Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
onur yazarı >> ruş meseleler üzerine düşünmediği anlamına gelmiyor. “Edebiyat ve sanat ortamın da bir dengesizlik, kadir bil mezlik, hatta yığınla kötülük olduğunu görmüyor değilim ama ben bunların dışında kalmak için söylediklerim den, söyleyeceklerimden vazgeçiyorum. Vazgeçişim, başım ağrımasın diyedir, öyle düşünmekten vazgeçmemden değil. Kaldı ki kalp kırma nın ne kadar anlamsız bir davranış olduğunu anlayabil mişken bundan vazgeçmek neden olsun ki!” Bu kırılmanın altında da 1 2 başka bir tartışma yatıyor. Bekir Yıldız’la köşelerinden, belki sofralardan birbirlerini “Hepsiyle beraber olmak beni çok mutlu etti diyor,” Selim İleri dostlukları için “ama en çok da öğretti,” diye ekliyor. (Soldan sağa) Hürriyet Yaşar, Selim İleri, Turhan Günay, Turgay Fişekçi (1). Doğan Hızlan, Ahmet Cemal, Selim İleri (2). Tomris Uyar, Selim İleri, Erdal Öz, Balkan Naci İslimyeli (3). taşladıkları sürecin ardından bir Behçet Necatigil anmasında yan yana geliyorlar, aynı masadalar. “Zamanında birbirimizin aleyhine yazdıklarımız nedeniyle çok tedirgin olmuştum,” diyor Selim İleri o geceden bahsederken. Ancak Bekir Yıldız öylesine zarif davranır ki... Ne bir tariz ne bir taciz. Atışmalarını hatırlatacak en küçük bir mimik bile göstermez. “Onların hepsi sizde de, bende de gençliğin getirdiği şeylerdi,” der yalnızca. Bu sahneyi anlatırken gözlerinin önünden bir parıltı geçiyor. “O anlamda bendeki rotayı değiştiren ilk noktalardan bir tanesi Bekir Yıldız’dan hatırladığım bu sahne. Bunu da hiç anlatma fırsatım olmamıştı, şimdideymiş. Hâlâ gözümün önünde...” Masalar her zaman dedikodu ve küslük getirmiyor. “KARŞIMDAKİ KİM?” Selim İleri ile kendi sofralarımı düşünüyo rum da... Kendi sofrasının az önce bahsettiği sofralardan ya da kendisinin Behçet Necatigil’den bu an lamda ne farkı var? Benim gözümde böy le bir fark yok çünkü bir edebiyat okuluna dönüşür onun sofraları ve sohbetleri. Fakat bir yanı da var ki en dost arkadaşınızdan bile da ha yakında durur size o sofralarda. O nedenle daha söyleşiye başla madan aklımdan bir sürü soru geçiyordu. Karşımdaki ustam Selim İleri mi? Bir büyük edebiyat insanı olarak Selim İle 3 ri ile mi oturuyorum? Ya da her şeyi konu “GÜZEL DOSTLUKLARDI şabileceğim arkadaş HEPSİ...” gerek, değil mi? için ayrı bir sofra kurmak gerek. Yaşan Selim İleri ile mi? Masaların sadece dedikodu ve küslük Attilâ İlhan peki... mışlıkların içinden bir başka hikâye de En iyisi ona sormak. değil dostluk taşıdığını Selim İleri’nin Ya Peride Celâl... oradan çıkar... “Ben kiminle konuştum bu gece Se konuk olduklarından okumak mümkün. Türkân Şoray, Müjde Ar, Sadri Alışık, Behçet Necatigil ismi ise tüm anılan lim Bey? Karşımda kim vardı?” Öyle sofralar ki bunlar, pek çok kim Çolpan İlhan, Sevda Ferdağ, Cüneyt lar arasında ayrı bir yere konuyor. “Ne Durup düşünüyor. Soruma şaşırdığı senin masada bulunanlarla bir kadeh Arkın... öğrendimse Behçet Hoca’dan,” derken belli. Soru gülümsetiyor da kendisini kaldırmak için ortaya servet dökeceği “Güzel dostluklardı hepsi,” diyor. duyduğu derin saygıyı her zerresiyle aynı zamanda. Belki de vereceği hınzır türden... Çok genç yaşta sandalye sahibi “Sadece güzel mi? Servet...” hissettiriyor. cevabı bulduğu için gülümsedi, bilemi oluyor üstelik Selim İleri bu sofralarda. “Benim servetim de bu oldu, ne yapa “Egosu olmayan bir insandı. Çocuk yorum. “Hepsiyle beraber olmak beni hem çok lım...” yaşımda, bir usta bana evinin kapılarını “Selim,” diyor sadece. “Küçük harfler mutlu etti ama en çok da öğretti,” diyor. Kimler vardı bu masalarda sorusunun açtı. Bildiği her şeyi anlatmaya çalışı le yazacaksın ama,” diye de ekliyor. Sadece yenip içilen, gülüp eğlenilen anlamsız kalabileceğini tahmin ettim de yordu. Ben de hevesle dinlerdim. Bugün “Tamam,” diyorum. sofralar olmamış çünkü bunlar hiçbir sustum, iyi ki susmuşum çünkü doğru düşünüyorum da bunu kim yapar? Ben Yalan söylüyorum. zaman. Masanın baş konuğu hep edebi soru, “Kimler yoktu?” olmalıymış. Bir yapar mıyım? Zor... Ama Behçet Necati Çünkü o küçük harflerin arasından yat, hep sanat, hep kitap... edebiyat tarihinin dostluğunu kazanmış gil yapıyordu işte. Çocuk denecek yaşta bana bakan bir büyük edebiyat insanıy Kemal Tahir’in masasında ne olması Selim İleri. Dahası Yeşilçam’ın en hızlı bir edebiyat heveslisini, üstelik Necati ken elim gitmiyor o küçük harflere. nı beklerdiniz sanki, değil mi ama... günlerinde bu dünyaya katkı sunduğu gil, Necatigil olduğu zamanlarda sadece “Serdar’cığım kapatalım şunu artık, Ya da Leylâ Erbil’in... gibi yakaladığı arkadaşlıklarını bugüne edebiyat heveslisi ve eli az buçuk kalem kalkacağız birazdan.” Edip Cansever’le her şeyden konu kadar taşımış. tuttuğu için evine alabiliyordu.” “Tabii Selim Bey... Kalkmadan bir kü şursunuz elbet ama en çok şiirden olsa Bu arada Yeşilçam’daki Selim İleri Ne denir ki... çük likör?” n 28 8 Kasım 2018 KItap