Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hubert Damisch’ten ‘Bulut Kuramı’ Resim tarihinde ‘bulut’ imgesinin yeri Kubbe içi ya da tavan süsleme sanatından başlayarak evrimsel oluşum içinde bulut imgesinin yeri ve içerdiği anlam konusunda, ortaçağ sonlarından başlayan ve modern sanata uzanan gelişmeler incelendiğinde sanat tarihi için ilginç veriler elde edilebilir. Hubert Damisch, bu verilere dayanan zengin bir panorama çıkardığı Bulut Kuramı‘nda konuyu ikonografik ve göstergesel değerler üzerinden, sanatçılara ve yapıtlarına dayalı olarak ele alıyor, temsiliyet açısından tiyatro ile ilişkisini irdeliyor, sözdizim mantığıyla bağlantısı üzerinde duruyor, üretim alanı olarak sistemin bu konuya ilişkin ayrıntılarını çözmeye çalışıyor. ? Kaya ÖZSEZGİN azarın paranteze aldığı “bulut” imgesinin, sanatçıdan sanatçıya farklı yorumlar, değişik bakış açıları, üslup ve kurama kaynak oluşturacak ince ayrıntılar içerdiği anlaşılıyor. Tek kaçış noktalı perspektiften eğri çizgili perspektife, anamorfoz perspektife , merkezsizleştirme olgusuna varıncaya kadar her dönemin gerçekliğe ve doğaya bakış sistematiğinden çıkarılacak sonuçlar bir araya getirilip soruna çok cepheli bir görüşle yaklaşıldığında, “bulut”, artık sıradan bir resim imgesi olmaktan çıkıyor, aynı isim altındaki kuramı temellendirecek düşünsel içerikli bir olguya dönüşüyor. “Bulut” adı verilen “resimsel grafik” konusuna, kitabın geniş bir bölümünde “göstergelerin ve temsilin Rönesans’tan miras alınan resimsel bağlamdaki ilişkisi” üzerinden bakıyor yazar. Kitapta metin içindeki gösterge kavramı, iki farklı anlamda kullanılıyor: İki boyutlu figürsel bir yüzeyde görünen, gösteren birim açısından ve resmin tiyatrosu olmak istediği temsil işleminin kendine özgü ekonomisi içinde görünmesini sağlayacak “semptomatik” özellik açısından. BULUTA KAVRAMSAL BAKIŞ Konu dolayısıyla kitap boyunca yeri geldikçe sürekli olarak değinilen ve karşılıklı mukayese olanağı sağlayan “bulut” imgeli resimler ve bu imgeyi kullanan sanatçılar, örnekleme yoluyla bu imgesel serüvenin odak noktalarını oluşturduğu gibi, kuramsal yönden de Alberti, Brunelleschi, Vasari, Leonardo, Riegl, Wölfflin v.b’nin yorumları karşı karşıya getiriliyor. Damisch’i farklı “bulut” versiyonları üzerinde düşünmeye yönlendiren sanatçıların başında, boşluğu deliyormuş gibi gökyüzüne açılan kubbe içi kompozisyonlarıyla Correggio geliyor. Bir ilk örnektir bu sanatçı. Damisch’e göre “buSAYFA 8 ? 6 ARALIK Y ‘MİSTİK BULUT’ Damisch’in yöntemi iki ana doğrultu yönünde biçimleniyor. Michelangelo ve Zurbaran, birinin “kıyamet günü” kompozisyonu, ötekinin Sevilla’da sipariş üzerine resmettiği büyük dinsel diziler, ikonografik açıdan iki önemli isimdir. (“ikonomistika” terimi, onlar için yazarın seçtiği bir ara başlık olacaktır.) Örneğin Bernini’nin Azize Teresa’da ilahi bulutlara yüklediği çekim kuvveti de bir “mistik bulut” kavramını gündeme getirir. Kutsalı ortaya çıkaran veya onun ortaya çıkmasına yarayan “hiyerofanik” bir kod söz konusudur burada (s. 69). Temsilin işlevleriyle ilgili olarak mistik deneyimin gerçekliğiyle edebi veya plastik dile tercümesi arasındaki ilişki, aslında son derece ikircikli bir konudur yazara göre. Algılanmasındaki güçlük buradan kaynaklanmaktadır. O halde, sanatının araçlarını kullanarak sunduğundan farklı bir şeyi göstermek isteyen ressam nasıl davranmalıdır? Burada açığa çıkan sorun, temsil kipleriyle ilgili sorundur. Ona ancak bir “bulut”un içinden bakabiliriz. Burada Foucault devreye girecektir: “Güzellik, imge ya da tanım tarafından temsil edilebilecek bir temsil olarak kendini sunmadıkça, güzellik göstergesinden söz edilemez (s. 85). Damisch, içerdiği çoğul anlamlar nedeniyle “bulut” kuramında gösterge ve aleDamisch’i farklı “bulut” versiyonları üzerinde düşünmeye gori kavramlarını da farklı yönlendiren sanatçıların başında, boşluğu deliyormuş gibi yorumlamak gerektiği görügökyüzüne açılan kubbe içi kompozisyonlarıyla Correggio şündedir. Klasik mantık gösgeliyor. 2012 lut”, Correggio’nun “figüratif söz dağarcığının kilit kelimelerinden ve tematiğinin de belki gözde nesnelerinden biri”dir (s. 31). Kavramsal düzeyde bulut, “belirli renkleri ve konturları olmayan ama herhangi bir figürün içinde belirip kaybolabildiği bir malzeme olma gücüne sahip, belirsiz bir oluşum”dur (s. 51). Daha Antik Çağ’da, Plinius’ta, gökyüzündeki şekillerin, bir şeylere benzeyen taşların farklı türlerde olağanüstü şeyler olarak yorumlandığına tanık olmamız, hemen sonra Helenistik çağda bunlarla retorik ve kuramsal bağlar kurulmuş olması, insanın iç dünyasından izlerle özdeş anlamlara tekabül ettiğinin göstergeleridir aslında. Bütün bunlar, kitapta birer “işaret gösterge” olarak alınıyor ve böylece bulutsu görünümün kökleri daha gerilere götürülebiliyor. Aslında kendisi renksiz olan “bulut” ışınlarla doludur. Güneş ışınlarından, hâlelerinden yansıyan şey ise, figür değil, bulut imgesine yol açan renktir. Çünkü renkler, görme duyumuzun parçalarına ayıramadığı çok küçük aynalardan yansır (s. 57). tergeyi, temsil edenle temsil edilenin karşılıklılığı üzerine kurulu ikili bir düzenlenişe bağlı kılsa da, örneğin Ripa’ya göre, iyi kurulmuş bir imgenin cür’et ve gücünü meydana getiren iki tür benzeşme, “üç unsurlu bir ilişki”yi gerektirir. Aynı şekilde Galileo da alegorinin, okuyucuyu her öğeyi başka bir şeye yapılan “muğlak bir gönderme” olarak okumaya zorladığını yazıyordu. Dolambaçlı ve örtük bir anlama tarzının gereğidir bu (s. 8688). Yazar, özellikle temsil, tekrar ve ikame bağlamında resimdeki “bulut” öğesinin sıradışı yazgısını vurgulamak amacıyla bazı olguların altını çiziyor kitabının ilerleyen bölümlerinde. Özellikle de Francastel ve Emile Mâle’e göndermede bulunuyor. Giotto’nun Aziz Francesco’yu konu alan Assisi freskoları üzerinde duruyor.(“Giotto’nun draması”). Onun resim dizilerinde figürler bazen “göksel” konumda, bazen de gök ile yer arasındaki bir konumda ele alınmıştır. Bu da bizi, resimsel anlatının kendine özgü yasaları bulunduğu gerçeğine götürecektir (s. 140). Görüntüsel bileşenleriyle özdeş olsalar da “bulut” adı verilen birimler, yazara göre biçimsel dokular bakımından ve farklı bağlamlarla farklı düzeylerde işlevler üstlenirler. (Bedrettin Cömert, Giotto’nun sanatını ikonografik yöntem altında incelediği kitabında (1977), Assisi freskolarının “şiddetli bir plastik vurgulamayla güçlü bir dramatik izlenim yarattığı”na değiniyordu.) RESİMDE ‘BULUT’ KULLANIMI Yüzeyi olmayan cisimler sınıfındandır “bulut.” Leonardo’nun da tanımladığı gibi, ne biçimi ne de açıkseçik uçları olan ve sınırları iç içe geçen cisimlerdir bulutlar (s. 164). Bu anlamda “bulut” imgesi, edebi metinler dışında Antik Çağ sanatı için söz konusu değildir. Ve nihayet aisthesis biliminin kurallara bağladığı geç Rönesans dönemine, oradan da modern çağ resmindeki peyzaj olgusuna geçiliyor. Kuşkusuz akla ilk gelecek isim El Greco olacaktır. Resimsel gerçekliğe farklı bakmanın sonucunda “bulut”, temsilin tam merkezinde, çok daha “girift” anlamlar içerecektir artık. İşe, toplumbilim açısından baktığımızda, resmin, “çeşitli toplumsal ve kültürel aidiyetlerden gelen kullanıcılara, kendileri, içinde yaşadıkları dünya ve o dünyada işgal ettikleri yer hakkında sahip oldukları imgenin geliştirilmesine katkıda bulunan birtakım figürler” verdiğini görürüz (s. 198). Resimde “bulut” kullanımı, “modern” manzara resminin “ayırt edici özelliği” olmaya başladığı dönem gelip çattığında, Ruskin’in adı belirleyici olacaktır. Turner’in resimlerini bu açıdan yorumlarken, on dokuzuncu yüzyılda “bulutluluğun” ve “müphemliğin” yaygınlaşmasında o önemli bir katkı sahibidir. Ruskin’in metinlerinde “imge” ile “simge” kavramları, sis ve bulut perdesinin ardında karışsa bile çizgiselliğin üstünlüğü değişmez (s. 254). Bu aşamada Uzakdoğu Çin resminin bulut imgesini farklı bir kültür katmanına taşıyan işlevine değinmeden geçmiyor yazar haklı olarak. ? Bulut Kuramı/ Hubert Damisch/ Çeviren: E. Burak Şaman/ Metis Yayınları/ 306 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1190