşum takımlarını deriden yaparlardı. Ayrıca kadınlar deri üstüne işlemeler yaparak bunları süs eşyası olarak kullanırdı. Günümüzde de süregelen bu geleneğin geçmişinde Türkler ve Arapların olduğu söylenir. Hatta İspanyolların dericiliği Araplardan öğrendiği, Fransızların ise deri teknolojisini Osmanlılardan aldığı ileri sürülmektedir. Türkiye’de modern deri sanayi ordunun "Deri sanayinin gelişebilmesi ve ihracat yaparak ülkemize döviz girdisi sağlamak hayvan yetiştiricisi çiftçimizle mümkündür." konuşmaya başlayınca nasıl bir dengesizlik olduğu ve yıllar öncesinden tarım ve hayvancılıkla anılan bir ülke olan Türkiye’nin deri hammaddesini üretecek kaynaklarının nasıl kurutulduğu (kuyusunun kazıldığı) ortaya çıkmaktadır. Deri sanayisi çok eski ve köklü bir yapıya sahip olmasına rağmen Cumhuriyetin ilk yıllarında babadan oğula geçen ve lonca karakterini muhafaza eden bir iş kolu olarak kalmış, ancak kalkınma programlarında belirlenen çeşitli özendirici ve destekleyici tedbirler sayesinde kabuk değiştirmeye başlamıştır. Devletin deri sektöründeki etkinliği ise, şu babalar gibi satılan Sümerbank’ın kurulması ile başlamıştır. Tabaklama çalışmaları ve ayakkabı üretimi, uzun yıllar boyunca sektörün önde gelen etkinliklerinden biri olmuştur. Bu gün Sümerbank diye bir tesis Hayvancılıkla anılan Türkiye’de kalmamış, deri sanayisi deri hammaddesini üretecek tamamen özel sektöre kaynaklar kurutuldu... bırakılmıştır. Ancak bu sanayinin gelişebilmesi ve ihracat yaparak ülkemize döviz girdisi sağlamak hayvan yetiştiricisi çiftçimizle mümkündür. Çünkü hammaddeyi ancak bu çiftçi ona sağlayacaktır. Görüldüğü gibi her şeyin başında çiftçi gelir. Hangi sanayi olursa olsun gelişmenin temelinde tarım ve hayvancılık yatar. Bazı siyasetçiler gelişmiş ülkelerden örnekler vererek kırsal nüfusun o ülkelerde düşük olduğunu, Türkiye’de ise yüzde 35’lere varan kırsal nüfusla gelişmenin sağlanamayacağını iddia ederek, çiftçilerin payını azaltıp onları kentlerin varoşlarına doğru göç etmeye zorlayıp sanayinin gelişmesini İhracatı Geliştirme Genel Müdürlüğü verilerine sağlayacaklarını zannederek aslında suç göre deri ve deri mamulleri sektörü 2002 yılında işlemektedirler. Kırsal nüfusun azaltılması tamam, 562 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiştir. ama bunlara iş sağlayacak sanayiyi kurmadan, Sektörün en önemli ihraç kalemini 257 milyon sanayiden önce bunlara hammadde sağlayan tarım dolar ve yüzde 45,7’lik payı ile deri giyim eşyaları hayvancılık sektörünü güçlendirmeden çözüm olur oluşturmaktadır. Saraciye ve deri ayakkabının bu mu? ihracattaki payları ise sırasıyla yüzde 7,4 ve yüzde Şu andaki iktidar kendi döneminde tarım ve 9’dur. 2006 yılına gelindiğinde sektörün ihracatının hayvancılığa en büyük maddi desteği yaptığını ileri 761 milyon dolara yükseldiğini ve en önemli ihraç sürerek övünmektedir. Haklı olabilirler. Gerçekten kalemini de 361 milyon dolar ve yüzde 47’lik pay de bu hükümet döneminde Tarım ve Hayvancılığa ile deri eşyalarının oluşturduğunu, ham ve işlenmiş Cumhuriyet döneminin en büyük maddi desteği deri, postlar ve kürkler ile deri ayakkabı verilmiştir. Gerçi desteklerin kime gittiği meçhul ürünlerinin ihracatımızdaki paylarının sırasıyla ama şunu anlayamadılar; bu bozuk yapıyla Tarım yüzde 13, yüzde 24 ve yüzde 15 olduğunu ve Hayvancılığa para da yağdırsanız olmaz. Önce görmekteyiz. Veriler, sektörün ne kadar dinamik, yapıyı değiştirmeniz lazım. İşe öncelikle Tarım ve üretken ve çeşitliliğe sahip olduğunu göstermesi Köyişleri Bakanlığının bozuk yapısından başlamak açısından önemlidir. Ancak Dış Ticaret gerekir. Yeni hükümet olacak siyasilere önerimiz Müsteşarlığı verilerine göre 2003’te 784 milyon bu bozuk yapıyı değiştirmeleridir. Ondan sonra dolar olan deri ve deri ürünleri ithalatımız 2006 oturup konuşalım! yılına gelindiğinde 1147 milyon dolara çıkmış ve Tüm çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Gününü ithalatın önemli bir kısmının ham ve işlenmiş kutlar, ürünlerinin bol ve kaliteli olmasını dilerim. deriden oluştuğu gözlenmiştir. Demek ki rakamlar ayakkabı ihtiyacını karşılamak için İstanbul'da İkinci Mahmut zamanında Beykoz deresinde kurularak faaliyete geçmiş ve burası Kurtuluş savaşı sırasında da ordunun ayakkabı ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamıştır. Daha sonra İstanbul'da Kazlıçeşme'de, Ege bölgesinde ve Anadolu’nun bazı şehirlerinde özel ve modern deri fabrikaları açılmıştır. Bu fabrikaların ürettiği deriler, ülke ihtiyacını karşıladığı gibi çeşitli yabancı ülkelere de ihraç edilerek Türkiye'ye döviz girdisi sağlamıştır. Dericilik sektörü hammaddesini pek tabii ki hayvancılıktan elde etmektedir. Mezbaha ve kesimhanelerden elde edilen deriler, yağ ve diğer yabancı maddelerden arındırıldıktan sonra sınıflandırılır ve isteğe göre işlenir. 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle