22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tunceli balı dünya markası olacak Fidan AYDIN Tunceli Arıcılar Birliği Başkanı unceli geniş mera, yayla ve orman alanlarının, uygun iklimi, zengin florasıyla arıcılıkta, özellikle organik arıcılıkta muazzam bir kaliteye sahiptir. Tunceli, özellikle çiçek ballı bitkiler yönünden zengin bir floraya sahiptir. Geniş yayla, mera ve orman alanına sahip yükseltinin, yüksek olması nedeniyle yaz sezonunda serin bir iklime sahiptir. İklimin serin olması nedeniyle, bitki örtüsü yaz periyodu boyunca yeşilliğini korumakta, çiçekli ve ballı bitkiler bu dönemde bol polen ve nektar üretmektedir. Tunceli ili sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en önemli ekolojik alanlarından biridir: 23 Aralık 1971 yılında milli park ilan edilen Munzur Vadisi’nde, 1407 tür, 75 alt tür ve 38 varyete olmak üzere 1518 bitki saptanmıştır. Bu denli bitki örtüsü, bölgelerle değil ancak ülkelerle kıyaslanır. Örneğin; İngiltere’de 277 tür endemik bitkinin, 43 tanesi Munzur Dağları’na özgüdür. Türkiye florasının yazarı P.H. Davis ve Hadge gibi bilim adamları tarafından belirtildiği üzere Anadolu florası yalnızca akademik botanikçilerin değil, bitki ıslahatçılarının ve bitki coğrafyacılarının da dikkatini çekmektedir. Japon profesörü Etolü, Tunceli soğanı ile ilgili araştırma yapmak için 2001 ve 2002 yıllarında Tunceli’yi ziyaret etmiştir. Bu kadar zengin bir floraya sahip olan Tunceli’de ne yazık ki arıcılık henüz gereken yere gelmemiştir. 2003 yılındaki verilere göre bal üretimi 776 tondur ve balmumu üretimi 22,8 tondur. 60 adet ilkel kovan, 40.610 kayıtlı, bir o kadar da kayıt altına alınmamış kovan sayısı bulunmaktadır. Türkiye içindeki bal potansiyelimiz % 0,8’dir. Türkiye’deki bal ortalamasının üstünde bal alınmaktadır. Tunceli’de kovan başına düşen bal miktarı 19 kg.dır. İlkel koşullarda üretilen balın örgütlülük ve eğitimle çok iyi sonuçlar vereceği ortadadır. Arıcılıkta istihdam yaratmak ve geçim kaynağına dönüştürmek Tunceli’de çığır açmak demektir. T Tunceli’de örgütlülük Tunceli, Türkiye’nin aydınlık yüzüdür, çağdaştır. Laik ve moderndir. Son yıllarda bölgede yaşanan sıkıntılar ildeki eğitim seviyesini düşürmüş olmasına rağmen yinede Türkiye’de okuma düzeyinin en yüksek illerinin başında gelmektedir. Tunceli’de yaşam gün yüzündedir. Türkiye’de tecavüzün olmadığı, son yıllara kadar hırsızlığın olmadığı, değerlerin, inançların yükseklerde taşındığı özel bir ildir. Dört dağın içinde kıvranarak bir gelin gibi süzülen Munzur muhteşem bir manzara çizmektedir. Sanayinin olmadığı, ilaçlamanın yapılmadığı ender ekolojik bir alandır. Kendi içinde saklı bir kenttir, her mevsimine film çektirilecek kadar harika bir doğaya sahiptir. Ama Tunceli’de üretim çok sınırlıdır. Köylerin boşaltılmasıyla Tunceli’de hayat farklı bir hal almıştır. Yıllarca verilen sözler yerine getirilmemiştir (siyasi, ekonomik, politik). Tembelleşmişler: üretimden koptukları için, çalışma alanı bulamadıklarından, mevcut kahvelere her gün bir yenisi ekleniyor. Tedirgin ve huzursuzlar; her an bir şey olacak, ortam gerilecek endişesini tüm Tuncelililer taşıyor, böyle bir endişe beraberinde güvensizliği getiriyor, geleceğe yönelik yatırım yapmak istemiyorlar. Mutsuzlar; çünkü onları hayata bağlayan ne varsa ellerinden alınmış. Bağı, bahçesi, hayvanı, tarlası ve hatta Munzur’u… Tamda bu koşullarda kooperatif kurmak dünyanın en zor şeyini başarmak demektir. Dürüst olmak gerekirse bu kadar zor olacağını bilseydim, bu kadar cesaretli olamazdım. Organik tarım tam da merkezi olur dedim ve kendi çevremle bu fikri paylaştım. Herkes karşı çıktı, kooperatif kuralım beraber yapalım dedim, kimsenin ilgisini çekmedim, İl Tarım Müdürlüğünden yardım istedim, ildeki kurulan ama faaliyet göstermeyen bir kooperatifin yönetimini alarak ilk çalışmayı başlattım. Ayrıca kahveden, evlere, sokaklara kadar insan ikna etmeye çalıştım. Tunceli’de üzerine basılacak taş bırakmadım… Bu arada iki tane kongre, bir olağanüstü kurul yaptım ve sayısız toplantı düzenledim… Onlara örgütlülüğü, kooperatifi ve organik tarımı anlattım. Benim inatla çalışmamdan etkilendiler. Köylüler bana daha somut bir öneriyle geldiler: "balı örgütle", "biz üretip pazar bulamıyoruz, emeğimizin karşılığını alamıyoruz" dediler. Hemen bir sertifikasyon kuruluyla (EKOTAR) konuştum. Bana gönderilen yazılar doğrultusunda üyelerle toplantılar yaptım. Organik arıcılığı hem öğrendim hem de öğrenmeye çalıştım. Öncelikle antibiyotik ilaçları yasakladım. Organik ilaç getirip boyasız kovan yaptırdım ve kullanılan malzemeleri paslanmaz, kromlardan olmasını sağladım. Hemen, hemen her ay bir iki toplantı yaptım. Bir olağanüstü kongre yaptım ve bu onları birbirine daha da yakınlaştırdı. Ayrıca benim deli gibi çalışmamda onları etkiledi. Çünkü tüm zamanımı ayırdığım bir iş haline geldi ve ben çok severek yapıyordum. Doğayla iç içe olmak beni çok heyecanlandırıyordu. Bir yer tuttuk ve telefon bağladık, ama sorunlarımız bitmiyor. Eksiklerimiz çok fazla… Bu arada organik sebze ekeceğiz diye vilayetten 50 milyar para çıktı ve 3 köye sulama suyu götürmek için çalışma başlattım, bu sene çalışmayı sonlandıracağız. O sulama suyunda 20–30 yıl sonra köylünün kanala girip kazma kürekle çalışması büyük bir adımdı. Bugün geldiğim noktada iki yılda çok fazla çalışma yaptığımı görüyorum, ama bu sadece ve sadece bir başlangıç. Neler yaptım? Tunceli’de organik tarım kavramını yerleştirdim. Organik arıcılığı gündeme getirip eğitimler verdim, sayısız toplantılar düzenledim.Uygun fiyatlarla arıcılık malzemesi getirdim. Organik ilaç getirip kullandırttım. Sertifikasyon kuruluyla anlaşma yaptım. Geçiş dönemi organik sertifikası aldım. Patent ve üretim izni başvurusu yaptım. 19 üyemize 390 adet arılı kovan projesi yaptık. Arıları ayın 15’inde teslim alıyoruz. Çalışmalarımızı daha genişletmek ve sadece merkezlerde değil kazalardaki tüm arıcıları da bu çalışmaya dahil etmek için Tunceli İli Arı Yetiştiriciliği Birliğini kurdum. 25.02.2006 yılında kuruluş kongresi yaptım. Çevre illerin birlik başkanları, üreticiler ve Tunceli Valisi Mustafa Erkal'ın katılımı beni çok mutlu etti. Üreticileri kazanmıştım. Sayın valimizin üretime yönelik çalışmamıza gösterdiği duyarlılık benim için gerçekten itici bir güçtü, destekti. Ne zaman başım sıkışsa tökezlesem desteğini gördüm. Ayrıca yaptığım projelerde ne zaman arasam beni geri çevirmeyen, bu konudaki desteklerini esirgemeyen milletvekillerimiz Sinan Yerlikaya ve Hasan Güğüldar'a sonsuz teşekkür ediyorum. Bugün Tuncelili arıcıların bir çatısı, bir örgütü var. Bundan sonra sorunlarını birlik çatısı altında çözmeye çalışacak. Hedeflerimiz ? Bu muhteşem doğada üretilen balı marka haline getirmek ve sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da raflarda görmek. ? Arıcılığı Tunceli’de meslek haline getirmek, bununla ilgili Milli Eğitimle görüşerek okullarda arıcılığı bölüm olarak koymayı düşündük. Ayrıca Tunceli’de bir meslek yüksek okulu açmak. ? Tunceli arıcılarının en temel sorunu eğitimsizlik. Bununla ilgili Avrupa Projesine bir Eğitim Projesi verdik. Bununla eğitim sorununu çözeceğimize inanıyoruz. ? Tunceli’de bir bal işletmepaketleme tesisi kurmak. ? Çeşitli projeler dahilinde arıcılığı geliştirmek ve arılı organik kovan alarak üyelerin hem arı hem de organik kovan ihtiyacını karşılamak. ? Ana arı, süzme bal desteğinin yanında, organik bala destek almak için, destek yapmak. ? Arıcıların yayla sorunlarını çözmek. ? Çeşitli illerde bal satış noktaları oluşturmak. Geçen sene 10 ton organik bal ürettik. Ancak bunu tanıtmak ve pazarlamakta inanılmaz zorlandık. Çünkü henüz üretim iznimizi alamadığımız için satamadık. Ama nereden geldiği meçhul ve kalitesiz, patentsiz ballar Tunceli halkına satıldı. Öncelikle ve öncelikle, balın tanıtım ve pazarlaması öncelikli hedefimiz olacak. Geçen yıl 10 Eylül’de yaptığımız organik bal şenliğini bu sene daha büyük bir katılımla yapmayı hedefliyoruz. Son olarak üreticilere söylediğim bir söz var. Ahmet Altan'ın dediği gibi; tanrı tatilde, tatile giderken götürdüklerini bu kez bize bal tadında geri getirecek, iki yıl boyunca bu çalışmayı yürütürken umudumu yitirdiğim, çaresizleştiğim, gözyaşına boğulduğum çok günler oldu. Çocuklarımı göremedim. Hasretim arşa çıktı… Dudaklarımın uçuğuna Tuncelililer çok fazla şahit oldular, mide kramplarıyla acillere taşındım; ayaklarım iflas etti, yürüme yasağına rağmen yürüdüler, yılmadılar… Bugün çok daha büyük hedefim var. Doğayı koruyarak üretime dönüştürmek, üretimde istihdam yaratmak ve arıcılığı meslek haline getirerek geçim kaynağına dönüştürmek, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen halen umudum var. Diliyorum, hayal ediyorum, Tunceli üretime dönecek yaşam canlanacaktır. Tuncelililer ballarını Avrupa’da da raflarda görmek istiyor 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle