Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Damızlık sığır ithalatı kurtuluş değil Dr. Yıldırım İÇÖZ Veteriner Hekim ürkiye’nin 25 bin adet damızlık düveye ihtiyacı olduğu bunun 5 bin kadarının bu yıl Avustralya'dan ithal edileceği Tarım ve Köyişleri Bakanı'nın demeci ile gündeme geldi. Bu konuyu irdelerken ülkede damızlık sığır yetiştiriciliğinin geçirdiği aşamaları ve sonuçlarını, dünyadaki gelişmeleri inceledikten sonra damızlık ithalatını değerlendirmek gerekiyor. ABD ve gelişmiş batılı ülkeler yıllar içerisinde hayvancılık politikalarını sürekli olarak kendi çıkarlarını gözetmeleriyle bugünkü duruma gelmiştir. ABD deki süt sığırlarının verim ortalaması yaklaşık 8 bin kg, Avrupa ülkelerinin ise 6 bin kg dolayındadır. Bu ülkeler öncelikle yerli ırk materyalini korumuşlardır. Bunların verim düzeyini geliştirici ıslah çalışmaları yapmışlar ve yetiştiriciyi örgütlemişlerdir. İşletmelerde girdileri en ucuza temin etmek, ürünleri de değer fiyata satabilecek kooperatif yapıları oluşturmuşlardır. Ayrıca damızlıkçı işletmeleri de her biçimde desteklemişlerdir. Böylece dünyada rekabet edebilen, üstün verim özelliklerine sahip, ekonomik ölçekte olan hayvancılık işletme yapıları ortaya çıkmıştır. Türkiye'deki durum incelendiğinde karamsar bir tablo ortaya çıkmaktadır. Dünyada ikinci suni tohumlama çalışmasını başlatmış olmasına rağmen gelişmiş ülkelerdeki gelişimi Türkiye bugün gösterebilmiş değildir. 1923 sonrasında savaşlardan yorgun ve güçsüz çıkan ülkede Cumhuriyeti kuranlar her alanda olduğu gibi hayvancılık alanında da kıt olanaklarla hayvancılığı geliştirmeye çalıştılar. Bunların başında ülkenin en önemli gelir kalemini oluşturan aşar vergisini kaldırmaları olmuştur. Diğer yandan yetiştiriciye kaliteli damızlık verebilmek için devlet çiftliklerini kurarak buralarda ıslah çalışmasını başlattılar ve işletme fazlası hayvanları köylüye vermeye başladılar. Köylüyü eğitmek için köy enstitülerini kurdular. Suni ve tabii tohumlama çalışmalarına hız verdiler. Hangi hayvanların hangi bölgede yetiştirilebileceği kararlarını aldılar. Bu arada ıslah konusunda bazı başarılar da sağlanmadı değil. Karacabey esmeri, Güney Anadolu kırmızısı gibi verimi yüksek süt inekleri ıslah çalışmalarının sonucu olarak ortaya çıktı. Ancak; devlet çiftliklerinin yeterli performansı gösterememesi, köy enstitülerinin kapatılması kooperatifleşmenin sağlanamaması hayvancılıkta istenen sonucu veremedi. 1980'li yıllardan sonraki dönem sektörde olumsuzlukların sürdüğü bir dönem oldu. Tarım Bakanlığı teşkilatının yetersiz olduğu öne sürülerek yılların teşkilat yapısı değiştirilmeye çalışıldı. Eğitim ve öğretimde fakültelerde kürsüler kapatıldı, uzmanlık kaldırıldı. Piyasada denge oluşturan ve kamuya ait süt ve yem işletmeleri ülkede ilk özelleştirilen kuruluşlar T oldu, böylece kamu adına piyasada müdahale edebilecek kurumların ortadan kalkması sağlandı. Tüm bu gelişmeleri tamamlayan bir karar daha alınarak, süt üretiminin arttırılması için ıslah çalışmalarının yeterli sonucu veremediği,ithal damızlık hayvan getirilerek Türkiye süt sorununun çözüleceği öne sürüldü. Bu karara uluslararası finans çevreleri de destek verdi, finansman sağladı. Ülkenin damızlık sığır ithalatı serüveni de böylece başladı. Önce hayvancılığı geliştirme projeleri yapıldı. İşletmelere yapı, mal temini kredileri sağlandı, ABD den ,İsrail den damızlık düve getirilerek dağıtıldı. Bu işletmeler nüve işletmeleri olacaktı. İşletme fazlası damızlık düveler diğer işletmelerin damızlık hayvan Hayvancılığa sektör anlayışıyla yaklaşmanın zamanının geldiği vurgulanıyor. ihtiyacını karşılayacaktı. Ancak işletmelerin girdi temini ve pazarlama konusunda örgütlenmeleri hiç gündeme getirilmedi. Bu arada bugünkü adıyla Avrupa Birliği üreticisine yaptığı büyük destekler sonucu gerek üründe ve gerekse hayvan sayısında önemli artışlar sağladı. Bu artışları iç tüketimle eritemeyince Türkiye ye üretim artışı için ucuz damızlık verebileceklerini, hatta uygun koşullarda kredi bile sağlayacaklarını empoze etmeye başladı. Başta Almanya olmak üzere, Fransa,İtalya, Belçika, Hollanda, Avusturya dan damızlık gebe düve ithalatına başlandı. Damızlık düve ithalatının yoğunlaştığı günlerde Avrupa'da damızlık hayvan kalmadı, Türkiye'ye geldi. İthal hayvanlarla kurulan işletmelerde üretilecek ürünün pazar fiyatında yeterliliğinin ve sürekliliğinin sağlanamaması, bu işletmeler de istenen sonuca ulaşılamamasına yol açtı. Bunun yanında daha önce ülkede görülmeyen hayvan hastalıkları da ülkede görülmeye başlandı. Bu arada holstein, montofon, simental, montbelliard vb. ırklar hızla yurdun her yanına dağıldılar. Avrupa'daki iyi yaşam koşullarından Türkiye'deki yetersiz yaşam koşullarına gelen bu hayvanlar samanla beslenmeye başladılar. Yeterli yemi bulamaz oldular, ayak ve meme hastalıkları artmaya başladı. Halbuki halka söylenen hayvanlar çok süt verecek, vatandaş satacak refah düzeyini artıracaktı. Ancak olmadı. Vatandaş hayvancılık konusunda yeterli bilgiye sahip değildi, yem temin edeceği ne yeterince arazisi vardı nede hayvanın istediği kaliteli kaba yemi alacak yeterli parası yoktu. Bu arada bizim yerli kara dediğimiz verimi düşük olmasına rağmen aynı zamanda da işletme maliyeti de o derece düşük olan, köylünün süt ihtiyacını karşılayan inekler de kesime gitti. Sonuçta yeterince beslenememekten, hijyen koşullarının sağlanamamasından dolayı ithal hayvanlar ya öldüler yada kesime gittiler. Kırsal kesimdeki insanlar süt ve süt ürünlerinden yararlanamaz duruma geldiler. Dış finans çevrelerinden alınan ve ülkeye borç olarak kaydedilen dövizlerde dış ülke yetiştiricisinin cebine gitti. Onlarca verimi yüksek ithal hayvana rağmen bugün ülke genelindeki süt sığırlarının verimi yılda 17001800 kg’ı aşamadı. Türkiye'ye bugüne kadar getirilen ithal onlarca damızlık hayvanın ülke damızlık ihtiyacı sorununu çözmüş olması, hatta dış ülkelere damızlık sığır ihraç eder duruma gelinmesi gerekirdi. Bırakın ihtiyacı karşılamayı bugün bile hala damızlık ihtiyacı yurt içi kaynaklardan temin edilemiyor deniyorsa ve söylemi en yetkili yönetici dile getiriyorsa Türkiye hayvancılık politikalarında yanlışlıklar var demektir. İthalat elbette yapılabilir. Ancak; mevcutların ıslahında ve çok elit sürülerin kurulması düşünülüyorsa ancak o zaman üstün verimli damızlık ithalatına kimsenin bir diyeceği olamaz. Sonuç olarak; yapılması gereken nedir? Hayvancılık politikasını tamamen değiştirerek, hayvancılığa sektör anlayışıyla yaklaşmak, işletme ölçeklerini büyültmek, öncelikle pazarlama olmak üzere kooperatif bir yapıda örgütlenmeyi sağlamak, üreticiyi bugünkünden çok daha fazla desteklemek, kayıt dışılığı ekonomik tedbirlerle ortadan kaldırmak, suni tohumlama çalışmalarını bedeli ne olursa olsun arttırmak, süt inekçiliğini koşulların uygun olduğu bölgelerde yoğunlaştırmak, işletmelerin damızlık ihtiyaçlarını yurt içi kaynaklarından karşılayarak, kaliteli tohumlarla verimlerini artırmak ve en önemlisi de tüketicinin alım gücünün artırarak gelir adaletini sağlamak gerekmektedir. Bunlar yapılmadan mevcut hayvancılık politikasına aynen devam etmek; damızlık sığır ihtiyacının yurt içinden karşılanamadığı, ithalat zorunluluğunun olduğu söylenegelecektir. 30