13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Son pişmanlık fayda etmeyebilir… İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı 2 006 yılında en önemli özelleştirme projelerinden biri Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesidir. İlk aşamada Ereğli, Bor ve Ilgın Şeker fabrikaları özelleştirilmesi kararlaştırılmıştır.. Şu anda Şeker Fabrikaları A.Ş. bünyesinde, 27 Şeker Fabrikası, 4 Alkol Fabrikası, 6 Makine Fabrikası, 1 Tohum İşleme Fabrikası ve 1 Araştırma Enstitüsü bulunmaktadır. Bu tesislerde, 30.000’e yakın işçi istihdam edilmektedir. Fabrikaların özelleştirilmesi için teklif verme süresinin başlangıçta 31 Mayıs’ta sona ermesi kararlaştırılmıştı. Bunun üzerine fabrikalarda örgütlü Şeker İş sendikası, 5 Mayıs 2006 tarihinden itibaren 28 ilde sürekli eylem kararı almıştı. Fabrikaların yer aldığı bölgelerde oluşan tepki üzerine bu süre önce bir ay ertelendi; daha sonra erteleme sonbahara kadar uzatılmış bulunuyor. Bu sürenin oluşan tepkilerin tavsatılması amacıyla kullanılması büyük olasılıktır; çünkü, Şeker Kanununun kabulünden bugüne kadar yapılan uygulamalara baktığımızda, pancar üretimi ve şeker sanayinin nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretimi ve yabancı mısır üreticileri uğruna gözden çıkarıldığı görülmektedir. Nitekim, Türkiye’de 3 milyon ton olan pancar üretiminin, Sanayi Bakanlığının kararıyla 500 000 tona kadar kısıtlanabilmesine olanak sağlayan bir yasa teklifi Meclis Komisyonunda görüşülmektedir ve NBŞ kotası her yıl Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 oranında artırılmaktadır. Ancak doğru olan, bu sürenin özelleştirme kararının yeniden gözden geçirilmesi, tartışılması için kullanılmasıdır. Özelleştirme sürecinin başlatıldığı bu üç fabrikanın özelliği, en verimli şeker fabrikaları olmalarıdır. Bu nedenle sosyal açıdan önemli bir işlevi yerine getiren diğer bazı fabrikaların yaşatılmasında bu fabrikalar çok önemli bir işleve sahiptirler. Bu üç fabrikanın özelleştirilmesi, büyük olasılıkla, verimli olmadıkları gerekçesiyle diğer 15 18 fabrikanın da kapanmasına yol açacaktır. Söz konusu fabrikaların satılması ve kapatılması, pancar tarımı ve şeker üretiminde yüzde 4050 arasında, sektördeki istihdamda ise yüzde 5060 oranında işgücü kaybına yol açacaktır. IMF’ye verilen ekim alanlarının daraltılması taahhüdü ve 4 Nisan 2001’de çıkarılan 4364 sayılı Şeker Kanunu, 2000 yılında 18,8 milyon ton olan şeker pancarı üretiminin 2004 yılında 13,5 milyon tona gerilemesine yol açmıştır. Şeker pancarı tarımında çalışan işgücü yüz binin üzerindedir. Aileleriyle birlikte bu nüfus 450 bin civarında insanı kapsamaktadır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle, en az 15 fabrikanın kapanacak olması dolayısıyla şeker kotaları daha da azaltılacak, ülke ekonomisine önemli bir katkıda bulunan şeker pancarı tarımı büyük bir darbe daha yiyecektir. Bu durumda, ülkemizin şeker ihtiyacı zorunlu olarak nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretimiyle karşılanacaktır. Bu da, şu anda yüzde 10 olan ancak her yıl Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 15’e çıkarılan NBŞ kotasının birkaç kat artırılması sonucunu doğuracaktır. Sonuç olarak, halen kotaları yasalara rağmen aşan NBŞ üreticileri özelleştirme nedeniyle şeker sanayini tamamen ele geçireceklerdir. Oysa, üyesi olmayı hedeflediğimiz AB ülkeleri bu sakıncayı göz önüne alarak NBŞ kotalarını yüzde 25 civarında tutmaktadırlar. NBŞ üretiminin, şeker pancarı üretiminin yerini almasının bir başka sakıncası da, ülkemize giren ithal mısırın artması olacaktır. Bilindiği gibi, mısır üretiminde genleriyle oynanmış mısırlar düşük fiyatlarıyla uluslar arası piyasalarda haksız rekabet yaratmaktadırlar. Bu durum, ülkemizin genleriyle oynanmış mısır deposu haline gelmesine neden olacak ve halk sağlığı açısından geri dönülmesi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkacaktır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi deneyi, geçtiğimiz dönemde, Polonya’da yaşanmıştır. Polonya’daki özelleştirme sonunda, şeker fabrikalarını satın alan çok uluslu şeker şirketleri, bu fabrikaları çalıştırmak yerine kapatmışlar ve dünyanın başka bölgelerinde daha ucuza ürettikleri şekeri Polonya’ya ihraç ederek Polonya ekonomisi aleyhine büyük kârlar sağlamışlardır. Yaşanan acı deney sonucu, Polonya, bir süre önce sattığı bazı şeker fabrikalarını yeniden devletleştirmek zorunda kalmıştır. Bilindiği gibi, ülkemizde de geçtiğimiz yıllarda Et Balık Kurumu özelleştirilirken aynı uyarılar yapılmış, ancak bu uyarılara kulak verilmemiştir. Özelleştirme süreci sonunda, hem ekonomik hem sosyal açıdan büyük önem taşıyan EBK kombinalarının tümü kapatılmıştır. Bu durum hayvancılığımızın iflas etmesine, ülkemizin kaçak hayvan cenneti haline gelmesine ve sonuç olarak halk sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşmasına yol açmıştır. Bu skandallar sonucu, EBK’nın bazı kombinalarının önümüzdeki günlerde yeniden devlet tarafından satın alınarak faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir. Ancak, bu arada, uğranılan zarar korkunç boyutlara ulaşmış, EBK tüm mal varlığını yitirmiştir. Böyle yeni bir facia yaşamak istemiyorsak, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusunda gerçekleri dile getirenlerin uyarılarına vaktinde kulak vermek yararlı olacaktır. Aksi takdirde, son pişmanlık fayda vermeyebilir. Çukurova Üniversitesi ve Cumhuriyet'in işbirliğiyle... “Ulusal Tarım Kurultayı” düzenleniyor A DANA (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu)Türk tarımının her yönüyle çöküş sinyalleri verdiği bir dönemde Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü.) ve Cumhuriyet gazetesinin işbirliğiyle düzenlenmesine karar verilen "Ulusal Tarım Kurultayı"nın hazırlık çalışmaları sürüyor. Başkanlığını Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayzin B. Küden'in yapacağı kurultaya Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden on üç üniversitenin ziraat fakülteleriyle Türk tarımında söz sahibi kuruluşlara üye bilim insanları ve uzmanlar katılacak. Ç.Ü.'nün Balcalı (Adana) kampüsünde 1517 Kasım 2006 tarihlerinde düzenlenmesi planlanan kurultayın ön çağrısı için hazırlanan "Neden Ulusal Tarım Kurultayı" başlıklı yazıda şu görüşlere yer verildi: "Yakın tarihte IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği'nce Türkiye tarımı için öngörülen değişimlerin etkileri günümüzde toplumsal yaşamın her alanında hissedilmeye başlanmıştır. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği müzakereleri sürecinde de Türkiye tarımı ile ilgili görüşmeler en zorlu konu olarak gösterilmektedir. Yakın zamana değin tarımsal ürün ihraç eden bir ülke iken, ithal eder duruma düşülmesi, kırsal kesimde işsizlik oranının yükselmesi, tarımsal arazilerin atıl kalması, iç göçün artması ve bu gelişmelerin yol açtığı sosyal sorunlar da toplumsal yaşamı derinden etkilemeye başlamıştır. Bu durum, sadece ilgili çevrelerce değil, toplumun her kesiminde gündeme getirilmekte ve yakınmalara yol açmaktadır." Kurultayın temel amacının ülkemiz tarımının özelliklerini tanımlamak, mevcut durumu analiz etmek ve ulusal çıkarlar açısından geleceğe dönük uygun fikirler üreterek bakış açıları geliştirmek olduğu belirtilerek özetle şöyle denildi: "Bu kurultay, tarımımızı her yönü ile stratejik hedeflere yönelik biçimde koruyan, geliştiren, sosyal boyutlarını dikkate alan bir kalkınma anlayışını içerecek biçimde gerçekleştirilecek ve elde edilen bilimsel bulgu ve analizler topluma yansıtılacaktır. Kurultay çalışmalarında küreselleşme sürecinde tek merkezden yönetilmek istenen dünyada gerek AB sürecinde, gerekse çeşitliliği esas alan diğer uluslararası kuruluşlar ve bölge ülkeleriyle yapılacak işbirliklerinin eşitlik ve karşılıklı saygı esaslarına göre işlemesini hedefleyen bir anlayış temel alınacaktır. Bu anlayışla, Dünya Bankası, IMF ve AB bakış açılarıyla serbest piyasa koşullarına taşınan stratejik tarım ürünlerimizin ekonomideki yeri ve geleceği için kurultayda üretilecek politikaların Türk tarımı üzerindeki uzun ve kısa vadeli etkileri tartışılacaktır. Kurultayda tek merkezden yönlendirilen üretim stratejileri yerine, ülke koşullarına uygun bitkisel ve hayvansal üretim yapılması, gen kaynaklarının korunması, gen bankalarının oluşturulması, henüz çok düşük düzeyde de olsa organik tarım projeleri gibi konular öncelikle tartışılacaktır." Katılımcılar Ç.Ü.'nün ilk rektörlerinden Prof. Dr. Mithat Özsan'ın Onursal Başkanlığını yapacağı kurultaya katılacak üniver sitelerin, Düzenleme Kurulu ve Bilim Kurulu üyelerinin adları şöyle: Akdeniz, Ankara, Atatürk, Çukurova, Dicle, Ege, Hacettepe, Harran, Mersin, Mustafa Kemal, Sütçü İmam, Uludağ üniversiteleri. Düzenleme Kurulu: Prof. Dr. Ayzin B. Küden, Prof. Dr. M. Faruk Altınkasa, Prof. Dr. Mehmet Güven, Prof. Dr. Saliha Kırıcı, Prof. Dr. Hasan Rüştü Kutlu, Prof. Dr. Ali KÜDEN, Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Prof. Dr. Serdar Öztekin, Prof. Dr. M. Rifat Ulusoy, Doç. Dr. Yeşim Aysan, Doç. Dr. Süha Berberoğlu, Doç. Dr. Nazan Darcan, Doç. Dr. Zerrin Erginkaya, Doç. Dr. Mukadder Kayım, M, Yrd. Doç. Dr. Türkân Keçeli, Yrd. Doç. Dr. Berrin Sirel, Dr. Mahmut Dingil, Abdullah Keskin, Ayhan Barut, Çetin Yiğenoğlu. Bilim Kurulu: (Prof.Dr.) Halis Arıoğlu, İbrahim Baktır, Nafi Baytorun, Uğur Büyükburç, Ahmet Canbaş, Ömer Camcı, Mehmet Ali Çullu, Ercan Efe, İ. Halil Elekçioğlu, Atilla Eriş, Semih Erkan, Mustafa Gök, Emin Güzel, Rıza Kanber, Vahap Katkat, Mükerrem Kaya, Vahit Kirişçi, Ayzin B. Küden, Necat Ören, Mustafa Pekmezci, Doğan Şakar, Cemal Taluğ, Osman Torun, M.Rifat Ulusoy, İbrahim Uzun, Turgut Yeşiloğlu, Oğuz Yurdakul, Muzaffer Yücel, Yusuf Zeren. Kurultay Sekreteryası: Çetin Yiğenoğlu (Cumhuriyet Adana Temsilcisi, eposta: adana@cumhuriyet.com.tr: ), Prof. Dr. İbrahim Ortaş (Ç.Ü Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü eposta: iortas@cu.edu.tr) 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle